CHP'li Öztrak'tan 'erken seçim' açıklaması: Bundan sonra Erdoğan’a her mevsim kış, bize ise her mevsim bahar

CHP'li Öztrak'tan 'erken seçim' açıklaması: Bundan sonra Erdoğan’a her mevsim kış, bize ise her mevsim bahar
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim tarihinin "biraz öne çekilebileceği" yönündeki açıklaması ve Erdoğan’ın adaylığına ilişkin, “Her şeyden önce şunun altını çizeyim; bundan sonra Erdoğan’a her mevsim kış, bize ise her mevsim bahar, milletimize ise her mevsim yaz olacak. Erken seçim için altı parti tutumunu açıkladı. 6 Nisan’a kadar olacak bir seçim, tabii ki erken seçimdir; destek oluruz. Bu tarihten sonra yapılacak bir seçim ise siyaset mühendisliğidir" dedi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Öztrak, şunları söyledi:

“Kibir, ayağa bağlanmış taş gibidir. Kibirle ne yüzülür ne de uçulur. Kibre düşenin gözleri görmez, kulakları duymaz. Kalbi hakikatlere karşı mühürlüdür. Kibir, Şeytan’ın en sevdiği günahtır. Kibre düşmüş, hübris hastalığıyla malul olmuş Erdoğan, 2014’te çıktı, ‘Ben, alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım’ dedi. Tüm yetkileri kendinde toplayarak ülkeyi tek başına yönetme hırsını açık etti. ‘Verin kardeşinize yetkiyi’ dedi, ‘Türkiye’yi uçuracağım’ dedi, tüm yetkileri kendinde topladı. Sonunda da bir çuval inciri berbat etti. Ucube şahsım rejiminin inşasının başlamasıyla milletimizin iki yakası bir araya gelmedi. Sofraların bereketi kaçtı. Vatandaşlarımız gülmeyi unuttu. Sarayın kibirlisi, kendine rejim inşa ederken önce devletin ‘adalet’ direğini çökertti.

"Kopkoyu bir istibdat, ülkenin ufkunu kararttı"

8 yıl önce Uluslararası Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 59. sırada olan Türkiye, 2022’de 116. sıraya düştü. 8 yılda 57 basamak birden geriledi. Adalet kaybolunca, memlekette yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, vakayı adiyeden oldu. Milletin kesesinden, bir avuç dolar baronunun, faiz lobilerinin, bir avuç yandaş müteahhidin, bir avuç rüşvetçinin kasalarına hortum bağlandı.

Türkiye, son 8 yılda, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 43 basamak birden düştü. Haksızlığa, hukuksuzluğa, yolsuzluğa ve arsızlığa milletimiz ses çıkaramasın diye saray, giderek otoriterleşti. Kopkoyu bir istibdat, ülkenin ufkunu kararttı. Türkiye, bu ucube rejimin inşası ve uygulanması sürecinde, İnsani Özgürlük Endeksi’nde 77 basamak birden geriledi. 165 ülke içerisinde 139’unculuğa düştü.

Sarayın kurduğu bu haksız, hukuksuz, adaletsiz, yolsuz düzen, milletin sofrasındaki ekmeği de çalıp götürdü. Ne diyor Orhan Veli; ‘Bu düzen böyle mi gidecek? Pireler filleri yutacak; yedi nüfuslu haneye üç buçuk tayın yetecek.’ Saray ve şürekâsı, milletin kesesinden, kornişona sarılı dana rozbifleri efuliler eşliğinde gövdeye indirirken, gece de sindirmek için manda yoğurduna kestane balları katıp yerken millet, yedi nüfuslu hanede üç buçuk tayına muhtaç oldu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri ucube, güzelim memleketimizin bereketini kaçırdı. Tek adamlık hevesi, 9 yılda milletimizin gelirini 150 milyar dolar eritti. Her birimizin geliri, 3 bin 97 dolar geriledi, 10 bin doların altına düştü. Bu bereketli topraklarda ekmek herkese yetecekti aslında; tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami.’

Erdoğan hükümetleri, daha önce hiçbir hükümete nasip olmayan olağanüstü kaynakları yedi, bitirdi. Kendilerinden önceki 79 yılda göreve gelen 57 hükümetin kullandığı kaynağını 4 katını 20 yılda harcadı. Milletin önüne, menzili 2023 olan hedefler koydular. Sözler verdiler. Bu sözleri sokaktaki Ahmet Efendi, Mehmet Efendi vermedi. 2011’de Erdoğan verdi.

2023’e geldiğimizde Türkiye, dünyada en büyük 10 ekonomi arasına girecekti. Bıraktık ilk 10 arasına girmeyi, 1990’da ilk 20 ekonomi arasına giren, 1999’da G-20 üyesi olan Türkiye’yi Erdoğan, en büyük 20 ekonomi liginden düşme sınırına getirdi. 2023’te milli gelirimizi 2 trilyon dolara, fert başına gelirimizi 25 bin dolara, ihracatımızı 500 milyar dolara çıkarma, işsizliği yüzde 5’e düşürme sözü vermişti. Erdoğan, verdiği her sözün altında ezildi. Millete taahhüdünün yarısını bile tutturamadı.

"Aradaki kayıp, euro cinsinden yüzde 200 faiz yapar"

Bir veya birkaç kişiyi aldatmak ayıptır, günahtır ama koskoca bir milleti aldatmak ise suçtur. Verdiği sözleri tutmayan siyasetçi, milletinden özür diler, koltuğu bırakır. Erdoğan, dün partisinin il başkanlarını Sübhaneke boncuğu gibi karşısına dizdi, gözlerinin içine baka baka, ‘Verdiğimiz sözlerin hepsini tuttuğumuzu anlatın’ talimatını verdi. Bu arada, başarısızlığına bahane üretmekten de geri durmadı. ‘Dünya bir toz bulutuydu’ diye başladı. Gezi olaylarından girdi, ‘Covid-19’ dedi, ‘dış güçler’ dedi, Rusya-Ukrayna savaşından çıktı. Bahaneleri saya saya bitiremedi.

Ne diyelim? ‘Oynamayı bilmeyen gelin ya ‘yenim dar’ ya ‘yerim dar’ dermiş.’ Erdoğan, il başkanlarının arkasına saklanmayı bıraksın, kendi hatalarının vebalini onlara yüklemesin. Kendisi çıksın milletin önüne, bu bahaneleri, yalanları, gözlerinin içine baka baka millete bir kendisi anlatsın bakalım.

Şu ‘Pi Pi Pi’ dediği ne menem bir şeyse… Saray, önce, hesapsız kitapsız avroyla, dolarla dağıttığı garantilerle milletten, geçmediği köprünün, geçmediği tünelin, uçmadığı hava alanlarının parasını nasıl aldığının, havuz müteahhitlerine nasıl peşkeş çektiğinin hesabını bir versin. Çanakkale’de üç köprü parası garanti verip, bir köprüyle yetinenler, şimdi çıkmış, ‘Biz bunları bütçeden yapmaya kalksaydık faizini bile ödeyemezdik’ diyor. Nereye gitti iki köprü parası? Aradaki kayıp, avro cinsinden yüzde 200 faiz yapar.

"Bu ülkenin evlatlarını küstürdü. Suriyelisini, Afgan’ını, Faslısını, Bangladeşlisini ülkemize doldurdu"

Siyasetçi, sadece yaptıklarının değil, yapmadıklarının da tutmadığı sözlerin de hesabını verir. Erdoğan’ın oturduğu koltuk, bahane üretme yeri değil, çözüm üretme yeridir. Milletimiz zaten sizin ne yaptığınızı görüyor, biliyor. Notunuzu veriyor. Millete verdiği sözleri tutmayan, sorumluluktan vebadan kaçar gibi kaçan Erdoğan’ın milletimiz nezdinde tasdiknamesi hazırdır. Sözlerinin de hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmamıştır. Milletimiz, Erdoğan’ın tasdiknamesini eline tutuşturmak, evine göndermek için sandığı dört gözle beklemektedir.

Bu ucube sistemin inşası, memleketimizin huzurunu, sofralarımızın bereketini kaçırmakla kalmadı, milletimizin zürriyetini de bitirdi. Bunu biz söylemiyoruz, Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’nun rakamları söylüyor. Bu ucube rejimin inşasından bu yana, memlekette yeni doğan bebeklerin sayısı çakılmış gidiyor. Çocuk, bir evin neşesidir, umududur ama insanlarımız yarınlarını göremiyor, geleceğine umutla bakamıyor ki bu dünyaya çocuk getirsin. Bu ucube rejim, Türkiye’yi büyük bir demografik tuzağa düşürdü. Bu ülkenin evlatlarını küstürdü. Suriyelisini, Afgan’ını, Faslısını, Bangladeşlisini ülkemize doldurdu.

"Bu ucube rejim elinde öğretmen, ay sonunu getiremiyor"

Bu ucube rejimi inşa etme sevdası, ülkemizde sadece adaleti, devlet kurumlarını, gelecek hedeflerini çökertmekle kalmadı, ülkemizin orta direğini de çökertti. Orta direk dediğimiz, devlet dairesinde memurdur, fabrikada işçidir, dükkanda esnaftır, kahvede emeklidir. Bir ülkenin orta direği ne kadar güçlüyse toplumu da siyaseti de ekonomisi de o kadar güçlüdür. Bir ülkenin orta direği ne kadar huzurluysa haneler de o kadar huzurludur. Ama bu ucube rejim elinde ülkemizin orta direği, geçtik hayat kavgasını, hayatta kalma kavgası veriyor. Memleket, memleket olmaktan çıktı, Survivor setine döndü. Bu ucube rejim elinde öğretmen, ay sonunu getiremiyor. Doktorlar, hemşireler, hastanelerde şiddet görüyor. Mühendisler kan ağlıyor. Emekliye dışarıda bir çay içmek haram oldu. Özellikle 2018’den sonra orta direğin hali Türkü sözüne döndü; ‘El veriyor, el veriyor. Orta direk bel veriyor. Döndüm baktım sağ yanıma. Orta direk can veriyor.’

"Erdoğan, memur maaşını, emekli aylığını mezada çıkardı"

Bu ucube rejim, orta direği dört bir yanından işkenceye aldı. Orta direğe takılan en büyük işkence, ‘Faiz sebep, enflasyon netice’ safsatası oldu. Bu safsata, paramızı pul etti. Milletimizi, tarihimizin en korkunç enflasyon tsunamisi altında ezdi. Bu safsatanın ilan edildiği 2021’in ağustos ayından bu yana enflasyon, İstanbul Ticaret Odası’na göre yüzde 134, Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’na göreyse yüzde 100 oldu. O gün 500 liraya alınan mal ve hizmet, bugün bin liraya alınamıyor. Çarşı, pazar kan ağlıyor. Mutfakları alevler sardı. Bu ucube rejimin sebep olduğu enflasyon, orta direğin belini kırdı.

Orta direğe vurulan ikinci büyük işkence, bizzat ‘Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’ eliyle yapıldı. 2022’de enflasyon, İTO’ya göre yüzde 93, TÜİK’e göre yüzde 64 oldu. TÜİK enflasyonu ile İTO enflasyonu arasında 29 puan fark oluştu. Bugüne kadar böylesi görülmedi. Bir de Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) enflasyonu var. O da yüzde 138. Orta direk çarşıda, pazarda ENAG enflasyonunu, İTO enflasyonunu yaşadı. Ama maaşlar, ücretler, aylıklar TÜİK enflasyonuna göre hesaplandı. Biz isyan ettik, millet isyan etti. Bu sefer Erdoğan, memur maaşını, emekli aylığını mezada çıkardı. Devlette ciddiyeti bitirdi. Hesap kitap bilmediğini bir defa daha gösterdi. Bunlar devlet mi yönetiyor, evcilik mi oynuyor, gerçekten belli değil. Devlet yönetiminde bu kadar plansızlık, programsızlık ne görüldü ne de yaşandı. Rüzgarın önündeki yaprak gibi savruluyorlar.

"Erdoğan’ın yaptığı, EYT’liler de dâhil, 15 milyon emeklinin hakkını gasp etmektir"

2023’e girerken trafik cezalarına yüzde 123, pasaport harçlarına yüzde 123, doğal gaz hizmet bedeline yüzde 84, özel okul ücretlerine yüzde 65 zam yaptı. Ama sıra memura, emekliye, dul ve yetime gelince Erdoğan’ın gönlünden kopan, topu topu yüzde 30 zam oldu. Oraya da bizim zorumuzla taksit taksit geldi. Özel sektör asgari ücretli çalışanına yüzde 55 zam yapıyor; Erdoğan da bunu, kendi veriyormuş gibi alayiş valayişle açıklıyor. Peki iş memura, emekliye gelince aynı Erdoğan neden yüzde 55 zam yapmıyor? Çünkü Erdoğan, Yörük sırtından kurban kesmeye alışmış. Başka bir şey bilmiyor.

Memura, emekliye, dul ve yetime verilen bu yüzde 30 zam yeter mi? Tabii ki yetmez. 2002’de bu ülkede net asgari ücret 184 lirayken en düşük memur emekli aylığı 377 lira, en düşük işçi emekli aylığı 257 lira, en düşük esnaf emekli aylığı ise 150 liraydı.

2002’deki emekli aylığı-asgari ücret oranını tutturmak için bugün, en düşük esnaf emekli aylığının 6 bin 923 lira, en düşük işçi emekli aylığının 11 bin 861 lira, en düşük memur emekli aylığının 17 bin 377 lira olması gerekiyor. Peki o ne verdi? 5 bin 500 lira. Şimdi çıkmış, ‘En düşük emekli aylığını 5 bin 500 lira yaptım’ diyerek emekliye caka satıyor. Erdoğan’ın yaptığı, EYT’liler de dâhil, 15 milyon emeklinin hakkını gasp etmektir.

"Borsa İstanbul, küçük yatırımcının silkelendiği bir gazinoya döndü"

Erdoğan, sadece emeklinin değil, memurlarımızın da haklarını gasp etti. İstanbul Ticaret Odası, yıllardır, ortalama bir ücretlinin muhatap olduğu enflasyonu ölçüyor. 2021’in ikinci yarısında uygulamaya konan ‘sözde model’ neticesinde ortalama memur maaşındaki artış, hep enflasyonun altında kalmış. Şu turuncu alan, memurların refah kaybını gösteriyor. 2021’in başından 2022’nin sonuna kadar ortalama bir memurun cebinden enflasyonla çalınan miktar, tamı tamına 26 bin 427 lira. ‘Enflasyon en adaletsiz, en sinsi vergidir’ derken işte bunu kastediyoruz.

Orta direğe bir başka işkence, Kuzey Kore tipi kumanda ekonomisiyle vuruldu. Para politikası, saray eliyle önemsizleştirildi. Merkez Bankası doğrudan Saray’a bağlandı. Örtük başlayan sermaye kontrolleri aleniyet kazandı. Döviz kurunun ne olacağına, kimlere hangi faizden ne kadar kredi verileceğine, kredilerin nereye harcanacağına, yurt dışına ne kadar para transfer edilebileceğine, bu transferlerde hangi evrakların isteneceğine saray ve şürekâsı karar vermeye başladı.

Gece yatarken farklı, sabah kalkınca farklı kurallar uygulandı. Piyasa ekonomisi bitti. Kumanda ekonomisi geldi. Orta direğin elindeki 3 kuruşluk tasarrufu, sarayın müellifi olduğu manipülasyonlarla hiç edildi. Mevduat ve DİBS faizlerini; dolar, avro, altın getirilerini, enflasyon tsunamisi sildi, süpürdü. Kimsenin elinde bir şey bırakmadı. Borsa İstanbul, küçük yatırımcının silkelendiği bir gazinoya döndü.

"Sadece son 3 yılda, emeğin milli gelirden aldığı pay, yüzde 31’den yüzde 25’lere düştü"

İşte daha dün yaşadık, gördük. Tek bir günde borsadaki kayıplar yüzde 7’yi aştı. Pazartesinden bu yana kayıplar yüzde 10’u buldu. Borsa balonun şişmesine göz yumup seyirci kalanlar, borsa hızla düşünce iki kez ‘devre kapatıcıları’ çalıştırdı. Bu dönemde, Cumhuriyet tarihinin en korkunç vurgunları, sermaye transferleri yapıldı. Ama bu devran bir gün döner. Genel Başkan’ımızın dediği gibi; ‘Herkes yaptıklarının bedelini öder. Küçük yatırımcıyı korumayan kurumlar da haksız zenginleşen çeteler de bedelini öder. Asla yanlarına bırakmayız.’

İşte göz göre göre vurulan tüm bu işkencelerle memur, işçi, esnaf, emekli perişan edildi. Gelirler orta direkten alındı, sarayın yandaşlarının ve şürekâsının cebine taşındı. Memuru, işçisi, esnafı, bir yıl boyunca çalıştı, çabaladı, üretti, katma değer oluşturdu. Ama bu ucube rejim elinde, kendi ürettiği refahtan adil payını alamadı. Sadece son 3 yılda, emeğin milli gelirden aldığı pay, yüzde 31’den yüzde 25’lere düştü. Bunlar benim değil, Tayyip Erdoğan’ı Üzmeyen İstatistik Kurumu’nun rakamları.

İşte en son, orta direk için, seçim öncesi bir konut kampanyası başlattılar. Kampanyanın detaylarına bakınca; kredi var, konut var ama ‘orta direk’ yok. Kampanya kapsamında bankadan 4 milyonluk kredi çekilse aylık kredi taksiti 38 bin 875 lirayı buluyor. Bakan bir de bunun üstüne, ‘Taksitler, hane halkı gelirinin yüzde 40’ını geçemeyecek’ diyor.

"Ortak cumhurbaşkanı adayının tespiti için genel başkanlar arasında istişarelerin başlatılması kararı da alındı"

Bakan’ın tarifine göre, 38 bin 875 lira ödeyecek bir ailenin aylık geliri 97 bin 188 lira olmalı. Allah aşkına, bu ülkede aylık geliri 97 bin 188 lira olan kaç aile var? Yaptıkları her iş, seçim öncesi göz boyama ve algıya oynama. Bu hükümetin, ülkemizin sorunlarını çözme iradesi de kabiliyeti de kalmamıştır. Ama artık seçime sayılı günler kaldı. Biz, hazırlıklarımızı tamamladık.

200 yıllık modernleşme, 150 yıllık Meclis, 100 yıllık Cumhuriyet ve 75 yıllık demokrasi tarihimizdeki bütün ana siyasi akımları temsil eden altı partimizin sayın genel başkanları, dün bir araya geldi. Önemli bir toplantı gerçekleştirdi. Altı partinin nihai siyasi amacı bellidir; mevcut ucube hükümet sisteminin devlet ve kamu hayatında yol açtığı tahribatı gidermek, Cumhuriyet’imizi gerçek ve kâmil bir demokratik düzenle taçlandırmak. Altı partinin genel başkanı, bu amaç doğrultusunda yapılan çalışmaları gözden geçirdi. Yapacaklarını belirledi. Hazırlanan ‘Geçiş Süreci Yol Haritası’ ve ‘Ortak Politikalar Metni’ 30 Ocak 2023 tarihinde kamuoyuna açıklanacak.

Ayrıca altı partinin sayın genel başkanları, TBMM’de anayasal çoğunluğu elde edebilmek amacıyla milletvekili seçimlerinde uygulanabilecek alternatiflerin çalışılmasına da karar verdi. Ve yine ortak cumhurbaşkanı adayının tespiti için genel başkanlar arasında istişarelerin başlatılması kararı da alındı. Milletimiz, Altılı Masa’nın hedefe kararlı adımlarla yürüdüğünü, bir kez daha gördü.

"6 Nisan'dan sonra yapılacak bir seçim, siyaset mühendisliği olduğu için desteklenmeyecek"

Şunu herkes bilsin. Cumhurbaşkanı adayı ve milletvekili seçimleri konusunda tam bir uzlaşı kültürüyle hareket edilecek, seçimlerden sonra da hem yürütmede hem yasamada yeni bir dönem başlayacak. Erken seçim tartışmalarının başladığı şu günlerde, liderler önemli bir karar daha aldılar. 6 Nisan’dan önce yapılacak bir erken seçime, altı parti olarak destek verilecek. Bu tarihten sonra yapılacak bir seçim, erken seçim değil siyaset mühendisliği olduğu için desteklenmeyecek. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’mıza yönelik haksızlığa, hukuksuzluğa karşı altı partinin gösterdiği dayanışma da demokrasimiz adına çok değerlidir.

Bizler, ülkemizin üstüne çöken kara bulutları dağıtmaya kararlıyız. Ülkemizin geleceğinin yolsuzluklarla, yasaklarla, baskılarla ve yoksullukla karartılmasına izin vermeyeceğiz. Cumhuriyet’imizin 100. yılı, toplumsal barışın, insan hak ve özgürlüklerinin, adaletin, demokratik hukuk devletinin, temiz siyasetin ve refah toplumunun gerçekleşmesi yönünde, yeni bir başlangıcın yılı olacak. Biz hazırız.”

Öztrak, bir basın mensubunun sorusu üzerine, “Cumhurbaşkanı adayını Altılı Masa belirleyecek. Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı, Altılı Masa’nın adayı olacak” yanıtını verdi.

Öztrak, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun ‘Cumhurbaşkanı seçilse bile altı genel başkanın imza yetkisi olacaktır’ sözlerinin sorulması üzerine de “Geçiş sürecinin yol haritası 30 Ocak tarihinde açıklanacak, 30 Ocak tarihinde tüm bu sorulara cevap bulacaksınız” dedi.

"Cumhur İttifakı’nın adayının kim olacağının bizim için hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur"
Öztrak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığına ve seçim tarihinin öne çekileceği yönündeki açıklamalara ilişkin soruya da şu yanıtı verdi:

“Her şeyden önce şunun altını çizeyim; bundan sonra Erdoğan’a her mevsim kış, bize ise her mevsim bahar, milletimize ise her mevsim yaz olacak. Erken seçim için altı parti tutumunu açıkladı. 6 Nisan’a kadar olacak bir seçim, tabii ki erken seçimdir; destek oluruz. Bu tarihten sonra yapılacak bir seçim ise siyaset mühendisliğidir, bunu konuşmamda ifade ettim. Erdoğan’ın adaylığı konusu ise her iş Anayasa’da yazılı. Hukukçular tartışır, ona göre kararını verir. Cumhur İttifakı’nın adayının kim olacağının bizim için hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Hep söylüyoruz; Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı’nın adayı olacaktır.” (ANKA)

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Gündem