Onur Yaser Can davasında AİHM kararı: "İntihardan önce suç duyurusunda bulunmamış..."
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ni (ODTÜ) bitirip mimar olmaya hazırlanırken karakolda maruz kaldığı “çıplak arama” sonrasında hem kendisi hem de annesi intihar eden Onur Yaser Can’ın ailesinin “hak ihlali” başvurusunu, “İntihar etmeden önce polisler hakkında niye suç duyurusunda bulunmamış, neden tazminat davası açmamış” diyerek reddetti.
HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun tutuklanması süreci, “sonu iki intiharla biten bir çıplak arama” iddiasını da hafızalarda tazelenmişti: 2010’da önce kendisi sonra da bu acıya dayanamayarak annesi intihar eden ODTÜ Mimarlık mezunu Onur Yaser Can’ın yaşadıkları.
ÖNCE ÇIPLAK ARAMA SONRA “TEŞHİS” ZORLAMASI
Önce Onur’un daha sonra annesinin intihara sürükleyen süreç, çıplak arama tartışmalarının en bilenen ve en acılı hikayesiydi.
Dava dosyasına göre Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da saat 21.20’de, uyuşturucu madde taşıma şüphesiyle gözaltına alındı. Can’ın üzerinde esrar bulunduğu iddiasıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi’ne götürüldü.
Savcılık, Onur Yaser Can’ın ifadesi alındıktan sonra, saat 22:00’de serbest bırakılması talimatını verdi. Savcıdan talimat saat 22:00’de geldi ancak polisler, “yakalama ve arama tutanağını” saat 23:15’te hazırlayıp Onur’a imzalattılar. Bu tutanakta, “Onur Yaser Can’ın üzerinde 11 gram esrar bulunduğu ve el konulmasına rıza gösterdiği” yazıyordu. Nitekim Onur, saat 23:45’te sağlık muayenesinden geçirilip gece yarısından sonra fiilen serbest bırakıldı.
BU KEZ “TEŞHİS” İÇİN ÇAĞRILDI
Normal yaşamına dönmeye çalışan Onur Yaser Can, bu kez 20 gün sonra, 23 Haziran 2010’da yeniden İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi’ne çağrıldı. Bu kez, “bazı uyuşturucu satıcılarını tespit ve teşhis etmesi” için çağrılıyordu.
Onur aynı gün, 22:15 sıralarında bir binanın üçüncü katından atlayarak intihar etti. Yaklaşık kırk dakika sonra ambulans geldi ve hastaneye götürüldü. Ancak yapılan müdahaleye rağmen Onur kurtarılamadı. Ölüm tarihi kayıtlara 24 Haziran olara geçti. Bir gün sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Onur’un ölümüyle ilgili soruşturma başlattı.
AİLE İNTİHARDAN SONRA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU
Savcılığın soruşturması sürürken 2 Temmuz 2010 tarihinde Onur’un ailesi, çocuklarının intiharına “2 Haziran 2010’da gözaltındayken kötü muameleye maruz kalmasından kaynakladığını” iddia ederek suç duyuruşundu bulundu.
Suç duyurusunda, Onur’un 2 Haziran’da gözaltında tutulduğu sırada soyulduğunu, çömelmeye ve o pozisyonda öksürmeye zorlandığı iddia edildi. Hatta ailesi, polis memurlarının cinsel istismarına maruz kaldığı iddiasını da gündeme getirdi. Aile, Onur’un intiharının, 2 Haziran’da gözaltında yaşadıklarına ve sonra yeniden ifadeye çağrıldığında aynı şeyleri yaşayacak olması korkusuna dayandığını iddia etti.
Başsavcılık, “kötü muamele” iddiasıyla yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Onur Yaser Can gözaltına alınıp bırakılırken “sonradan belgeler imzalatılmıştı”. Başsavcılık bu nedenle iki polis hakkında “resmi belgede sahtecilik”ten dava açtı. Yani “kötü muamele” iddiası sorgulanamadı.
İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan polisler de sadece, “resmi belgede sahtecilik”ten 2 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı.
“ONUR” GÜNLERE BÖYLE YENİLDİ
Ailesi, Onur Yaser Can’ın intiharının bu sürece bağlı olduğu iddiasıyla AİHM’ye başvurdu. Başvuruda, “Onur’un gözaltındayken soyulduğu, çömelmeye zorlandığı, yüzünün duvara çevrildiği” iddia edildi.
“İşkence yasağı”nın ve “yaşam hakkı”nın ihlal edildiği iddiasına dayanılan başvuruda ayrıca, “Onur’un yeniden ifade vermesini sağlamak amacıyla polis memurlarının ısrarcı aramaları üzerine psikolojik durumunun zarar gördüğü ve intihara sürüklendiği” iddiası yer aldı.
Başvuru, AİHM’de daha ilk aşamaya takıldı. AİHM İkinci Bölümü yapılan başvurunun kabul edilmez olduğuna karar verdi.
Bu kararıyla, “çıplak arama uygulaması için ölünceye kadar niye suç duyurusunda bulunmamış” diyen AİHM, Onur’un 24 Haziran 2010 tarihinde hayatını kaybettiğine dikkat çekerek, Can ve ailesinin ölümden önce, 2 Haziran’dan 24 Haziran’a kadar herhangi bir suç duyurusu veya tazminat davası açmadıklarını belirtti.
Kararda, özetle şöyle denildi:
“Somut davada, şikayetler, yalnızca 24 Haziran 2010 tarihinde vefat eden Onur Yaser Can adına yapılmıştır. Mahkeme, özellikle Onur Yaser Can’ın ölümünden önce ulusal makamlar nezdinde herhangi bir suç duyurusunda bulunmamış veya tazminat davası açmamış olduğunu dikkate alarak, başvuranların bu hakları takip edebilmelerini kabul etmeye izin verecek özel bir durum görmemektedir. Ayrıca, başvuranlar, beyanlarında, iddia edilen ihlallerden kişisel olarak etkilendiklerini ortaya koyamamışlardır. Dolayısıyla, başvurunun bu kısmı Sözleşme’nin 35 / 3 (a) maddesinin anlamı dahilinde Sözleşme hükümleriyle kişi bakımından bağdaşmamaktadır ve bu nedenle Sözleşme’nin 35 / 4. maddesi uyarınca reddedilmelidir.”
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.