Mahfi Eğilmez'den 'seçimden bir gün sonra' uyarısı: Tutulması imkânsız görünen harcama vaatleri verilmiş bulunuyor

Mahfi Eğilmez'den 'seçimden bir gün sonra' uyarısı: Tutulması imkânsız görünen harcama vaatleri verilmiş bulunuyor
Türkiye'nin seçimden sonra nasıl bir ekonomik manzarayla karşılaşacağını yorumlayan iktisatçı Mahfi Eğilmez, "Önceki krizlerde hastalığın farkındaydık" dedi. Eğilmez, "Bu kez hastalığın farkında olmadığımız için işimiz çok daha zor" ifadelerini kullandı.

İktisatçı Mahfi Eğilmez, Türkiye'nin 14 Mayıs seçimlerinden sonra karşı karşıya kalacağı ekonomik manzarayı yorumladı. Eğilmez, kişisel blogunda yayımladığı "Seçimden Bir Gün Sonra" başlıklı yazısında, "Bugün içinde bulunduğumuz kriz, bu yaşadıklarımızın hiçbirine benzemiyor. Her şeyden önce insanlar bir kriz yaşandığının farkında değil" dedi.

"Kriz var deseniz, AVM’lerdeki alış verişe, yollardaki trafiğe, restoran ve kafelerin doluluğuna, tatile gidenlerin yoğunluğuna değinerek ‘ne krizi’ diye soruyorlar. Aynı durum krizin tam ortasındaki Arjantin’de görülüyor" diyen Eğilmez şöyle devam etti:

"Sürekli ve hızlı değer kaybeden ulusal paradan kaçış eylemiyle tüketimin zirveye çıkması, bir çeşit refah göstergesi olarak algılanıyor. Hastalığın farkında olmamak işin en tehlikeli yanıdır. Önceki krizlerde hastalığın farkındaydık, IMF programlarının da desteğiyle önlem alarak kısa sürede hastalığı tedavi etmeyi başardık. Bu kez hastalığın farkında olmadığımız için işimiz çok daha zor."

Eğilmez'in kişisel blogunda yayımlanan yazısı şöyle:

"Seçimden Bir Gün Sonra

Seçim bittiğinde kim kazanmış olursa olsun karşımızda şöyle bir manzara bulacağız:

Hukukun üstünlüğünü ve adalet kavramını neredeyse tümüyle yitirmiş durumdayız. Eğitim sistemimiz sürekli geriye gidiyor. Avrupa Birliği’ne girme hedefinden uzaklaşmış bir konumdayız. Göçmenlerle ilgili pek çok sorunumuz var. Liyakat gözetilmeksizin yapılmış atamalarla doldurulmuş devlet kadroları hizmet veremez durumda. Giderek bozulan bir gelir dağılımı dolayısıyla orta sınıf yok olmuş. 100 – 120 milyar dolarlık bir deprem ve afet faturasıyla karşı karşıyayız. 6,5 milyon konutu kentsel dönüşüme sokmak zorundayız. Yılın ilk yarısından ötesini çıkarması zor olan, GSYH’nin yüzde 5’ini aşacak bir açığa ulaşması beklenen bütçeye sürekli yeni yükler bindiriyoruz. Merkez Bankası’nın swaplar hariç net rezervi eksi 40 – 45 milyar dolar dolayında bulunuyor. Dış borç stokumuz 450 milyar dolar dolayına ulaşmış. Yükümlülükleri bilinmeyen Varlık Fonu’nun nasıl tasfiye edilebileceği başlı başına bir sorun oluşturuyor. Değer kaybeden paradan sürekli kaçtığı ve eline geçen parayı harcadığı için enflasyona olumsuz katkı yapan bir tüketici topluluğuyla birlikte yüzde 50 dolayında (muhtemelen gerçekte iki katı) bir enflasyon karşımızda dağ gibi duruyor. Tasfiyesi gereken büyük bir Kur Korumalı Mevduat yükü mevcut. Yüzde 22 dolayında bir geniş (gerçek diye okuyun) işsizlik oranına sahibiz. GSYH’nin yüzde 5,5 – 6’sı dolayında bir cari açık var ve bu cari açığın yarısını nereden geldiği bilinmeyen paralarla (net hata ve noksan kaleminin önemli bir kısmı) finanse etmeye çabalıyoruz. Ülkenin risk primi (CDS primi) 500 baz puanın üzerine çıkmış (300 baz puanın üzeri aşırı riskli kabul ediliyor.) Dış borçlanmada yüzde 10’lara gelip dayanmış bir dolar faizi maliyetine katlanmak zorundayız. İnanılmayacak derecede şişmiş konut satış fiyatları ve kiralar söz konusu. Bankacılık kesimi, her gün çıkan yeni düzenlemelerden ve sözlü talimatlardan ne yapacağını bilemez durumda bulunuyor. Konut alımı veya portföy yatırımı dışında ülkeye yabancı sermaye gelmiyor. Pek çok sorunun kaynağı olan düşük Merkez Bankası politika faizi, enflasyonun çok altında belirlendiği için hızla düzeltilmesi mümkün görünmüyor. Tutulması imkânsız görünen harcama vaatleri verilmiş bulunuyor ve bu vaatler devam ediyor (son olarak bedava doğalgaz verilmesi sözü de verildi.)"

Yazının devamı için tıklayınız.

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Ekonomi