Brüksel, Polonya'daki seçim sonucundan memnun

Brüksel, Polonya'daki seçim sonucundan memnun
Brüksel, Polonya'daki olası hükümet değişikliğinin, liberal demokrasi için bir zafer olmasını umuyor. PiS hükümetiyle sorunlar yaşayan AB ülkeleri, seçim sonuçlarını memnuniyetle karşıladı.

2022/10/30/dw-serit.jpg

Polonya'da yapılan genel seçimlerde resmi sonuçlara göre Başbakan Mateusz Morawiecki'nin iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS), oyların yüzde 35,38'ini alarak, sandıktan birinci parti olarak çıktı. Eski Başbakan ve eski AB Konseyi Başkanı Donald Tusk'ın muhalefetteki liberal-muhafazakâr Sivil Koalisyonu (KO) ise yüzde 30,7 ile ikinci oldu.

PiS, yeni mecliste 194 sandalyeye sahip olacak. Olası tek koalisyon ortağı aşırı sağcı oyların yüzde 7,16'sını alan Konfederacja olacak, ki bu partinin 18 sandalyesi iktidar çoğunluğu için yeterli olmayacak.

Tusk liderliğindeki KO, oyların yüzde 14,4'ünü alan Hristiyan-muhafazakâr Üçüncü Yol ve yüzde 8,61 oranında oy alan sol ittifak Lewica ile koalisyon kurmayı hedefliyor. Toplam 248 milletvekiline sahip olan bu partiler, koalisyon kurmaları halinde parlamentoda çoğunluğu sağlayabiliyor.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Temel Değerlerden Sorumlu Komiseri olan Çek Cumhuriyeti'nden Vera Jourova, seçim sonuçlarından duyduğu memnuniyeti gizlemiyor. Varşova'daki ulusal-muhafazakâr Hukuk ve Adalet Partisi hükümetinin icraatları nedeniyle Polonya'da hukukun üstünlüğüne dair Brüksel'de ciddi şüphe ve endişeler söz konusuydu. PiS, Avrupa Adalet Divanı'nın yasadışı ilan ettiği bir yargı reformunu geri çekmeyi reddetti ve AB'nin konuyla ilgili bir dizi dava açmasını göze aldı. Son olarak AB, Polonya'nın ortak bütçeden aldığı fonları iptal etti. Lüksemburg'daki Mahkeme ise kararlarına uymadığı için Varşova yönetimine para cezaları uygulandı. Diğer AB üye ülkeleri de Polonya'ya karşı dava açtılar, ancak bu davalarda fazla ilerleme kaydedilemedi. Bu arada Varşova'da, AB ve özellikle Almanya karşıtı sesler yükselmeye başladı.

Sivil Koalisyon lideri Donald Tusk zafer işareti yapıyor

Polonya'da Donald Tusk liderliğinde kurulabilecek koalisyon hükümeti, parlamentoda iktidar için gereken çoğunluğa sahip. Fotoğraf: REUTERS

Ulusal muhafazakârların etkisi azaltılabilir mi?

Uluslararası bir düşünce kuruluşu olan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden (ECFR) Pjotr Buras, Sivil Koalisyon lideri Donald Tusk yönetiminde kurulabilecek hükümetin, "kilit ortaklarla ilişkileri onarmak ve Avrupa yanlısı bir duruşa olan güveni yeniden tesis etmek" için AB'de daha yapıcı bir rol oynayacağına inanıyor. Ancak güçlü bir PiS muhalefeti ile Polonya'daki Avrupa politikası, şiddetli tartışmalara sahne olmaya devam edecek. Pjotr Buras'a göre, "Yeni hükümetin, PiS'in etkisini geri püskürtme ve hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etme konusunda ciddi güçlüklerle karşılaşması kuvvetle muhtemel." Bazı yasalar için Polonya parlamentosunun alt kanadı Sejm'de beşte üç çoğunluk gerekiyor. Oysa parlamentodaki 460 sandalyenin 248'ine sahip olan olası koalisyon, bu çoğunluğa ulaşamayacak.

Polonya'ya AB fonlarından ödemeler yeniden başlayabilir

Polonya ve Macaristan'da hukukun üstünlüğü konusunda Brüksel'de çalışmalar yürüten Alman Hür Demokrat Parti (FDP) milletvekili Moritz Körner, Varşova'da yakında bir şeylerin değişeceğinden emin. DW'ye konuşan Körner, "Polonya'da hukuk devleti ilkelerinin yeniden tam olarak geçerli olması sağlanır sağlanmaz, AB fonları kurallara uygun olarak Polonya'ya akmalıdır" diyor. Avrupa Parlamentosu'nun liberal üyesi, Polonya'daki geri dönüşün diğer "müstakbel otokratlar" için de bir uyarı olduğunu söylüyor: "Polonya'da demokrasiyi tahrip edenlerin seçimleri kaybetmesi, Viktor Orban için kötü haber. AB Konseyi, Macaristan'a karşı Polonya tarafından bloke edilen ve hukukun üstünlüğü ilkesini düzenleyen Lizbon 7'inci maddeyi, mümkün olan en kısa sürede yeniden gündeme getirmesini sağlayacaktır."

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, şimdiye kadar ulusal-muhafazakâr bir ortak olarak Polonya ile iş birliği yaptı ve bu ortaklık sayesinde, Lizbon Antlaşmalarının 7'inci maddesi kapsamındaki prosedürlerde AB Konseyi'nde gerekli oybirliğinin sağlanmasını engelliyordu. Orban medya, bilim, ekonomi ve yargıyı kendi kontrolü altına aldığı için bu prosedür, nihayetinde AB üyeliğinin askıya alınmasına yol açabilir.

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki'in partisi PiS sandıktan birinci parti olarak çıksa da, koalisyon yapabileceği partilerle parlamentoda gereken çoğunluğa ulaşamıyor. Fotoğraf: Maciek Jazwiecki/Agencja Wyborcza.pl via REUTERS

"Demokrasinin zaferi"

EFCR'nin Varşova ofisinden Pjotr Buras, yeni hükümetin göreve başlamak için muhtemelen birkaç haftaya daha ihtiyacı olacağını ve ardından PiS yandaşlarını yönetim, medya, kamu iktisadi teşebbüsleri ve yargıdaki kilit pozisyonlardan uzaklaştırmaya çalışacağını söylüyor. DW'ye konuşan Buras, seçmenlerin de sekiz yılın ardından PiS hükümetine olan güvenlerini kaybettiklerini, çünkü sosyal yardımların artık vaat edildiği gibi olmadığını ya da yetersiz hâle geldiğini belirtiyor. Piotr Buras, "Bu seçim hem demokrasi hem de liberalizm için bir zaferdir. Seçmenler, 1989'da komünizmin sona ermesinden bu yana en yüksek katılımla ülkelerinin geleceğini önemsediklerini ve onu yeniden şekillendirmek istediklerini gösterdiler" değerlendirmesini yapıyor.

Polonya ile Ukrayna arasındaki ilişkiler yumuşayabilir

AB Parlamentosu Yeşiller Grubu'nun eş başkanı olarak uzun yıllardır Polonya'daki gelişmeleri takip eden Terry Reintke de Varşova'daki olası hükümet değişikliğinden memnun olanlardan: "Bu aynı zamanda, iltica prosedürleri ve AB'ye göç konusunda reform yapılmasına ilişkin çıkmaza giren tartışmalara da yeni bir ivme kazandırabilir. Göç düzenlemesi, hukukun üstünlüğüne dayalı düzenli bir prosedürün nasıl sağlanacağıyla ilgili. Polonya, bugüne kadar AB Konseyi'nde konuyla ilgili hiç de yapıcı bir rol oynamamıştı. Umarım bu durum artık değişir." Polonya ve Macaristan, iki hafta önce İspanya'nın Granada kentinde düzenlenen son AB zirvesinde, oy çokluğuyla kabul edilen yeni AB iltica düzenlemesini kesinlikle uygulamayacaklarını açıklamışlardı.

DW'ye konuşan Terry Reintke, tahıl ihracatı konusunda anlaşmazlığa düşen Polonya ile Ukrayna arasında yükselen tansiyonun da düşmesi gerektiğine dikkat çekiyor: "Avrupa yanlısı bir hükümetin yönetimindeki Polonya'nın, bir buçuk yıldır Rusya'nın kanlı saldırı savaşından mustarip olan komşusunun güvenilir bir ortağı ve dayanışmacı bir destekçisi olmasını bekliyorum. İktidardaki PiS partisinin, Avrupa düzeyindeki yıkıcı politikalarının dönemi umarım artık sona ermiştir."

Dünya