Metin Lokumcu davasında 10 yıl sonra ilk duruşma

Metin Lokumcu davasında 10 yıl sonra ilk duruşma
Soruşturma süreci 9 yıldan fazla süren Metin Lokumcu davası başlıyor. Trabzon'da 13 polisin yargılanacağı davadan, biber gazının kimyasal silah sayılıp sayılmayacağına ilişkin emsal bir karar çıkması bekleniyor.




Artvin'in Hopa ilçesinde 31 Mayıs 2011'de, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim mitingi yapacağı sırada düzenlenen protesto gösterilerine polisin müdahalesinde emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun hayatını kaybetmesine ilişkin dava 9 yıl 11 ay sonra başlıyor. Dönemin il ve ilçe emniyet müdürlerinin de aralarında bulunduğu 13 polisin "taksirle ölüme neden olma" suçundan 6 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın ilk duruşması Çarşamba günü Trabzon'da yapılacak.

Biber gazı kullanımının ölüme neden olduğunu belirten raporlara dayalı ilk dava olma özelliği taşıyan Lokumcu davasından çıkacak kararın emsal teşkil etmesi bekleniyor. Lokumcu'nun polisin kullandığı biber gazı nedeniyle hayatını kaybettiği Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Adli Tıp Kurumu tarafından raporlanmıştı.


"CEZASIZLIK ZIRHI DELİNECEK Mİ?"

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ise davanın aynı zamanda Türkiye'de "cezasızlıkla mücadele"nin yeni bir aşaması olacağı kanısında. DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede Türkiye'de insan hakları ihlallerinin sürekliliğinin arkasında "cezasızlık olgusu, politikası" yattığına dikkat çeken TİHV Genel Sekreteri Coşkun Üsterci, bu politikalar çerçevesinde genellikle hak ihlalini gerçekleştiren kolluk görevlilerine çoğunlukla soruşturma açılmasına izin verilmediğini, açılan soruşturmaların kovuşturmaya dönmediğini ve dava açılsa bile en düşük cezayı gerektiren maddeler şeklinde iddianameler düzenlediğini belirtiyor.

Üsterci, böylelikle davaların sürüncemede bırakılıp zaman aşımına uğratıldığından, her şeye rağmen bir ceza çıktığında da en düşük cezaların söz konusu olduğundan, hatta tamamen cezasızlık durumunun gündemde tutulduğundan yakınıyor.

Üsterci, benzer bir sürecin Metin Lokumcu soruşturmasında da yaşandığını dile getiriyor. Üsterci, "Yaklaşık 10 yıla yakın bir süre verilen zorlu hukuk mücadelesine rağmen büyük engeller çıkarıldı. Soruşturma izinleri verilmedi, yapılan itirazlar reddedildi. Hatta Anayasa Mahkemesi'ne yapılan itirazlar bile geri dönmek durumunda kaldı ama her şeye rağmen 10'uncu yılına girdiğimiz dönemde, bu dava açıldı. Bu bakımdan, sorumluları koruyan cezasızlık zırhının delinmesine imkan sağlaması nedeniyle bu dava çok önem arz ediyor" diyor.

Türkiye'de toplumsal gösterileri, protestoları önlemede biber gazı başta olmak üzere tüm kimyasal gazların kolluk kuvvetleri tarafından sık sık ve yoğun bir şekilde kullanıldığını söyleyen Coşkun Üsterci, çıkacak kararın bu durumun engellenmesinde de önem taşıdığını anlatıyor. Üsterci, sözlerini "Bu davayla birlikte halk arasında göz yaşartıcı biber gazı olarak tanımlanan kimyasal ajanların doğrudan ölüme sebebiyet verdiği de kanıtlanacak. Çünkü hem TTB'nin hem de adli tıp kurumunun raporları var. Bu dava eğer cezayla sonuçlanırsa bu anlamda önleyici bir yanı da olacaktır" şeklinde sürdürüyor.

Metin Lokumcu

YEDİ İLDEN ÇEVİK KUVVET

Emekli öğretmen Metin Lokumcu, Doğu Karadeniz'de yapılması planlanan hidroelektrik santrallere karşı mücadele ediyordu. Lokumcu Ailesi'nin avukatı Meriç Eyüboğlu, Lokumcu'nun hayatını kaybettiği günü "Erdoğan, Hopa'da miting yapmaya karar verdiği zaman yedi ayrı ilden getirilen çevik kuvvetin yoğun kimyasal gaz, cop, kurşun kullanması sonucu sekiz saat boyunca çok ağır bir şiddet yaşandı ve o gün Metin Lokumcu'yu kaybettik" sözleriyle anlatıyor.

Lokumcu, miting sırasında polisin protestoculara sıktığı tazyikli su ve biber gazı ile fenalaşıp kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Lokumcu'nun protestoculara müdahale eden polislere karşı "yeter artık" diye bağırdığı görüntüler ölümünden sonra kamuoyuyla paylaşıldığında ise ülke genelinde ona destek gösterileri düzenlendi.

Lokumcu'nun ölümüyle ilgili ilk Adli Tıp Kurumu raporunda "biber gazının tetiklediği kalp krizi"nden söz edildi, ancak ikinci raporda biber gazından söz edilmedi. Türk Tabipleri Birliği (TTB) ise daha sonra Lokumcu'nun ölüm nedeninin "biber gazına maruz kalma" olduğu yönünde bir rapor hazırladı. Avukat Meriç Eyüboğlu 2012 tarihli bu raporun çok önemli olduğuna dikkat çekiyor:

Lokumcu Ailesi'nin avukatı Meriç Eyüboğlu

"TTB raporundan sonra Adli Tıp Genel Kurulu Mayıs 2012'de oluşturduğu raporda bu sonucu onayladı. Böylece devletin resmi bir kurulu tarafından da aslında bu kimyasal gazların öldürücü olduğu ve Metin Lokumcu'yu öldürdüğü onaylanmış oldu. Lokumcu, toplumsal olaylarda kaybettiğimiz ilk kişi değildi. Ama Metin Lokumcu'yu önemli kılan şeylerden bir tanesi onun ölümü ile kimyasal gazlar arasında bağlantının kurulmuş olması."

TTB Merkez Konseyi üyelerinden Dr. Halis Yerlikaya da biber gazı başta olmak üzere tüm kimyasal gazların toplumsal olaylara müdahale sırasında polis tarafından kullanılmasının kalp ve akciğer hastalıklarının yanı sıra ani ölümlere de neden olduğunu belirterek "Biber gazları kimyasal silah olarak kabul edilmeli ve kullanımı yasaklanmalı" diyor.

Avukat Meriç Eyüboğlu'nun verdiği bilgiye göre Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamede de Lokumcu'nun biber gazı nedeniyle hayatını kaybettiği anlatıldı. Savcılık, dönemin il emniyet müdürünün de aralarında olduğu 13 kişiye "taksirle ölüme neden olma" suçundan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.

Ancak Eyüboğlu, iddianamenin "eksik ve yetersiz" olduğunu düşünüyor. Eyüboğlu, "Yargılananların o gün orada görevli olan polislerin tamamını değil, bir kısmını kapsaması açısından eksik. Sadece yargılananlar açısından da değil, suç isnadı açısından da eksik" diyor ve ikisi yönetici 13 polisin "taksirle adam öldürmekten" değil, "kasten" suçlanması gerektiğini savunuyor:

"Hepsi çevik kuvvet. Hepsi biber gazının silah gibi kullanılmasının ölüme neden olabileceğini biliyorlar. Bunu bildikleri halde 8 saat boyunca sokakları boşaltmak için taş üstünde taş koymuyorlar. Burada yargılamanın olası kasıtla olması gerekiyordu, çünkü yaptıklarının sonucunu biliyorlardı."

Avukat Eyüboğlu'nun verdiği bilgiye göre, ifadeleri önceden alınan sanıklar davanın ilk duruşmasına gelmeyecek.

Hilal Köylü / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe

 

Gündem