Adalet Nöbeti'ndeki Gergerlioğlu'yla farklı bir sohbet: "Koridordan çıkmıyorum pek, polis beni alabilir”

Adalet Nöbeti'ndeki Gergerlioğlu'yla farklı bir sohbet: "Koridordan çıkmıyorum pek, polis beni alabilir”
Esra Koçak Mayda, milletvekilliği düşürüldükten sonra Meclis’i terk etmeyen ve HDP’nin Meclis’teki grup salonunda “adalet nöbetini” sürdüren Ömer Faruk Gergerlioğlu’yla buluştu. Her an polisin gelip kendisini alabileceğini söyleyen Gergerlioğlu’yla hakkındaki mahkumiyet kararının Meclis’te okunduğu güne kadar yaşadıklarını, ailesiyle vedalaşmasını, yanında taşıdığı iki çantayı, oğlunu, evden uzakta kalmayı anlattı.

Milletvekilliğinin düşürülmesinin üzerinden 4 gün geçti Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun. Meclis’ten çıkıp gitmek yerine kalıp direnmeyi seçti ve Meclis çatısı altında süreceğini bilmediği bir "Adalet Nöbeti"ne başladı.

HDP’nin Meclis’teki grup salonunda “adalet nöbetini” sürdüren Gergerlioğlu’yla buluştuk. Hakkındaki mahkumiyet kararının Meclis’te okunduğu güne kadar yaşadıklarını, ailesiyle vedalaşmasını, yanında taşıdığı iki çantayı, oğlunu, evden uzakta kalmayı konuştuk.

 “Son üç aydır yaşıyoruz bu stresi”

Kararın meclisten okunacağı gün evdekilerle vedalaştığını söylüyor Gergerlioğlu: "Ailemle vedalaştım. Son 2-3 ayda benim başıma çok şeyler geldi. Çıplak aramayı söyledim, ihlalleri söyledim, insan kaçırmaları, işkenceleri, KHK'ları, cezaevlerini söyledim. Çok etkili bir muhalefet yaptım. Allah'a şükürler olsun ben yaptığımdan da çok memnunum. Bundan dolayı da çok üzerime gelindi. Çok hakaretler , suç duyuruları, soruşturmalar ve bizi tamamen ekarte etmeye çalıştılar. Bu dönemde ailemle biz son 3 ayda bu stresleri yaşıyorduk zaten.

 “Ailem büyük üzüntü yaşadı”

Sonunda 19 Şubat günü benim ceza onaylandığında ailem çok büyük bir üzüntü yaşadı. Çünkü çok haksız bir karar onanmıştı. Stresli günler yaşadık tabi gecemiz gündüzümüz birbirine karıştı. Sonrasında karar okunacak mı okunmayacak mı, bugün mü yarın mı stresini her gün yaşadık. Artık evde şöyle bir muhabbet dönüyordu, ‘bu haftayı da kurtardık, bu hafta da bizimlesin, bugünü de kurtardık bugün de bizimlesin.’ Bakalım yarına ne çıkacak. En sonunda çarşamba günü kesin okunacağı haberini alınca ben de evimle vedalaşarak çıktım. O günde stresli bir gündü, çocuklar, eşim gözyaşlarını tutamadılar. Haklarını helal etmelerini istedim. Allah bilir yarın ne olur ne biter."

 “İkinci gece bir yer yatağı yapıldı bana”

Bunları söylerken kendisi de biraz hüzünlense de hemen toparlanıyor. Peki bir günü nasıl geçiyor Gergerlioğlu'nun, malum evde ya da bir otel odasında değil, HDP Grup salonunda yaşıyor. Nerede uyuyor, nerede yemek yiyor, banyo yapabildi mi?

"İlk gece bu kanepede uyudum, ikinci gece bir ilerleme oldu ve yer yatağı yapıldı orada uyudum. İlk gece çok fazla uyuyamadım bir iki saat uyuyabildim. Arkadaşlarla geç saatlere kadar oturmuştuk. E tabi biraz yerimizi de yabancıladık. Biraz daha  bugün alışmış durumdayım. Bugün üçüncü gün. Biz dirençle duruyoruz burada. Adalet nöbetindeyiz ve arkadaşlarımızda burada. Ben 24 saat buradayım ama arkadaşlarımıza da nöbet koydu parti. Nöbetleşe buradalar. Gündüz 10-15 kişi oluyor, gece 7-8 kişiyi buluyor. Bir kısım arkadaşımız da burada geceliyor. Günümüz oldukça yoğun geçiyor. Çok fazla arayan oluyor, basın yayın kuruluşlarından röportaj teklifleri geliyor, onları yanıtlıyoruz. Ziyaretler çok fazla oluyor. İnanın ki başımı kaşıyacak zaman yok."

 Uzun ziyaretçi listesi

Gerçekten de öyle. Bugün de ziyaret listesi oldukça dolu Gergerlioğlu'nun. Ben çıkarken milletvekilliğinden ihraç kararının okunduğu gün locadan kararı protesto eden eski AKP Bitlis Milletvekili  Abdürrahim Aksoy görüşme için bekliyordu.

Koridordan çıkmıyorum pek, polis beni alabilir”

Öğle yemeği ve akşam yemeğini de  HDP Grup salonunda yiyen Gergerlioğlu  diğer tüm ihtiyaçlarını da yine burada karşılıyor. "Koridordan pek çıkmıyorum, arkadaşlar da beni pek bırakmıyor" diyor çünkü çıkması halinde polisin kendisini götürebileceğini söylüyor:

"Polis isterse beni buradan alabilir. Buna bir engel yok. Şu anda milletvekili değilim, dokunulmazlığım yok. Ama buna nasıl cesaret ederler böyle bir adımı nasıl atarlar onu da bilmiyorum. Çünkü, çok hukuksuz bir durum var. Evet vekilliğim düşürüldü ama kamuoyu vicdanı buna itiraz ediyor, çok güçlü bir destek geliyor. İnanın ki sadece parti tabanından değil farklı birçok kesimden çok güçlü bir destek alıyorum ve bu da bana çok moral veriyor tabi ki. Tek bir kişi bile bu davada sen yanlış yapmışsın, hak ettin bu cezayı ya da ne bileyim, terör örgütü propagandası yapmışsın falan gibi bir kelam edemiyor, yok öyle bir şey. Hakikaten tel tel dökülen bir dava. Dost düşman herkes büyük bir haksızlık yapıldığını biliyor. Çok net. O nedenle içim de çok rahat. O moralle yaşıyorum. Bir gün inşallah milletvekili olarak da döneceğim"

“Hep doğru bildiğimi söyledim”

Doktorluk yapan, sivil toplum örgütü yöneticiliği yapan birçok kuruluşta yer alan Gergerlioğlu milletvekilliğine giden süreci şöyle anlatıyor:

"Benim elimden hayatım boyunca makamlar zorbalıkla alınmıştır ben de bir şeye talip olmamışımdır. Bu benim hayatımda çok önemli bir konudur. Hiç geldiğim yere talip olmadım. Köşe yazıları yazdım, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında başkanlık yaptım, Kocaeli Şube başkanı oldum, genel başkan oldum, buralara hep illa da gel başkan ol dendiği için gittim. Ben talip olmadım. Kocaeli milletvekili oldum, bana illa da gel sana birinci sıradan yer gösteriyoruz dediler öyle oldum. Ben makamlara talip olmadım. Doğru bildiğimi söyledim, nerden incelirse oradan kopsun dediğim için 27 yıllık uzman doktorluk hayatımdan ihraç edildim. Bu millet tuttu beni o ihraçtan sonra düşürüldüğüm o uçurumun dibinden çıkardı milletin meclisine milletvekili olarak gönderdi. Çok onurlu bir göreve gönderdi. Burada da yine bir devlet ve iktidar müdahalesi ile vekillikten düşürüldük. Ben bu hikayeye baktığım zaman Allah'a şükür millet bizi yükseltiyor devlet bizi indiriyor. "


Gururla bunları söyleyen Ömer Faruk Gergerlioğlu evden çıkarken iki çanta yapmayı da ihmal etmemiş. Bakın neden?

İki çantam var…

"2-3 haftalık ihtiyacımı giderecek bir çanta hazırladım. O çantam bekliyor şimdi bir yerde ona pek dokunmuyorum. Çünkü, son anda alıp götüreceğim bir çanta olacak. Burada kalmaya başladıktan sonra yedek başka eşyalar başka bir çanta daha getirdim. Buradaki yaşamımla ilgili de düzenlemeleri yaptığım bir çanta. Yani iki çanta. Biri cezaevi biri kişisel. "

“Yeni de  ev gibi olamıyor”

"Burada günlük insanı yaşam aktivitelerini de düzenlemeye çalışıyoruz. Ne bileyim insanın duş alması falan gibi. Bunu da bugün içinde halledilecek. Şu ana kadar duş alamadım doğrusu. Çünkü ortam müsait değil. Öyle bir şey ayarlanmaya çalışılıyor. Yer yatağı ancak ayarlandı. Günlük tıraş olurdum, onu olamıyorum. Evinizdeki gibi olmuyor işte. Burası ne kadar arkadaşlar benim konforumu sağlamaya çalışsa da ne bileyim yatağınıza alışamıyorsunuz, kanepenin üzerine tünüyorsunuz" diyerek gülüyoruz birlikte. Gergerlioğlu'na bunlar hekimlik günlerini hatırlatıyor:

"Doktor olarak tabi ben böyle bir hayata yabancı değilim. Biz sandalyeler üstünde uyumuş, masalara dayanarak uyumuş insanlarız. Bize çok yabancı değil. Ben şu anda 30 yıllık hekimim böyle sıkıntıları, çileleri, nöbetleri çok iyi biliriz."

“Oğlum da benim gibi duygusal”

Sık sık oğlunun kendisini ziyarete geldiğini ifade eden Gergerlioğlu burada milletvekili değil baba oluyor:

"Genç delikanlı, benden daha çok stres yapıyor. Ben onu anladım, onu çok üzmemeye çalıştım. O da benim gibi duygusal bir insandır. Biraz bana çekmiş. Onun da çok fazla etkilenmesini istemiyorum. O daha bir öfkelenebiliyor. Ben vekillikten düşürülürken son derece metindim, dik durdum gördünüz. Alnım açıktı, başım dikti, yüzüm aktı. Çünkü yaptığımdan çok emindim ben. Ama sonradan duydum ki benim delikanlı dışarıda televizyonu izlerken baya bir canı sıkılmış, duygulanmış. "

Kendisinin de oğlu gibi duygusal bir insan olduğunu söylerken Gergerlioğlu'nun bilmediğimiz bir yönünü öğreniyoruz:

"Ben de duygusal bir insanımdır işin doğrusu. Ama sıkı durmam gerektiğini düşündüm. Açıkçası kolay ağlayabilen bir insanım, biraz sulu gözlüyümdür.  Çok insan yaşadığı ihlalleri anlattığında onlarla beraber ağlamışımdır. Gözyaşlarımı tutamam. Şiir yazarım bunu çok fazla bilmezler. Duygulanırım, yazarım, çizerim. "

“Gazeteci bir yönüm mü var bilemiyorum”

Şiirler yazan, hak ihlalleri yaşayanlarla birlikte gözyaşı döken Gergerlioğlu'na bugünleri nasıl anlatacağını sorduğumuzda ise şunları söylüyor:

"Ben yıllarca tabi mağdur olan insanların hakkını hukukunu savunmaya çalıştım. Çok dertler, sıkıntılar dinledim, gecemi gündüzümü buna ayırdım. Yıllardır bunu yapıyorum, milletvekili değilken de bunu yapıyordum. İnsanların sıkıntılarını dinlemek onun merak etmek, sorgulamak, çözüm bulmaya çalışmak benim özelliğim. Meraklıyım yani. Hakikaten başkasının merak etmediği bir şeyi merak ederim. İşin dibine varmaya çalışırım. Biraz böyle gazeteci yönüm mü var bilmiyorum. Sonuna kadar varmaya çalışırım, anlamaya iyice tetkik etmeye çalışırım. Bu da insana bir özellik katıyor işte, hissetmek, temas etmek, anlamak, ayırt etmek özelliklerini katıyor. Bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Bunun için de gayret ediyorum. "

 “Alıp götürebilirler beni…”

 AYM'den karar çıkana kadar Adalet Nöbeti'ni sürdüreceğini söyleyen Gergerlioğlu ya peki polis onu götürmek isterse o fotoğrafa dair aklında bir şey var mı?

"Alıp götürebilirler. Şu anda yasal bir engel yok. Ama bu da onları büyük bir ayıbı olur. Çünkü çok çok hukuksuz, vicdanların isyan ettiği bir karardan sonra millete sığınan, anayasaya sığınan bir eski milletvekilini buradan derdest edip götürmek, tüm Türkiye'ye ve dünyaya kötü bir fotoğraf vermek olur. Buna cesaret edebilirler çünkü hiçbir sınırları yok, istediklerini yapıyorlar. Şu ana kadar gelen giden olmadı, bilmiyorum ne yapacaklar. Yaptıkları zaman verilecek fotoğrafa da razılarsa yapsınlar. Ama ben onlar açısından AYM sürecinin beklenmesi çok daha mantıklı olduğunu söylüyorum. Evet bizden çok rahatsızlardı ve vekillikten düşürdüler. Ama AYM kararı için de beklemeyi tercih edebilirler. Kendileri açısından o kadar insan hakları, AB'ye gireceğiz naraları atanlar daha da ilerisini yapacaklarsa buyursun yapsınlar. Dünyadan, Türkiye'den büyük tepkiler geldi. ABD Dışişleri Bakanı açıklama yaptı, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği, Almanya falan hepsi açıklama yaptı. Hala eski kafayla devam edeceklerse bu 1994 görüntüsü 2021'de konuşuluyorsa, 2021 görüntüsü de 2050'de konuşulur bu ülkede. Buyursunlar yapsınlar ben hazırım. Ben zaten nerden incelirse oradan kopsun diye yaşayan bir insanım. Umurumda değil. Ben yanlış yapmadığıma inanıyor muyum evet inanıyorum. O halde ne yaparsa yapsın."

 

Söyleşi