Irak’taki kriz iç savaşa dönüşür mü?
Cathrin Schaer
Irak'ın başkenti Bağdat'ta Iraklı Şii lider Mukteda es-Sadr destekçisi milisler ile güvenlik güçleri arasındahafta başında meydana gelen çatışmalarda en az 30 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi de yaralandı. Çatışmalar, parlamento ve hükümet binaları ile yabancı diplomatik temsilciliklerinin bulunduğu, yüksek güvenlikli Yeşil Bölge'de yaşandı. Gerilimin fitilini ise Sadr'ın siyasetten tamamen çekilme kararını açıklaması ve suikaste uğrayabileceğini iddia etmesi ateşledi. Bir süredir yaşanan siyasi gelişmeler nedeniyle oturma eylemi yapan destekçileri, Sadr'ın bu konuşması üzerine harekete geçti, güvenliği aşarak hükümet binalarına girdi.
Daha önce de Sadr destekçileri benzer protesto eylemleri düzenlemişti, hatta Temmuz ayında destekçilerinin bazıları bir bakanın havuzundaki özçekimlerini paylaşırken diğerleri cumhurbaşkanlığına girmişti. Ancak bu sefer farklı ve daha da tehlikeli olan, Sadr'a bağlı Saraya El-Salam (Barış Tugayı) adlı milis gücün militanlarının da harekete geçmesi ve Yeşil Bölge'deki güvenlik güçleri ile çatışma yaşanması. Salı günü, Sadr'ın şiddeti kınadığı, destekçilerine bir saat içerisinde Yeşil Bölge'den çekilme çağrısı yaptığı konuşmayla çatışmalar sona erdi. Destekçileri çekildi, sokağa çıkma yasağı da kaldırıldı.
Ancak ülkede tansiyon hâlâ yüksek.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Irak siyasetinde siyasi gerilim haftalardır tırmanıyor. Nedeni ise Ekim 2021'de yapılan seçimlerden bu yana aylardır hükümetin kurulamamış olması. Halkın demokratik sisteme güveninin sarsılması nedeniyle seçmenlerin sadece yüzde 44'ünün oyunu kullandığı seçimlerde en çok oyu Şii din adamı Sadr'ın partisi almıştı. Sadr yanlıları, Irak Parlamentosu'ndaki 329 koltuğundan 73'ünü kazandı. Ancak aldıkları oy ile salt çoğunluğu sağlayamadıkları için koalisyon hükümeti kurmak zorunda kaldılar.
Genellikle Irak siyasetinde bakanlıklar ve üst düzey makamlar ülkedeki üç büyük grup arasında paylaştırılıyor: Şiiler, Sünniler ve Kürtler.
Geçmişte bu üç grup içinde bütünlük hakimdi. İktidar ya da güç paylaşımı söz konusu olduğunda, Şii siyasetçiler yine Şii siyasetçileri desteklerdi. Ancak son yıllarda, bu grupların içerisinde çok ciddi ayrışmalar yaşanmaya başlandı. Sadr destekçisi Şiiler ile İran yanlısı olarak tanımlanan Şii Koordinasyon Çerçevesi arasında yaşanan da bu.
Sadr yanlıları, Koordinasyon Çerçevesi'ni rakip olarak görüyor. Ve her iki grup, geçen yıl yapılan seçimlerden bu yana kurulacak yeni hükümet ile ilgili olarak kavga ediyor. Şii gruplar arasında yaşanan bu mücadele nedeniyle geçici hükümet görev yapmaya devam ediyor. Ayrıca hem Sadr hem de Koordinasyon Çerçevesi'ne ait silahlı milis güçler var. Gerilim ve karşılıklı öfke tırmandıkça, şiddet riski de artıyor.
Kim ne istiyor?
İki Şii grup arasındaki gerilime kısmen kaynaklık eden bir diğer neden de Sadr'ın, ister ABD ister İran olsun, Irak'a yabancıların nüfuzuna karşı olması.
Koordinasyon Çerçevesi ise 2014'te Irak'ta IŞİD'e karşı savaşması için büyük ölçüde yerel gönüller tarafından kurulan milis gücünü temsil ediyor. Bu milisler, İran'dan mali, askeri ve hatta dini destek alıyor. Pek çok üyesi de İran'a bağlılık ifade ediyor.
ABD merkezli Yüzyıl Vakfı (The Century Foundation) adlı düşünce kuruluşunun Bağdat'taki analisti Sajad Jiyad'a göre bu durum Sadr için aynı zamanda bir meşruiyet sorunu. Jiyad, BBC'ye yaptığı "O (Sadr), diğer Şii siyasetçilerin 2003 yılındaki rejim değişikliğinden faydalandıklarını, önce ABD'nin desteği ile iktidara geldiklerini, sonra İran'dan destek aldıklarını, bu nedenle artık siyasi gücü kendisi kadar hak etmediklerini düşünüyor. Meselenin özü bu" değerlendirmesini yaptı.
Sadr, Haziran ayında içine girilen siyasi çıkmaz nedeniyle parlamentodaki destekçilerinden istifa etmelerini istemişti. Kendisini destekleyen milletvekilleri Sadr'ın isteğini yerine getirmişti.
Temmuz ve Ağustos aylarında da Sadr'ın çağrısı üzerine destekçileri barışçıl protestolar düzenlendi. Bu on binlerce Iraklının kavurucu sıcaklarda, başkent sokaklarında ibadet etmesine sebep olurken aynı zamanda Yeşil Bölge'nin de ilk kez ihlal edilmesine yol açmıştı. Çoğunluğu genç erkek olan bu protestocular, işgal ettikleri bakanların havuzlarında çektikleri özçekimleri paylaşmışlardı. Ancak bu kez gerilim şiddet olaylarını tetikledi. Bağdat dışında, Sadr yanlıları yine hükümet binaları önünde protesto kampları kurdu. Farklı bölgelerde, daha küçük çaplı çatışmalar da yaşandı.
Erken seçim mi iç savaş mı?
Bağdat'taki şiddet olaylarından önce Iraklı analistler, Irak'ın bir iç savaşa mı sürüklendiği yoksa erken seçime mi gidileceğini sorguluyordu. Ağustos başında Sadr, Yüksek Yargı Konseyi'ne parlamentoyu feshetmesi, erken seçime gidilmesi çağrısı yapmıştı. Konsey ise böyle bir yetkisi olmadığını duyurmuştu.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nin Bağdat'taki analisti Hamzeh Hadad ise yeniden seçime gidilebileceği görüşünde.
DW'nin sorularını yanıtlayan Hadad, "Seçimler tansiyonun düşmesini ve herkesin yeniden masaya oturabilmesini sağlayabilecek ilk adım olabilir" dedi. Ancak Hadad, yeniden seçime gitmenin, seçmenlerin sisteme ve demokrasiye güvenini daha da sarsabileceği, daha da az katılım olabileceği uyarısında da bulundu.
Hadad'a göre yeniden seçimlere gidilmesi durumunda, şeffaflık ve hesap verilebilirliğe daha büyük önem atfedilmesi gerekiyor. Hamzeh Hadad, "Bir iç savaşın eşiğinden döndük. Durum sakinleyip herkes bir derin nefes aldıktan sonra, bunun sorumlularından hesap sorulacak mı?" diye sözlerini sürdürdü.
Iraklı siyasi analist Abu Firas al-Hamadani de aynı görüşte. Anayasa ve siyasi sistemin gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen al-Hamadani, son gelişmelerin Irak halkını oy vermeleri için harekete geçirmesini umut ettiğini söyledi. Iraklı analist, ülkenin reformlara ve diyaloğa ihtiyaç duyduğunun altını çizerken "Yeni simalara ihtiyacımız var. Artık bu krizler son bulmalı" diye konuştu.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.