Erdoğan'dan "128 milyar dolar" açıklaması: "Para dolaşıma girmiş, yani yer değiştirmiştir"

Erdoğan'dan "128 milyar dolar" açıklaması: "Para dolaşıma girmiş, yani yer değiştirmiştir"
Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Merkez Bankası'nın kayıp rezervi "128 milyar dolar" için "Aslına bakarsanız ortada 128 milyar dolar diye bir rakam, gerçekle ilişkisi olan bir rakam yok" dedi
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan konuşmasında kabine değişikliği ile giden bakanlar Zehra Zümrüt Selçuk ve Ruhsar Pekcan'a teşekkür ederken CHP'li Engin Altay'ın, Adnan Menderes açıklamasına da tepki gösterdi.

Erdoğan'ın konuşmalarından satırbaşları:

Her yönetim ordumuz gibi Gençlik Kollarımızın da partimize her türlü katkıyı yapacak kardeşlerimizden oluşmasına gayret ettik. 

Dün gece hem bir bakanlığımızı ikiye böldük. Hem de toplamda 3 yeni bakan atamasını yaptık. Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk ile Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan'a bugüne kadar ki hizmetleri için teşekkür ediyorum. Kabinemizde birlikte mesai yürüteceğimiz Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Derya Yanık'a, Çalışma Bakanımız Prof. Dr. Vedat Bilgin'e, Ticaret Bakanımız Mehmet Muş'a başarılar diliyorum. 

Kabinemizle, beldesinden iline kadar tüm teşkilatlarımızla 2023'e odaklanmamız gereken bir döneme geldik. 

2001 Ağustos ayından bu yana nice engelleri geçtik. Nice eserlere ve hizmetlere imzamızı attık. Geride bıraktığımız 20 yıla baktığımız zaman şunu görüyoruz. Cumhuriyet devrinin en verimli ve en üretken dilimi bu 20 yıldır.

ENGİN ALTAY'A 'ADNAN MENDERES' YANITI

2001 yılında kendi iç dinamiklerimizi kullanarak yeni bir krizi başımıza musallat ettiler. Ey Kılıçdaroğlu hafızanı yokla varsa; bu dönemin baş aktörleri şimdi bize karşı kampanya yürüten CHP yöneticileriydi. Biz böyle bir Türkiye'yi devraldık. Ülkede güven ve istikrarı tesis ederek demokrasi ve kalkınma hamlesini başlattık. Kasım 2002'den beri neler görmedik, neler yaşamadık ki...

Kapatma davasından gece yarısı bildirilerine kadar pek çok hukuksuz, ahlaksızlıkla karşı karşıya kaldık.

Şimdi çıkmış bir ahlaksız, bir edepsiz, benim akıbetimin de Menderes'in akıbeti gibi olacağını olabileceğini ümit ettiğini söylüyor. Be ahlaksız, be edepsiz biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktı. Biz ölümden korkmadık, bizim imanımızın gereği ölümü korkutmaktır. Menderes'in akıbetinden hoşnut mu oluyorsunuz. Çünkü o akıbeti hazırlayanlar da sizsiniz. Şimdi bize de aynı akıbeti mi hatırlatıyorsunuz.

Boşuna uğraşmayın, hepsine hazırız. 15 Temmuz'da bunu gördük ve hazırlayanlara bu ülkeyi mezar ettik. Senin Genel Başkan'ın tankların arasından kaçıp Bakırköy Belediyesi'ne giderken biz orada milletimizle beraber, sadece ülkemize değil tüm dünyaya selam verdik.  

Vesayet güçlerinin 1950'lerden beri uyguladıkları yöntemler işe yaramayınca bu defa daha sinsi eylemleri uygulamaya soktular. Tarihimizin en acı hadiselerinden biri olan 15 Temmuz'u yaşadık. Emekli amirallerle kol kola vererek Kılıçdaroğlu, 'Emekli olanlar darbe yapabilir mi?' diyor, 'Ne duruyorsunuz, dökülün sokağa' diyorlar. Siz o akıl hocalarınızla birlikte yürüyorsunuz. Ama bu ülkede her şeyi bitmiş bu akıl hocalarına yer ve yol kalmadı. Terör örgütlerinin başını sınırlarımız dışındaki asıl kaynaklarında da birer birer ezdik. 

Evet, gerekirse baş verip baş eğmeyen bir millet olarak, tarihimizin her dönemi gibi, bugün de önceliğimiz istiklalimizdir. Sahada terör örgütlerine, uluslararası alanda müstemlekecilere karşı verdiğimiz mücadeleyi, ekonomide de faiz-kur-enflasyon şer üçgenine karşı yürüttük. Bu mücadeleden dolayı bizi suçlayanlara soruyorum: Ne yapacaktık, böyle davranmayıp da, başımıza gelenlere rıza mı gösterecektik? Şanlı 15 Temmuz kıyamını adeta cezalandırmak için başlatılan ekonomik saldırıya seyirci mi kalacaktık? Ağustos 2018’de Amerikan yönetiminin açıkladığı haksız yaptırım kararının ardından yaşanan kirli gece yarısı saldırılarına seyirci mi kalacaktık? Son olarak, dünyayla birlikte ülkemizi de etkileyen koronavirüs salgınının yol açtığı sıkıntıları ekonomik virüsle taçlandırma gayretlerine seyirci mi kalacaktık?

128 MİLYAR DOLAR AÇIKLAMASI

CHP'nin ve onun peşine takılıp gidenlerin bir süredir sanki hazine bulmuş gibi sarıldıkları 128 milyar dolar mesleesini bu fotoğraf içinde okumak gerekiyor. Esasen ortada gerçekten 128 milyar doların akıbetini arama anlayışı olmadığı için söylenen sözlerde doğru olan hiçbir şey yoktur. Ne rakam doğru, ne rakama yüklenen anlam doğru ne bu rakam üzerinden yürütülen kampanya doğru. Baştan sona yalan yanlış. Baştan sona cehalet. 

Tabii cehalet deyip geçmemek lazım... Biliyorsunuz, üç çeşit cehalet vardır. Birincisi, “cehli basit”tir, yani bir şeyi bilmemektir. Güzel tarafı bilmediğini biliyor olmaktır. Cehli basit, konunun “ne” olduğunu bilmediği için mazurdur, öğrenmeye de açıktır.

İkincisi, “cehli mürekkep”tir, yani cehaletin karesidir. Cehli mürekkep, öğretim gördüğü için konunun “ne” olduğunu bilir, ama eğitimi olmadığı için “nasıl”ını bilmez. Bunlara gafil denir, ihtiyaçları da iyi bir eğitimdir.

Üçüncüsü ise, “cehli mikap”tır, yani cehaletin küpüdür. Cehli mikap, öğretimden geçtiği için konunun “ne” olduğunu bilir, eğitimli olduğu için “nasıl”ını da bilir. Bu kesimi tehlikeli kılan ise, bilerek ve isteyerek konunun nedenini ve niçinini karıştırmak, doğrularla yanlışları harmanlayarak, sürekli senaryolar peşinde koşmalarıdır.

Herhalde bu cehli mikap kesimi size tanıdık gelmiştir. Erdoğan düşmanlığı, AK Parti düşmanlığı ,Cumhur İttifakı düşmanlığı bu cehli mikap kesiminin gözlerini öyle bir kö etmiştir ki ülkenin felaketinden medet umar hale gelmişlerdir. Nedir bu diledikleri felaket... Bunların artık gizlemeye dahi ihtiyaç duymadıkları temennileri Türkiye'nin önce tıpkı 1994 ve 2001 yılında olduğu gibi çok deirn ve keskin bir ekonomik kriz yaşaması ardından da siyasi değişime maruz kalmasıdır. Böyle bir felaket yaşanması için fiilen 5. kol faaliyeti de yürütmeye başlamışlardır. 

Diğer konularda dikiş tutturamayınca, şimdi “cehli mikap” olarak yanlış ve yalan olduğunu en iyi kendilerinin bildiği “128 milyar dolar nerede” yalanına sarıldılar.

CHP'nin başındaki zaate sorsanız hesap uzmanıyım der ama geçmişte biline tek yönetim hikayesi SSK'yı batırmasıdır. Başbakanlığım dönemimde görevi devraldığımızda Merkez Bankası'nın döviz rezervi 27.5 milyar dolardı. Görevden ayrıldığımda bu rakam 135 milyar dolara çıktı. Bırakınız 128 milyar doların ne olduğunu, nasıl yönetildiğini; 128 tuğlayı üst üste koymuşluğu yok olan Kılıçdaroğlu kalkmış bunları konuşuyor. Şayet bu kişi 128 milyar dolar nerede sorusunu Merkez Bankası bilançolarını okumayı bilmeden soruyorsa geçmişte kendisine tebliğ edilen görevlere yazıklar olsun. Sağa-sola pankart asarak sosyal medya trollerinin peşine takılarak koca koca ünvanlarından utanmadan bu yalan kampanyasına figüranlık yapanları görünce içimizde bir acıma duygusu uyanmıyor da dğeil. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olarak bu mesleeye doğrudan girmemek için sabrettim. CHP'nin yeni bir yalan kampanyası diye önemseemedim. Birileri korku sanarak, yalanların ve iftiraların dozunu artırıyor. 

Türkiye, bu manzarayı haketmiyor. Türkiye bu muhalefet uslubunu haketmiyor. Türkiye yalan su içer gibi söyleyebilen bu karikatür tipleri de haketmiyor. 

"ASLINDA BÖYLE BİR RAKAM YOK"

Aslına bakarsanız ortada 128 milyar dolar diye bir rakam, gerçekle ilişkisi olan bir rakam yok. Merkez Bankası işlemleriyle ilgili analizi hangi tarihten başlattığınıza ve hangi tarihte sona erdirdiğinize dair pek çok farklı rakamla karşılabilirsiniz. Piyasa dediğimiz bu dinamik sistemde belki yüz binlerce dolar ele değiştirdiği, bunların Merkez Bankası üzerinden gerçeleştiği rakam her an yenileniyor. 

CHP'nin içinde az buçuk bilanço okumayı bilenler varsa, Merkez Bankası, BDDK ve Strateji Bütçe Başkanlığımızın internet sitelerindeki verilere bakarak bu hesabı kolaylıkla çıkarabilirler. Eğer CHP içinde bilanço okumayı bilen yoksa, partimizden bir uzman göndererek yardımcı olabiliriz. Ama biliyoruz ki asıl derdi gerçekleri öğrenme değil.

128 milyar dolar nerede diye yaygarası kopartılan olayın aslı şudur; Merkez Bankası, 2019 ve 2020 yıllarında küresel ekonomilerde yaşanan gelişmeler ve özellikle salgının yol açtığı zorlu süreci yönetmek için çok ciddi döviz işlemleri yürütmek mecburiyetinde kalmıştır. Çeşitli ülkelerin salgınla mücadele için aldıkları mali tedbirlerin toplamı 16 trilyon doları Merkez Bankalarının bilanço genişlemeleri de 10 trilyon doları bulmuştur. Bu çalkantlı ekonomik iklim elbette ülkemizi de etkiledi. Cari açığımız negatif yönde artarken turizm gelirlerimiz düştü. Merkez Bankası kaynaklarından 30 milyar dolar cari açığın finansmanı için kullanılmıştır.

128 milyar dolar, ne buhar olmuştur ne de haksız ve hukuksuz yere herhangi birinin cebine girmiştir. Bu para ve çok daha fazlası ekonominin aktörleri ve vatandaşımız arasında dolaşıma girmiş, yani yer değiştirmiş ama sonuçta yine ülkemizin değeri olarak yurt içinde kalmıştır. Çok önemli bir kısmı yeniden Merkez Bankası rezervine dönmüştür. Üstelik Merkez Bankası bu işlemleri yaparken zarar bir yana, son iki yılda 98 milyar lira kar etmiş ve bunu da hazineye aktarmıştır.

Merkez Bankası rezervini 27,5 milyar dolardan 135 milyar dolara çıkartan da bizdik. Bu rezervi turşusunu kurmak için değil, ülkemizin ihtiyaç duyduğunda kullanması için büyütmüştük; o günler geldiğinde de kullandık. Hâlihazırda Merkez Bankamızın 90 milyar dolara yakın rezervi vardır. Bu rezerv ihtiyaç duyulduğu anda yine kullanılabilir veya rezerv yarın-öbürgün 100 milyar doların üzerine de çıkabilir. Bunların hepsi de ekonominin kendi dinamikleri içinde yürüyen işlerdir. Elbette bu bir ekonomi politikası tercihidir.

"BÜYÜK BİR DALGAYI ETKİSİZ HALE GETİRDİK"

Türkiye, serbest piyasa ekonomisi olarak ifade edeceğimiz bu tercihi çok önceden yapmış bir ülkedir. Biz bu kritik dönemde sergilediğimiz güçlü duruşla, Türkiye’yi hem içeride, hem dışarıda sıkıntıya düşürmeden bir büyük dalgayı göğüslediğimize ve etkisiz hale getirdiğimize inanıyoruz.

Üstelik bununla da kalmadık. Toplamda 60 milyar liranın üzerinde bir kaynağı sosyal koruma kalkanı başlığı altında her kesimden insanımıza hibe şeklinde dağıtarak, vatan toprakları içinde hiç kimseyi sahipsiz bırakmadık. Ayrıca 311 milyar liralık bir kaynağı da üretimi ve istihdamı desteklemek için harekete geçirerek, reel sektörün bu zorlu dönemde ayakta kalmasını, işini yürütmesini sağladık. Bu sayede, gelişmiş ülkeler dahil dünyadaki diğer devletler çok ciddi ekonomik daralmalarla başa çıkmaya çalışırken, Türkiye geçtiğimiz yıl yüzde 1,8 büyümeyi başardı, istihdamını büyük ölçüde korudu, üretimini artırarak sürdürdü.

Hatta, döviz talebinin önemli bir kısmı da kapasitesini artıran fabrikalarımızın makine, hammadde ve ara mamul ithalatından kaynaklanmıştır. Nitekim, bu yılki büyüme hedefimiz yüzde 5’in üzeridir.

"KURSAKLARINDA BIRAKTIK"

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Birliği, Türkiye’nin salgın döneminde ekonomik durgunluğu önlemek için yaptığı harcamaların olumlu etkilerinden övgüyle bahsetmektedir. Eğer biz döviz üzerinde yoğunlaşan talebi tereddütsüz karşılamamış olsaydık, yani kontrolü ele almasaydık, işin ucunun nereye kadar varabileceğini, 1994 ve 2001 krizlerine bakarak az-çok görebiliyoruz.

Şu anda 128 milyar dolar nerede yaygarası kopartanların tüm amaçları da zaten ülkenin böyle bir duruma düşmesidir. IMF komiserleriyle otel lobilerinde yaptıkları gizli görüşmelerin gayesinin de Türkiye’yi eksi günlerinde döndürmek olduğunu biliyoruz. Bugüne kadar vesayetten darbeye, terörden uluslararası baskıya kadar her konuda heveslerini kursaklarında bıraktık, inşallah ekonomide de heveslerini kursaklarında bırakacağız.

Gerçi, bunlarda yalan da bitmez, iftira da bitmez. Sadece son birkaç yılda yüzlerce yalanlarını çürüttüğümüz, belgeleriyle yüzlerine çarptığımız halde; hiç utanmadan, arlanmadan, en basitinden bir düzeltme bile yapmadan, hemen öteki yalana geçtiler.

Dikkat ederseniz “önce 128 milyar dolar nerede” diyerek, sanki bu para yok olmuş, çalınmış, çırpılmış gibi bir hava estirmeye çalışıyorlardı. Sonra böyle bir şeyin asla olamayacağı gerçeği, bizzat kendi arkadaşları tarafından bile dile getirilmeye başlanınca, işi bu defa “128 milyar dolar kime satıldı” yaygarasına çevirdiler.

Bunların ceddi de, rahmetli Menderes’in 12 uçak dolusu para ve altınla kaçmaya çalıştığı iftirasıyla darbeyi meşrulaştırmanın gayreti içindeydiler. Çünkü bunları üzerimize salan akıl, “yalanı ne kadar büyük söyler ve ne kadar ısrarla devam ettirirseniz, inandırması o kadar kolay olur” diye kendilerine telkinde bulunuyor. Ama gerçeklerin er-geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var.

"BİZİM SÖYLEMEMİZ DOĞRU OLMAZ"

İşte biraz önce 4 ana kalemde açıkladım. Merkez Bankası kaynaklarından finanse edilen cari açığımız, izaha ve belgeye ihtiyaç duymayacak kadar açık bir gerçek olarak zaten ortadadır. Türkiye’den bu dönemde hangi yabancı sermaye sahiplerinin, ne kadarlık bir meblağla çıktığı da bellidir. Bizim söylememiz olmaz ama onlar kendileri bunu açıklayabilir.

Reel sektörden hepsi de ülkemizin ilk 500’ü, ilk 1.000’i içinde yar alan şirketlerden hangilerinin döviz borcu pozisyonlarını kapattıkları da bellidir. Bunları da bizim söylememiz olmaz ama o şirketler kendileri açıklayabilir.

Vatandaşımızın aldığı döviz ve altına gelince… Burada neredeyse ülkede yaşayan herkesi hedef alan kötü niyetli bir itham söz konusudur. Türkiye’de ticaretle uğraşan herkesin dövizle ve altınla işi vardır. Türkiye’de tasarruf edecek üç-beş kuruşu olan herkesin de dövizle ve altınla işi vardır. Dolasıyla, kim, ne zaman, ne kadar miktarda döviz aldı, altın aldı gibi bir soru, mantıksız olmasının ve hukuki olarak suç teşkil etmesinin ötesinde, doğrudan milleti suçlamaktır.

Merkez Bankasının döviz işlemleri, alıcı ve satıcı tarafın işlem gerçekleşene kadar bilinmediği otomatik platformlarda yapılmaktadır. Alış veya satış fiyatı da, işlem anında ortaya çıkan rakamdır. Yani hiçbir kişiye veya şirkete ayrıcalıklı işlem yapılabilmesi, sistemin işleyişi gereği zaten mümkün değildir.

Geçmişte bunun örnekleri var mıdır? Evet, vardır ve o örnekleri en iyi CHP’lilerin kendileri, özellikle de o dönemlerde IMF’ye çantacılık yapanlar bilir. Mevcut sistem, hiç kimseye özel olarak, fiyat ve miktar bakımından ayrıcalıklı bir döviz satışına imkân tanımaz.

Biz her zaman, tasarrufların Türk Lirası cinsinden tutulmasından yana olduğumuzu söyledik, söylüyoruz. Ama vatandaşımız dövizle veya altınla tasarruf etmek istiyorsa, onu da başka türlü davranmaya zorlayamayız.

"ÜLKEYE İHANET, SALDIRI, HANÇERLEME VAR"

Tüm bu hakikatler apaçık ortadayken, Türkiye’nin itibarını düşürmek, kredibilitesine zarar vermek, yatırımcıların güvenini sarsmak için yürütülen “128 milyar dolar nerede” kampanyasını siyasi muhalefet saikiyle açıklamak mümkün değildir. Ortada bu ülkeye ve millete yönelik aleni bir ihanet, aleni bir saldırı, aleni bir hançerleme vardır. Bu izahlarımıza rağmen hala aynı teraneleri tekrar eden hiç kimseyi masum kabul etmeyeceğiz.

Gündem