DEM Parti'den İliç raporu: Yıllarca temizlenemeyecek bir kirlilik

DEM Parti'den İliç raporu: Yıllarca temizlenemeyecek bir kirlilik
Erzincan İliç'teki Çöpler Altın Madeni'nde, siyanürlü liç yığını çöktüğü facia sonrası DEM Parti bir rapor hazırladı. Yapılan açıklamada, kayma sonrası bölgede toprağa, suya havaya karışan büyük bir kirlilik olduğu ve facianın bir ekokırım olduğu ifade edildi.

Anagold'a ait altın madeninde siyanürlü liç yığını çökmesi sonrası toprak altında kalan 9 işçinin aranması sürerken DEM Parti Ekoloji Komisyonu faciaya ilişkin raporunu açıkladı.

Rapor Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü İbrahim Akın ve Emek Komisyonu Eş Sözcüsü Sevtap Akdağ Karahalı tarafından DEM Parti Genel Merkezi'ndeki basın toplantısında açıklandı.

"13 Şubat günü Erzincan-İliç’te meydana gelen ekokırım suçu ile Türkiye’de ve yakın çevresinde ağır bir ekolojik tahribata yol açtı" denilen raporda 4 gün geçmesine rağmen işçilere henüz ulaşılmadığı anımsatıldı.

"İşleneceğini herkesin bildiği bir cinayet"

Açıklamada şunlar ifade edildi:

"İliç’te gerçekleşen şey, işleneceğini herkesin bildiği ama önlemek için kimsenin hiç bir şey yapmadığı bir cinayet öyküsüdür. Toprağı, havayı, suyu kirleterek zehirli atıkları geniş bir coğrafyaya yayan bu facia, aynı zamanda göz göre göre işlenmiş bir iş cinayetidir.

Çöpler Madeninin bulunduğu bölgeye baktığımızda bu madenin mera, tarım arazisi ve orman bölgesi üzerinde kurulmuş olduğunu görüyoruz. Köylülerin, tarla vasfı taşıyan alanlara bir kulübe bile yapmasına izin vermeyen devlet, onlarca tarlanın üzerinde devasa bir maden tesisi kurulmasına onay vermiş. Normal koşullarda bir ağacın dahi kesilmesine izin vermemesi gereken devlet, ormanlık bir alanın ortasında milyonlarca metreküp kapasiteli bir zehir havuzu açılmasına izin vermiş. Böylece o alanlarda yaşayan köylüler adım adım ve sistematik olarak topraklarından koparılmış, bölgede tarımsal üretim durmuş ve tarımsal üretimin sona ermesiyle işsiz kalan bölge halkı da büyük şirketlerin ölüm saçan madenlerinde kölelik koşullarında çalışmak zorunda bırakılan ücretli kölelere dönüştürülmüştür. İnsanların yaşadıkları alana yabancılaştırıldığı zincirleme bir sömürü ve cinayet sistemi ile karşı karşıyayız"

"Burada hiç durmayan bir doğa katliamı ve sömürü düzeni kurulmuştur"

Raporda, Çöpler Altın Madeni'nde istihdamda taşeron sisteminin kullanıldığı, 2400 civarında işçinin 8’er saatlik 3 vardiya şeklinde çalıştırıldığı belirtilrek "Yani burada, 24 saat boyunca hiç durmadan devam eden, bir doğa katliamı ve sömürü düzeni kurulmuştur. Bugün halâ siyanür çamuru altında olan maden emekçilerinin, asgari ücrete yakın bir ücret karşılığında ve can güvenliği sağlanmadan çalıştırıldıkları ifade edilmektedir. Holdingler, üzerinde yaşadıkları toprak parçası dâhil her şeyini elinden aldıkları insanları hayati tehlike altında, kölelik ücreti ile çalıştırmakta ve işçilerin kanının bulaştığı tonlarca altından elde ettikleri paralarla servetlerine servet katmaktadırlar" denildi.

Söz konusu şirketlerin iş ve bağış adı altında bölgede ucuz iş gücü sağladıklarını ve devletten aldıkları hibeyi bölgede bağış diye dağıtıp meşruiyet sağladıkları belirtildi.

DEM Parti raporunda şu ifadeler yer aldı: "Devlet, halkın cebinden çıkan vergilerle büyük holdingleri finanse ediyor, bu holdingler yoksul insanların bulunduğu bölgelerdeki tarım topraklarına, meralara, ormanlık alanlara çörekleniyor ve o bölgeyi yaşanamaz hale getirdikten sonra kendi toprağına yabancılaşmış insanları madenlerde ücretli köle haline getiriyor.

İliç faciası, bu madenlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yetersiz kaldığının, alındığı söylenen önlemlerin sadece kâğıt üzerinde olduğunun kanıtıdır.

Çatlakları görüntüleyen ve uyaran işçi toprak altında

Maden atıklarıyla oluşan siyanür dağının bulunduğu yamaçlarda çatlakların oluştuğu bizzat madende çalışan işçiler tarafından fotoğraflanmış ve faciadan önce maden işletmesine bildirilmiş olmasına karşın ne önleyici tedbir alınmış ne de maden emekçilerinin can güvenliği sağlanmıştır. Bu çatlakları fotoğraflayan ve şirkete bildiren işçinin de zehirli toprağın altında kalanlardan biri olduğunu öğrendik.

"AFAD ekiplerinin bile sokulmadığı bir alanda işçiler 24 saat çalıştırılıyor"

Enerji Bakanının ibretlik açıklamalarına göre arama kurtarma çalışmalarına katılan AFAD ekiplerinin zarar görmemesi için uğraşılıyormuş. Bu itirafı, maden şirketinin hangi koşullarda işçi çalıştırıldığını göstermesi bakımından dikkatle not alıyoruz. Kurtarma faaliyetleri için AFAD ekiplerinin bile sokulmadığı bir alanda işçiler 24 saat esasına göre çalıştırılabiliyor.

"Tonlarca siyanür toprağa, sulara havaya karıştı"

Bu madenin yarattığı facia ile sadece İliç ve çevresi zehirlenmedi. Tonlarca siyanür hem toprağa sızdı, hem sulara hem de havaya karıştı. Şu an Erzincan çevresinden başlayıp, Basra Körfezine kadar devam eden Fırat Havzası, büyük bir ekokırım cinayetinin yaşandığı yer haline gelmiştir. Siyanür çok zehirlidir ve çok kolay buharlaşır. Madenden yayılan zehir şu an bölgenin üzerindeki bulutlara kadar ulaşmış durumdadır. Uzun yıllar boyunca temizlenmesi mümkün olmayan bir hava, su ve toprak kirlenmesi ile karşı karşıyayız. İşte bu yüzden İliç, adeta Türkiye’nin Çernobil”i olmuştur.

Bunu yapan yerli ve yabancı şirketler bir ahtapot gibi hareket ediyor. Dışarıdan baktığınızda bunlar, birbirinden farklıymış gibi görünüyor ama aslında ortak bir gövdede birleşen bir ahtapotun değişik kolları bunlar.

Şirketlerin kesiştiği yer

Kanadalı ANAGOLD diyoruz, ama Çöpler Madenini Anagold, Lidya, Alacer, adlı holdingler birlikte işletiyor. Erzincan’da adı Anagold oluyor, sonra bakıyorsunuz Balıkesir’de Polimetal Madencilik olarak karşınıza çıkıyor. Peki, hepsinin kesişim yeri neresidir biliyor musunuz? Sarayın gözdelerinden biri olan Çalık Holding! Bu ahtapotun kollara bakıp, asıl gövdeyi ve o kolları harekete geçiren ahtapotun kafasını kimse gözden kaçırmamamız gerekiyor. Aynı gövdeye bağlı olan bu kolların her bürü Türkiye’nin başka bir köşesini talan ediyor. Uluslararası sermayenin Türkiye ayağını oluşturan bu talan şebekesinin izini sürdüğümüzde otoriter faşizan rejimin neden ısrarla inşa edilmek istendiğinin kodlarını çözebiliyoruz.

"Çok hatırlı kişilerce koruyup kollanıyorlardı"

İliç’teki facia, birçok diğer suçu da açığa çıkarmış oldu. 2008 yılında ‘ÇED Olumlu’ raporu ile faaliyetine başlayan maden şirketi, maden sahasını o günden bu yana üç kat büyüttü. Her seferinde ya ‘ÇED Olumlu’ ya da ‘ÇED Gerekli Değil’ raporu ile işlerini yürütmesi sırasında hiçbir yasal engele takılmadı. Belli ki çok yukarılarda, çok hatırlı kişilerce koruyup kollanıyorlardı. Öyle olmasa, bugün yüzbinlerce metrekare alanı, Fırat ırmağını ve büyük bir coğrafyayı zehir çamuru altında bırakan bir madenin İliç ilçesine 850 metre, Çöpler ve Sabırlı köylerine 250’şer metre ve Fırat Irmağı’na 350 metre mesafede bulunan ve altın elde edilmesi sırasında çok sayıda zehirli kimyasal kullanan bir işletmenin Çevresel Etki Değerlendirmesinden olumlu rapor alabilmesi mümkün olmazdı.

Çöpler Altın Madenini İşleten şirket burası için 2008 ÇED olumlu kararı alarak maden inşaatına başlamış. 2008’den, 2022’ye gelindiğinde maden sahası tam 3 kat genişletilmiş. Her genişletme için parça parça ve rahatlıkla ÇED Kararı almışlar. İşlerini tıkır tıkır yürütmüşler.

Şimdilerde İstanbul’dan twit atarak “toprak kayması” sonucu oluşan felaketle ilgili “üzüntülerini” ifade eden ve timsah gözyaşları döken Murat Kurum, 2021’de “burada toprak kayması olmaz” diyerek ÇED OLUMLU kararını onaylayan kişidir. Kalplerinde vicdan yok, onu biliyoruz ama bunların yüzü de kızarmıyor. Utanma duygusundan da mahrumlar.

Halkın, insanın ve doğanın yararına olan her şeye karşı öfkeli ve sert olan bu iktidarın çok iyi becerdiği işler de var. Şirketler ne istiyorsa hemen yerine getirmek, şirketlerin milyonlarca dolar tutarındaki vergi borcunu bir kalemde silmek, şirketlerin yaptığı iş yasalara uymadığında hemen onların ihtiyacı doğrultusunda torba torba yasa çıkarmak bu iktidarın çok becerikli olduğu işler."

"İliç’teki siyanür cinayetinin bir benzerini her an başka yerde yaşayabiliriz"

"İliç’teki siyanür cinayetinin bir benzerini her an, Kastamonu-Hanönü’de, Kütahya-Tavşanlı-Gümüşköy’de, Uşak-Eşme-Kışladağ’da, Gümüşhane-Mastra’da, Manisa-Turgutla-Çaldağ’da, Balıkesir-Balya-Kadıköy’de Artvin’de yaşayabiliriz.

Öte yandan, kimyasal atıkların biriktirildiği havuzların bulunduğu yerlerin çoğu aynı zamanda aktif fay hattı üzerinde bulunuyor. En küçük bir sarsıntıda bölgede yıkım olmasa bile bir deprem yıkımından daha büyük zararlar verecek kimyasal kirlenmeler meydana gelebilir. Çünkü böylesi bir kirlenme toprağı, suyu, havayı yani tüm ekosistemi zehirleyebilecek niteliktedir.

Türkiye’de bugün yeni maden bölgeleri için verilen ya da verilmek üzere olan en az 560 bölge var. Bunların kaçında kimyasal madencilik yapılacak tam olarak belli değil. Ancak bazı bölgelerde bu olasılık yüksek. Şu an Türkiye’de, farklı bölgelerde olmak üzere ağır metal atıklarının biriktirildiği yaklaşık 20 adet havuz var. Yani, her an başka bir siyanür cinayeti veya ağır metal kirlenmesi ile yüz yüze gelebiliriz." (Kısa Dalga)

Gündem