Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen'e 94 gün sonra tahliye
94 gündür tutuklu bulunan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen, haftada bir imza vermeleri koşulu ve yurt dışı yasağı konularak tahliye edildi.
Tutuklu Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Caner Perit Özen ve Ersin Berke Gök’ün de aralarında olduğu 14 öğrenci hakkındaki davanın ilk duruşması görüşdü. Özen ve Gök duruşmaya SEGBİS ile bağlandı.
Gerçek Gündem'den Fırat Fıstık'ın haberine göre, duruşmada ilk savunmayı Berke Gök yaptı. Gök, “Suçlamaları kabul etmiyorum. Aslında her şey bir gün öncesinde başladı. Telefonuma gelen mesajda bir link vardı. Anadolu Ajansı’nın haber linki. Tayyip Erdoğan bana terörist diyordu. Haberi yanımdakilere gösterdim, onlar da şaşırdılar. Birkaç saat telefonla arandım. Büyük ihtimalle tutuklanacağımı söylediler. Okuldaki sivil polisler beni takip ediyordu. Bu sırada çevik kuvvet sivil polisler beni bekliyordu. Çıktığım anda üzerime çullandılar. Gözaltı aracında can dostum beni bekliyordu. 5 arkadaşımız daha getirdiler. Darp raporu için 3 hastane gezmişizdir. Sonunda bir tanesine karar kılabildiler. Tekrar araca bindirildik, ters kelepçe uygulandı." dedi.
Gök, "İşkenceler bundan sonra da bitmeyecekti. Faşizme karşı omuz omuza sloganı attık. Sonra tutuklandık. Faşizmin bir başka yüzü. İtmeler kakmalar, emir vermeler, verilmeyen yemekler…Olmayan sıcak su, verilmeyen kitaplar, geç verilen ders notları, giremediğim dersler…Asla işleme alınmayan dilekçeler, verilmeyen mektuplar…50 gün hücrede kalınca insan unutabiliyor. Yoksulluğa ve insanın insanı ezmesine karşı çıkmamdan dolayı mı tutukluyum? Birazdan öğreneceğim tutsaklığa devam mı yoksa tamam mı?" diye konuştu.
Gök, kendisine sorulan “Aracın üzerine çıkması nasıl gelişti?” sorusuna şöyle cevap verdi:
"OLAYIN HEYECANI VE KORKU NEDENIYLE ARACIN ÜZERINE ÇIKTIM"
Gök’ün ardından Perit Özen’in savunmasına geçildi. Özen, şunları söyledi:
“Ben 2018 yılında okula girdim. 3 ay öncesine kadar tarih öğrencisiydim, 3 aydır eğitim hakkım gasp ediliyor. Boğaziçi direnişinin başından beri destek verdim, hala da aynı yerdeyim. Amacımız üniversitenin özgür, özerk bir yapıya kavuşmasını sağlamak. Olayın gerçekleştiği gün 4 Ekim’de okula gittim. Okulda zaman geçirdikten sonra Naci İnci, rektörlük binasından çıkış yapıyordu. Biz de tepki gösterdik.
Okulda bu tarz manzaralara Melih Bulu atandıktan sonra her gün rastlayabilirdiniz. Kampüse giriyorsunuz neredeyse her gün bu manzarayla karşılaşabilirdiniz. Medyada fazlaca görülmüş oldu. Herhangi bir sıkıntı yaşamadım olay sırasında evime gitcektim. Twitter’da Recep Tayyip Erdoğan açıklama yapmış, bunlar gizli teröristlerdir, bunları üniversitede okutmayacağız diyordu. Sonra yokuş çıkmaya başladım, evim yaklaşık iki dakika uzaklıkta. Etrafımı 10 tane erkek çevirdi, buyurun dedim arabaya bindirdiler. Sebebini söyleyin dediler söylemek zorunda değiliz diyerek zorla bindirdiler. Mukavemet göstermedim, ters kelepçe işkencesine maruz kaldım. 4 saat böyle bekledim. Vatan Emniyet’te ifademi verdim, ifademi alırken kargacık burgacık resim gösterdiler. Kendimi teşhis edemeyip ilk ifademi verdim. Savcılıkta ifademi verdim ve 6 ekim’de derslerimin başladığı ilk günde tutuklandım. Cezaevinde birçok hak ihlaline maruz kaldım. Ortada kötülüğün sıradanlaştığı bir durum var.”
“Alanda hiçbir şekilde kolluk görevlisi yoktu, özel güvenlik vardı” diyerek olay aynını anlatmaya başlayan Özen, ifadesine şöyle devam etti: “Burada duramazsın, buradan git denmedi, ihtarda bulunmadılar. Kendisine hiçbir müdahalede bulunmadım, güvenliğin araca binmesine engel olmadım. 5 metre arkasındaydım aracın ama iddianamede aracı engellemeye çalıştığım, önüne geçtiğim söyleniyor. Kamu görevlisine muhalefet suçu; ben aracın 5 metre arkasındayken bir arbede başladı, onu gördüm alana yaklaşmadım. Birkaç saniye geçtikten sonra insanları sakinleştirmek amacıyla alana yöneldim. Yöneldiğim sırada bir arbede daha oldu. Arasında kaldım ama bilinçli olarak bir şahsa karşı kasıtlı bir eylemde bulunmadım.”
İddianameye dair de konuşan Özen, şunları söyledi:
“Somut suçlama hakkında ne diyeceğimi gerçekten bilemiyorum ama şunu paylaşayım: akşam iddianame geldi, iddianamedeki 4. iddiayı görünce inanamadım: ‘kara ulaşım araçlarını alıkoyma ve kaçırma’. Sabaha kadar güldüm buna. İddianameyi görünce gözlerime inanamadım, iddia makamına beni güldürdükleri için teşekkür ederim. Başka bir şey denir mi bilmiyorum. Bunun için iddia makamına teşekkür ediyorum. Naci İnci’nin, yandaş bir kanalda boy gösterip vandal dediğini duydum. Bu kişi düzenli olarak özel güvenliği öğrencilerin üzerine saldırtan, hocaları engelleyen biridir. Eğer ortada bir vandal varsa vandal ben değilim. Okula atanan tüm kayyımlar tek bir kişiden emir alıp uygulayıcısı konumundadır. Kendilerine karşı özel bir eylemde bulunmam mümkün değildir. Tutsaklığım kesinlikle siyasidir. Biz mücadele etmeye devam ettik, herhangi bir suç işlemedik. Bizler yalnızca eğitim hakkı gasp edilmiş zavallı gençler değiliz, bizim bir mücadelemiz var. Kayyımlar gibi el pençe divan durup hesap vereceğimiz biri de yok.”
Hakim, öğrenci Mehmet Velat İnci’ye “Bu grupla birlikte mi hareket ettiniz?” diye sorarken İnci şu cevabı verdi:
“Ben 6 yıldır okula gidiyorum. Okula gitmek ‘o grupla’ birlikte hareket etmekse evet. Herhangi bir yürüyüş yoktu. Suçlamaları reddediyorum.”
'ÖĞRENCİLER DEFALARCA DARP EDİLDİLER, GÖZALTINA ALINDILAR'
Avukat Burçin Şahan ise şunları söyledi:
“Sanıkların Silivri Cezaevi’nden buraya getirilmesiyle ilgili talebimiz reddedilmişti. Avukatlarıyla birlikte savunma yapabilmeleri açısından önemli ve adil yargılanma kararı hakkının ihlali. Öğrenciler defalarca darp edildiler, gözaltına alındılar, sanık sandalyesine oturmak zorunda bırakıldılar. Berke ve Perit özelinde konuşmam gerekirse, tutuklama şartları zaten tamamen kanuna aykırı bir şekilde CMK 100’de belirtilen şartların gerçekleşmediği durumda yapılmıştır. Tutukluluk hallerinin devam ettirilmesi için yeterli gerekçe sunulmamıştır. Verilen tüm tutuklama devam kararları kopyala yapıştır şekilde verilmiştir. Tutuklama için makul şüphe de yeterli değil. Tutuklama kararı verilebilmesi için maddi şüphe yeterli olmadığı gibi delilleri karartma, kaçma şüphesi gerekçelendirilmeli. Perit ve Berke cezaevinde dahi sınav haklarını kullanabilmek için başvuru yapan öğrenciler. Buradaki kimse öğrencilerin kaçma şüphesi veya delil karartma şüphesinden söz edemez. Ek delil dahi yok."
"SUÇLAMALAR HAYAL ÜRÜNÜ"
“Müştekilerin ifadeleri var ve bu ifadeler sadece ‘Ben bunu böyle gördüm’ gibi olan, tanık beyanına dayanmayan ifadelerden oluşuyor” diyen Şahan, şöyle devam etti:
“Güvenlik görevlilerin bu hakka sahip olup olmadığı, öğrenciler en doğal haklarını kullanırken bu bile tartışılır. Burada müdahale de yok tamamen şiddet var. Berke fizik öğrencisi ve Naci İnci’nin de öğrencisi. Suçlamalar tamamen hayal ürünü. Zaten kendisi (Naci İnci) aracına binmiş ve devam etmekte. Buradaki herhangi bir öğrenciden, herhangi bir kast görebiliyor musunuz? 1 senedir süren direnişte bu öğrencilerin hiçbir güvenlik görevlisine, polise zararları olmamıştır. Tam aksine defalarca darp edilmişler, uzaklaştırılmışlar, gözaltına alındılar, hastanelerde sabahlamak zorunda kaldılar.”
Av. Gökhan Soysal da “Berke’nin ve Perit’in neden tutuklu olduğunu anlayabilmiş değilim. Rektörün kendi suç duyurusunda bile yer almayan ‘önünü kesme’ iddiası, savcı tarafından iddianameye nasıl koyuluyor? İddianamede Berke’nin defalarca zıpladığı iddia ediliyor, bir kere zıpladıysa tutukluluk devam etsin” dedi.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.