IŞİD’lileri araştırma için gösterilen adres: Yerel kaynaklar

IŞİD’lileri araştırma için gösterilen adres: Yerel kaynaklar
Şanlıurfa Ağır Ceza Mahkemesi, Suruç katliamının firari sanıkları İlhami Balı ve Deniz Büyükçelebi’yi Emniyet Genel Müdürlüğü’ne sordu. Emniyet, bu kişilerin “güncel durumlarına ilişkin bilgi veremem" dedi. Adalet Bakanlığı ise “Sistemimizde DEAŞ’lılara ilişkin toptan bir veri yok”diyerek yanıtsız bıraktı. MİT, Emniyet ve bakanlığın cevapları, daha önce “Kocam öldü” diyerek “örgüt hakkında bilgi verdiği gerekçesiyle” pişmanlıktan yararlandırılan Ş.B.’nin ifadelerini boşa düşürdü.

Şanlıurfa Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan 'Suruç Katliamı Firari Sanıkları Davası’nın dosyasına tartışmalı belgeler geldi. Belgeler; MİT'in Emniyet Genel Müdürlüğü'yle, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığı'nın da Mahkeme'yle elindeki bilgi ve belgeleri paylaşmakta isteksiz olduğu yorumuna neden oldu.

Bir kısmı, Suruç’ta yakınlarını kaybeden ailelerinin ve avukatlarının sosyal medyada oluşturduğu “Suruç İçin Adalet” hesabından da paylaşılan belgeler, Etkin Haber Ajansı ve Mezopotamya Haber Ajansı’nda “Türkiye’nin Suruç katliamı faili İlhami Balı’yı koruma altına aldığı” ve “Kırmızı bültenle aranan DAİŞ’li İlhami Balı’nın Türkiye’nin denetiminde olan İdlib’de yaşadığı” başlıklarıyla haberlere konu oldu. Ancak belgeler, “daha fazlasını” gösteriyordu.

DEVLET DEVLETLE PAYLAŞMADI

Birinci belgeye göre Şanlıurfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı’nın “son durumları ve en son nerede oldukları”nı sormuştu.

Mahkeme, “son durumu ve en son nerede olduklarını” soruyordu ama Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı, “son”dan bir öncesini yanıtladı ve şöyle dedi:

“Talep edilen hususlara ilişkin Daire Başkanlığımız kayıtlarında yapılan çalışmalar neticesinde; Deniz Büyükçelebi isimli şahsın 2019 Ağustos ayı itibariyle Suriye’de rejim güçleri tarafından yakalandığı ve Suriye / Şam’da tutuklu olduğu, İlhami Balı isimli şahsın ise Mayıs 2021 yılı itibariyle Suriye / İdlib’e bağlı Harabat köyü civarında kaldığı şeklinde istihbari mahiyette bilgiler ve her iki şahsın da ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma’ suçundan Terör Arananlar Listesi’nde Kırmızı Kategoride aranma kayıtlarının bulunduğu tespit edilmiştir.”

“İstihbari mahiyette bilgi” vurgusunun yapıldığı bu paragraftaki bilgilerden biri yaklaşık 3 yıl öncesine, diğeri de tam bir 1 yıl öncesine dair bilgilerdi. Peki güncel bilgiler neydi?

İşte devletin devletle paylaşmadığı bilgiler bunlardı ve yazının ikinci paragrafında yer alıyordu. Önce yazıdaki ilgili bölümü aynen aktaralım:
“Ayrıca şahısların güncel durumlarına ilişkin Daire Başkanlığımızca MİT ve İstihbarat Başkanlıkları ile yapılan koordineli çalışmalar neticesinde İstihbarat Başkanlığı’ndan alınan yazıda (ilgili yazı), Başkanlıkca elde edilen bilgilerin PVSK (Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu) Ek Madde 7 kapsamında istihbari mahiyette olduğu, bu nedenle hukuki delil taşımadığı ve haricen delillendirilmedikçe adli ya da idari işlemlere gerekçe teşkil edemeyeceği, talep edilen bilgi ve belgelerin adli ve/veya idari soruşturmalarda kullanılacağı değerlendirildiğinden talebin karşılanmasının mümkün olmadığı…”

“İlhami Balı’nın geçen yıl Mayıs ayı itibariyle, yani bir yıl önce İdlib’in bir köyünün civarında kaldığı, Deniz Büyükçelebi’nin de Ağustos 2019, yani yaklaşık 3 yıl önce Şam’da tutuklu olduğu” şeklindeki eski bilgileri Mahkeme ile paylaşan Emniyet, “güncel durumlarına ilişkin” bilgileri ise “Bunlar istihbari bilgiler, delil olamaz” diyerek paylaşmıyordu. İşin ilginç tarafı, Büyükçelebi ve Balı’nın 3 ve 1 yıl öncesinde Şam ve İdlib’de oldukları yönündeki bilgilerin de “istihbari mahiyetteki bilgiler” olduğu belirtiliyordu. Yani “istihbari mahiyetteki bilgiler” eski olduğunda paylaşılabiliyor, “güncel olduğunda” ise “talep karşılanamıyor”du.

MİT BİLGİ VERMİYOR, İSTİYORSANIZ “YEREL”DEN SORUN

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Şanlıurfa Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği yazı bununla da sınırlı kalmıyordu. Genel Müdürlük, Mahkeme’ye “talebinizin karşılanması mümkün değil” dedikten sonra bir şey daha söylüyordu:

“Söz konusu talebin yerel birimlerden temin edilmesinin uygun olacağının değerlendirildiği bildirilmiştir.”

Belgeden, bunu Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’na “bildiren”in, İstihbarat Daire Başkanlığı olduğu anlaşılıyor. Terörle Mücadele Daire Başkanlığı da Ağır Ceza Mahkemesi’ne bildiriyor ama “yerel birimlerin” neresi olduğuna dair yazıda bir bilgi yer almıyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, “oradan temin edebilirsiniz” diye adres gösterdiği “yerel birimler”in örneğin Gaziantep veya Şanlıurfa Emniyet Müdürlükleri gibi taşra teşkilatı olup olmadığı da yazıda yer almıyor. Yani böylelikle “yerel birimler” belirsiz bırakılıyor.

Yazının son paragrafı ise MİT’in, Emniyet Genel Müdürlüğü ile bilgi paylaşımı konusunda çekingen davrandığına yönelik itirafı içeriyor. Önce yine aynen aktaralım:

“MİT Başkanlığı’nca 23.05.2022 tarihi itibariyle Daire Başkanlığımız (Terörle Mücadele) ile herhangi bir bilgi/belge paylaşımında bulunulmamış olup, Daire Başkanlığımızca MİT Başkanlığı’na gönderilen bilgi /belge talepleri ile ilgili geçmiş dönemde alınan yazıda (ilgili yazıya işaret ediyor); ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı veya Mahkeme tarafından talep edilmesi halinde, elde edilecek bilgilerin talepte bulunan makama doğrudan iletileceği bildirilmiştir.”

Bu paragrafın Türkçesi de şu:

“Biz Emniyet Genel Müdürlüğü olarak MİT’ten daha önce de savcılık veya mahkemelerin bizden istediği bilgi ve belgeleri istedik ama bize, “Mahkemeler veya savcılıklar bizden talep etsin iletiriz” yanıtını aldık.”

Emniyet Genel Müdürlüğü, Şanlıurfa Ağır Ceza Mahkemesi’ne bu yazıyı 24 Mayıs’ta yazdı ve “23 Mayıs 2022 tarihi itibariyle, yani yazı yazılmadan bir gün öncesine kadar MİT’ten kendilerine bir bilgi belge gelmediğinin notunu da düşmüş oldu.

BAKANLIK: NE İSTİYORSUNUZ ANLAMADIK

Yazışmalara konu olan Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı, Ankara Gar Davası başta olmak üzere birçok davada da firari sanık durumunda olduğu için Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesi yarın devam edecek davanın bundan önceki 18 Şubat’taki son duruşmasında Adalet Bakanlığı’na “IŞİD-DEAŞ mensuplarına ilişkin Türkiye genelinde yapılan tüm soruşturma/kovuşturmalara ilişkin veri kaydı olup olmadığının sorulmasına” yönünde ara karar almıştı.

Bu ara karar doğrultusunda Adalet Bakanlığı’na yazı yazılmıştı. Adalet Bakanlığı’nın da 23 Mayıs 2022’de Şanlıurfa Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği yazıda talebi karşılayamadığını bildirdiği ortaya çıktı. Önce Bakanlığın cevabını olduğu gibi aktaralım:

“İlgide kayıtlı yazınız ile IŞİD – DEAŞ mensuplarına ilişkin Türkiye genelinde yapılan tüm soruşturma / kovuşturmalara ilişkin veri kaydı olup olmadığı, var ise mahkemenize ilgili verilerin gönderilmesi Genel Müdürlüğümüzden (Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü) talep edilmiştir.

Genel Müdürlüğümüz UYAP’ın teknik altyapısını yönetmekte olup yargı birimlerine ait sözkonusu veriler üzerinde bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadır.

Talep gereği yapılan incelemede; talebin içeriğinin anlaşılır olmadığı, talebin açıklanarak Genel Müdürlüğümüzden talep edilen hususun ne olduğunun belirtilerek gönderilmesi halinde talebin yeniden değerlendirileceği hususunda bilgilerini rica ederim.”

Bakanlık ve mahkemenin “istenilen” konusunda anlaşıp anlaşamayacakları da davanın ilerleyen duruşmalarında belli olacak.

Ş.B ÖRGÜT HAKKINDA BİLGİ VERDİ DİYE SERBEST KALMIŞTI

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yazısı ilginç bir durumu daha ortaya çıktı. Şimdi bu yazışmalara konu olan İbrahim Balı ve Deniz Büyükçelebi’nin akıbetleri konusunda çelişkili ifadeler vardı. Pek çok itirafçı her iki ismin de öldüğünü duydukları yönünde bilgiler vermişlerdi.

Özellikle Deniz Büyükçelebi’nin eşi Ş.B. ifadelerinde “Eşinin saldırılar sırasında öldüğünü” belirtmiş ve “verdiği ifadelerin terörle mücadeleye katkıları”yla “IŞİD’in çökertilmesine yardımları” nedeniyle itirafçılıktan faydalandırılarak serbest bırakılmıştı. Ş.B’nin 2016 yıllarına dayanan bu iddiası, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yazısıyla açığa düşmüş oldu ancak Ş.B’nin “doğruları söylediği” gerekçesiyle salıverilmiş olması da bir başka çelişkiyi doğurdu.

Özel Haber