Beypazarı Doğanyurt köylüleri kalker ocağına karşı verdikleri mücadeleyi kazandı

Beypazarı Doğanyurt köylüleri kalker ocağına karşı verdikleri mücadeleyi kazandı
TEMA Vakfı Ankara İl Temsilcisi Nevzat Özer, “Köyde en az 500-600 yıldır bir yaşam var. Oradaki kalker ocağı su kaynaklarını kurutacağı ve yönlerini değiştireceği için oradaki yaşamı sona erdirecek” dedi.

Ankara’nın Beypazarı ilçesinin Doğanyurt köyünde üç yıl önce yapılması kararlaştırılan kalker ocağı projesi köy halkının ve çeşitli sivil toplum örgütlerinin mücadelesiyle durduruldu.

Köy halkı, ‘ÇED gerekli değil’ kararı verilen projeye karşı üç yıldır verdiği mücadeleyi kazandı. Projenin, bölgenin endemik bitki ve hayvan türlerine zarar vereceği belirtiliyordu.

Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Ankara İl Temsilcisi Nevzat Özer, Doğanyurtlular Derneği'nin açtığı dava sonucu "ÇED gerekli değil" kararının iptal edildiğini hatırlattı.

Özer, "Ve proje ilk aşamada başlayamadan sona erdi. Bir süre durgunluk oldu ama sonra baktık ki bu sefer kapasitesi yükseltilerek proje yeniden gündeme getirildi. ÇED izni alma zorunluluğu dolayısıyla gerekli kurum görüşleri yanında, halkı bilgilendirme toplantısı yapılması gerekiyordu. 23 Haziran’da bu toplantı köyde yapıldı. Köy halkı müthiş bir kararlılıkla toplantıya katılmayarak o toplantının meşru olmadığını, tartışacak bir şeyleri olmadığını gösterdi. 66 köylü imzalarıyla bunu belgeleyerek de verdi. Bu arada inceleme, değerlendirme süreci devam ederken geçtiğimiz günlerde ÇED sürecinin sona erdiğini öğrendik. Tüm köy mutlu, hepimiz mutlu olduk" dedi.

"Kalker ocağıyla 600 yıllık yaşam, özgün köy kültürü yok edilecek"

Özer, bölgeye dair şu bilgileri verdi:

"Karadeniz’in bozkıra açıldığı; Avrupa-Sibirya bitki coğrafyasının İran-Turan bitki coğrafyasıyla buluştuğu bir yer. Dolayısıyla müthiş bir bitkisel zenginliğe sahip. Aynı zamanda köyün 500’lerden başlayıp 1800’lere kadar çıkan bir rakımı var. Bu yükseklik farklılıklarının da verdiği bir zenginlik var. Dolayısıyla 21’i endemik olmak üzere bölgede hem bitkisel ve biyolojik çeşitlilik çok iyi hem de bölgede geyikler, karacalar dolaşıyor, akbabalar var yaban hayatı da çok zengin. Ve bütün bunlarla da uyumlu bir halk var, birlikte yaşıyorlar. Köy halkının ana geçim kaynağı Ankara’nın sembolü, sayısını daha da artırmak için uğraştığımız tiftik keçileri. Bu zengin flora tabi arıcılığı da getiriyor. Hayvancılık temel olmak üzere diğer bazı tarımsal ürünler de yetiştiriliyor.

"Köroğlu dağlarına sırtını dayayan bu köy, 1400-1500’lü yıllarda Osmanlı kayıtlarında ‘Karabire’ adıyla yer alıyor. Bakın, bu köyde en az 500-600 yıldır bir yaşam var. Bu köylü hiçbir şey istemiyor. Kendi ekonomisini, düzenini kapalı bir sistemde üretiyor, tüketiyor. Yani o geleneksel köy kültürünü, bu yaşamı bile korumak en az doğayı korumak kadar önemli. Oradaki kalker ocağı su kaynaklarını kurutacağı ve yönlerini değiştireceği için oradaki yaşamı sona erdirecek. Su yoksa hayvancılık da yok. Hayvanlar gün boyu nereden su içecek? Dağın başına tankerlerle su taşıma imkânı yok. Diğer tarafta halk, köyün çeşmesi gürül gürül akıyor, aynı su bütün evlerde akıyor ve son derece kaliteli. Beypazarı’ndan 20 kilometre insanlar oraya su doldurmak için geliyor.

"Bu kadar kaliteli olan bu su aynı zamanda havuzda toplanıyor ve köyün tüm meyve ve sebze bahçeleri bununla sulanıyor. Yani suyun olmadığı yerde zaten yaşam mümkün değil. Belki de oradaki ilk patlatmalardan sonra tozunu, güvenliğini, o kayaların köye tehdidini bir tarafa bırakıyorum; su varlığının kaybolmasıyla bu 600 yıllık yaşam, o özgün köy kültürü de yok edilecek. Riske ediliyor, çok büyük bir risk, hiç kabul edilebilir bir şey değil.

"Köyün yaslandığı dağ, akiferlerle (suyu depolayabilen geçirimli jeolojik birimler) dolu. Bilim Kurulu üyemiz Hasan Kırmızıtaş bölgede bir jeolojik çalışma yaptı. Oradaki akiferler 15-16 noktada çıkış veriyor. Bu çıkışlardan biri köylünün içme suyu; diğeri keçilerin koyunların su içtiği pınarlar. Yani hayvancılığın olmazsa olmazı. Oradaki her patlatma akiferleri bozar, çatlatır; suyun nereden çıkacağı, nereye gideceği belli olmaz. Köy de köyün pınarları da hayvanları da susuz kalabilir. Bir kere bu, oradaki yaşam, tarım, hayvancılık için çok büyük bir tehdit. Bir diğer tehdit, bölgede fosil ağaçlar var. TEMA Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik ile araştırdık. Bölgedeki 20-25 milyon yıllık fosil ağaçlar ve burada bir tarih gizli. Bu ağaçları inceleyerek biz o 25 milyon yılı öğreniyoruz. Düşünün, bunlar kalker ocağıyla öğütülecek, betona hammadde olacak.”

Doğa Derneği Başkanı Dicle Tuğba Kılıç ise ÇED sürecinin tamamlanabilmesi için resmi olarak tüm kurumların görüşlerinin toplanması gerektiğini hatırlatarak, halkın toplantıya katılmadığını, ASKİ'nin de olumsuz görüş bildirdiğini kaydetti. Kılıç, "Bu olumsuz görüş üzerine ÇED süreci sonlandırıldı. Şu anda köy kurtulmuş görünüyor ancak önümüzdeki dönemde başka hangi tehditler söz konusu bilmiyoruz" dedi. (ANKA)

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Yaşam