Kobane davasında Alp Altınörs’ten 135 sayfalık savunma: Bu bir yaşam savunmasıdır

Kobane davasında Alp Altınörs’ten 135 sayfalık savunma: Bu bir yaşam savunmasıdır
Kobane davasında 3 yıldır tutuklu bulunan eski HDP MYK üyesi, yazar ve çevirmen Alp Altınörs, tutuklanmalarının yıl dönümünde yapılan duruşmada 135 sayfalık savunmasına başladı. Savunmasında, IŞİD ve katliamlarına dair onlarca rapor ve akademik çalışmadan bilgiler aktaran Altınörs, zaman zaman duruşma salonundaki SEGBİS ekranına fotoğraflar yansıtarak, IŞİD’in Irak ve Suriye’de halklara yaşattığı vahşeti anlattı.

DERYA OKATAN


HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile eski MYK üyelerinin 6-8 Ekim Kobane eylemleri nedeniyle yargılandığı davaya devam edildi.

Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşmaya Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan siyasetçilerin bir kısmı katılırken, Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında olduğu diğer cezaevlerindeki siyasetçiler SEGBİS ile bağlandı.

Duruşma, HDP’li siyasetçilerin tutuklanmasının yıl dönümüne denk geldi. Kobane eylemlerinden 6 yıl sonra, 25 Eylül 2020 sabahı 7 ilde yapılan operasyonlarda 20 siyasetçi gözaltına alınmış, bunlardan 17’si 2 Ekim’de çıkarıldıkları mahkemece tutuklanmıştı. Tutuklamalar ilerleyen günlerde de devam ederken, Kobane dosyasında toplam tutuklu sayısı zamanla 28’e çıkmıştı. Tahliyelerle birlikte bugün 18 kişinin tutuklu yargılandığı davanın duruşması için salona önce erkek tutuklular, sonra kadın tutuklular getirildi. BDP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in “Mekanın sahibi geldi” sözleriyle salona girmesi gülüşmelere neden oldu.

Mahkeme heyeti, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Figen Yüksekdağ’ın “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılandığı dava dosyasının bu dava ile birleştirilmesi talebini iletti. Heyet, talebi reddetti.

Duruşmada eski HDP MYK üyesi, yazar ve çevirmen Alp Altınörs savunma yaptı. Altınörs’ün 135 sayfalık ve adeta bir kitap gibi hazırladığı savunmasını 4 günde tamamlaması bekleniyor.

“Bu bir yaşam savunmasıdır”

whatsapp-image-2023-10-02-at-16-28-31.jpeg

Altınörs, “Bir tweetten müebbet hapis çıkarmaya çalışan karanlığa karşı yaşam savunması” başlıklı yazılı savunmasını okumaya başladı.

IŞİD’le ilgili çok detaylı bir hazırlık yaptığı anlaşılan Altınörs, savunmasında, IŞİD ve katliamlarına dair onlarca rapor, akademik çalışma ve haber bilgilerine yer verdi. Zaman zaman duruşma salonundaki SEGBİS ekranına fotoğraflar yansıtan Altınörs, IŞİD’in Irak ve Suriye’de halklara yaşattığı vahşeti anlatarak, davanın tek dayanağı olan HDP MYK’nın tweetinin arka planına dikkat çekti. Altınörs, savunmasında savcının tarihi gerçekleri kasıtlı olarak çarpıttığını da ileri sürdü ve savcının iddialarını çürütecek belgeleri mahkemeye sundu.

“Bu bir yaşam savunmasıdır” diye sözlerine başlayan Altınörs, “Kobane halkının yaşamını savunmak için yaptığımız çağrı nedeniyle bugün cinayet de dahil en ağır suçlamalarla karşı karşıyayız. IŞİD’in Kobane’yi tamamen kuşattığı o karanlık 6 Ekim akşamında HDP MYK, IŞİD’e karşı harekete geçme ve demokratik protesto çağrısı yapmıştır” dedi.

Suçlama konusu olan tweeti okuyarak, “İşte bu tweet gerekçe gösterilerek dönemin tüm MYK üyeleri müebbet hapisle cezalandırılmak istenmektedir, hem de ağırlaştırılmışından. Bu dosya 3 satırlık bir tweet üzerine inşa edilmiş, 1 milyon sayfalık boş bir dosyadır” diyen Altınörs, AİHM’in Yüksekdağ ve Demirtaş kararlarında söz konusu tweetin suç içermediğine karar verdiğini hatırlattı.

“Cinayet davası değil, siyaset yapma hakkı davası”

Altınörs, AİHM kararının mahkeme tarafından dikkate alınmadığını belirterek, “Bu bir cinayet davası değildir, bu bir ifade özgürlüğü ve siyaset yapma hakkı davasıdır. Burada yargılanan fiil ise IŞİD’e karşı çağrı yapmaktır. Hiçbir alakamızın bulunmadığı cinayetle, yağma ile yakıp yıkma ile politik bir kurgu çerçevesinde suçlanıyoruz” diye konuştu.

“Bu dava dört duvar arasına sıkıştırılamaz”

“Toplumsal ve siyasal tüm kesimleri, sol sosyalist partileri savunmayı toplumsallaştırmaya çağırıyorum” diyen Altınörs, şu çağrıyı yaptı:

“Kobane kumpasını hep birlikte boşa çıkaralım. Bu dava dört duvar arasına sıkıştırılamayacak kadar önemlidir. 2014’de tüm demokratik kesimlerin IŞİD’e karşı birleşmesi gibi bugün de Kobane kumpas davasına karşı ortak savunmayı örmeye çağırıyorum.”

Savunmasını çocuklara ithaf etti

Altınörs, “3 yılı aşkındır süren tutukluluğumuz yaşamımızdan pek çok şey alıp götürdü. Adli süreç sonunda beraat edeceğimiz kesin olan bu suçtan 3 yıl yatırıldık. En ağır bedeli çocuklarımız ödedi. Ben bu savunmayı tutukluğumuzu babasızlık ve annesizlik olarak yaşayan çocuklarımıza ithaf ediyorum” dedi. Selahattin Demirtaş, Günay Kubilay ve diğer tutukluların çocuklarının isimlerini sayan Altınörs, son olarak ise “oğlum Tuncay’a ithaf etmek istiyorum” dedi. Bu sırada Altınörs’ün yaşadığı duygusallık sesine yansıdı.

Altınörs, “Kobane’de soykırım tehdidi altındaki çocuklar da bizim çocuklarımız kadar kıymetliydi. Onları savunmak için yaptığımız protesto çağrısı nedeniyle oğlumla ayrı düştüm. 7 yaşındayken bıraktım, şimdi 10 yaşında. Bizim partimiz 72 millete aynı nazarda bakan bir partidir. Üstün tuttuğumuz tek millet çocuklarımızdır” diye konuştu.

“Bu, soykırım ile ilgili bir davadır”

“Bu, soykırım ile ilgili bir davadır” diyen Altınörs, Ezidi soykırımının IŞİD’in Kobane’de yapacaklarının habercisi olduğunu ifade ederek, “IŞİD’in Ezidi soykırımı anlaşılmadan bu davaya konu olaylar zinciri de anlaşılamaz” dedi.

IŞİD’in Ezidi soykırımının çok ıstırap verici olduğunu anlatan Altınörs, tüm dünyanın IŞİD çetelerinin yüzünü Kobane’ye dönmesiyle birlikte aynı soykırımı burada da yapacağı korkusu yaşadığına işaret etti.

“Savcı, IŞİD’i yok saydı”

“IŞİD’e karşı çağrımızın arka planını bu gelişmeler oluşturmaktadır. Burada soykırım ile ilgili bir yargılama yapmaktasınız. Oysa dosyada IŞİD’in Şengal ve Kobane’de uyguladığı vahşetle ilgili tek bir satır dahi bulmak mümkün değildir” diyen Altınörs, bunların yaşamsal önemde olduğunu ancak savcılık tarafından gizlendiğini ve yok sayıldığını söyledi.

Ezidi soykırımının uluslararası hukukta soykırım olarak tanındığını hatırlatan Altınörs, IŞİD’in insanlara yaşattığı vahşetin anlatıldığı ve özellikle aylarca esir olarak tutulan ve defalarca satılan kız çocuklarının beyanları da dahil olmak üzere tanık beyanlarının yer aldığı Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu’nun raporundan bölümler aktardı. Raporda IŞİD’in kitle katliamları da yer alıyor.

BM’nin bu kararının alındığı 2016 yılından beri binlerce erkeğin gömüldüğü toplu mezarlar bulunduğunu hatırlatan Altınörs, ayrıca IŞİD’in kaçırdığı 3 bin 200 kadın ve kız çocuğu sayısının bu günlerde 2 bin 800’e düştüğünü söyledi. Altınörs, “IŞİD’in Ezidi soykırımı 9. yılında da devam etmektedir. Türkiye de IŞİD’in kız çocukları ve kadın ticareti yaptığı ülkelerden birisidir” dedi.

“Soykırımı durdurmak değil izlemek suçtur”

BM’nin 21. Yüzyılda soykırım olarak tanıdığı tek olayın Ezidi soykırımı olduğuna dikkat çeken Altınörs, “Bu yargılama soykırım konulu bir yargılamadır. Yargılama yaptığınız olayın öncesi ve sonrasıyla IŞİD’in soykırımları ile bağlantılıdır. Bunu her aşamada dikkate almanız gerekmektedir. Soykırım söz konusu olduğunda durdurmak için çağrı yapmak değil aksine harekete geçmeyip izlemek bir suçtur” dedi.

Ezidi soykırım fotoğrafları duruşma salonunda

Altınörs, savunması sırasında IŞİD’in soykırımdan geçirdiği Ezidilerin yaşadıklarını fotoğraflarla da anlattı.

Duruşma salonundaki SEGBİS ekrarına yansıtılan ve Duhok’ta bir sığınmacı kampında çekilmiş bir fotoğrafı anlatan Altınörs, “Kimsesiz çocuğun çaresizliğini, sahipsizliğini, yalnızlığını net olarak görebiliyoruz. Ezidi soykırımının bir simgesi olarak görüyorum bu fotoğrafı. On binlerce Ezidi çocuk bu şekilde sahipsiz, kimsesiz ortada kaldı. Bu çocuk şans eseri kurtulmuş. Şengal dağına kaçamayıp IŞİD’in eline geçseydi işkencelerle endoktrinasyon yapıp ya da sırtına intihar yeleği bağlayıp ölüme gönderilecek ya da açlıktan ölecekti” diye konuştu.

Ezidi soykırımdan çok sayıda fotoğraf göstererek bu fotoğrafların hikayelerini anlatan Altınörs, “Bu kadınlar Şengal dağında aç susuz günlerce yaşam mücadelesi verdi. Çocuklar, kadınlar hayatlarını kaybetti. Şengal dağına sığınan binlerce Ezidi çok vahşi doğa koşullarında yaşam mücadelesi verdi” diye konuştu.

“Bu çocuğun yüzüne bakın”

Altınörs, yine katliamdan kurtulup mülteci kampına sığınan Ezidi bir çocuğun fotoğrafını göstererek, “Yaşanan vahşeti anlamak itiyorsak bu çocuğun yüzüne bakın” dedi.

İki kız çocuğunun fotoğrafının hikâyesini de anlatan Altınörs, “Bunlar kurtulanlar ama aynı yaşta binlerce kız çocuğu IŞİD tarafından kaçırıldı” dedi.

“O tarihte tüm dünyanın gözleri o soykırımdaydı. Kobane’de tekrarlanmasın diye, IŞİD’in eline düşmek üzere olan onlarca Nora ve Rena’yı bu canilerin elinden kurtarmak için dayanışma çağrısı yaptık. Çağrımızın meşruluğu her geçen gün uluslararası düzeyde tescillenmiştir” diyen Altınörs, Ezidi soykırımını “soykırım” olarak tanıyan ülkeler ve uluslararası kuruluşların kararlarını aktardı.

“Türkiye Ezidi soykırımını tanımalı”

Türkiye’nin de Ezidi soykırımını tanımasını isteyen Altınörs, Yeşil Sol Parti’ye konuyu meclise taşıma çağrısı yaptı. Altınörs, “Ezidi soykırımı esnasında yaşanan vahşet TCK’nın soykırım madde 76 ve insanlığa karşı suçlar madde 77’de yer alan bütün suçlamaları kapsamaktadır” dedi.

Aylarca IŞİD tarafından esir olarak tutulan, tecavüze uğrayan, köle olarak satılan ve şu anda BM iyi niyet elçisi olan Nobel Barış Ödüllü Nadya Murat’ın tanıklıklarını da anlatan Altınörs, Murat’ın “öldürülmeyi ya da açlıktan ölmeyi çok istedim” sözlerini aktardı. “Bir insana bu cümleyi nasıl koşullar kurdurtabilir? Yaşadıkları vahşet öldürmekten beter. Çok kötü bir ölüm şekli olan açlıktan ölümden de beter. Bunun üzerine gerçekten düşünmenizi istiyorum” dedi.

Alp Altınörs, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Ezidi soykırımı ve IŞİD’e dair saptamalarının yer aldığı 2016 tarihli kitabı ile yine IŞİD’le ilgili bir raporunda da alıntılar yaparak, Diyanet’in IŞİD’in ağır insanlık suçu işlediğini kabul ettiğini söyledi.

“Sadece Şengal değil”

“İster BM kararlarında olaya bakın ister Avrupa Birliği belgelerinden olayı ele alın, ister Avrupa Konseyi belgelerini, ister Diyanet’in kitabına bakın, ortada bir soykırım vardır” diyen Altınörs, IŞİD’in sadece Şengal’de Ezidilere karşı değil Irak ve Suriye’de başka topluluklara karşı da insanlığa karşı suçlar işlediğinin altını çizdi.

Altınörs, “Şiiler, Aleviler, Şabaklar, Kakailer ve Hristiyanlar etnik temizliğe uğramıştır. IŞİD’in özelliği soykırımcı bir örgüt olmasıdır. Soykırım insanların inancından ya da milliyetinden dolayı planlı sistematik ve topluca katlidir” dedi.

“Yüzlerce Türkmen kadın hâlâ IŞİD’in elinde”

IŞİD’in Musul’da ve Telafer’de yaptığı katliamları da anlatan Altınörs, Telafer’de Türkmenlerin katledilerek, bir kuyuya atıldığını, 100 metrelik bu kuyunun toplu mezara dönüştürüldüğünü söyledi. Altınörs, “Avlav Anter kuyusunda bin kişinin cesedinin olduğu tahmin edilmektedir” dedi, Telefer’den kaçırılan Türkmen kadınların büyük kısmının hâlâ IŞİD’in elinde olduğunu söyledi.

“Yeni bir soykırım kapıda”

Altınörs, şöyle konuştu:

“Sonuç olarak bu güce sahip olarak IŞİD, 13 Eylül’de Kobane’ye saldırıya geçti. Gücünün doruk notasındadır, Kobane’ye saldırıya geçtiğinde. Rakka, Musul, Tikrit elindedir, pek çok tankın, yüzlerce zırhlı aracın yanı sıra 6 adet savaş uçağı var IŞİD’in elinde o tarihte. Günde 3 milyon dolar petrol geliri, 500 milyon dolar Musul Merkez Bankası kasasından çaldığı para var. Irak Maliye Bakanı, o dönem ‘askerlere IŞİD kadar maaş veremiyoruz’ demişti. Böyle bir IŞİD, Kobane’ye saldırıyor. Netice ne olacak? Sizce burada beklenmesi gereken olağan netice nedir? Şengal’de yaşananların tekrarlanması, Telafer’de, Musul’da yaşananların tekrarlanmasıdır. Çünkü bir tarafta neredeyse bir düzenli ordu sahibi olan IŞİD var, Irak’ın üçte birini, Suriye’nin üçte birini eline geçirmiş bir IŞİD, öbür tarafta kıstırılmış tecrit olmuş bir kent ve onu savunmaya çalışanlar… Beklenmesi gereken olağan netice soykırım yaşanmasıdır. IŞİD’in sözde Halifesi Bağdadi, fetva veriyor Kobane’ye giden askerlere ‘Kürtlerin malı, canı, kadınları size helaldir’ diye. Kobane’ye giden IŞİD çetelerine bunu söylüyor. Yeni bir soykırım kapıda Kobane’de. İkinci bir Şengal trajedisi yaşanması kaçınılmaz. HDP MYK, bu koşullarda yapıyor bu çağrıyı.

“BM’nin tanıdığı 21. Yüzyılın yegane soykırımından bahsediyoruz. Tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen soykırım, hatta soykırımlar zincirinden söz ediyoruz. Her ne kadar belgeleme ve raporlamalar ileri tarihlere ait olsa da olaylar o dönem itibariyle tüm detaylarıyla biliniyor.

“Soykırım tüm dünyaya canlı izletildi”

“IŞİD, yaptığı soykırımı gizlemek bir yana sergilemiş, hatta propagandasını yapmıştır. Dolayısıyla IŞİD, Srebrenitsa’da soykırımı gizlemeye çalışan Sırp milisleri gibi davranmamıştır. Anı anına tüm dünyaya canlı izletilen bir soykırımdan bahsediyoruz. Partimiz benzerlerinin yaşanmaması için demokratik siyaset çerçevesinde müdahalelerde bulunmuştur.”

Eski HDP yöneticisi, sosyolog Azad Barış’ın “IŞİD’in Şengal saldırısıyla beraber esas korku imparatorluğu kurduğu, bütün ötekilere etnik temizlik yapacağına dair işaret verdiği” yönündeki değerlendirmesini aktaran Altınörs, “Canlı yayında seyrettirilen Şengal’deki bu soykırım sadece başlangıçtı. Diğer bölge halklarına yönelik soykırımların habercisiydi. Tek başına izole olmuş bir vaka değildir, bir soykırımlar, insanlığa karşı işlenen suçlar zincirinin çok önemli bir halkasıydı. İşte IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırısı ve kuşatması böyle bir soykırımın hemen ardından başlamıştır” dedi.

“Çağrının arka planında soykırımı engelleme var”

Altınörs, şöyle devam etti:

“IŞİD, 13 Eylül itibariyle Kobane’ye bir saldırı başlatıyor. 6 Ekim akşamında IŞİD’in Mürşitpınar sınır kapısını ele geçirmesiyle Kobane’nin tüm dünya ile bağlantısı kesildi. Tüm dünyada yeni bir soykırımın kapıda olduğu endişesi yükseldi. HDP MYK 6 Ekim’de yaptığı çağrının arka planında mukadder bir soykırımı engellemek üzere IŞİD’e karşı hareket geçme çağrısı vardır.”

“Savcı, IŞİD gerçeğini gizliyor”

Savcının mütalaasında IŞİD’i terör örgütleri arasında dahi saymadığını söyleyen Altınörs, “IŞİD’i terör örgütü olarak görmediğini açıkça beyan etmiştir. Musul’da, Şengal’de, Telafer’de yaptığı soykırımları tümüyle görmezden gelmiş, Kobane’de estirdiği vahşeti yok saymış, olaylara at gözlüğü ile bakarak içinde IŞİD’in olmadığı bir mütalaa hazırlamıştır. Tarihi gerçekleri maksatlı, bilinçli, kasıtlı olarak çarptırmaya, IŞİD’in soykırımlarını aklamaya çalışmıştır. Ancak bu katliamlar insanlığın kolektif belliğinde çok güçlü yer edinmiştir. Savcının bunları silmesi mümkün olmayacaktır” dedi.

“Neden Ezidi soykırımını anlattık. IŞİD budur işte, aslında IŞİD’i anlattık. Bizim anlattığımız savcı tarafından gizlenen IŞİD gerçeğidir” diyen Altınörs, savunmasının “Kobane olayları öncesi ve sonrası gerçek olay akışı, savcının tarih çarpıtıcılığına yanıt” başlıklı ikinci bölümünde IŞİD’in 29 Mayıs 2014’de okuldan dönen çocukları kaçırmasıyla başlayan olaylar ve katliamlar zincirini kronolojik olarak anlattı.

“Savcılık dönemin gerçeklerini çarpıtmış, tahrif etmiş, hileli bir bağlam kurmuştur. Savcıya göre ‘Kobane ile ilgilenen sadece KCK’dır, HDP de çağrı yaptığına göre KCK ile amaç ve fiil birliği içindedir.’ Savcı, mütalaasında iddialarını ispatlayamadığını, delil dahi ileri süremediğini itiraf etmektedir” diyen Altınörs, savcı tarafından gizlenen ve çarpıtılan gerçek fotoğrafı anlatarak, savcının iddialarına yanıt vereceğini söyledi. Altınörs, IŞİD’in Kobane’de estirdiği terörün küresel ölçekte yankı bulduğuna işaret etti.

Mütalaada yer alan “Bu olaylar sırasında ülkemizin bir partisinin (HDP) bu olaylarla çok yakinen ilgilenmesi dikkat çekicidir” ifadesini aktararak, “Savcının şaşırdığı bir konu var” diyen Altınörs, Kobane ve IŞİD ile ilgilenen sanki tek parti HDP imiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışıldığını, bunun doğru olmadığını ifade etti. Altınörs, o döneme ait IŞİD, Şengal ve Kobane’ye dair ABD ve Rusya Devlet Başkanları dahil onlarca ülkenin devlet başkanları ya da hükümet yöneticilerinin açıklamalarını aktardı.

“Şeriatçılardan komünistlere kadar herkes IŞİD’e karşı”

Ayrıca Türkiye’den ve pek çok ülkeden onlarca siyasi partinin, STK’ların, emek ve meslek örgütlerinin, akademisyenlerin IŞİD’le ilgili açıklamalarını, çağrılarını aktaran Altınörs, “Suriye’deki şeriatçılardan Irak’taki komünistlere kadar IŞİD, işlediği insanlığa karşı suçlara karşı ne kadar geniş bir politik yelpazede güçleri bir araya getiriyor” dedi.

Ayrıca 2 Ekim 2014 tarihli TBMM Genel Kurulu'nda IŞİD'e dair tüm partilerden milletvekillerinin konuşmalarını tutanaklardan aktaran Altınörs, IŞİD’in düzenli ordu karakteri taşıyan bir ordusu olduğunu belirterek, çok geniş topluluklara soykırım işleyebilecek güce ve kapasiteye sahip olduğunun altını çizdi.

Gündem