“CEZAEVİNDE KÜRT DİYE LİNÇ EDİLEN" ULAŞ YURDAKUL DAVASINDA İNDİRİMLİ CEZA BOZULDU

“CEZAEVİNDE KÜRT DİYE LİNÇ EDİLEN" ULAŞ YURDAKUL DAVASINDA İNDİRİMLİ CEZA BOZULDU
Yargıtay, Balıkesir - Kepsut Cezaevi’nde tutulurken diğer mahkumlar tarafından işkence edilerek öldürülen Ulaş Yurdakul davasında sanıklara verilen tahrik indirimli cezayı az bularak bozdu. Yargıtay, sanıkların ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları gerektiğine karar verdi. Akıl sağlığı yerinde olmayan Yurdakul’un Kürt kökenli olduğu gerekçesiyle öldürüldüğü telefon kayıtlarına düşmüştü.

Balıkesir’in Kepsut ilçesindeki L Tipi Cezaevi’nin C-3 koğuşunda, 2016 yılını, 2017’ye bağlayan gece korkunç bir cinayet işlendi. Adli bir suçtan hüküm giyen ve Nisan 2016’da Adli Tıp Kurumu raporuyla bu cezaevine gönderilen Ulaş Yurdakul isimli hükümlü, koğuştaki diğer mahkumlar tarafından dövülerek öldürüldü. Dava dosyasındaki bilgilere göre Yurdakul, bu cezaevine geldiği günden olay güne kadar yaklaşık 7 ay boyunca diğer mahkumların şiddetine maruz kalmıştı.

Psikolojik sorunları olan Yurdakul, cezaevine nakledildiği günden olay gününe kadar “altını ıslattığı, kişisel bakımına dikkat etmediği ve sorun çıkardığı” gerekçesiyle koğuşun içindeki merdiven altına atılan yatakta yatıp kalkıyordu. 

“BANYODA DÜŞTÜ” YALANI TELEFONLA ORTAYA ÇIKTI 

Olaydan sonra yapılan Adli Tıp incelemesinde Yurdakul’un ölümünün, “genel beden travmasına bağlı sternum ve kosta kırıklarıyla birlikte iç organ ve orta -küçük çaplı damar yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği” ortaya çıktı. Yani Yurdakul’a işkence yapılmıştı.

Cezaevi yönetimi buna rağmen Yurdakul’un ailesine, “Oğlunuz banyoda düşerek öldü” diye haber ulaştırdı. Ancak Cezaevi yönetiminin bu bildiriminin doğru olmadığı olaydan 4 gün sonra, Yurdakul’u öldüren mahkumlardan İbrahim Armağan’ın cezaevinden annesi ile yaptığı telefon konuşmasıyla ortaya çıktı. Armağan, olayı telefonda annesine şöyle anlatıyordu:

“İbrahim Armağan: Buradan bir tane de ölü çıktı, Allah razı olsun.

Annesi: Kimlerden?

Armağan: Batmanlı (küfrederek) biri öldü gitti. (Yine küfrederek) teröristi…

Annesi: Poli (Sanık Recep Okumuş’un lakabı) ne yapıyor?

Armağan: (Küfrederek) O da paket, o da var olayın içinde. Sekiz kişi varız. Serkan abi ‘Ben yaptım’ diyor. Serkan abim, Allah razı olsun, alıyor üstüne. Bakalım. Serkan abi yırttıracak bizi de biraz uğraştıracak bizi.

Annesi: Olsun bakalım, sağlık olsun ama karışmayaydınız iyiydi oğlum be.  

Armağan: Ya askere git, askere git dedin. Millet dağda öldüremiyor teröristi, biz burda öldürdük işte, daha ne istiyon.

Annesi: Yani…

Armağan: Allah'ın teröristi.” 

TANIK İFADELERİ: “GÖREVLİLER MAKYAJIN ÇOK GÜZEL OLMUŞ” DEDİLER 

Yurdakul’un ölümünden sonra dava Balıkesir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Sanıklar kendilerini, “Ulaş, hırçın davranışlarda bulunuyordu, durduk yere küfrediyordu, bizleri vuruyordu. Üzerimize sıcak çay fırlatıyordu” diye savundu.

Mahkeme’de dinlenen tanıklar da Ulaş Yurdakul’un sanıkların üzerine sıcak çay fırlattığını, olay günü de kendi içinde iki kat şeklindeki koğuşun üst katından sanıkların üzerine yemek tepsisini attığını anlattılar.

Bazı tanıklarsa olayı, sanıkların eylemlerinden cezaevi yönetiminin göz yummasına kadar tüm ayrıntılarına kadar anlattılar. Bu tanık ifadelerinde Ulaş Yurdakul’un kendini idare edemeyen bir kişi olduğu, idrarını sürekli altına ve yatağını belirtildikten sonra, “bu nedenle bu kişiyi sürekli dövüyorlardı” deniyordu. Mahkeme tutanaklarına tanık ifadeleri şöyle geçti:

  1. TANIK: SÜREKLİ DÖVÜYORLARDI: Gece saat 01:00 sıralarında yan odadan sesler gelmeye başladı. Ben yine Ulaş Yurdakul’u dövdüklerini anladım. Yılbaşı gecesi odada uzun süre Ulaş Yurdakul’u dövdüler. Yaklaşık 03:30-04:00’e kadar bu şekilde dövmeye devam ettiler.
  2. TANIK: MEMURLARIN DA ANLAMASI GEREKİRDİ: Dövenler 2 nolu odada kalmakta idiler. İdare günde iki defa sayım için koğuşa giriyordu. Ulaş Yurdakul’un sürekli dayak yediği yüzünden, gözünden her halinden belli oluyordu. Sayıma gelen memurların Ulaş Yurdakul’un görüntüsünden dövülmüş olduğunu anlamaları gerekirdi.
  3. TANIK: İDARE DE BİLİYORDU: Ulaş Yurdakul’un koğuşta sürekli dövüldüğünü idare de biliyordu. Ulaş Yurdakul’un C3 koğuşunda sürekli darp edilmiş olduğu her halinden belli oluyordu. İki kulağı da kırık ve şiş vaziyetteydi. Kulağındaki şişlikler hiç inmiyordu… Nihat Şen (Koğuş temsilcisi),  sağlık memuru ve kilolu uzun boylu infaz koruma memuruna, Ulaş’ı kastederek ‘bunları dövmezsen bunlar akıllanmaz, Ulaş yine altına yaptı, ben akşam Ulaş’ı yine döveceğim’ demişti. Sağlık memuru “o zaman en azından yüzüne vurmayın dövdüğünüz belli olmasın” şeklinde sözler sarf etmişti…
  4. TANIK: MÜDÜR ORAYA BİLİNÇLİ VERDİK DEDİ: Durumu iki müdür ile ben konuştuğumda bana “Ulaş ya uslanacak ya da geberip gidecek, biz onu buraya bilinçli verdik” dedi…
  5. TANIK: BAŞMEMURA ANLATTIM: Ulaş Yurdakul asıl ölümcül darbeyi o gün değil ölümünden iki hafta önce aldı. Nihat Şen ve Serkan Evran tarafından 2 nolu odada öldüresiye dövüldü. Ben o sırada meydancı olmam nedeniyle koğuşun ortak alanında bekliyordum. 2 nolu odadan sesler geliyordu.  Daha sonra Ulaş Yurdakul’u Serkan Evran ve İbrahim Armağan banyoya götürdüler. Beni de Ulaş’ı yıkamam için çağırdılar. Banyoya gidip Ulaş’ı soyundurduğumda her yerini morluk ve şişlik içinde gördüm. Ulaş ayakta duramıyordu. Kasıkları, (yumurtalıkları) balon gibi şişmişti. Penisi mosmor şişmişti. …Ben de bunun üzerine durumun vahametinden dolayı ertesi gün Nihat Şen’e başka şeyler bahane ederek kurum baş memuruna görüşme dilekçesi yazdım.
  6. TANIK: MAKYAJIN ÇOK GÜZEL OLMUŞ DEDİLER: …Yine olaydan 1,5 hafta önce Nihat Şen,Ulaş Yurdakul’u tekme ve tokat atmak suretiyle darp etmişti. Ulaş Yurdakul’un gözü morarmıştı. Bunu akşam sayımda gören İKM’ler Ulaş’a “makyajın çok güzel olmuş” dediler. İnfaz koruma memurları da Ulaş Yurdakul’un koğuş içerisinde darp edildiğini biliyordu.

TAHRİK İNDİRİMİNİN GEREKÇESİ: “SANIKLARA HAKARET EDİYORDU” 

Yargılama iki aşamada görüldü. İlk aşaması Balıkesir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeydi. Bu Mahkeme sanıklardan sözde koğuş sorumlusu olan Nihat Şen ile Serkan Evran, Recep Okumuş ve İbrahim Armağan’ı “canavarca hisle eziyet çektirerek insan öldürmek” suçundan önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Mahkeme, “şizofren” teşhisi konulan Ulaş Yurdakul’un sanıklara karşı hakaret ve eylemlerini, “haksız tahrik” olarak kabul etti ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını 24’er yıl hapis cezasına çevirdi. Sanıklardan İdris Çakmak’ın ise beraatine karar verdi.

Yargılamanın ikinci aşaması, “istinaf başvurusu” sonrasında, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Dairesi’nde görüldü. Bu istinaf mahkemesi de sanıkların “canavarca his ve eziyet çektirerek öldürme” suçunu “haksız tahrik” koşulları altında işlediklerine hükmetti. İstinaf Mahkemesi, yerel mahkemede hakkında beraat kararı verilen İdris Çakmak’ın da diğer sanıklar gibi 24 yıl hapsine karar verdi. 

YARGITAY: TAHRİK OLSA DA ÖLDÜRMEYİ GEREKTİRMEZ 

Temyiz başvurusu üzerine dosya bu kez Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi’ne geldi. Daire, 26 Nisan’da verdiği kararla Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesi ve Bursa İstinaf Mahkemesi’nin kararını “sanıklara tahrik indirimi yapılmaması gerekirdi” diyerek cezaları az bulup bozdu.

Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi sanıklara “canavarca hisle ve eziyet çektirerek insan öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi gerektiğine hükmetti.

Daire’nin bozma kararında sanıkların karşılaştıkları tahrikin insan öldürmeye gerekçe olamayacağı özetle şöyle anlatıldı:

“Dosya kapsamı, tanık anlatımları, sanık savunmalarına göre, maktul kendini savunamayacak ve tepki veremeyecek durumda iken, son yirmi dört saat içinde tüm sanıkların bazen dönüşümlü bazen birlikte darp ettikleri anlaşılmıştır… Öldürme eylemi haksız tahrikten kaynaklanan ani tepki şeklinde gerçekleşmediği gibi haksız tahrik olarak belirtilen eylemlerin öldürmeyi gerektiren boyutta bulunmadığı, dolayısıyla haksız tahrikte dengenin sanıklar lehine olmadığı gözetilmeksizin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 29. maddesi uyarınca haksız tahrik hükmünün uygulanması suretiyle eksik ceza tayin edilmesi bozmayı gerektirmiştir.”

Daire’nin kararının bu bölümünde, olayın Toprak kod adlı gizli tanığının "... maktulün bir çok koğuş değiştirdiği, olayın olduğu koğuşa geldiğinde de hırçın davranışlarda bulunduğu, durduk yerde küfür ettiği, koğuşta kalanlara vurduğu, sıcak çay fırlattığı, gizli tanık Toprak'ın beyanlarından kendisine yemek götürüldüğünde üst kattan yemek tepsisini aşağı fırlattığı, sanıklardan Serkan'a vurduğu ..." şeklindeki ifadelerine de yer verilerek dövme olayının uzun süredir devam ettiğine, öldürmenin Ulaş Yurdakul’un bu davranışlarına bağlı olmadığına da vurgu yapıldı.

Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi’nin bu kararından sonra yargılama Balıkesir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülecek. Yerel mahkeme Yargıtay’ın bozma kararına uyarsa sanıklara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilecek. Mahkeme ilk kararında direnirse son sözü Yargıtay Ceza Genel Kurulu verecek. 

CEZAEVİ GÖREVLİLERİ YARGILANIYOR 

Olaydan sonra ilk etapta, Cezaevi Müdürü başta olmak üzere 12 cezaevi personeli hakkında dava açılmıştı. Ardından dava aşamasında 8 görevli hakkında daha “görevi ihmal” suçundan dava açıldı. Birleştirilen iki dava Balıkesir Asliye Ceza Mahkemesi’nde sürüyor.

 

Özel Haber