DSP Genel Başkanı Aksakal'dan AKP ittifakına yeşil ışık
Seçim senaryoların, ittifaklarda hangi partilerin yer alacağının çokça konuşulduğu bu günlerde Demokratik Sol Parti Lideri Önder Aksakal'dan AKP ittifakına yeşil ışık yakan bir açıklama geldi. "Demokratik Sol Parti olarak da ittifaklar sistemi dışında kalabilme ihtimalimizin olmadığını söyleyebilirim" diyen Aksakal AKP'nin 2015'ten beri ulusalcı bir çizgide olduğunu ve kendilerinin de bu çizgiyi desteklediklerini ifade etti.
Polemikhaber yayınında Kadir Kaplan'ın sorularını yanıtlayan Önder Aksakal, ittifak tartışmalarından, Montrö bildirisine, Doğu Akdeniz'de yaşanan gerilimden hükümetin dış politikasına kadar birçok konuda düşüncelerini açıkladı.
Aksakal'ın açıklamaları şöyle:
'ERKEN SEÇİM' TARTIŞMALARI
Öncelikle şunu söylemek isterim normal seçimler bildiğiniz gibi 2023 Haziran ayı itibarıyla yapılacak. Yani seçimlerin normal zamanı bu. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere parlamentodaki diğer muhalefet partileri zaman zaman erken seçim çağrılarında bulunuyor. Ancak burada bir tabii çelişkiye de dikkat çekmek isterim. Ana muhalefet ya da meclisteki muhalefet öncelikle Tayyip Erdoğan'ın siyaseten artık Cumhurbaşkanlığı'ndan gitmesi gerektiği konusunda fikir birliği içerisindeler. Fakat anayasa erken seçim eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kararlaştırılırsa mevcut Cumhurbaşkanı'nın son döneminin son dönemden sayılmayacağını ortaya koyuyor. Yani Erdoğan'ın adaylığının önü açılmış olur. Eğer hakikaten muhalefet bu konudan rahatsızsa erken seçim çağrısı yapmaması gerekiyor normalde. Cumhurbaşkanı eğer bir erken seçim kararı alırsa o zaman iki dönem üst üste cumhurbaşkanlığı yaptığı için anayasaya göre yeniden aday olamama durumu söz konusu.
Şimdi tabii bu çelişki toplumun ne kadar dikkatine getiriliyor basın aracılığıyla ya da siyasi mekanizmalar aracılığıyla bunu çok bilemiyorum. Ya da biz göremiyoruz işin doğrusu. Fakat ikinci bir husus daha var. Erken seçim kararını Meclis de almış olsa 360 milletvekilinin iradesiyle ancak bu gerçekleşebiliyor. Şimdi bu iradeyi oluşturacak sayı ne iktidar kanadında var. Bir de diğer partiler açısından muhalefet kanadında var. Dolayısıyla ortaya atılan bu erken seçim tartışması gerek ciddiyeti, samimiyeti gerekse yasal koşulları açısından tartışmaya ve değerlendirmeye muhtaç olduğunu düşünüyorum.
Bir diğer husus artık bundan sonraki dönemde biliyorsunuz AK Parti iktidarında anayasa değişiklikleri de yapıldığında Türkiye koalisyonlardan çok çekti kavramı ön plana çıkarılmıştı ve seçim sisteminde yeni anayasada bunun önüne geçmek adına başkanlık sistemi ya da işte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen bir sistem getirildi. Fakat gördük ki Demokratik Sol Parti olarak biz o dönemde bu değişikliğe, referandumda hayır verilmesi tarafındaydık ve o yönde çalışmalar yürütmüştük.
"KOALİSYONLARIN KURULMASI ZORUNLULUĞU..."
Çünkü Türkiye'de koalisyonlar seçimler bittikten sonra oluşan parlamentodaki partiler arasında gerçekleşen bir husustu. Ama şimdi bu uygulamaya, yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle, seçimlerden önce bu koalisyonların kurulması zorunluluğu ortaya çıktı. Bunu da ittifaklar yasasıyla gündeme getirdiler ve uygulamaya koydular. Şimdi her ittifak kendi cumhurbaşkanının seçilebilmesi adına her partiye ve her seçmene yani tanımlaması doğru olursa bir seçmene dahi muhtaç hale geldi çünkü Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için birinci turda özellikle seçilebilmesi için yüzde elli artı bir seçmene ihtiyacı var. Şimdi bu açıdan baktığımızda her parti bir şekilde bir ittifakın içerisinde yer alma arayışında olacaktır.
"İTTİFAKLAR DIŞINDA KALMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL"
Karşılığı da herhangi bir partiyle ittifak içerisine girmek olacaktır. Dolayısıyla Demokratik Sol Parti olarak da bu sistemin dışında kalabilme ihtimalimizin olmadığını söyleyebilirim. Ancak seçim tarihi konusunda seçimlerin, normal zamanında yapılabileceği konusunda bir görüş ayrılığı da varsa daha seçimlere çok zaman var. Tabii bunu öncelikle ittifaklar anlamında hakim partilerin yönlendirmesi olarak görmek çok doğru olmayacaktır.
ERDOĞAN'I ZİYARET
Gerek Cumhur İttifakı açısından gerek Millet İttifakı açısından ama bunun dışındaki mekanizmalar başta yaygın medya olmak üzere herhangi bir görüşmeyi bu konularla ilişkilendirip yeni gündemler yaratma arayışı içerisinde olduğunu söyleyebilirim. Kaldı ki, Aralık'ta sayın Cumhurbaşkanı'yla yaptığımız görüşme sayın Cumhurbaşkanına münhasır bir görüşme değildi.
"DSP'NİN HAZIRLADIĞI KİTABI VERDİK"
Ekonomide ve hukukta reform konuları gündeme getirildiğinde... Evet, Demokratik Sol Parti olarak biz kendi hazırlıklarımızı bir kitap haline getirdik ve bunu cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Adalet Bakanı ve parlamentoda temsil edilen diğer partiler olmak üzere eş zamanlı randevu oluşturarak hepsine iletme girişiminde bulunduk.
"ACABA İTTİFAK GÖRÜŞMELERİ Mİ YAPTILAR"
İlk randevuyu veren de Cumhuriyet Halk Partisi olmuştu. Sayın Kılıçdaroğlu'yla gittik görüştük. Ve bu çalışmalarımızı takdim ettik kendilerine. Ertesi gün İYİ Parti lideri sayın Akşener'le bu görüşmelerimizi sürdürdük. Devamında Demokrat Parti, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi olmak üzere, Adalet Bakanı olmak üzere. Bu çalışmalarımızı ilettik. Ama 30 Aralık'ta sayın Cumhurbaşkanı randevu vermişti. Ona götürdüğümüzde bu konu birden 'Acaba ittifak görüşmeleri mi yaptılar?' gibi başka bir noktaya taşınmaya çalıştı. Halbuki konunun ve görüşmenin öznesi Demokratik Sol Parti'nin ekonomide ve hukukta, yapılması gereken reformlar üzerine görüşlerini içeren önerileriydi.
"ERDOĞAN İLE DE KILIÇDAROĞLU İLE DE İTTİFAK KONUŞMADIK"
Bu konulardaki önerilerinizde neler diyorsunuz?' sorusunu sormak yerine 'ittifak konuştunuz mu?' gibi bir yaklaşım sergilediler. Bunu daha önceki basın açıklamalarımızda ya da basının bize bu konudaki sorularının karşılığında söylediğimiz gibi ne sayın Cumhurbaşkanı'ndan bize bu yönde bir teklif ya da değerlendirme ne de bizden Sayın Cumhurbaşkanı'na yönelik böyle bir değerlendirme oluşmadı. Bu Sayın Kılıçdaroğlu ile yapmış olduğumuz görüşmede de oluşmadı sayın Akşener'le yaptığımız görüşmede de oluşmalı. Zira ittifaklar da bildiğiniz gibi hakim partilerin iradesi öncelikli olarak ön plana çıkmak durumunda. Geçtiğimiz seçimlerde 2018 seçimlerinde de bunu yaşamıştık. Ne Cumhur İttifakı öncüsü olan AK Parti tarafından, ne de Millet İttifakı öncüsü olan, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Demokratik Sol Parti'ye bir ittifak içerisinde yer alma önerisi de gelmemiştir.
DSP KENDİSİNİ HANGİ İTTİFAKA DAHA YAKIN HİSSEDİYOR?
Yani parti içerisinde her görüşte olan arkadaşlarımız var. Yani sizin biraz önce kategorize ettiğiniz manada, her görüşte olan arkadaşlarımız var. Hatta seçimlere tek başına katılalım yönünde görüş bildiren arkadaşlarımız da oluyor ama bunları değerlendirmek için biraz önce de söylediğim gibi seçim sath-ı maile girilmiş olmasının önemine ben işaret etmek isterim.
Bugün parlamentoda bulunan ya da seçimlere katılma yeterliliğinde olan partiler içerisinde Demokratik Sol Parti kendine özgü yapısıyla ayrı bir siyasi partidir. Diğer partiler de bizim dışımızda farklı yapıları olan partilerdir. Biz bunu zaman zaman söylüyoruz. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğüyle ilgili üniter yapısıyla ilgili Atatürk ilkelerinin, ortaya koyduğu, cumhuriyet değerlerinin dışında hareket eden partiler bir tarafa ayrılırsa diğer partilerin hiçbirisi de Demokratik Sol Parti özgün bir yakınlık ya da uzaklık kavramını taşımaz.
Yasalara göre kurulmuş siyasi partilerle; demokrasinin, insan haklarının evrensel anlamda tüm değerlere sahip siyasi partilerle birlikte bir yapının içerisine girebilir. Tabii bu çalışma içerisine girmenin de koşullarını Demokratik Sol Parti'nin kendi yetkili organları vardır. Bunlar günü geldiğinde değerlendirir ve sonuçlandırırlar.
CUMHURBAŞKANI ADAYI OLACAK MI?
Şimdi bunlar da biraz önce yine belirttiğim gibi seçim sath-ı maile girdiğimizde partimizin yetkili organlarıyla. değerlendirilerek sonuçlandırılacaktır. Şimdi biliyorsunuz Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için parlamentoda grubun olunması gerekiyor. Bir partinin ya da yüz bin seçmenin imzasıyla aday olunabiliyor. Geçtiğimiz seçimlerde bu konuda yanlış hatırlamıyorsam Saadet Partisi ve Vatan Partisi böyle bir çalışmanın içerisine girmişti adaylık noktasında. Ancak almış oldukları imzadan daha az oy alarak o seçimleri tamamladılar. Bu da siyasi partiler için çok hoş olmayan sonuçlar demektir. Dolayısıyla günü geldiğinde siyasi ortamın Türkiye'de oluşturduğu yapıya göre, manzaraya göre demokratik olarak bir karar verilecektir. Bugünden bu tip açıklamaların yapılmasının ben çok isabetli olmayacağını düşünüyorum.
BİR ZAMANLAR KIBRIS DİZİSİ
"DOĞU AKDENİZ'DEKİ GERGİNLİK"
Türkiye'nin hiçbir zaman ne Yunanistan'ın ne de başka devletin hak ve menfaatlerinde gözü olmamıştır. Ancak Türkiye'nin hak ve menfaatleri üzerinde bazı yaptırımlar ya da kendilerine yönelik kararlar almaya çalışan devletler varsa da Türkiye bunlardan hiçbir zaman kararlılığından imtina etmemiştir.
"AK PARTİ 2015'TEN BERİ ULUSALCI OLDU. BİZ DE BU ÇİZGİNİN DESTEKÇİSİYİZ"
"DIŞ POLİTİKADA DESTEKLİYORUZ"
Sadece iktidar açısından değil parlamentodaki ya da parlamento dışındaki tüm siyasi mekanizmaların iktidarın yanında bir görüntü vererek dış dünyaya karşı Türkiye'nin gücünü hissettirmesi lazım. Biz bu konuda hassasiyetimizi koruyoruz. Kuzey Kıbrıs'ta biliyorsunuz geçtiğimiz eylül ayında bir seçim oldu. Sayın Ersin Tatar Cumhurbaşkanı seçildi. Kuzey Kıbrıs'ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ve Türkiye'nin artık bundan sonraki Kıbrıs politikasında iki ayrı devlet şeklinde bir yapının hayata geçirilmesi kavramı netleşmiştir.
"YES BE ANNEM' TAVRI ARTIK TERK EDİLDİ"
MONTRÖ BİLDİRİSİ
104 emekli amiralin böyle bir açıklamada bulunması hadisesini biraz daha farklı değerlendirmek gerekiyor. Bu amirallerin birçoğu münferit olarak, televizyonlarda, gazetelerde ya da özel röportajlarda aynı görüşlerini çok rahatlıkla açıklayabilen bireylerdir. Bunlar özel konferanslarda gerekirse üniversitelerin hazırladığı ya da diğer sivil toplum kuruluşlarının organize ettikleri platformlarda bu görüşlerini açıklayabiliyorlardı. Ama yanlış olan kısmı ya da gereksiz olan kısmı şuydu. Amiral olmaları onların emekli amiral olmaları, onlara bu konuda toplu bir şekilde Türk milletine hitaben ve şayet bunlar olmazsa noktasından itibaren görüş bildirme hakkını veremez. Zira o zaman emekli rektörler de toplansınlar, böyle bir bildiri yayınlasınlar. Emekli komiserler de, emekli valiler toplansınlar. Demokrasilerde böyle bir yöntem yok. İnsanlar bireysel görüşlerini ortaya koyabilirler. Her türlü aykırı düşüncesini de ortaya koyabilirler. Ancak başka hususları hatırlatıp eğer bunlar olmazsa şunlar olur gibi düşünceyi ortaya koymak farklı algıları yaratır ki bu demokrasilerde geçerli bir yöntem değildir. Şık olmadığını söyleyebilirim. Gereksiz bir çıkış olduğunu söyleyebilirim.
Eğer demokrasiyi hayata geçirmek istiyorsak siyasi partilere parlamentoya ve anayasal düzene hep birlikte aynı şekilde bağlılığımızı saygımızı göstermek durumundayız. Ben bu şekilde düşünüyorum.
"KANAL İSTANBUL"