HEDEP'li Beştaş: İktidarın anayasa kayığına binmeyiz
Genel seçimlere Yeşil Sol Parti adıyla giren, seçimlerin ardından oyların düşmesi nedeniyle öz eleştiri süreci başlatan ve sonbahardaki kongre ile eş başkanlarını ve ismini değiştiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) bugünlerde gerek yerel seçimlere yönelik hazırlıkları gerekse ittifak ve anayasa değişikliği tartışmaları kapsamında gündemde.
HEDEP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, HEDEP olarak yerel seçimler için herhangi bir parti ile şu anda ittifak görüşmesi içinde olmadıklarını, olursa da açık ve şeffaf olmasını istediklerini belirtti. Beştaş, anayasa değişikliği için ise iktidar ile görüşebileceklerini ama "onların anayasa kayığına binmeyeceklerini" vurguladı.
Geçirdiği trafik kazasının ardından hâlâ iyileşme sürecinde olan Beştaş'a DW Türkçe olarak gündemdeki son gelişmeler, yerel seçimde ittifak yapıp yapmayacakları, anayasa değişikliği tartışmaları gibi konulara dair yönelttiğimiz sorular ve yanıtlar şöyle:
DW: Gündemdeki 50+1 tartışmalarını sormak istiyorum. Cumhur İttifakı'nda bir çatlak mı var yoksa farklı mı okumalıyız? Anayasa değişikliği için size gelirlerse ne diyeceksiniz?
Beştaş: Bahçeli bugünkü açıklamalarıyla belki ilk kez çok sert çıkışıyor büyük ortağına. Belli ki bir sorun var, içerde tartışmaları mutlaka vardır ama artık bu kez kamusallaşmış durumda. Tam içeriğini bilmiyorum ama şunu söyleyeyim, yani birbirlerine ihtiyaçları olduğu için sıkı sıkıya sarılmışlar zaten. Böyle bir tablo da var. Çok uzun yıllar önce demiştim; MHP AKP'lileşmedi, AKP MHP'lileşti diye. Şu anda MHP'nin tezlerini AKP de çok yüksek sesle ifade ediyor. Bu ülkede anayasa artık onlar için kullanışlı bir aparata dönüştü.
AKP ile MHP için anayasa onlar istediğinde değiştirilebilecek bir şey. Oyumuz yüksek mi? 50+1 yaparız. Oyumuz düştü mü? 40 ya da 45 yaparız. Yani kendine göre anayasayı değiştirmek istiyor. Bu anayasaların hem ruhuna hem yapılış şekillerine hem de amaçlarına aykırı bir durum.
Bir de şöyle bir gerçek var, şimdiki anayasa yürürlükte değil ki. Şu anda Türkiye anayasasız, anayasaya uyulmuyor. Bunu en son Can Atalay meselesinde gördük.
Biz şu anda maalesef darbe anayasasını savunur konuma geldik. Karşı olduğumuz bir anayasayı savunuyoruz. Neden? Çünkü mevcut kırıntılar bile uygulanmıyor. Şimdi bu anayasayı uygulamayan bir iktidar yeni anayasayı nasıl yapacak? Ya da zaten uymadığı bir anayasayı niye yapacak?
Biz anayasa yapılması gerektiğini hep savunuyoruz ama demokratik ve özgürlükçü bir anayasa. Bunu yapmak için de önce anayasayı tartışmamız gerekiyor. Şu anda tartışma özgürlüğü yok. Önce bunun sağlanması lazım. Bir kere cezaevlerindeki siyasi mahpusların derhal serbest bırakılması lazım. Ancak tabii ki anayasa talebimiz baki ve görüşmeye de açığız. Niye açığız? Bu dediklerimizi ifade etmek için. Yoksa 'hadi gelinsin dediklerinizi kabul edeceğiz' anlamında değil. Yani biz bir parti olarak anayasa tartışmalarından kaçmayız, bu konuda kendimize güvenimiz tam. Ama onların hazırladığı bir kayığa da binmeyiz.
"Şu anda hiç kimseyle ittifakımız yok"
Siyaset yerel seçimde ittifaklar olup olmayacağını da tartışıyor. HEDEP olarak 31 Mart seçiminde ittifaklar konusundaki tutumunuz ne olacak?
Bu konuda alınan bir kararımız yok. Eş genel başkanlarımız ittifaklara kapalı değiliz diye açıkladılar. Şöyle ifade edeyim; sonuçta bizim kesin olarak kazanacağımız yerler var. Birinci ve ikinci olduğumuz yerler yüzlerce merkezi kapsıyor. Buralarda zaten kendi adaylarımızla gireceğiz ve bir parti olmanın doğal sonucu olarak da Türkiye'nin her yerinde adaylarımızı göstermek aslolandır. İttifaklar daha çok istisnadır aslında.
İttifaklar bize çok sorulan soru. Bu da tabii ki seçim sisteminin getirdiği bir sonuç. Bizim şu anda hiç kimseyle ittifakımız yok. Ama HEDEP çok bileşenli bir parti. Ayrıca genel seçimde Emek ve Özgürlük İttifakımız vardı. Onlarla da görüşüyoruz. Ama diğer konuda bir karar olmadığı gibi şu anda bir aktivite de yok. Kapalı değiliz tabii ki ama ittifak olacaksa ilkeli, açık ve şartların konuşulduğu bir ittifak olmalı. Adına iş birliği diyeceksek ya da belirli bölgelerde aynı isimleri destekleyeceksek, adı farklı şekillerde konulabilir ama şu anda öyle bir durum söz konusu değil.
"Adalet Bakanıyla görüştük"
DW: Bu noktada basında çıkan bazı haberleri sormak istiyorum. AKP ile görüşmeleriniz oldu, bunlar bir ittifak görüşmesi miydi?
Beştaş: Bu tartışmanın kendisi aslında bir ayrımcılık ve ötekileştirme. Oluşturulan yargılara ve algıya dair söylemek isterim ki bu da HEDEP'e yönelik yaklaşımın bir neticesi. İktidarın ya da farklı kesimlerin çıkardığı 'HEDEP orayla da görüşebilir, burayla da görüşebilir, işte ittifak yaptı yapıyor' tartışmaları rahatsız edici.
Basında çıkan görüşme tamamen hasta mahpuslarla ilgiliydi. Biz de görüştük. Ben mesela Saruhan (Oluç) Bey'le birlikte Adalet Bakanıyla görüştüm, (bu görüşmenin) bir hafta sonrasında. Pervin (Buldan) Hanım'la Sırrı (Süreyya Önder) Bey de bu konuda görüşmüştü. Çünkü ciddi şikayetler var cezaevinden. Bir ittifak görüşmesi değildi. Ayrıca bir ittifak görüşmesi niye Adalet Bakanıyla yapılsın? Yani bunun bir anlamı yok. AKP ile de CHP ile de Gelecek ile de hiçbir partiyle bizim bir ittifak görüşmemiz yok.
Cezaevinde bulunanların durumu sizin için önceden de ciddi bir sorundu. AKP ile bu görüşmeler daha önce de yapılıyor muydu, kabul ediyorlar mıydı taleplerinizi? Belki bu nedenle tartışılıyor olabilir mi?
Bu konuda şunu söyleyeyim, biz hep görüşüyoruz, yani bu yeni bir şey değil. Önemli bir soru sordunuz; yani mesela Adalet Bakanlığıyla grup adına grup başkan vekilleri olarak biz gerçekten sürekli görüşüyoruz. Yani bize talep geliyor, dilekçe geliyor ya da bir sorun geliyor. Telefonla ya da yüz yüze ara ara görüşüyoruz. Yani böyle 'kabul etmediler' diye bir şey diyemeyiz, çünkü kabul ediyorlar.
Meclis için şunu söylemek isterim, burası bir yasama meclisi, yasama organı ve siyasi düşüncelerimiz, duruşumuz net. Bu ne kapı arkasında ne kapı önünde değişir. Yani HEDEP olarak bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Hiçbir şekilde değişmiyor. Yani biz gidip arkada konuşunca kimseye sözler vermiyoruz ya da farklı bir şey yapmıyoruz. Çalışma programı konuşuluyor, hangi kanun ne kadar sürer bu tür şeyleri konuşuyoruz.
Bu tür temaslar aslında bütün partiler arasında var. Bütün partilerin de iktidarla var. Siyaseten yarışırsın, rekabet edersin. Ama o an akut bir sorun varsa da konuşursun.
O zaman anlıyorum ki ittifaklar konusunda şu an için kafanız net. Kapalı kapılar arkasında bir ittifak istemiyorsunuz?
Evet, öyle bir şey olmayacak. Yani 2018'de biz kendimiz karar aldık hiç görüşmeden ve destekleyeceğiz dedik. Bu sefer böyle bir şey olmayacak. Yani görüşmeden, ilkeler belli olmadan, kamuya alenileşmeden. Sonuçta toplumsal kesimlerin ve halkın bilmeye hakları var. Bizim seçmenimizin de onların da her kim ise. Herkesin bilme hakkı var. Son yerel seçimde 'Biz AKP'ye kaybettireceğiz, demokrasinin önünü açacağız, uygun adaylara destek verebiliriz?' gibi bir stratejimiz vardı. Bu dönem böyle bir stratejimiz yok.
Ankara ve İstanbul için de mi yok?
Hiçbir yer için yok. Zaten şu anda bir temas yok, görüşme yok, ne dersem havada kalır.
Özel'in Pervin Chakar'ın konserine gidişi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Kurultay'da Selahattin Demirtaş'a selam göndermesi, Kürt soprano Pervin Chakar'ın konserine giderek elini öpmesi iktidar ve medyası tarafından çok gündeme getiriliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında bu yaratılan bir şey, bilinçli bir politika. AKP ve MHP ve belirli odakların, özellikle milliyetçi ırkçı kesimlerin yaklaşımlarının sonucu bu. Bu ülkede halk için söyleyemem, yani Türkiye halkları için 'birbirlerine düşmandır' diyemem. Ama iktidardaki koalisyon Kürt düşmanlığı üzerinden siyasetini devam ettiriyor ve muhalefete karşı da o düşmanlık üzerinden saldırıyor. Şundan daha doğal bir şey olabilir mi? Dünyaca ünlü bir opera sanatçısı, bir Kürt kadını, birçok dilde opera okumuş, birkaç tanesi de Kürtçe. Özgür Bey de zarif bir hareket yapmış, bir kadının elini öpebilir. Bu bile Türkiye'nin kendi içinde ne kadar barışık olmadığını, yani iktidarın bu meseleyi ne kadar kaşıdığını, karşıtlığı ne kadar büyüttüğünü ortaya koyuyor aslında. Troller iki gündür tam mesai yapıyor.
AKP bir yandan 'Kürtler kardeşimizdir' derken diğer yandan Kürtçe opera söylenmesine bile tahammülsüz ve bunun üzerinden muhalefeti kendince dövmeye çalışıyor, dövdürmeye çalışıyor. Bunun bir karşılığı aslında 21'inci yüzyılda olmamalı.
Mayıs'taki genel seçiminde parti olarak beklenen oyu alamadınız ve bir değişim süreci yaşadınız. Yerel seçimlerdeki amacınız nedir ve çalışmalar nasıl gidiyor?
Seçimin ardından bu değişim sürecinde ciddi emek verdik ve binlerce insanın görüşü, eleştirisi alındı. Biz hep söylüyoruz, seçmenlerimiz sorgulayan, soran, araştıran, politik bir seçmen kitlesi. Çok rahat eleştirirler, çok rahat öneri yaparlar. Taleplerini açıkça ifade ederler. Bütün bunlar dikkate alınıyor. Yönetimimiz daha çok yeni. Sahaya yeni iniyor eş başkanlarımız. Şu anda sıcak bir ilgi ve heyecan var.
Yerel seçimin farkı; halkın birebir temas ettikleri belediye başkanları, meclis üyeleri söz konusu. Seçmenlerimizden kendi seçtikleri yönetimin ili yönetmesi konusunda çok güçlü bir talep ve kayyumlara karşı muazzam bir tepki var. Çünkü kayyum pratikleri o şehirleri hakikaten tarumar etti diyebilirim. Hem hizmet etmediler, çünkü geçici olduklarını biliyorlar hem de sonuçta atanmış oldukları için memur gibi bakıyorlar. Halka hizmet etmek ve halktan oy almak ve sevgisini kazanmak gibi bir dertleri hiç olmadı.
Yerel seçim için ön seçim kararı aldık. Halkın kendi seçtiği isimler aday olacağı için daha büyük bir ilgi olacak tabii. Çünkü bu talep çok güçlüydü.
Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.