Herkes yer, içer hesabı kadınlar öder!

Tuğçe Kaban, pavyonlarla ilgili araştırması sırasında uyuşturucu bağımlısı sevgilisinden ve onun şiddetinden kaçan, yurtta kalan, Covid döneminde işyeri batan ya da AVM’lerde alışveriş yapan yaşıtlarına özenen kadınlarla karşılaştığını söylerken “Ben şimdiye kadar bu işe devam etmek istiyorum’ diyen kadınla karşılaşmadım. Bir gün buradan kurtulmanın imkansız olduğuna inanmışlar” diyor.

Haftalar öncesinde sosyal medyada pullu, renkli kıyafetiyle bir pavyonda dans eden kadının görüntüleri yayılmıştı. Cinsiyetçi espriler eşliğinde paylaşılan bu görüntülerden bir süre sonra pavyonlar bu kez bir diziyle ve şarkıyla gündeme geldi: “Dilber evin barkın yok mu?…”

Pavyonlar ve konstomatristler daha önce de filmelere, dizileri, romanlara konu oldu. Bu ortamların yanar döner ışıkları altında “kadınların” yaşadıkları ne bir senaryoya sığar ne bir romana… Işıltının ardındaki gerçekler çok farklı ve karanlık...

a9db0b0e-9ed5-40dd-bd8e-31f11440dbab.jpeg

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları bölümü doktora öğrencisi Tuğçe Kaban’ın "Işıklar Altında Gizlenen Hayatlar: Feminist Bakış Açısıyla Ankara Pavyonlarındaki Konsomatrisliği Anlamak" başlıklı tezi geçen kasım ayında yayımlandı. Kaban, bu tezi hazırlarken pavyonlara girdi, kadınlarla konuştu. Kaban, çalışma sırasındaki izlenimlerini, gözlemlerini Kısa Dalga’ya anlattı.

PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY’E TIKLAYINIZ

Açık ve kapalı sistem…

Pavyonlarda “açık ve kapalı” diye bir sistem olduğunu belirten Kaban’ın aktardığına göre ‘kapalı sistem’de kadınlar bir otele yerleştiriliyor, hayatı otelle pavyon arasında geçiyor.

Açık sistemde ise kadınlar kendi evlerini tutuyor, kendisi gidip geliyor ve izin yapabiliyor. “Bu sistem de ne kadar açık o da tartışmalı” diyen Kaban, bu kadınların da Ankara’nın merkezi yerlerine ulaşımının olmadığını söylüyor. Sosyal çevrelerinin pavyon ile kısıtlı olmasın nedeniyle şehri de mekansal olarak çok sınırlı kullanıyorlar. Bu da aslına bakarsak bir kapalı sistem.

Kıyafetini de pavyondan alıyor…

Kaban'ın aktardığına göre pavyonlarda kadınlar kıyafetlerinden makyaj malzemelerine, taksi ücretlerine kadar giderlerini kendileri karşılıyor. Devamını Tuğçe Kaban şöyle anlatıyor: Kıyafetten başlayacağım. Çünkü bu araştırmamın en önemli bulgularından biriydi. Pavyonların içerisinde bir kulis var ve orada bir de ‘kulis komisi’ var. Ben kulise ilk girdiğimde kıyafetleri, kadınların kıyafetleri zannettim. Ancak öğrendim ki bu kulis komisi, dışarıdan alışveriş yapıp kıyafetleri oraya asıyor. Örneğin 400 liraya alınan kıyafet orada 1000 liraya satılıyor. Aynı zamanda bir dolap var. İçinde küpeler, makyaj malzemeler filan var. Oradan daha pahalıya alıyorlar. Bu durum toplumda kadınlar üzerinden kapitalizmin nasıl işlediğini de gösteren bir bulgu aslında…”

Konsomatristlerin içki içmek zorunda olmadığını söyleyen Kaban, kadınların ortama ‘katlanmak’ zorunda olmaları ve kimi zaman da müşterinin talebiyle alkollü içki tükettiğini söylüyor. Daha çok içebilmek için tuvalete gidip kendilerini kusturan kadınlar var ve bu yüzden birçok kadın ciddi mide problemleri yaşıyor.

Borç sarmalı

Bir de kadınların elini kolunu bağlayan ‘senet’ meselesi olduğunu söyleyen Kaban, “Kadınlar bu yüklü harcamalar için pavyonlardan avans alıyorlar. Kadınları aslında bu borç sarmalının içinde tutarak zorla çalışma durumunda bırakıyorlar” diye konuşuyor.

Pavyonlar kapatılmalı mı?

Uyuşturucu ve fuhuşa zorlamanın da yaygın olduğunun altını çizen Kaban, “Sizce pavyonlar kapatılmalı mı?” sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Bu kadınları orada tutan en büyük şey, başka bir hayat kurma konusundaki enge… Evet pavyonlar kapatılsın. Ama bu da bu kadınların işsiz kalması, fuhuşa sürüklenmesi, daha farklı zorluluklarla karşılaşması demek. Pavyonları kapatacağız derken belli sosyal devlet mekanizmalarına ihtiyacımız var. Bu kadınların psikolojik destek almaları, kadınlara istihdam alanları açmak gerek. Çocuklarının eğitimi psikolojik yardımı konusunda yine onlara destek sunmak gerek. Toplumsal damgalanmaya karşı kadınların toplumun içerisinde istedikleri hayata sahip olabilecekleri mekanizmaları kurmak lazım. Eğer bunlar yapılmaz ve bu kadınlar göz ardı edilirse pavyonları kapatmak çözüm değil. Siyasal Islam ajandasıyla hareket eden hükümetin gece hayatını artık sınırlandırması olarak da önümüze çıkabilir. Bugün pavyonlar kapatılırken, ileride toplumun farklı kesimlerinin kullandığı eğlence mekanlarının da “toplumsal ahlakı korumak” adına kapatılmasıyla karşılaşabiliriz. O yüzden pavyonlar kapatılsın derken de konumumuzu iyi belirlememiz. Taleplerimizi iyi belirlememiz gerekiyor ki öyle bir riske düşmeyelim….”

Özel Haber