Deprem bölgelerinde çok sayıda binaya müdahale edilmiyor
BATU BOZKÜRK
Depremi duyar duymaz ekip arkadaşlarım Ethem Tosun ve Cem Fakir ile haberleşerek bölgeye gitmek üzere harekete geçiyoruz. Ancak bu kolay olmuyor. Benim Ankara'dan karayoluyla, onların İstanbul'dan havayoluyla gelerek Kayseri'de buluşma planımız, uçuşlarının iptal olmasıyla suya düşüyor. İkinci depremden 24 saat sonra Kırşehir'de buluşarak 7.7 büyüklüğündeki depremin merkez üssü Elbistan'a hareket ediyoruz.
Depremin etkisi, merkez üssüne yüzlerce kilometre ötedeki araç kuyruklarında hissedilmeye başlıyor. Trafik zaman zaman durma noktasına geliyor. Bu anlarda konuştuğumuz insanlar, gözleri dolu bir şekilde enkaz altındaki yakınlarına ulaşmaya çalıştıklarını söylüyor. Belediyelerin, parti teşkilatlarının, özel şirketlerin yardım araçları, tırlara yüklenen iş makineleri yolda ilerliyor. Bu tabloda en uğrak noktalar ise şüphesiz benzin istasyonları... Elbistan'a yaklaştıkça istasyonlardaki kuyruk artarken, normalde terör gerekçesiyle satılması yasak olan benzin bidonları, afet nedeniyle satılabiliyor.
Göksun'da yıkılan bina
Kahramanmaraş'a Göksun ilçesinden ulaşıyoruz. Burası Elbistan'a 70 kilometre mesafede. İlçe merkezine geldiğimiz anda katları birbirinin içine geçmiş bir apartmanla, bir enkazla karşılaşıyoruz. Önünde iş makinesi ve gözleri yaşlı bir kadın var. Kadının yanında, daha sakin bir şekilde çalışmaları izleyen Nazif Antürk ile konuşuyoruz. İçeridekilerin, kuzenleri ve akrabaları olduğunu söylüyor. Kaymakamı aradıklarını, ekskavatörü o sayede buraya getirttiklerini belirtiyor. Enkazdan 8 kişiyi kurtarmışlar. 5’i ise, depremden 27 saat sonra kurtarılmayı bekliyor.
Elbistan'da elektrik yok, marketler kapalı
Göksun'dan Elbistan'ın girişine kadar o ölçüde büyük, yıkılan bir binaya rastlamıyoruz. Merkez üssüne ulaştığımızda ise alışık olunmadık bir görüntü bizi karşılıyor. Bu görüntü enkaz görüntüsü değil, elektriğin olmaması. Şehir güneşin batmasıyla karanlığa gömülmek üzere. Bunun yanında açık olan bir market ya da akaryakıt istasyonu göremiyoruz.
Enkazlar ise şehrin her yerinde. Emniyet Caddesi üzerinde yıkılmış binalar birbiri ardına yer alıyor. Bir ara, telefonun yol tarifi üzerinden ilerlemek isterken, o yolun enkazla kapanmış olduğunu görüyoruz. Tam o anda, deprem yerine ulaşmanın hissi daha bir anlaşılır oluyor.
Arabadan inip kurtarma çalışmalarını takip ediyoruz. Yolu kapatan enkazda bir vinç çalışıyor. 30'lu yaşlarda bir kadının enkaza doğru "Baba" diye seslenerek ağladığına şahit oluyoruz. Yakınları onu teskin etmeye uğraşıyor. Burada enkazı kaldırmak için Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nden gönüllüler yer alıyor.
Camları indirilmiş market
Yol enkazının biraz gerisinde bir süpermarket var. Cam ve çerçeveleri indirilmiş. Onlarca kişi ihtiyaç malzemelerini götürebilmek için hızlı hızlı hareket ediyor. Bir ara, sanıyorum müdahale olur endişesiyle markete çıkan yolun başında birini bekletiyorlar. Ancak kimsenin oraya müdahale edecek dermanı yok.
"AFAD enkazı bırakıp gitti"
Marketin yanında ise dört katlı bir bina iç içe geçmiş. Burada çalışma yapan, berelerinde "Off-road" yazan birkaç kişi... Hem vinçli enkazda hem de burada yetkilileri göremeyince orada çalışanlara soruyoruz: Siz kimsiniz? Ankara, Düzce ve Sivas"tan gönüllü olarak gelmişler.
Binada toplam yedi kişi olduğunu söylüyorlar. 24 ve 27 yaşlarındaki iki kardeş Hamza-Cihan Yıldırım ve anneleri Hamiyet Yıldırım birbirlerine daha yakınlar. Çalışmalar oraya odaklanmış durumda, çünkü iki kardeşten birinin sesi duyulmuş.
Bu sırada enkaz altında bekleyenlerin yakınlarıyla konuşuyoruz. Enkazda ablasının, kardeşinin ve iki yeğeninin olduğunu söyleyen Selami (…), şu sözleri sarf ediyor:
"1.30'ta olan depremden sonra saat 3'te buraya geldik. AFAD ekibine bildirdik. Yedi defa 'Geliyoruz' dediler ama gelmediler. Bugün ise AFAD ekibi, depremden 24 saat sonra geldi. Yoldan biz çevirdik, rica minnet ede ede getirdik."
Bu noktadan sonra yaşananları ise şöyle anlatıyor:
"AFAD ekibi bu noktada bir vali tarafından, 'Kriz noktası var, orası sizin görev yeriniz değil' denilerek aranmış. Burada enkazda canlı birini buldukları halde yarım bırakıp gittiler"
İki kişinin cansız bedenine ulaşılıyor
AFAD'ın bölgeden ayrılmasının ardından gönüllü ekibin çalışması sürmüş. Saatler ilerlerken enkazın diğer tarafından başka bir ses duyuyorlar. Çalışmalar bir anda orada yoğunlaşıyor. Ancak ikinci bir ses duyulmayınca yeniden üç kişinin bulunduğu alana yöneliyorlar.
Tahliye anı yaklaştıkça AFAD ekipleri yeniden bölgeye geliyor. Gönüllülerle birlikte çok zorlu bir çalışma yürütüyorlar. Enkaz altından ilk olarak Hamiyet Yıldırım’ın cansız bedenine ulaşılıyor. Yaklaşık bir saat sonra oğlu Hamza Yıldırım da aynı şekilde battaniyeye sarılarak çıkarılıyor. Cihan Yıldırım'ın ise sağ olduğu belirtiliyor. Artık tüm çabalar, onun için harcanıyor.
32 saat sonra mucize kurtuluş
Cihan Yıldırım, depremin ardından 32 saat sonra, kaburga kırıklarıyla birlikte enkaz altından çıkarılabiliyor. Ekipler bu sırada, sakatlığının daha da kötü olmaması adına titiz bir çalışma yürütüyor ve doğrudan ambulansla hastaneye kaldırıyorlar. Toplanan kalabalıktan alkış sesleri yükseliyor.
Çok sayıda binaya müdahale edilemiyor
Tam bu anda, benim de içlerinde olduğum onlarca kişinin bu çalışmaları bir enkaz üzerinde takip ettiğinin farkına varıyorum. Burası, Yıldırım ailesinin çıkarıldığı binanın komşu binası. Ancak buraya dokunulmamış. İçeride ölen var mı, sağ var mı bilinmiyor. Bölgeye gönüllü olarak yardıma gelen Cahit Ergüzel'e göre ise bu şekilde yüzlerce bina var: "Elbistan'a sabah ulaştık. Komple keşif yaptık. 100'den fazla göçük var. En fazla 10 tanesine müdahale var. Bütün iş makineleri, donanım her şey var ama devlet yok, organizasyon yok, böyle bir şey olamaz. Devletini seven bir insanım ama ben çok hayal kırıklığına uğradım."
"Perişan durumdayız, yardım edin"
Biz daha sonra o bölgeden ayrılıyoruz ve çevreyi geziyoruz. Şehir iş makineleri, ısınmak için yakılan ateşler ve araba farları dışında zifiri karanlık. Daha önce tanıştığımız, Elbistanlı Avukat Sinan Ölker bizi barınak olarak kullandıkları küçük bir oto galeriye davet ediyor. Burada soba kurulmuş. 10-15 kişi sandalyeleriyle sobanın çevresinde ısınmaya çalışıyor. Ölker ve çevresindekiler kendi imkanlarıyla buldukları yardımları organize edip dağıtma gayretindeler.
Buranın hemen karşısında ise iki farklı noktada ateşler yakılmış. Sabah 4'te oraya geçiyoruz, hava -7 derece. 15-20 kişi, ısınabilmek için lastik yakmış. Mikrofon uzattığımız 60 yaşlarındaki Ahmet Karlıdağ enkazdan sağ çıkmış, bu soğukta hayata tutunmaya çalışarak devlet yetkililerine çağrı yapıyor: "Devlet elinden geldiğince Elbistan halkına yardımcı olsun. Çok perişan durumdayız. Evler yok, elbiseler yok, yiyeceğimiz giyeceğimiz hiçbir şeyimiz yok. Evimize giremiyoruz. Bize yardım etsinler."
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.