Dilipak: "Bizim kahraman sandıklarımız hain, hain sandıklarımız kahraman olabilir"

Dilipak: "Bizim kahraman sandıklarımız hain, hain sandıklarımız kahraman olabilir"
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşesinde "Bizim kahraman sandıklarımız hain, hain sandıklarımız kahraman olabilir. Siyasetin hal ve geleceği şekillendirmek için tarihi manipüle etmek üzere, gerçeklerin üzerine bir şal örterek, dönüştürülmüş bir gerçeklik üretmeleri mümkündür" diye yazdı.

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak,  "Tarihe tapınmak" başlıklı yazısında "En kötü yönetimler döneminde bile, haksızlıklara direnen kahramanlar olabileceği gibi, en güzel zamanlarda hainler de olabilir. Önemli olan her iki zamandaki bu olay ve kişilerden ders alabilmektir" dedi. Dilipak'ın yazısı özetle şöyle:

"
Kulağa hoş gelen vaadler, kolayca, emeksiz ve risksiz kazanç kumardır. Kumar Şeytan işi bir pislikten başka bir şey değildir. Günümüzde giderek her şey bir kumara/ şans oyunu (!) oyununa dönüştürülüyor. Eğitim ne kadar “Milli” ortada, tabii “Piyango” da ortada! İsminde “Milli” olan bakanlıklara bakın, olmayanına bakın, hangisi ne kadar milli! 

Tarihi “kahramanlar” ve “hainler kitabı” olarak okumak da bizi doğru sonuçlara götürmez. Kahramanlar ve hainler yok değil. Ama bizim kahraman sandıklarımız hain, hain sandıklarımız kahraman olabilir. Siyasetin hal ve geleceği şekillendirmek için tarihi manipüle etmek üzere, gerçeklerin üzerine bir şal örterek, dönüştürülmüş bir gerçeklik üretmeleri mümkündür.

Osmanlı’da her şey doğru, iyi güzel mi idi? Ya da Selçuklu’da. Daha geriye gidelim Emevi’de Abbasi döneminde. Kuşkusuz iyilikler olduğu gibi kötülükler de sözkonusu idi. Peygamberlerin kurdukları devletlerin bile nasıl yok olduklarını biliyoruz. Devletler için Ebed - müebbed tartışmasına bir de bu gözle bakın. Bu devletler kolay kurulmadı ve nasıl yıkıldılar, bakın bakalım. Zulm ile abad olunmaz. Devletsizlik ayrı bir felaket, ama Stalin Rusya’sı, Hitler Almanya’sı, Firavun’un Mısır’ı, Kerbela bir devlet belasıdır.

Din ve devlet büyüklerini kutsayan topluklar, onları mutlaklaştıran topluluklar Şirk tehdidi altında olurlar. Yöneticileri de o “Allah’ın kulları”nı kendi kulları gibi görmeye başlarlar. Onları Allah’ın dini, Resulullahın sünnetinden vazgeçirip kendi dayattıkları normlara tabii olmaya zorlayarak, onlar üzerine hüküm koyarak onları Teb’a ve reaya konumuna zorlarlar. Saltanat sevdasına kapılırlar. Hiç kimse “la yüs’el” değildir.

Osmanlı sultanları içinde “kardeş katili olanlar” da var, “Gavur Padişah” diye anılanı da. Öldürülenleri de. Peygamber çocuğu Habil-Kabil’le başladı bu işler. Her dönemde iyiler ve kötüler oldu. Yıkılmaz sanılan imparatorluklar boşuna yıkılmadı. Çoğu düşmanın gücünden değil, cahili, sefahat, zulüm sebebi ile kendi zaafları yüzünden, kendilerini değiştirmek yerine, rakipleri ile uğraşırken yıkıldılar. Yıkılışa giden yolda, “ya kelleni ya da fetvayı gönder” diyen zalimlerin karşısında İmam-ı Azam gibi ser verip boyun eğmeyenler de vardı, siparişle uygun fetva veren, o fetvalarla haramları helal sayanlar da vardı. Tarih ve gelenek adına, din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinenlerin vay haline. Sırat-ı müstakim üzere olanlara selâm olsun. Selâm ve dua ile.. 

Gündem