Sera Kadıgil: Erkan bağırınca delikanlı adam, Sera bağırınca cazgır oluyor
AZMİ KARAVELİ
TİP Sözcüsü ve İstanbul milletvekili Sera Kadıgil, son zamanlarda muhalefet saflarında yayılan umutsuzluğa ilişkin olarak "AKP-MHP’nin yüzde 41-42’yi geçtiği senaryo yok. Muhalefetin oyu en kötü ankette yüzde 60. Benim kedimi koysak muhalefet olarak kazanacağız seçimi…Ama karamsar karamsar oturursak kendini gerçekleştiren kehanet gibi olacak" dedi. Hakkında sosyal medyada yapılan yorumları da değerlendiren Kadıgil, "Erkan bağırınca delikanlı adam, Sera bağırınca cazgır oluyor" dedi.
Kadıgil'in Kısa Dalga'nın sorularına verdiği yanıtlar özetle şöyle: (Söyleşinin tamamını aşağıdaki podcast linkinden dinleyebilirsiniz)
Keşke Cumhurbaşkanı olsa dileklerine ne diyorsunuz?
Siyaset yaşlı zengin erkek patron kulübü…Ben 38 yaşındayım. Türkiye ortalamasının üstündeyim. Siyasette ben genç değilim, ekseriyet yaşlı. Sosyal medyada yazılanları okuyorum tabii…En çok da “Cumhurbaşkanlığında yaşa takılanlar” esprisine güldüm.
Malum 40 yaş sınırı var.
Cumhurbaşkanı olmak ister miydin?
Elbette olmak isterim neden istemeyeyim… Ama doğru düzgün demokratik bir ülkenin demokratik lideri olmak isterim. Yoksa o sarayda bir lale değil…
Erkan bağırınca delikanlı adam, Sera bağırınca cazgır oluyor
Zaman zaman ne işim var burada, Süleyman Soylu hakkında konuşmak yerine Netflix izlemek ister miydin diyor musunuz?
Demiyorum. Çünkü bilakis beni inatlaştırıyor. Her şeyiyle erkek bir yer orası. Bu bende bir inatlaşmaya yol açtı.
Ara ara eleştiriyorlar ‘senin dilin eril’ diye. Net konuşan, sinirlenen bir insanım. Biz hepimiz (TİP’li milletvekilleri) bağıran çağıran bir tablo veriyoruz. Erkan, Barış, Ahmet, ben… Orada bağırmak zorundasın. Kürsüde iken karşımda bana çığlık atan 200 AKP’li oluyor. Ben onları bastırmak zorundayım. Erkan bunu yaptığı zaman net adam, delikanlı adam oluyor; Sera bunu yaptığı zaman cazgır diyorlar. Hadi oradan diyorum. Kusura bakmasın kimse, ben AKP ile mücadele ediyorum, toplumsal cinsiyet rolüne uygun hareket etmemi bekleyecekseniz, hadi oradan diyorum.
Ben 30 yaşına kadar olan bitenin farkında değildim. Cinsiyet ayrımcılığının, feminizmin… Arayı kapatmaya çalışıyorum.
PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY'E TIKLAYIN
Meclis’te AKP ve MHP’lilerle, kuliste, Meclis lokantasında bir sohbet, bir arkadaşlık oluyor mu?
Eskiden oluyormuş, ülkede demokrasi varken, insanların donanımı bilgi birikimi daha iyi iken, (Meclis’te) diyaloga açık bir ortam varmış. Şu anda ciddi bir ayrım var. Halktaki kutuplaşma Meclis’e de yansıyor ama hiç muhabbetimiz yok değil. Bazen Cumhur İttifakı’ndaki milletvekilleriyle komisyonda filan konuşuyoruz. “İyi bir insana da benziyor, nasıl AKP’li ya da MHP’li olmuş” diye düşündüğüm de oluyor.
O kavgalar gerçek, o sinirler gerçek…
Gündemler o kadar sert ki… Süleyman Soylu ile Hiranur Vakfı’nın kavgasını ediyorum, arkaya geçip sohbet edecek halim yok.
Meclis lokantası konusunda haksızlık yapılıyor
Meclis lokantası?
Meclis lokantası ucuz bir yer ama onun da kalitesini düşürmeyi başarmışlar. Fiyatlar ucuz ama bu konuda bir parça haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Meclis’te şöyle bir düzen var, özellikle Anadolu vekillerinde: İnsanlar Meclis’e ziyarete gelmek istiyor. Geldiği zaman ilinin milletvekili tarafından ağırlanıyorlar. Milletvekillerinin ekseriyeti ortalama 50-100 kişiye yemek ısmarlıyor. O yüzden lokantanın fiyatları dışarıya göre ucuz oluyor.
Altılı Masa’nın mutabakat metni hakkında ne düşünüyorsunuz?
6 partinin 2300 başlıkta anlaşması siyasi başarıdır. Elbette eleştirilerim var ama bunu her şeyden önce başarı olarak görüyorum. Ama neden bize ihtiyaç oluru da gösteren bir metin.
Emek, sendikal hakları, kadın hakları, çevre, LGBTİ, Kürt meselesi konularında çok ciddi eksiklik tespit etmemek mümkün değil. O da neden TİP ve Emek ve Özgürlük İttifakı’na da ihtiyaç olduğunun resmi aslında.
İstanbul sözleşmesi diyemeyen bir metin. Son 20 yılda bu iktidar en çok neye zarar verdi deseniz kamu varlıklarına ve laikliğe zarar verdi. Tarikatlara cemaatlere eşit yurttaşlığa dair tek bir cümle kurulmaması gerçekten anlaşılabilir değil.
Anketlerde oyumuz yüzde 2
TİP’in hedefi olan yüzde 3 gerçekçi mi? Herkesin aklında 1999 seçimlerinden önce ÖDP’nin oy beklentisinin çok altında kalması var…
Hedef gerçekçi görünüyor. Son anketlerde yüzde 2 görünüyoruz. Bu anket şirketlerine siyasi partiler üye oluyor, abone oluyorlar vs. TİP’in böyle bir parası yok. Diğer kutusundan çıkamıyoruz o yüzden o anketlerde.
Yüzde 3’ü hedef koymanın tarihsel TİP’le bir bağlantısı var. 40 yıl sonra bir sosyalist partinin yüzde 3’ü aşması çok önemli. Şöyle bir fark var: Yurttaş için elinde bırakılan tek araç oy. O yüzden çok kıymetli. ÖDP barajı geçemeyeceği gerçeği yüzünden o kadar düşük oy aldı. Seçmenler ‘oyum boşa gitmesin’ diye oy vermedi. İttifak olunca konu değişiyor. Biz bilsek ki TİP’e verdiğiniz bir oy boşa gidecek, o oyu vermeyin diyeceğiz. Bu sistemde ittifak barajı geçtiğinde siz ne alırsanız alın, barajı geçmiş oluyorsunuz. TİP yüzde 1’de kalsa bile İstanbul 2. bölgede 100 bin oy alsam seçilebiliyorum. TİP’in beklentisi tam bu yüzden gerçekçi…
Barış’ın (Atay) programı da bir çılgınlık yarattı. 11 bin üyemiz vardı, programdan sonra 10 bin yeni üye eklendi.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın İstanbul mitinginde TİP adına konuşma yapılmaması çok eleştirildi…
Hedefimiz yüzde 3 oy almak ve TBMM’de 20 vekil ile temsil edilmek. Bunu alıp ‘TİP, HDP’den 20 vekillik istedi’ diye satıyorlar. TİP, HDP’den bir vekil bile istemiyor. Biz kendimiz HDP’ye, hatta CHP ve diğer partilere bile zarar vermemek için çaba gösteriyoruz. Önemli olan AKP ve MHP’nin minimum oy alması. Mecliste muhalefet 360’ı alamazsa anayasayı değiştiremeyecek. 301 almazsa kanun bile yapamayacak. Muhalefetin oyunu maksimize edecek formüllerle seçime gidiyoruz…
Kürtlere yönelik inanılmaz bir ayrımcılık ile karşı karşıyayız
Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?
TİP ve HDP 4 senedir aynı şeyi söylüyor: Uygun olan, ilk turda ortak adayla bu işi bitirmektir. HDP de hep bunu söyledi. “İlkelerde ortaklaşmak zorundayız” dedik. Bu Emek ve Özgürlük İttifakı’nın da adayı olarak çıkmalı dedik. Neden buraya gitti bu konu? Karşınızda Altılı Masa var ve iktidara en yakın ittifak da o. Umut ediyorum da öyle olacak. Ben Doğu Perinçek değilim, ‘TİP ilk seçimde yüzde 40 alacak’ demiyorum. Altılı masadan bu ortak aday bekleniyor. İnanılmaz bir ayrımcılık, Kürtlere yönelik bir düşmanca tavırlarla karşı karşıyayız. Dönüp bu tarafa bakmaktan azimle imtina eden bir Altılı Masa var. Neredeyse ‘bize oy verdiğinizi çaktırmayın’ diyen bir tutum var. Bu anlayışın adayına mı oy verilecek diye, HDP ‘hop’ demek zorunda hissetti.
Adayın kim olacağına ilişkin tartışmalar artıyor…
Kılıçdaroğlu aday olsa, biliyoruz Kılıçdaroğlu’nu… Ama başka şöyler de oluyor. İstanbul sözleşmesi, laiklik olmaması… Başka paydaşların açıklamaları oluyor, ‘her şeyi beraber yöneteceğiz’ diye... Biz de ‘halkı seçeneksiz bırakmak gibi bir lüksümüz yok’ dedik. Abdullah Gül’ün adaylığına evet diyecek halim yok.
İlhan Kesici’ye ne diyorsunuz?
İlhan Kesici… (uzun bir suskunluk) Kıymetli bir büyüğümüz... Ama isimlerden ziyade ilkelerden konuşmakta fayda var.
Kedimi koysak kazanacağız seçimi
Son zamanlarda yayılan umutsuzluğa ne diyorsunuz?
Bu umutsuzluk gereksiz bir umutsuzluk. Bundan 2 ay önce, 3 ay önce neredeyse herkes emindi. Bir anda üst üste AKP seçim yatırımları yaptı, EYT, asgari ücret, 3600 ek gösterge… Anketlerde yarım puan kıpırdanma oldu, Milet ittifakında bir karmaşa derken insanlar umutsuzluğa kapıldı. Ama bu faktörlerin yüzde 90’ı AKP’den kaynaklanan faktörler. Eve gidiyorum, annem ağlıyor, ‘bunlar gitmeyecek’ diyor. Bu algı AKP’nin süper işine gelen bir algı. ‘Seçim çok yakın geçecek’ diyorlar. Hayır, seçim çok yakın geçmeyecek. AKP’nin en yandaş anketlerine bakın. AKP-MHP’nin yüzde 41-42’yi geçtiği senaryo yok. Muhalefetin oyu en kötü ankette yüzde 60. Benim kedimi koysak muhalefet olarak kazanacağız seçimi…Ama karamsar karamsar oturursak kendini gerçekleştiren kehanet gibi olacak. Kılıçdaroğlu da bu seçimi kazanır. Sadece çalışmaya, oyumuzun peşime düşmeye o oya el uzatacak karanlık bir güç olursa onu kırmaya hazır olalım. Biz bu seçimi kazandık, iş ki kaybetmeyelim….
TİP’in seçim kampanyası nasıl olacak?
Çok güzel bir kampanya planlıyoruz. İlk sunumu yeni gördük. Ayrıntıyı söyleyemem, keserler beni. Tam hayal ettiğimiz TİP’i sunan bir kampanya olmuş, gayri ciddi değil ama sıkıcı da değil. Siyaset, topluma, kendine, yaptığı işe, birlikte yaşadığı insanlara yabancı bir grup insanın tekelinde. Bilboardlarımız, otobüslerimiz, TV reklamlarımız olmayacak. İnsanları özne kılacağız. Bu kampanya TİP’in değil, senin benim hepimizin kampanyası olacak.
Erdoğan padişah mı, bağlı değil mi Anayasa ile?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü kez aday olamayacağını ilk önce TİP yüksek sesle söyledi. Bir de AKP seçimi kazansa da gitmez görüşüne ne diyorsunuz?
Biz bu duruma uyuz oluyoruz. Öğrenilmiş çaresizlik haline... ‘Ne isterse yapacak’ deniliyor. ‘Bunu söylersek mağdur olur’ sözüne de uyuz oluyorum. Hiç kimse Erdoğan zinhar aday olamaz demiyor, aday olabilmesinin bir yolu var. Meclisin seçim kararı alması gerekiyor. Bu mızıkçılığa hayır diyorum. Erdoğan padişah mı, bağlı değil mi Anayasa ile? YSK, sen hukuku çiğnemeyeceksin kardeşim. Erdoğan sen meclisten karar almadan aday olursan hukuki olamazsın. Seçime rağmen gitmemek demek bir darbedir. AKP sandığa rağmen darbe yapar mı? Bunun yanıtı halkta. Beni kimse tutamaz. Halk da meşru direnme hakkını kullanacak. Neye güveniyorsun dersen buna güveniyorum.
TİP hep 4 vekil üzerinden değerlendiriliyor ve bu kişilerin popüler olması nedeniyle TİP’in adı öne çıkıyor deniliyor.
Bu eleştiri bize hiç hakkımız olmayan bir paye veriyor. Bu kadar işi 4 kişi nasıl yapabilsin? Arkamızda on binlerce arkadaşımız var. O yüzden 4 kişi filan değiliz. 4 kişinin sesinin güçlü çıkmasının nedeni gerçek insanlarla birlikte siyaset yapıyor olmamız.
Profesyonel anlamda siyaset yapan 4 kişiyiz, herkes işinde gücünde. Kadın büro sorumlusu arkadaşımız meyhanede meze yapıyor. Ben TİP’in alameti farikasını burada görüyorum. Gezi’de doğmuş olması partiyi başka bir yere koyuyor. Hem Gezi’nin mizahından, neşesinden hem de direngenliğinden, sokağından besleniyor. Bunların hepsini birden cebimize koyup yürümeye çalışıyoruz.
Osmaniyeli muhtar amca feminizmle ilgili konuşmamı tebrik ediyor
Anadolu’da nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Bu konu hepimizi en çok heyecanlandıran şey… İnsanlar bunca yıldan sonra ‘bu sosyalizm de o kadar kötü değilmiş’ diyor. ‘Sosyalistler komünistler kötü değilmiş’ anlayışının yaygınlaştığını görüyoruz.
Osmaniye’de muhtar bir amca feminizmle ilgili konuşmamı arayıp tebrik ediyor. BU müthiş bir şey.
Ben ikna olana kadar ‘yıl olmuş 2021, ne sosyalizmi’ diyordum. Hakikaten böyle bakıyordum, tartıştıkça, okudukça fikrim değişti. Eskiden korkunç, her şeyi yasaklayan bir sistem olarak görürdüm. Hele ailenizde devrimci gelenekten biri yoksa, algı böyle şekilleniyor. TİP’in bu başarmasında dilimizin çok etkisi var.
Ahmet Şık deli, Erkan Baş lider, Barış Atay kanka
Aşağıda size söyleyeceğim isimlere ilişkin düşüncenizi birkaç kelime ile söyler misiniz?
Kemal Kılıçdaroğlu: Beni siyasete sokan insan
Selahattin Demirtaş: Hasret, hepimiz için
Osman Kavala: Vicdan azabı… Geziye katılmış her bir insan için.
Ahmet Şık: Deli
Erkan Baş: Lider
Barış Atay: Kanka
Gezi: bir kelimede özetleyemem. Hayatımın herşeyinin kırılma noktası
Yeliz: Aman…
Ankara: Sıkıcı. Bence sadece Ankaralılar seviyor Ankara’yı.
Devrim: Olacak
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.