EMEP’ten depremin 6’ncı ayı raporu: Sorunlar çözülmedi, AKP eliyle katmerlendi

EMEP’ten depremin 6’ncı ayı raporu: Sorunlar çözülmedi, AKP eliyle katmerlendi
Emek Partisi (EMEP), 6. Ay Deprem Bölgesi Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı. Buna göre bölgede başta su sorunu olmak üzere, barınma, kira fiyatlarının çok fazla olması, sağlığa erişim gibi sorunların ciddi şekilde devam ettiği vurgulandı.

EMEP, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’yı yıkıma uğratan depremin 6. ayında “6. Ay Deprem Bölgesi Raporu”nu kamuoyuyla paylaştı.

Ankara’da bulunan EMEP Genel Merkezi’nde yapılan basın toplantısına EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca katıldı.

Emek Partisi, 6 Şubat 2023 tarihinde Maraş merkezli yaşanan ve Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerimizde yaşayan yaklaşık 14 milyon yurttaşımızı etkileyen depremin 6. ayında deprem bölgesindeki durumu, sorunları ve çözüm önerilerini içeren bir rapor açıklayacak.

13 Temmuz- 25 Temmuz 2023 tarihleri arasında EMEP Milletvekili Karaca’nın parti genel merkez yöneticileri ve il yöneticilerinin yer aldığı heyet ile birlikte Hatay, Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep’te yaptığı ziyaretler, halk buluşmalarından izlenimler, sorunlar ve emek ve meslek örgütü temsilcilerinin değerlendirmelerini içeriyor.

‘Aleviler kentin dışındaki konteynerlere taşınmaya zorlanıyor’

Raporu basına sunan EMEP Genel Başkanı Gürkan, "Bölgede kiralar büyük bir sorun teşkil etmekte. Halk sağlığı açısından da ilk etapta ciddi sorunlar yaşanmıştı. Aradan 6 ay geçmesine rağmen bölgede hala önemli sorunlar yaşandığına tanıklık ediyoruz. Suya erişim hala sınırlı” dedi. Bölgede Alevi mahallelerine başka yurttaşları alarak, Alevi yurttaşları da kentin dışına kurulan konteyner kentlere taşınmaya zorlandığını ifade eden Gürkan bölgedeki demografik yapının da iktidar eliyle değiştirilmek istendiğini kaydetti.

‘Kadınlar doğum kontrol araçlarına ulaşmakta zorluk yaşıyor’

Bölgede sağlıkçıların ihtiyaçları karşılanmadığı içim büyük bir sağlıkçı göçüyle karşı karşıya kaldıklarını da ifade eden Gürkan, "Sağlık meslek odalarının Sağlık Bakanlığı'na yönelttiği sorular yanıtsız kalmıştır. Çünkü bu sorular hem sorunu hem de çözümü içinde barındırıyordu" dedi. Antakya ve Samandağ’da acil durumda kadınların doğum yapacakları bir devlet hastanesinin olmadığını belirten Gürkan, "Özel hastanelerin maliyetlerini ise hepimiz biliyoruz. Bu bölgede ayrıca doğum kontrol araçlarına ulaşımda kadınlar zorlanıyor" diye konuştu ve ekledi:

“Bu depremlerin yıkıntısının arasında rant ve kar sisteminin barbarlığını görürken aynı zamanda da halkın dayanışmasının gücüne tanıklık ettik.”

‘Milli Dayanışma Paketi’ denilen ‘Yağma Paketi’

Gürkan’ın ardından söz alan Karaca, deprem bölgesinde gündelik hayatın hala afet koşullarında sürdüğünün altını çizdi. Deprem bölgesindeki halk buluşmalarını Meclis’te depremin yaralarının sarılması ve ihtiyaçlarının karşılanması için olduğu söylenen “Milli Dayanışma Paketi” kanun teklifinin görüşüldüğü sırada gerçekleştiğini belirten Karaca, “Bu Milli Dayanışma Paketi denilen yağma paketi bugün hala 6’ncı ayda çözülememiş sorunlar orta yerde dururken aslında depremi fırsat bilerek bütün ülkeyi yağmaya açmanın, bir bakıma halkın cebinden elini çekmemenin ve daha de çekmeyecek olmanın bir paketi olarak karşımıza çıkarıldı. İktidarının iki yüzlülüğü de bir kere daha faş oldu” dedi.

‘Karı değil, rantı değil, sermayeyi değil, çetecileri değil kamu yararı esas alınmalı’

“Bugünün modern olanaklarının yanından geçmeyen koşullara mahkum edilen halkın ihtiyaçlarını raporumuzda barındırıyoruz” diyen Karaca şunları söyledi:

“Bugün memleketin tüm kamu kurumlarının kamu yararını esas alarak karı değil, rantı değil, sermayeyi değil, çetecileri değil kamu yararını esas alarak yeniden örgütleme sorumluluğu ve zorunluluğu karşımızda duruyor. Yani birer AKP parti teşkilatı haline getirilen kadro yapılarının da bu temelde düzenlenmesi gereken acil gündemlerden bir tanesi. Elbette ki deprem vergisinin amacına uygun kullanılması, sermayeye aktarılan milyonlarca liranın kamunun ihtiyaçları için yeniden değerlendirilmesi, kamu kaynaklarının tüketilmesinden ve yağmasından sorumlu olan tüm siyasi, bürokratik kişi ve kurumların tespit edilmesi, bunlardan hesap sorulması en önemli mücadele gündemlerden bir tanesi.”

‘Her şeyi yağmaya açanlar baş sorumlu’

“Çok acı bir şekilde ortaya koydu ki biz bu ağır faturayı giderek daha da ağırlaşan bir şekilde yaşamımızın en önemli sebeplerinden bir tanesi özelleştirme politikaları olduğunu yerinde gözlemledik. Köprülerden, kara yollarından viyadüklere, elektrik işletmelerinden hizmet özelleştirmelerine, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüklerinden Devlet Su İşleri’ne kadar her şeyi yağmaya açanlar bugün deprem bölgesinde milyonlarca insanın en temel ihtiyaçlarının giderilmesi konusundaki eksikliğinde baş sorumlusu olarak karşımızda duruyor.”

'Zorunlu olarak gönderme' problemi

Raporda tespit edilen sorunlardan bazılar şöyle:

  • Deprem bölgesinde gezdiğimiz kentlerde: halkın gündelik hayatlarını sürdürdükleri, geçim kaynaklarına yakın bölgelerde depremin hemen ardından çeşitli belediyeler ve sivil toplum örgütleri eliyle kurulan çadır kentler boşaltılarak kent merkezine uzak, ulaşım sıkıntısı yaşanan ve insanların dayanışma ilişkilerinden kopma hissi yaşadığı konteyner kentlere zorunlu olarak gönderilmeleri söz konusudur.

  • Yurttaşlar, depremin ilk gününden görüşmeleri yaptığımız güne kadar devletten psikososyal destek, geçimi kolaylaştıracak yeterli nakdi destek almadıklarını, geçinebilmek için hamallik, taşımacılık, gündelik temizlik, açık dükkânlarda temizlik, servis gibi işler yapmak zorunda olduklarını, kent merkezinden uzakta bir konteyner kente gönderildiklerinde bu geçim kaynaklarından da olacaklarını ifade ettiler.

'En büyüğü m² konteynerde 6-8 kişi'

  • Konteyner kentlere yerleştirilen depremzedeler şu an en büyüğü 21 m² olan konteyner içerisinde yaşam sürdürmeye çalışıyor. 6-8 kişilik kalabalık ailelerin dahi bu kısıtlı alanda birlikte yaşamaya çalıştığı konteynerların bazılarının içinde mutfak, banyo gibi alanlar bulunurken bazıları ise tek göz bir odadan ibaret. Üstelik AFAD tarafından verilen konteynerlerin bir kısmının dayanıksız, su ve rüzgar geçiren, tavanı sıcak havayla birlikte çöken, niteliksiz malzemeden yapılmış konteynerler olduğu gözlemlendi.

  • Gezdiğimiz konteyner kentlerin pek çoğu plansız bir şekilde kurulmuş ve içinde temel, kişisel, sosyal ihtiyaçların giderilebileceği mekânlar da çok sınırlı. Sıcakların giderek arttığı günlerde konteyner içinde durmak zorlaşırken; bırakın sosyalleşebilecekleri, açık alanda insanların oturabileceği gölgelik bir yer bile olmadığını gözlemledik.

  • Konteyner kentlerde yaşayan depremzedeler yağmur yağdığında çatı ve pencerelerin su akıttığını, banyo yapınca diğer odalara su sızdığını, lavaboların sürekli sızdırdığını, kanalizasyon ve giderlerin sürekli koku yaydığını ifade ettiler. Gezdiğimiz konteyner kentlerde bizim de gözlemlerimiz bu yönde oldu. Konteynerlerin zeminleri sallanıyor. Bazı zeminlerde çökme var. Özellikle sıcak havada konteynerlerin tavanları aşağı doğru esnemiş durumda.

  • Maddi durumu görece lyl olanlar, konteynerlerini yaşanabilir hale getirmek için kendi olanaklarıyla tadilat yaptırabildiklerini ama geçim kaynaklarından yoksun olanlar uzun bekleme sürelerine rağmen herhangi bir tadilat hizmeti alamadıklarını ifade ettiler.

'Kötü muamele, ayrımcılık, belirsizlik'

  • Konteyner kentte kalan yurttaşlar ihtiyaç malzemelerinin dağıtılması vb. sorunların çözümünde eşit bir şekilde davranılmadığını düşünüyor. Bazı konteyner kentlerin kaynıldığı ve insanlara adil davranılmadığı kanısındalar. Görüştüğümüz yurttaşlar gelen bürokratların hep aynı konteyner kentleri ziyaret ettiğini, hep aynı kişilerle görüştüklerini, depremzedelerin sıkıntılarını dile getiremediklerini anlatıyorlar. Bunun ayrımcılıklara yol açtığını, eşitsiz muamelelerle karşı karşıya kaldıklarını ifade ediyorlar.

  • Sağlam ev bulmanın zorluğuna artan kiralar da eklenince deprem bölgesinde barınma krizi ortaya çıktı. Depremin ilk haftalarında ev kiralamak isteyenler, binanın sağlamlığını önceliklerken bu durum şimdilerde yerini, uygun fiyatlı ev bulmaya bıraktı. Sadece kira değil, depremden sonra nakliye, boya, tadilat, temizlik gibi birçok sektörde de fiyatlar en az üç katına çıktı.

  • Hatay İskenderun'da 3+1 bir ev için 12 bin TL, Hatay Dörtyol'da 3+1 bir ev için 16 bin 500 TL kira isteniyor. Depremin merkezi Kahramanmaraş'ta da durum benzer. 3+1 daire fiyatlan 7 bin TL'den başlayıp, 15 bin TL'ye kadar ulaşıyor. Malatya'da da kira fiyatları 10 bin Ile 15 bin TL arasında değişiyor.

‘Halk sağlığı sorunları enkaz, moloz, toz, asbest: Nefes almak ölüme eş!’

  • Deprem bölgesinde ziyaret ettiğimiz bütün illerde bir enkaz kaldırma krizi var. Enkaz kaldırma çalışmaları ihale ile şirketlere devredilmiş durumda. Enkazların uygun bir şekilde kaldırılması, taşınması ve bertaraf edilmesi ile ilgili yapılan yanlışlar ciddi halk sağlığı sorunlarına yol açıyor. Molozlar konutların, çadırların ve kamu kurumların yaklaşık 100 metre yakınında döküm sahaları oluşturulmuş, dere yatakları, orman arazileri, zeytinlikler, seralar, tarım arazileri ve su kaynaklarına çok yakın bölgelere dökülüyor. Bu durum yeni bir afeti ortaya çıkarıyor.

  • Cumhurbaşkanlığı verilerine göre Sağlık Bakanlığına ait 27, üniversitelere ait 6 ve özel sektöre ait 9 olmak üzere bölgedeki toplam 42 hastane binası ağır ve orta hasarlı durumda. Az hasarlı hastane binalarının sayısı ise Sağlık Bakanlığında 75, üniversitelerde 12 ve özel sektörde 7 olmak üzere toplam 94.

  • Bölgede sağlık sisteminin ciddi bir hasara uğradığı, özellikle Hatay başta olmak üzere sağlık altyapısının, aile sağlığı merkezi ve hastane binalarının çoğunun kullanılamaz durumda olduğu görüldü. Kamuya ait Kahramanmaraş'ta bulunan Necip Fazıl Şehir Hastanesi, Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi ağır ve orta hasarlıyken; İskenderun Devlet Hastanesi yıkıldı. Özel sektöre ait Hatay Akademi Hastanesi ve Defne Hastanesi, ağır hasar gördü ve kısmen yıkıldı

'Kadınlar doğum yapacak devlet hastanesi bulamıyor'

  • Depremde çok sayıda Aile Sağlığı Merkezi (ASM) ile kamu hastaneleri yıkılırken, illerde uzun süre birinci ve ikinci basamak sağlık hizmeti verilemedi.•Deprem bölgesindeki hastane yetersizliği, sağlık hizmetinde yaşanan aksamalar, su sıkıntısı ve hijyen sorunları nedeniyle özellikle kadın sağlığı açısından ciddi sorunlar yaşanıyor. Hatay Antakya, Samandağ, Harbiye, Defne'de doğum yapılabilecek devlete ait bir sağlık kurumu yok. Gebe kadınların ani bir doğum başlangıcında nereye gideceğiyle ilgili kaygılar büyük. Bu bölgede ayakta kalan tek özel hastanede muayene hariç sezaryen ile doğum 9 bin 750 TL. Özeldeki doğum ücretini ödeyemeyecek depremzede gebelere en yakın sağlık kurumu ise 70 km uzaklıktaki İskenderun Dörtyol'da. Ayrıca deprem bölgesinde gezdiğimiz illerin tamamında kadınlar tuvalete daha az gitmek için az su içmeyi, az yemeyi "tercih ettiklerini anlattılar. Sağlık çalışanları, deprem bölgesindeki kadınlarda kabızlık ve sistit görüldüğünü, kötü hijyen koşulları nedeniyle yaygın mantar enfeksiyonları, akıntı ve kaşıntı yaşandığını aktardı. Ayrıca psikolojik durumlara bağlı regl düzensizliği de sık karşılaşılan durumlardan

  • Sağlık Bakanlığı verileri konteyner kentlerde kaç gebe kadın olduğuna dair bir rakam ortaya koymuyor. Gezdiğimiz kentlerde görüştüğümüz sağlık emekçilerinin meslek birliği ve sendika temsilcileri de böyle bir istatistiğin tutulmadığını ifade ettiler.

  • Bölgede içme ve kullanma suyu ihtiyacı henüz çözülmemiş bir sorun olarak ortada duruyor. Yaşamın en önemli kaynağı olan temiz suya erişim bölgede halk dayanışması ve yardımlarla sağlanmaya çalışılırken, halk halen kamu hizmetiyle değil bu dayanışma sayesinde suya erişebiliyor. Bölgede yaşam; susuzluk ve uygun olmayan suların kullanımdan kaynaklanan yeni halk sağlığı sorunlarına açık halde.

'2 milyon 400 bin civarında öğrenci eğitim alamıyor'

  • Öğretmen sayısının azlığı ve branş öğretmenlerine erişilememesi eğitimin temel sorunlarından biri. Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası Gaziantep Şubesinin çalışmamız kapsamında hazırladığı rapora göre okula erişim zorlaşırken: 11 ilde her 100 öğrenciden ancak 20-25'i çadırlardaki eğitime katılabildi. Bu verilere göre 2 milyon 400 bin civarında öğrencinin eğitim alamadığı ortaya çıkıyor. Bu çocukların nerede olduğunun araştırılması gerekmektedir. Eğitim sendikaları "Depremin vurduğu illerde okul öncesi eğitim tam anlamıyla boşlanmıştır ve bu boşluktan vakıf maskesi takmış tarikatlar yararlanmaktadır." diyerek cemaat yurt ve evlerini işaret etmekte, büyük bir tehlikeye dikkat çekmektedir.

  • Depremin hemen ardından, hasar tespit çalışmalarına ilişkin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca oluşturulan ekipler bölgede çalışmalar yürüttü. Görüştüğümüz emek ve meslek örgütü temsilcileri, bu ekiplerin, çok sayıda yapının hasar tespitinin hızlı ve kısa sürede tamamlanması hedefiyle mesleki uzmanlık alanları ve deneyimler kapsamında sağlıklı biçimde çalışamadığını ifade ettiler. Bölgede devam eden depremsellik koşulları, artçı sarsıntılar ve yeni depremlere bağlı olarak tespit çalışmalarının güncellenmesine ihtiyaç duyulduğunu dile getiren meslek örgütü temsilcileri, bu konuda ne bakanlık düzeyinde ne de yerel yönetim düzeyinde meslek odalarıyla işbirliğine yanaşılmadığını, bu çalışmanın da halkın ihtiyaçları düşünerek değil "rant düşünerek gerçekleştirildiğini belirttiler.

'Hasar tespit çalışmalarında sağlıklı biçimde çalışılamadı'

  • Ayrıca, ilk etapta gözlemsel incelemeye dayalı; binaların hasarsız, az hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı, acil yıkılacak ve yıkık olarak sınıflandırılması yoluyla hasar tespit çalışmalarını yürüten ekiplerin karar verme süreçlerinin: bağımsız, tekniğe ve bilimsel ilkelere dayalı olarak sürdürülmesinde yaşanan sorunlar nedeniyle, 2 Nisan 2023 itibariyle hasar tespit çalışmalarına itiraz süreçleri başlamış durumda ve çok sayıda binanın hasar tespitine itiraz edildiği için dosyalar yığılmış halde. Bölgedeki yapıların tamamının hasar tespitlerinin yapılmasının öngörülenin üzerinde zaman alacağı açık.

  • Depremin hemen ardından, hasar tespit çalışmalarına ilişkin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca oluşturulan ekipler bölgede çalışmalar yürüttü. Görüştüğümüz emek ve meslek örgütü temsilcileri, bu ekiplerin, çok sayıda yapının hasar tespitinin hızlı ve kısa sürede tamamlanması hedefiyle mesleki uzmanlık alanları ve deneyimler kapsamında sağlıklı biçimde çalışamadığını ifade ettiler. Bölgede devam eden depremsellik koşulları, artçı sarsıntılar ve yeni depremlere bağlı olarak tespit çalışmalarının güncellenmesine ihtiyaç duyulduğunu dile getiren meslek örgütü temsilcileri, bu konuda ne bakanlık düzeyinde ne de yerel yönetim düzeyinde meslek odalarıyla işbirliğine yanaşılmadığını, bu çalışmanın da halkın ihtiyaçlarını düşünerek değil "rant düşünerek gerçekleştirildiğini belirttiler.

Gündem