İhsan Eliaçık’a Kur’an Meali yasağı: Dinsel kuralları referans alan bir toplum düzeni ve rejim inşası

İhsan Eliaçık’a Kur’an Meali yasağı: Dinsel kuralları referans alan bir toplum düzeni ve rejim inşası
Eliaçık’ın “Yaşayan Kur’an Türkçe Meal-Tefsir” adlı kitabına yönelik yasak kararını değerlendiren Demirkent, "Böyle bir karar ancak egemenliğin dinsel olarak tanımlandığı bir rejimde mümkün olabilir" derken Yılmaz ise "Bunun yakın vadedeki sonucu farkında olmadan Anayasa’nın 2’nci maddesinin ortadan kaldırılması ve farklı bir siyasal düzeninin inşası olabilir" yorumunu yaptı. Karadağ ise "Eliaçık Diyanet’in, tarikat ve cemaatlerin istismarcı yapısını eleştirdiği için cezalandırılıyor" dedi.

ESRA TOKAT


İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık’ın “Yaşayan Kur’an Türkçe Meal-Tefsir” adlı kitabı için basım, dağıtım yasağı ve toplatma kararı verildi. İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen karara gerekçe olarak ise “İslam dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı unsurlar içermesi” gösterildi.

Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Didem Yılmaz, Anayasa Hukukçusu Dr. Dinçer Demirkent ve Yargıçlar Sendikası’nın eski Başkanı Hukukçu Mustafa Karadağ verilen kararı Kısa Dalga için yorumladı.

'Herhangi bir yargı kararı dini kaideye dayandırılamaz'

Anayasa Hukukçusu Dr. Dinçer Demirkent verilen bu kararda önemli noktalardan birinin düşünceyi ifade etme ve yayma hürriyetine ilişkin olduğunu, bir diğerinin ise şiddeti teşvik eden yayınlara ilişkin hak kısıtlanması olduğunu ifade etti. “Herhangi bir yargı kararı, herhangi bir kamu otoritesi kararı dini kaideye dayandırılamaz. Laikliğin en temel ilkesi budur” diyen Demirkent şunları söyledi:

dincer-demirkent.jpg
Dinçer Demirkent

'Böyle bir karar ancak egemenliğin dinsel olarak tanımlandığı bir rejimde mümkün olabilir'

“Türkiye uzun süredir laiklikten uzaklaştı bunu biliyoruz. Ama özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 17. Yüzyıl kilisesi gibi davrandığını görüyoruz. Sadece kendi belirlediği dini kuralları topluma dayatma ve buna aykırı davranışları cezalandırma ancak belli bir dini rejimde, egemenliğin dinsel olarak tanımlandığı bir rejimde mümkün olabilir. Bir Kuran mealinin toplatılmasına kadar işin varılması artık devletin bir din ve bu doğrultuda da dini bir rejim inşa ettiği anlamına gelir. Dolayısıyla bu karar da laikliğin en temel özüne aykırı bir karardır.”

'Laik hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün değil'

Ceza yargılamasının konusunun sanık olanın ceza mevzuatında yer alan bir suçu işleyip işlememesi olduğunu ifade eden Anayasa Hukukçusu Doç. Dr. Didem Yılmaz da “Bunun da ölçütleri kanunda belirlenmiştir. Bu karar kitabın içeriğinin hakim bakımından nasıl anlaşıldığını ve hakimin öznel bir değerlendirmesi olduğunu bize gösteriyor. Yani hakim kendi öznel inancını kararında referans alarak devletin ceza hukuku kurallarını kendi görüşü doğrultusunda yaptırım uygulamak için araçsallaştırıyor. Bunun hiçbir şekilde hem hukuk hem de laik hukuk devletinde kabul edilmesi mümkün değildir” dedi.

didem-yilmaz.jpeg
Didem Yılmaz

'Evrensel hukuk kurallarına aykırı'

1976 yılından beri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) nerdeyse her kararında vurgulanan söylenen bir sözün, kitapta ya da yayında yer alan bir ifadenin çoğulculuğa dayanan demokratik toplumlarda şiddeti açıkça teşvik etmediği ve nefret söylemi içermediği sürece engellenemeyeceğini belirten Yılmaz, “Böyle bir karar Anayasa’nın ifade özgürlüğüne, AİHM Sözleşmesi Mahkeme İçtihatlarına ve evrensel hukuk kurallarına aykırıdır” değerlendirmesinde bulundu.

'Anayasa’nın 2’nci maddesinin ortadan kaldırılması sonucunu doğurabilir'

Bu yargı kararının ortadan kaldırılmamasının yeni bir düzen inşası doğuracağının altını çizen Yılmaz şöyle konuştu:

“Anayasa sadece teknik düzenlemelerle değişmez. Anayasal düzenler verilen bu kararla da değişir. Yasama dinsel kuralları referans alarak kararlar veriyor, yargı dinsel kuralları referans alarak ceza normlarının içini dolduruyor. Bunun yakın vadedeki sonucu farkında olmadan Anayasa’nın 2’nci maddesinin ortadan kaldırılması ve farklı bir siyasal düzeninin inşası olabilir. Yani dinsel kuralları referans alan bir toplum düzeni inşa edilmiş olacak.”

'Laik bir ülkede hiç kimse bir dinin nasıl anlaşılacağını diğerine öğretemez'

Yargıçlar Sendikası’nın eski Başkanı Hukukçu Mustafa Karadağ da Diyanet’in bu talebinin ve mahkeme kararının laiklik ilkesi ile çatışan bir karar olduğunu kaydederek “Çünkü laik bir ülkede hiç kimse bir dinin nasıl anlaşılacağını diğerine öğretemez. Diyanet’in yaptığı ise tam olarak bu” dedi.

mustafa-karadag.jpg
Mustafa Karadağ

'Eliaçık, Diyanet’in diğer tarikat ve cemaatlerin istismarcı yapısını eleştirdiği için cezalandırılıyor'

Tarikatlar ve cemaatler de İslam'ı yorumlama noktasında ayrışıyor ancak neden onlara bir yaptırım uygulanmıyor da Eliaçık’a uygulanıyor? Çünkü Diyanet kendi anladığı dini insanlara dayatıyor” diyen Karadağ şunları söyledi:

“Aslında burada Eliaçık’ın kendisi de yasaklanıyor. Eliaçık, Diyanet’in diğer tarikat ve cemaatlerin istismarcı yapısını eleştirdiği için cezalandırılıyor. Bu hem inanç özgürlüğüne aykırı hem de laiklik karşıtı. Diyanet’in ‘din böyle anlaşılacaktır, benim belirlediğim ölçütler dışında yorum yapılamaz’ demesi laikliğin ihlalidir.”

'Bu karar Türkiye’de yaşayan yurttaşları endişelendirmelidir'

AKP’nin dini bir devlet istediğini ve her gün buna yönelik adımlar attığını söyleyen Karadağ, “Depremlerin olduğu bir zamanda bile bu amaçlarını bir kenara koymuyorlar. Eliaçık’ta iktidarın çizdiği sınır dışında bir yorumda bulunduğu için cezalandırıldı. Bu karar Türkiye’de yaşayan yurttaşları endişelendirmelidir” diye konuştu.

Özel Haber