Fatih Erbakan'dan AKP'ye: "Merhum Erbakan’ın 11 ayda verdiğini 20 senede bu millete veremediler"

Fatih Erbakan'dan AKP'ye: "Merhum Erbakan’ın 11 ayda verdiğini 20 senede bu millete veremediler"
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “54. Hükümet döneminde merhum Erbakan Hoca’mızın milli anlayışıyla işçiye, memura, emekliye yüzde 100, yüzde 200, yüzde 320’ye varan maaş zamları vermesi nerede, 20 seneden beri mevcut iktidarın işçiye, memura, emekliye yaptığı, çocuklara verilen cep harçlığı düzeyindeki maaş zamları nerede. Merhum Erbakan’ın 11 ayda verdiğini 20 senede bu millete veremediler” dedi.

Yeniden Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı 2. Olağan Kongresi, Haliç Kongre Merkezi’nde yapıldı. Kongrede konuşan Fatih Erbakan, şunları söyledi:

“Yeniden Refah Partimizin üç temel hedefi bulunmaktadır. Birincisi, ülkemizin yaşanabilir bir Türkiye haline gelmesi; ikincisi, yeniden büyük Türkiye ve lider ülke Türkiye hedefinin gerçekleştirilmesi; üçüncüsü de Türkiye’nin öncülüğünde İslam Birliği’nin kurulması ve İslam Birliği’nin öncülüğünde de adil bir dünyanın, yeni bir dünyanın inşa edilmesidir. Bu hedeflerimize kararlılıkla, azimle, Milli Görüş hareketi olarak 53 seneden beri bir gün dahi ara vermeden bütün gücümüzle yürümeye devam ediyoruz.

YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE HEDEFİNE ULAŞTIĞIMIZ SÖYLENEMEZ: Yaşanabilir bir Türkiye, sadece inanç özgürlüğünün temin edilmesiyle olmaz. Sadece Kuran kurslarının, imam hatiplerin açılmasıyla, başörtüsü özgürlüğünün sağlanmasıyla, dindar ve inançlı insanların devlet kademelerinde, üst mevkilerde görev almasıyla yaşanabilir bir Türkiye hedefine ulaştığımız söylenemez. Eğer siz, paylaşımda adaleti tesis etmezseniz, dar gelirli milyonların refah seviyesini gereken düzeye getirmezseniz ‘yaşanabilir bir Türkiye’yi kurdum’ diyemezsiniz.





Devlet bütçesinde önümüzdeki üç sene için faiz ödemelerine 852 milyar lira ayrılan, bugüne kadar sadece kamunun 20 senede 513 milyar dolar borç faizi ödediği ve aynı zamanda bir dolarlık işler beş dolara ihale edilerek devletin, milletin kaynaklarının imtiyazlı holdinglere aktarıldığı ve vatandaşa gelince kemer sıkma, sabır ve porsiyonları küçültme, kombilerin derecesini düşürme vaat edilen bir Türkiye, yaşanabilir bir Türkiye olamaz.

MERHUM ERBAKAN’IN 11 AYDA VERDİĞİNİ 20 SENEDE BU MİLLETE VEREMEDİLER: 54. Hükümet döneminde merhum Erbakan Hoca’mızın milli anlayışıyla işçiye, memura, emekliye yüzde 100, yüzde 200, yüzde 320’ye varan maaş zamları vermesi nerede, 20 seneden beri mevcut iktidarın işçiye, memura, emekliye yaptığı, çocuklara verilen cep harçlığı düzeyindeki maaş zamları nerede. Merhum Erbakan’ın 11 ayda verdiğini 20 senede bu millete veremediler.

BÖYLE BİR TÜRKİYE YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE OLABİLİR Mİ: Böyle bir ortamda, işçinin, memurun, emeklinin ay sonunu hatta hafta sonunu nasıl getireceğim diye kara kara düşündüğü, milyonlarca insanımıza verilen cep harçlığı düzeyindeki maaş zamlarının yüzde 125 enflasyon ve yağmur gibi yağan zamlarla daha eline geçmeden buhar olduğu, mazot fiyatları 6 ayda yüzde 100 artarken, gübre fiyatları 8 ayda yüzde 500 artarken, tarım ürünlerinin taban fiyatlarına yüzde 10’luk, 20’lik artış yapılabilen köylüsünün, çiftçisinin milletin efendisi olmak yerine ülkenin köleleri haline geldiği bir Türkiye, yaşanabilir bir Türkiye olabilir mi?

YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE OLAMAZ: 10 milyonluk işsizler ordusuyla dünyadaki 106 ülkenin nüfusundan fazla işsize sahip, 1,5 milyon üniversite diplomalı işsize sahip Türkiye’nin yaşanabilir olduğu söylenebilir mi? 30-40 yaşına gelmiş gençlerimizin işsizlik girdabından kurtulamadığı, intihar etmeye teşebbüs ettiği, halen anne babasından harçlık almak zorunda kaldığı, gençlerimizin gelecek kaygısı taşıdığı, milyonlarca dar gelirlinin geçim sıkıntısı yaşadığı, bir yılda 100 bine yakın esnafın kepenk kapattığı, asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu bir Türkiye, yaşanabilir bir Türkiye olamaz.

KİLOMETRELERCE KUYRUKLARIN OLUŞTUĞU TÜRKİYE YAŞANABİLİR OLABİLİR Mİ: Eksi 5 derece havaya rağmen Toprak Mahsulleri Ofisi önünde ucuz ayçiçeği yağı alacağım diye, ucuz pirinç alacağım diye insanların kilometrelerce kuyruk oluşturduğu, ekmek alırken 70 kuruşu, 1 lirayı hesap etmek zorunda olan milyonların eksi 5 derecede Halk Ekmek büfelerinin önünde kilometrelerce kuyruk oluşturduğu ve daha birkaç gün önce Yozgat’ta Et ve Süt Kurumu’nun önünde ucuza et alabilir miyim diye eksi 2 derece soğukta insanların kilometrelerce kuyruk oluşturduğu bir Türkiye, yaşanabilir bir Türkiye olabilir mi?

İŞÇİYE, MEMURA, EMEKLİYE GELİNCE İKTİDARIN ADETA CEBİNDE AKREP VARSA: Bir asgari ücretle dört tane ayçiçeği yağı tenekesi alınabilen bir ülke. Dört teneke 18 litrelik ayçiçeği yağı aldığında asgari ücreti biten insanların ülkesi Türkiye. Beş depo benzin kadar maaş alan, en düşük maaşı olan bir Türkiye. Ülkede toplanan verginin yüzde 70’inin dar gelirli vatandaştan toplandığı, zenginden daha az, fakirden daha çok vergi alan bir Türkiye. Her sene milyarlarca dolar kaynağımız betona, çimentoya, israfa, faize ve imtiyazlı holdinglere giderken işçiye, memura, emekliye, esnafa, çiftçiye gelince iktidarın adeta cebinde akrep varsa böyle bir ülke, yaşanabilir bir ülke olabilir mi?

DERTLERE DERMAN OLMAK İÇİN ‘ÖNCE İMTİYAZLILAR’ DEĞİL ‘ÖNCE MİLLET’ DEMEK GEREKİR: Köprüler, duble yollar, hızlı trenler, dünyanın en büyük havalimanı elbette gereklidir, önemlidir ama bütün bu hizmetler dar gelirlinin, aç gezen, işsiz gezen milyonlarca insanın derdine derman olmaz. Bunların derdine derman olabilmek için üretim gerekir, istihdam gerekir, ihracat gerekir. Bu dertlere derman olabilmek için ‘önce imtiyazlılar’ diyen anlayış yerine ‘önce millet’ diyen anlayış gerekir.

YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE’NİN ADALET BOYUTU: Yargıya, adalet sistemine güvenin kalmadığı, yargı ve adalet sisteminin, hakkı değil kuvveti ve iktidarı üstün tuttuğu bir ülkede yaşanabilir bir Türkiye’den söz edilebilir mi? Bir kimsenin eğer AK Partiliyse FETÖ’cü olmaktan kurtulduğu ama AK Partili değilse FETÖ’cü olmak durumunda kaldığı, eğer banka hesabı kabarıksa FETÖ’cü olmaktan kurtulduğu ama parası yoksa FETÖ’cü yaftası yediği bir ülkede, adaletin ayaklar altına alındığı bir ülkede yaşanabilir Türkiye’den söz edilebilir mi?

İKTİDARA YAKIN ADAMIN VARSA DİPLOMAN OLMASA MAKAMIN HAZIR: İşe alımlarda geçerli kriterin yandaşlık, akrabalık, hemşerilik, geçmişten gelen okul arkadaşlığı olan bir ülke yaşanabilir olabilir mi? Bugün çıkalım sokaklara, gençlerimize soralım. Size şunu söyleyecekler; ‘Bu ülkede istediğin kadar diploman olsun, yabancı dilin olsun eğer iktidara yakın bir dayın veya amcan yoksa hiçbir işe gelemezsin, hiçbir görevde yer alamazsın. Ama eğer iktidara yakın adamın varsa yüksek lisansları, doktoraları bir kenara bırakın, üniversite diplomanız dahi olmasa işiniz hazır, makamınız hazır hatta ve hatta 3-5-7 tane maaşınız birden hazır.’ İşte yaşadığımız Türkiye, böyle bir Türkiye.

NELER YAPACAĞIZ: Yaşanabilir Türkiye, yeniden büyük Türkiye ve yeni bir dünya yolunda Yeniden Refah iktidarı olarak bizler neler yapacağız? Bir defa Yeniden Refah iktidarında devlet bütçesi mutlaka denk bütçe olarak organize edilecek. Sadece bakanlıklar ve hükümet değil, bütün kamu kuruluşları ve belediyeler denk bütçe yapmak zorunluluğuna tabi tutulacak. Kimse gelirinden daha fazla harcama yapamayacak. Devletin bankalara gereksiz yere faiz ödemesinin önüne geçmek için yeniden havuz sistemi, yeniden kamu tek hesabı hayata geçirilecek.

İSTİHDAM VE İHRACAT ODAKLI BİR EKONOMİ MODELİNİ HAYATA GEÇİRECEĞİZ: Erbakan Hoca’mızın ağır sanayi hamlesinden tam 45 sene sonra yeniden topyekûn üretim, istihdam, ihracat, sanayi ve yüksek teknoloji hamlesini başlatacağız. 10 milyon işsizimize, 1,5 milyon diplomalı işsizimize iş, istihdam imkânı oluşturacağız. İstihdam ve ihracat odaklı bir ekonomi modelini hayata geçireceğiz. Bu ülkeyi tarım alanında 100 milyar dolar ihracat yapan ülke haline getireceğiz. Bütün Ortadoğu’yu da doyuran bir ülke haline geleceğiz.

DAYISI OLAN DEĞİL HAKKI OLAN HİZMET MAKAMINA GELECEK: Ar-Ge ve teknolojiye en önemli teşvikleri ve destekleri sağlayacağız. Kamuda işe alım ve görevlendirmelerde sadece üç kriter geçerli olacak. Ehliyet, liyakat ve adalet. Bundan böyle Milli Görüş geldiği zaman ehliyet ve liyakat esasına bakılmadan akrabalıkla, yandaşlıkla, hemşerilikle hiç kimse hiçbir makam ve mevkie gelmeyecek. Dayısı olan değil hakkı olan hizmet makamına gelecek. Devletin millet için var olduğu prensibinden hareket ederek gardiyan devlet yerine, milletinin hizmetkarı garson devlet anlayışını hâkim kılacağız.”

(FAHRETTİN ÖZTÜRK / ANKA)

Gündem