KUTLU ADALI CİNAYETİ: AİHM DOSYASI ÇATLI'YI İŞARET EDİYOR

KUTLU ADALI CİNAYETİ: AİHM DOSYASI ÇATLI'YI İŞARET EDİYOR
AİHM tuğlayı kımıldattı ama gerisi getirilmedi: Kutlu Adalı cinayetine ilişkin AİHM dosyasına göre, Adalı cinayetinde baş şüphelilerden biri Abdullah Çatlı. AİHM'in Adalı cinayeti nedeniyle eski Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi’nin ifadesini de aldığı dosyada Türkiye "etkin soruşturma yürütmediği" için mahkum oldu.

Suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamaları nedeniyle gündeme gelen KKTC’li gazeteci Kutlu Adalı cinayeti davası ile ilgili AİHM dosyasında dikkat çekici ayrıntılar yer alıyor.

Etkin bir soruşturma yapılmaması nedeniyle AİHM’in mahkumiyet kararı verdiği dosya nedeniyle, sonradan Jandarma Genel Komutanı olan Galip Mendi tanık olarak ifadesi alındı. AİHM kararına göre, Kutlu Adalı’nın eşi İlkay Adalı cinayette Abdullah Çatlı’nın izine işaret ederken AİHM de “Adalı’yı öldüren mermiler” için Türkiye polis teşkilatında bulunan silahlara işaret etti. 

Suç örgütü lideri Sedat Peker, geçen Pazar günü yayınladığı videoda, Korkut Eken ve Mehmet Ağar’ın gazeteci Kutlu Adalı'yı öldürmek için kendisinden tetikçi istediğini ileri sürmüştü. Peker, bu talep üzerine kardeşi Atilla Peker'i Kıbrıs'a gönderdiğini, ancak sonradan Korkut Eken ile görüştüğünde "Başka bir ekibin Adalı'yı öldürdüğünün söylendiğini" iddia etmişti. Atilla Peker de dün ortaya çıkan ifadelerinde abisi Sedat Peker’i doğrulamıştı.

Peker’in iddiaları üzerine gündeme gelen Kutlu Adalı cinayetinin Kısa Dalga tarafından incelenen AİHM dosyasının ayrıntıları ise Atilla Peker'in "işleyemediği" cinayetin Abdullah Çatlı tarafından işlendiğine ilişkin güçlü emareler taşıyor. 

KUTLU ADALI, DENKTAŞ’IN ÖZEL SEKRETERİYDİ

Kıbrıs’ın “Uğur Mumcu”su olarak bilinen Kutlu Adalı cinayetinin yeterince soruşturulmamış olması nedeniyle eşi İlkay Adalı dosyayı AİHM’ye taşımıştı. İşte bu dosyada Türkiye’nin şimdi tartıştığı cinayetin ayrıntıları yer alıyordu.

Dava dosyasına göre, 1961 - 1972 yılla arasında dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın özel sekreterliğini yapan Kutlu Adalı, daha sonra çeşitli kamu görevlerinde bulunduktan sonra emekli oldu. Adalı, emekli olduktan sonra sol görüşleri ile bilenen Yeni Düzen isimli gazetede yazılar kaleme almaya başladı. Adalı,  yazılarından dolayı zaman zaman tehditler alıyordu.

MANASTIR BASKINI

Adalı, 17 Mart 1996 tarihinde hırsızların Aziz Barnabas Manastırı’ndaki bir mezara girerek kültürel öneme sahip çeşitli objeleri çaldıkları bir olaya ilişkin,  bir makale kaleme aldı. Yazıda “Hırsızların arabalarının renkleri ve plakalarının kaydedildiğini ve plakaların, iki Sivil Savunma Örgütü (SSÖ) mensubuna ait olduğunun saptandığı” belirtiliyordu. Eşi İlkay Adalı’nın iddiasına göre, Kutlu Adalı bu yazıdan sonra Sivil Savunma Örgütü Başkanı Galip Mendi’den tehdit içeren bir telefon aldı.

EVİNİN ÖNÜNDE ÖLDÜRÜLDÜ

Adalı, 4 Haziran 1996 tarihinde ise Türk Hükümeti ve KKTC’nin “Anavatan-yavru vatan” politikasını sert bir dille eleştiren bir başka makale daha kaleme aldı. Bu yazıdan iki gün sonra 6 Haziran 1996’da Adalı, İstanbul’da bulunan eşiyle saat 23.15’te yaptığı telefon görüşmesinde tehditlerin sürdüğünü anlattı.  Bu telefon görüşmesinden 20 dakika sonra saat 23.35’te Adalı evinin önünde öldürüldü. Adalı’nın ölümüyle ilgili olarak yapılan soruşturma ise faillerin tespit edilmemesi nedeniyle kapandı.

ÇATLI İDDİASI

İlkay Adalı, eşinin ölümünün aydınlatılmaması nedeniyle AİHM’e başvurdu. KKTC’nin tanınan bir devlet olmaması ve Türkiye’nin bu ülkedeki etkin güç olması nedeniyle başvuru Türkiye aleyhine yapıldı. Ayrıca, AİHM Başkanının yazılı müdahalede bulunmasına izin verdiği Kıbrıs Hükümeti’nden (KKTC) üçüncü taraf yorumları alındı.

AİHM heyeti, başvuruyu incelerken kendisi de ayrı bir araştırma başlatarak, Lefkoşa’ya giderek tarafları dinledi. Adalı, AİHM başvurusunda, 8 Temmuz 1996 tarihinde yayınlanan Kıbrıs isimli Gazetede, Türk İntikam Tugayı’nın cinayetinin sorumluğunun üstlendiğine ilişkin bir haber yayınlandığını dile getirdi.  Ayrıca o dönemde, gazetelerde, cinayette Abdullah Çatlı’nın rolü bulunduğuna ilişkin haberler yayınlanmaya başlandı.

"ÇATLI’NIN MASRAFLARINI ORDU ÖDEDİ"

İlkay Adalı, KKTC Meclisi’nin, eşinin cinayetini araştırmak üzere bir komisyon kurduğunu anlattı. Adalı, komisyonun eşinin öldürüldüğü sırada, Çatlı’nın takma adlar kullanarak Kıbrıs’ı ziyaret ettiğini, Jasmine Court Hotel’de kaldığını ve masraflarının ordu tarafından ödendiği sonucuna vardığına iddia etti. Adalı, bir taksi şoförünün cinayetinin işlenmesinin ardından Abdullah Çatlı’yı hava alanına götürdüğü söylediğini de belirtti. AİHM de İlkay Adalı’nın bu iddialarını şöyle özetledi.

“1998 ve 2001 senelerinde KKTC Meclisi, Kutlu Adalı cinayeti ile Abdullah Çatlı arasında bir bağlantı olduğundan şüphe ettiği için kendi Susurluk Komisyonu’nu oluşturmuştur. Başvuran, sözkonusu komisyonlara ifade vermiştir. Ancak ifadelerinin örneklerini almamıştır. Komisyonlar, Çatlı’nın birçok defa eşinin öldürüldüğü sırada takma adlar kullanarak Kıbrıs’ı ziyaret ettiği Jasmine Court Hotel’de kaldığı ve masraflarının ordu (TSK) tarafından ödendiği sonucuna varmıştır. Çatlı, 1996 senesi Kasım ayında trafik kazasında öldüğünde arabada Uzi marka bir silah bulunmuştur. Başvuran Türk polisinin elinde, kaybolan sözkonusu Uzi marka silahın eşinin öldürüldüğü silah olduğu kanısındadır.”

 "ÇATLI ÖNCEDEN GELDİ"

Hükümet, AİHM’e gönderdiği cevapta, Kutlu Adalı cinayetinin siyasi bir cinayet olmadığını, Abdullah Çatlı’nın olaya dahil olduğu yönündeki iddiaların yalnızca spekülasyon olduğunu ileri sürdü. Abdullah Çatlı’nın KKTC’ye son ziyaretinin, 26 Nisan 1996 - 1 Mayıs 1996 tarihleri arasında olduğunu gösteren kayıtları delil olarak mahkemeye sunuldu. Hükümet, Abdullah Çatlı’nın, Kutlu Adalı’nın öldürülmüş olduğu 6 Temmuz 1996 tarihinde “KKTC’de bulunmadığını” da belirtti.

SSÖ’NÜN BAŞINDA BİR SUBAY VARDI

İlkay Adalı, ifadelerinde, yangın ve savaş durumu gibi felaketlerde yardımcı olmak ve kendilerini savunmalarını sağlamak amacıyla kurulan Sivil Savunma Örgütü’ne (SSÖ) dikkat çekti. Örgütün başında bir subay bulunuyordu. Kutlu Adalı cinayetinin işlendiği dönem de ise SSÖ’nün başında ise yıllar sonra TSK’da Jandarma Genel Komutanlığı da yapacak olan Galip Mendi vardı. İlkay Adalı, AİHM heyetine verdiği ifadelerde SSÖ’nün Cumhurbaşkanına bağlı özel ve gizli bir örgüt olduğunu düşüncesini de paylaştı.

Adalı, olaya ilişkin komşularının cinayetten sonra, SSÖ’ye doğru giden siyah Murat marka bir araç gördüğünü, kendilerine anlattığını belirtti. 

AİHM MENDİ’NİN İFADESİNİ ALDI

 AİHM’nin yaptığı soruşturma kapsamında Kutlu Adalı cinayeti sırasında Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı olan, 2000-2002 yılları arasında da KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanı olarak adaya dönen Galip Mendi’nin de 22-23 Haziran 2003 tarihinde, Lefkoşa'da tanık olarak ifadesini aldı. Mendi, Sivil Savunma Teşkilatı’nın, İlkay Adalı’nın iddia ettiği gibi gizli bir teşkilat veya istihbarat teşkilatı olmadığını iddia etti.  Mendi, SSÖ’nün Adalı cinayeti ile bir ilgisi olmadığını savundu.

Mendi, Aziz Barnabas olayının hiçbir şekilde Sivil Savunma Teşkilatı ile bağlantılı olmadığını, o dönemde Barış Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yürütülen operasyonun teröristlere karşı bir operasyon olduğunu iddia etti. Mendi, bu iddiaların, teşkilatının, PKK’ya karşı yürütülen bir operasyon için resmi üniformalı Barış Kuvvetleri’ne sivil bir araba tahsis etmiş olduğu gerçeğinden kaynaklandığını anlattı. Mendi, arabanın tahsis edilmesi haricinde, Sivil Savunma Teşkilatı’nın, Aziz Barnabas olayı ile bağlantılı hiçbir gelişmeye müdahale etmediğini de ifade etti.

BEYAZ TOROS TAHSİS EDİLDİ

Galip Mendi, Kutlu Adalı’nın öldürülmeden önce kaleme aldığı “Aziz Barbanas Manastırı baskınında kullanılan araçların plakalarının iki sivil Savunma Örgütü mensubuna ait olduğu” yönündeki iddiasına ilişkin olarak da “beyaz Renault Toros marka arabayı teröristlere karşı bir operasyon için temin etmiş olduğunu” belirtti.

GAZETEYE TELEFON AÇILDI

Mendi, Kutlu Adalı’nın Aziz Barnabas olayı ile olarak yazdığı makaleden sonra Sivil Savunma Teşkilatı’nın basın dairesindeki çalışma arkadaşlarına, gazeteye telefon açmaları ve onlara teşkilatın Aziz Barnabas olayı ile ilişkili olmadığını söylemeleri talimatını verdiğini de anlattı.

ETKİLİ BİR SORUŞTURMA YAPILMADI

AİHM, Dosyada görev yapan polis görevlilerinin de ifadelerini aldı. AİHM 1. Daire yaptığı incelemenin ardından, 31 Mart 2005 tarihinde, ulusal makamların Kutlu Adalı’nın öldürülmesini çevreleyen koşullara yönelik etkili ve yeterli bir soruşturma yapılmadığı” tespitinde bulundu. Hükümeti bu nedenle 20 bin Euro tazminat ödenmeye mahkum etti.

MERMİLER İÇİN TÜRKİYE’Yİ İŞARET ETTİ

Kararın gerekçesinde,  AİHM, soruşturmayı yürüten yetkililerin, bu trajik olayı aydınlatabilecek olan bir ipucu bulmak bağlamında terasta ya da başvuranın evinde parmak izi almadığına dikkat çekti. AİHM ayrıca, yetkililerce yapılan balistik incelemenin yetersiz olduğu tespitinde bulundu. Özellikle, yetkililerin olay mahallinde bulunan mermi kovanlarını KKTC polis laboratuarlarındakilerle karşılaştırmalarına rağmen, balistik testlerin kapsamını Türkiye’deki polis arşivlerini kapsayacak şekilde genişletmeye yönelik yapılmış hiçbir girişim bulunmadığını kaydetti.  AİHM, Türkiye’de yapılmış bir balistik teste ilişkin hiçbir raporun Mahkeme’ye iletilmediğin altını çizdi.

AİHM: MENDİ’Yİ NİYE SORGULAMADINIZ?

AİHM kararında, yerel makamların bazı kilit tanıklardan ifade almadığına dikkat çekti. Örneğin, ileri sürülen iddialara rağmen, Galip Mendi’nin ifadesinin alınmadığının altını da çizdi. Kararda, Mahkeme’nin, İlkay Adalı’nın, “eşinin öldürülmesinin bir gazetecilik faaliyetleriyle bağlantılı olduğu” yönündeki iddiasının mantıksız olmadığı vurgulandı.

Kararda yetkililerin, Adalı’nın öldürülmesinin ardındaki saikleri yeteri kadar soruşturmadığına da işaret edilerek şöyle denildi:

“Cinayetin siyasi sebepleri olduğu veya Adalı’nın gazetecilik faaliyeti ile arasında bir bağlantı olduğunun soruşturulması için yeterli adımların atıldığı kesinliğe kavuşmamıştır. Aksine, yetkililerin, soruşturmanın daha ilk safhasında ve yetersiz bir temel üzerine bu ihtimali kapsam dışı bıraktığı gözükmektedir.”

 BARNABAS’TA O GECE NE OLDU

  • Gazimağusa’daki Saint Barnabas Manastırı’na 14 Mart 1996’da tuhaf bir askeri baskın düzenlenmişti. İddialara göre, baskın gecesi bir gömü çıkarıldı. Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin kontrolünde bulunan manastırın bekçilerinden Mustafa Alikor, o geceyi şöyle anlattı:

“14 Mart 1996 Perşembe 16.00-08.00 gecesi nöbetinde 19.00 sularında St. Barnabas Müzesine bir manga asker ve bir Albay geldi. Soy ismi ‘Koparır’dı. Bize ‘Sizinle bir ilgisi yok, siz kendi görevinizi yapın biz burada ufak çaplı bir tatbikat yapacağız’ dedi ve bizim içeri girmemizi söyledi. Bizim yanımıza da iki silahlı asker bıraktı. Biz içeri girdikten sonra sivil bir Reno 12 Toros marka araba geldi. İçinden dört kişi indi. Küçük kiliseye doğru gittiler. Bundan sonra üç adet sivil araba daha geldi. 23.00’te ayrıldılar. Askerler ayrıldıktan sonra devriyecimize haber verdik ve devriyeciyle beraber küçük kiliseyi kontrol ettik. Bir aksi durum görmedik. Sabahtan tekrar kontrol ettik, iki adet taşın çıkarılıp dışarı atılı olduğunu gördük. Ayrıca 4 araba toprak atılı gördük. Sabah daire Müdürü’ne bildirdik.”

Sedat Peker, Kutlu Adalı cinayetine ilişkin olarak şu iddialarda bulunmuştu:

“Biz o zaman Korkut Eken, Mehmet Ağar hep beraberiz. Korkut abinin odası, Mehmet Ağar’ın odasının yanında. Genciz, vatanseveriz, işte 'Şu PKK’ya yardım ediyor'… Ama genelde bana iş adamlarını yönlendiriyorlar faili meçhullerden ziyade. Bana dedi ki 'Kıbrıs’ta bir adam var', 'Evet, abi' dedim. Dedi, 'Bu Kıbrıs'ı Rumlara satmak istiyor'. Dedi ki 'İki tane profesyonel (ver)'. 'Kendi öz kardeşimi vereceğim sana' dedim. Atilla Peker’i dedim. 'Çok iyidir bu işte, uzmandır, sokaklardan yetişme' dedim. Türk Hava Yolları uçak biletlerini, hard disklerini atmıyor. Biletlerden bakabilirler. Korkut Eken, Atilla Yıldırım bu cinayetten ne kadar önce gittiler? Ancak yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi. Adam namuslu adam. Aradan zaman geçti. Döndüler, üç dört gün sonra, denk gelinemedi. Korkut abiyle konuştuk, dedi 'Tekrardan gideceğiz.' Sonra orada bunlara bağlı olan başka bir ekip öldürmüş. Karşılaştık Korkut abiyle, 'Halloldu o iş' dedi. Öldürsek öldürdük derdim, çünkü zaman aşımına girdi. Allah'a Kur'an'a yemin olsun böyle oldu.”

 

Özel Haber