'Dezenformasyon' yasasındaki muğlaklık: AYM'nin iptal kararları var

'Dezenformasyon' yasasındaki muğlaklık: AYM'nin iptal kararları var
‘Dezenformasyon düzenlemesi’ olarak bilinen yasa değişikliğindeki 'gerçeğe aykırılık' ve 'kamu barışını bozmaya elverişlilik' şeklindeki muğlak tanımlar bulunuyor. Osman Paksut, AYM’nin hem ‘kanunilik ve hukuk devleti ilkelerine aykırılık’, hem de ‘ifade ve haber alma özgürlüklerinin ihlali’ gerekçesi ile verdiği ‘iptal’ ve ‘hak ihlali’ kararlarını hatırlatıyor.

ERSİN BAL


AKP ve MHP milletvekillerinin ortak imzasıyla geçen hafta TBMM’ye sunulan ve kamuoyunda “dezenformasyon yasası” olarak adlandırılan kanun teklifi, Meclis Dijital Mecralar Komisyonu’nda kabul edildi. Önümüzdeki hafta Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülecek olan teklif, daha sonra Meclis Genel Kurulu’nda ele alınacak.

Birçok meslek odası ve sivil toplum kuruluşunun (STK), ortak açıklamalar yaparak tepki verdiği düzenlemeye, hukuk çevrelerinden de eleştiriler geldi. Teklifin özellikle 29’uncu maddesine yönelik itirazlar giderek yükseliyor.

'GERÇEĞE AYKIRILIK' VE 'KAMU BARIŞINI BOZMAYA ELVERİŞLİLİK'

Söz konusu madde; güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlıkla ilgili gerçeğe aykırı bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yayan kişilerin bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngörüyor. Bu maddeye yönelik itirazlar, “gerçeğe aykırılık” kavramının kime ve hangi kritere göre belirleneceği ve “kamu barışını bozmaya elverişlilik” şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin nasıl saptanacağı noktasında birleşmiş durumda.

AYM NE KARAR VERİR?

Düzenlemenin yasalaşması halinde, ana muhalefet Partisi CHP tarafından “iptal” istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürülmesine kesin gözüyle bakılıyor. Yanıtı merak edilen soru ise olası “iptal” başvurusunda AYM’nin kararının ne olacağı?

Daha önce açılmış ve karara bağlanmış benzer davalarda imzası bulunan AYM eski Başkanvekili Osman Paksüt, bu sorunun yanıtını ve örnek bir davanın kararını KISA DALGA ile paylaştı. İşte Paksüt’ün açıklamaları:

KANUNİLİK İLKESİ

“Bu konuya birden çok başlıkla ele almak gerekiyor. Bu başlıklardan ilki ‘kanunilik’ ilkesidir. Yani suç olarak tanımlanan eylemin, eylemlerin ve cezanın ne olduğunun kuşkuya yer vermeyecek açık bir şekilde yasada tanımlanması gerekmektedir. Kişi böylece hareketinin suç oluşturduğunu ve cezai sorumluluğunu önceden kestirebilecektir.

İkinci başlık ise ‘hukuk devleti’ ilkesidir. Aslında bu ilke, ‘kanunilik’ kuralının taviz verilmeden uygulanmasını güvence altına almaktadır. ‘hukuk devleti’ ilkesiyle, uluslar arası hukukta ve insan hakları belgelerinde de geçen temel hak ve özgürlükler koruma altına alınmıştır.

İFADE VE HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Üzerinde durulması gereken bir diğer başlık ise ‘ifade ve haber alma özgürlüğü’ olmalıdır. Hem uluslar arası anlaşmalarla, hem de Anayasa ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü, sadece düşünce ve kanaate sahip olma değil, aynı zamanda bu düşünceyi açıklama, yayma ve buna bağlı olarak haber veya görüş alıp verme özgürlüklerini de kapsamaktadır.

'BASININ ELİNİ KOLUNU BAĞLAMAYA YOL AÇAR'

Kamuoyunda ‘dezenformasyon düzenlemesi’ olarak bilinen teklifin de bu ilkeler çerçevesinde incelenmesi kaçınılmazdır. Teklifin 29’uncu maddesinde yer alan ‘gerçeğe aykırı bilgi’ ifadesi, esnetilmeye elverişli muğlak bir kavramdır. Bir bilginin gerçek olup olmadığı kime ve neye göre belirlenecek? Düzenleme bu haliyle, basının elinin kolunun bağlanmasına yol açar. Herhangi bir haberde yanlış bir bilginin yer alması, bütün haberin gerçeğe aykırı olduğu anlamına mı gelecek? Düzenlemede yer alan ‘kamu barışını bozmaya elverişlilik’ şartı hangi kritere göre belirlenecek.

Teklifin bu haliyle yasalaşması, hukuk devleti, kanunilik ilkesi, ifade ve haber alma özgürlüklerinin açık ihlali anlamına gelir. AYM’nin, hem ‘kanunilik ve hukuk devleti ilkelerine aykırılık’, hem de ‘ifade ve haber alma özgürlüklerinin ihlali’ gerekçesi ile verdiği ‘iptal’ ve ‘hak ihlali’ kararları bulunduğunu da hatırlatmak istiyorum.”

AYM'NİN VERDİĞİ İPTAL KARARI

AYM Başkanı Osman Paksüt’ün sözünü ettiği “iptal” kararları arasında, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un, disiplin cezalarına ilişkin bir maddesinin iptali de yer alıyor. 2013/28 Esas Sayılı ve 03.10. 2013 Tarihli karar, bir hükümlünün ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde cezaevine yönelik sözleri nedeniyle disiplin cezasına çarptırılması ve bu cezanın iptali için açılan davaya dayanıyor.

Yerel Mahkeme’nin gönderdiği davayı inceleyen AYM’nin kararında, hükümlünün telefondaki sözlerinin, disiplin cezası gerektiren eylemler arasında sıralanmadığı, uygulanan cezanın ise başka bir maddede yer alan “nitelik ve ağırlık bakımından disiplin cezası gerektiren eylemlere benzeyen” ifadesine dayanılarak verildiği vurgulanarak, özele şu ifadeler yer alıyor:

“… Kanunilik ilkesi, suçun ve cezanın açık biçimde tanımlanmasını gerektirir. Kişi bu sayede hareketinin ceza sorumluluğu getireceğini önceden kestirebilir. Ceza normları kıyas yoluyla genişletilemez. Anayasa’nın hukuk devleti ilkesine göre de, ne tür fiillerin yasaklandığının veya suç teşkil ettiğinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde yasada belirtilmesi gerekir. Anayasa’nın 38’inci maddesi de, ‘kimse kanunun suç saymadığı fiilden dolayı cezalandırılamaz’ demektedir…”

Gerek AYM’nin emsal kararları, gerekse Osman Paksüt ve ceza hukuku uzmanların açıklamaları, “dezenformasyon yasası” olarak adlandırılan düzenlemenin ilerleyen süreçte yargıya intikal edeceğini ve son sözü AYM’nin söyleyeceğini ortaya koyuyor.

Gündem