ISSIZ CİNAYETLER 2 | KATİLİN ZEHİRLİ PLANI

ISSIZ CİNAYETLER 2 | KATİLİN ZEHİRLİ PLANI
Jandarma ekibi eve girdiğinde tüpteki gaz bitmişti. Hasan Bayram’ın nabzı atmıyordu. Jandarma yaşlı adamın sol bileğindeki çizikleri ve kanamayı fark etmişti. Buna karşın soruşturma derinleştirilmedi. Ölüm nedeni tüp zehirlenmesiydi...
Gazeteci ve polisiye yazarı Timur Soykan’ın Kısa Dalga’da dört bölüm halinde yayınlanan ve büyük ilgi gören “Issız Cinayetler – Anadolu’da bir seri katil” podcast serisi yazı dizisi olarak yayında.


11 Temmuz 2018

Yazın biraz olsun canlanır Ordu Akkuş’taki dağ köyleri. Büyükşehirlere göçenler topraklarına, bahçelerine, kışın boş kalmış evlerine döner. Arazinin çetinliği izin vermez komşuluklara, dağınık yerleşimde yalnızlık bakidir. Eski bir Rum köyü olan Çamlıca da yayla yüksekliğinde, geniş çayırların içinde birbirine uzak evlerden kuruludur. Üç yol mevkiindeki tek katlı ahşap evinde yalnız yaşayan 87 yaşındaki Hasan Bayram’a herkes ‘Hasan Hoca’ der. Kuran okur, Ordu’da ‘Duası, nefesi güçlü’ diye nam salmıştır.

İlk eşi Zekiye ile henüz gençken ayrılmışlar. İkinci eşi Rabia, 15 yıl evvel rahmetli olmuş. Oğlu Cemal ile kızı Fatma, İstanbul’da yaşıyordu. Çocukları her yıl birkaç kez ziyaretini gelirdi. Onu köyde yaşayan akrabaları İlhan Özdemir’e emanet etmişlerdi. İlhan Özdemir gün aşırı yanına uğrayıp yaşlı adamı kontrol ederdi. İhtiyacı varsa alıp getirirdi.

11 Temmuz 2018 günü bahçeyle ahırdaki hayvanlarla ilgilendi. Misafiri olmamıştı. Yatsı namazını kıldıktan sonra kanabede uyuyakalmıştı Hasan Bayram. Koca vadide tek ışık onun penceresindeydi.

Seri katilin ona yaklaştığından habersizdi. Niksar yolundaki karanlıkta virajları tırmanan beyaz açık kasa kamyonet, Üçyol mevkiinde dar toprak yola saptı. Uzun farlarının ışığını azalttı. Hasan Bayram’ın evindeki ışığı gördüğünde karanlığa gömüldü kamyonet. Ormanda, kayın ağaçlarının arasında yürüyen katilin el fenerini fark edecek kimse yoktu. 

BAHÇEDE GEZEN GÖLGE

Hasan Bayram kanepesinde uyurken gece yarısını geçmişti saat. Bahçesinde bir gölge geziyordu. Ahırdaki hayvanlarına sokulmuştu kurt gibi sessizce. Kapısının önündeki sesle irkildi Hasan Bayram. Aslında ne karanlıktan ne yalnızlıktan korkar. Akkuş’un ormanlarında bekçilik yaptı 30 yıl. Zifir karanlıkta ağaçların arasında tek başına gezerken yaşlandı. Bir gariplik olduğunu sezmişti o gece.

Duvara dayalı yeşil- siyah kayışlı tek kırma tüfeğini alıp başparmağıyla horozu çekti. İhtiyar adam kendisinden beklenmeyecek çeviklikte kapıyı ve bahçenin ışığını açıp tüfeğini doğrulttu. Kimseyi görememişti. Namluyu karanlık göğe çevirip iki kez tetiğe bastı. Ses vadide yankılandı. Duyan köylüler avcıların ateşi zannetmişti. Yeni fişekleri hazneye yerleştirip bahçeye çıktı 87 yaşındaki adam. Ahırı, samanlığı kontrol etti. Tepedeki ağaçların karanlığına gizlenmiş katil onu izliyordu. Kurbanı çetin ceviz çıkmıştı ve geldiği karanlığın içine çekilip kayboldu.

HAYATININ SON GÜNÜ..

Sabah namazına kadar uyuyamadı Hasan Bayram. Gün sisin içinde zayıf, gri aydınlanırken bahçeye çıktı. Ahırda ineğinin koca kara gözlerine baktı. Kahvaltı ederken mutfak duvarındaki saatli maarif takviminin yaprağını yırttı. Hayatının son günü 12 Temmuz 2018 idi. Öğleye doğru arkadaşı Orhan Çayıroğlu kapısını çaldı. Ona anlattı, sabaha kadar gözünü yummadığı geceyi. “Akşam evin etrafında biri gezdi, kapıyı açıp tüfekle iki kez havaya sıktım” dedi.

Dağ köyünde arkadaşlık çocukluktan ihtiyarlığa her güne tanıklıktır. Dudaklar kıpırdamadan ağızdan çıkacakları bilecek denli yakınlıktır. Orhan da tedirgin olmuştu bu yabancı histen.

Akşam İlhan Özdemir yanında kuzeniyle yine ziyaretine gelmişti. Mutfaktan piknik tüpünü, çaydanlığı alıp çay demledi. Sohbet ettiler, Hasan Bayram yakınlardaki Salman’a gidip ekmek bıçağı aldığını anlatmıştı, sarı saplı bıçağı göstermişti. İlhan, yaşlı adamın tüfeğinin her zaman olduğu gibi odanın kapısı yanında duvara dayalı olduğunu görmüştü. İlhan, saat 21.00’de piknik tüpünü kaldırıp mutfağa götürdü, çay bardaklarını, çaydanlığı yıkadı. Müsade istediklerinde yaşlı adam arabalarının yanına kadar gelip onları yolcu etmişti.

Saatler sonra bir gün önce olduğu gibi bir gölge ağaçların arasında ilerliyor, daha sinsi adımlarla ihtiyar adamın evine yaklaşıyordu. Bulut da ay da yoktu. Samanyolu kalabalık ışıldıyordu karanlık gökyüzünde. Hiç şüphesiz orman bekçisi ihtiyar adam bu manzaranın eşsiz güzelliğini iyi bilirdi. Katil el feneriyle kayın ağaçları arasından bahçesine indi.  

ASKERİ KAMUFLAJ

Kapısı gürültüyle yumruklandığında Hasan Bayram tüfeğini kavradı. Telsiz sesine kandı. Bir gün önce evinin etrafında gezeni jandarmaların aradığını zannetmiş olmalı. Katil adıyla seslendiğinde tuzağa düştü. Askeri kamuflaj giymiş adamın yalnız olduğunu fark ettiğinde çok geçti. Belki de telsiz sesinin katilin telefonundan geldiğini fark edip can havliyle namluyu doğrultmak istedi. Bilmiyoruz. Sadece katil biliyor…

Ancak Dursun Kurt ve Şeker Köseoğlu cinayetlerinden sonra yakalanmayan katilin artık çok daha cüretkar ve kana susamış olduğuna şüphe yok.

13 Temmuz 2018 günü sabah saatlerinde Samsun plakalı otomobil, Hasan Bayram’ın evinin olduğu Üçyol Mevkii’ndeki toprak yola saptı. Aracı Tarık Güney kullanıyordu. Annesi Durhanım Güney önceki gün “Beni Hasan Hoca’ya götür, bir dua okutayım” demişti. Samsun’dan sabah erken yola çıkmışlardı. Kapıyı çaldıklarında açan olmadı. Kilitli değildi kapı. ‘Hasan Hoca’ diye seslenerek eve girdiler. Durhanım Güney “Hoca ses vermiyor, bayılmış mı ne?” dediği sırada evdeki keskin gaz kokusunu duydular. Sağdan ikinci odaya baktıklarında Hasan Bayram’ın kanepede yüzüstü yattığını gördüler. Yerdeki piknik tüpünün üzerinde çaydanlık duruyordu, sehpada da tüple çalışan lüks lamba vardı. Diğer kanepenin üzerinde yaşlı adamın dağınık kıyafetleri duruyordu.  

Tarık Güney, ihtiyar adamı omzundan tutup çevirdiğinde açık gözleri cansızdı. Bedeni soğumuştu. Dışarı çıkıp hemen jandarmayı aradılar. 

SORUŞTURMA GENİŞLETİLMEDİ 

Jandarma ekibi eve girdiğinde tüpteki gaz bitmişti. Sırtüstü çevirdikleri Hasan Bayram’ın nabzı atmıyordu. Jandarma yaşlı adamın sol bileğindeki çizikleri ve kanamayı fark etmişti. Biraz kan gömleğinin manşetine bulaşmıştı. Ayrıca iki bacağın diz altı ön bölümlerinde darbeye bağlı küçük morluklar vardı.

Buna karşın soruşturma derinleştirilmedi. Torunu olay yerinde ilk ifadesi alınırken bilekteki kesik izinden ve diğer şüpheli detaylardan habersizdi. Dedesinin kalp rahatsızlığı olduğunu anlattı. Kimseyle husumeti olmadığını söyledikten sonra “Şüphelendiğimiz bir durum olmadı” demişti. 

Yaşlı adamın Trabzon Adli Tıp Kurumu’na götürülen cesedinde yapılan otopside de iki bileğinde bağlama kaynaklı küçük çizikler tespit edildi. Ölüm nedeni ise tüp zehirlenmesiydi. Bu sırada Hasan Bayram’ın çocukları evdeki tüfeğin kayıp olduğunu fark etti. İki piknik tüpünün o odada olması da onları şüphelendirmişti. Olayın gerçekleştiği akşam Hasan Bayram’ın evinde piknik tüpünde çay demleyen İlhan Özdemir, “Ben piknik tüpü ile çaydanlığı mutfağa götürmüştüm. Hasan Hoca sadece misafiri geldiğinde çay demlerdi” demişti. Lüks lambayı da bahçeye çıktığında ya da elektrik kesildiği zaman kullanırdı. Çocukları şüphelerini jandarmaya anlattı.

Tüm bunlara karşı etkili bir soruşturma yapılmıyordu.

Şüphesiz üç cinayetin ardından iz bırakmadığını düşünen katilin kendine güveni artmış ve yeni kurbanlarını seçmişti.

22 Temmuz 2018

Akkuş’un sarp dağları, derin vadileri, yüksek yaylalarında çetindir ama tekdüzedir hayat. Doğa ile mücadele elleri nasırla doldursa da birbirinin aynısıdır günler. Bir tek mevsim dönümleri silkeler insanları, rutinlerinden koparır. 10 yılda bir belki bir olay olur. Ancak 2018’ın baharında, yazında bir lanet çökmüştü sanki Canik Dağları’nın üzerine.

Hasan Bayram’ın öldürülmesinden 11 gün sonra, Hasan Bayram’ın öldürüldüğü Çamlıca’ya komşu Ortabölme Köyü’nde gece karanlığında alevler yükseliyordu. 

Köyün Tırıllı Mevkii’nde yalnız yaşayan Mehmet Güneş saat 04.20’de sabah ezanıyla uyandığında cama bir ışığın vurduğunu gördü. Yataktan fırlayıp pencereden baktığında akrabası Sabri Güneş’in evi ateşler içindeydi. İsimlerini haykırarak oraya doğru koşarken ahır üzerindeki ahşap ev gürültüyle çöktü. Yükselen kıvılcımlar ortalığa saçılıp mısır tarlasına, meraya, ağaçların üzerine düştü.

İtfaiye geldiğinde ahşap binadan geriye kalan sadece bir öbek kor ve kiremit parçalarıydı. Üç cesetten geriye kalan küçük parçalar güçlükle tespit edilip 1, 2 ve 3 diye numaralandırılarak kara torbalara konuldular.

78 yaşındaki Sabri Güneş, aslında tek başına yaşıyordu ahşap, eski evde. Karısı Emine yıllar önce ölmüştü. Büyük oğlu ile ikiz kızı ve oğlu İstanbul’a göç etmişlerdi. Gurbetteki Karadeniz insanlarının hayali hep emekli olup köylerine dönmektir. Büyük oğlu, 53 yaşındaki Hasan ve gelini Zahide de bunun hazırlıkları için bir hafta önce yanına gelmişlerdi. Evi düzenleyeceklerdi. Akan çatıyı yenilemek için saç almış ve bahçeye koymuşlardı. Çamaşır makinesi çalıştığında evin sigortaları atıyordu. Hasan ve Zahide Güneş, 21 Temmuz 2018 günü sabahı Akkuş’taki Gümüşoğlu Elektrik dükkanına girdi. Evin bütün elektrik tesisatını yenilemek istediklerini söylediler. Elektrikçi Özkan Gümüşoğlu birkaç saat sonra evlerindeydi. Zahide Güneş bahçede yorganlardan çıkardığı yünleri ayırıp yıkıyordu. Özkan Gümüşoğlu çok eski olan tesisatı, sigortayı değiştirdi, topraklama kazığı çaktı. Baba oğul ile çay içtikten sonra saat 18.00 sıralarında evden ayrıldı.

Elektrik tesisatının yenilediği günün gecesi çıkmıştı yangın. Elbette ilk akla gelen elektrikçinin yaptığı bir hatanın üç kişinin feci şekilde ölmesine neden olduğuydu. İtfaiyenin ve bilirkişinin raporunda ahşap evden geriye yangın nedenini tespit edecek hiçbir materyal kalmadığı anlatılacaktı. DNA analizleriyle kimlikleri tespit edilen cesetler yangından 18 gün sonra aynı tabutun içinde getirildi köy camisine. Namazın ardından farklı mezarlarda toprağa verildiler.

Gerçekten elektrikçinin neden olduğu bir facia mıydı yoksa elektrik tesisatının yenilendiğini öğrenen seri katil, bunun iz bırakmayacağı bir katliam için fırsat olduğunu mu düşünmüştü? Katil büyük bir hata yapıp yakalanıncaya kadar kimsenin aklında cinayet ihtimali olmayacaktı. Sadece günler sonra ise seri katilin çok fazla iz bırakacağı yeni bir katliam yaşanacaktı.

 YARIN: KATİLİ SONA YAKLAŞTIRAN HATA


1. BÖLÜM: ISSIZ CİNAYETLER 1: CİNAYETLERİNİ TELEVİZYONDAN İZLEYEN KATİL



2. BÖLÜMÜN PODCASTİNİ DİNLEMEK İÇİN PLAY TUŞUNA TIKLAYIN




Araştırma