Metin Lokumcu davasında görevsizlik kararı

Metin Lokumcu davasında görevsizlik kararı
Öğretmen Metin Lokumcu’nun ölümüne ilişkin 13 polisin yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün Trabzon 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tanıkların dinlendiği davada, Lokumcu'nun ölümüne ilişkin günden ilk kez ortaya çıkan görüntüler de tartışıldı. Mahkeme heyeti, mahkemenin görevsizliği ile TCK 87/4 hükmü uyarınca dosyanın görevli Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine hükmetti.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Artvin'in Hopa ilçesinde yapacağı mitingi öncesi çıkan olaylarda polisin sıktığı biber gazı ile fenalaşıp hastanede yaşamını yitiren emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun ölümüyle ilgili 10 yıl sonra açılan davanın 2’nci duruşması bugün Trabzon 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Lokumcu'nun ölümüne ilişkin günden ilk kez ortaya çıkan görüntülerin de dosyada tartışıldığı duruşmada, Cumhuriyet Savcısı görevsizlik kararı talep etti. Kararı açıklayan mahkeme, mahkemenin görevsizliği ile TCK 87/4 hükmü uyarınca dosyanın görevli Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi.

Mütalaası alınan Cumhuriyet Savcısı, görevsizlik -TCK 87/4 maddesi kapsamında kalıp kalmadığının tartışılması gerektiği düşüncesiyle- (farklı gerekçeyle) kararı verilmesini mütalaa etti. 

Katılanlar vekili Avukat Mert Ekinci: "Tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere olay tarihinde Hopa'da polisin müdahalesini meşru gösterecek hiç bir durum yoktur. Polisin olaydaki tavrı sesini duyurmak için sokağa çıkan tüm muhaliflere verilen bir gözdağıdır. 2011 den bugüne kadar benzer olaylarda kamu görevlileri hakkında etkin soruşturmaların yürütülmediği, caydırıcı cezaların verilmediği pek çok örnek vardır. Tanık anlatımları da olayda sanıkların olası kast ile hareket ettiğini çok ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktadır. Öncelikli olarak dosyada görevsizlik kararı verilmesini talep ediyoruz. Ne yazık ki suç “kamu görevlilerine” karşı işlenirse herkesin evi basılabiliyor ancak kamu görevlileri suç işlerse gereği gibi yargılama yapılmıyor. Tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere olay tarihinde Hopa'da polisin müdahalesini meşru gösterecek hiç bir durum yoktur. Polisin olaydaki tavrı sesini duyurmak için sokağa çıkan tüm muhaliflere verilen bir gözdağıdır. 2011 den bugüne kadar benzer olaylarda kamu görevlileri hakkında etkin soruşturmaların yürütülmediği, caydırıcı cezaların verilmediği pek çok örnek vardır. tanık anlatımları da olayda sanıkların olası kast ile hareket ettiğini çok ayrıntılı bir şekilde ortaya koymaktadır. Öncelikli olarak dosyada görevsizlik kararı verilmesini talep ediyoruz. Dosyada olay yerinde yargılama yapan mahkeme tarağından keşif yapılması önemlidir. Hopa’da müdahale edilen olaylar barışçıldır. Polis bu barışçıl gösteriye karşı ölümcül müdahalede bulunmuştur. Olay günü Hopa'da olağanüstü hal ilan edilmiştir. Polisin tavrına ilişkin bir video izletmek istiyoruz. Görüntü bizzat polis kamerasından çekilmiş ve polisin eyleme orantısız müdahalesini açıkça göz önüne koyuyor."

Avukat Sercan Aran: "Hopa’da müdahale edilen olaylar barışçıldır. Polis bu barışçıl gösteriye karşı ölümcül müdahalede bulunmuştur. polisin "gebert lan gebert, vur şuna adam gibi vur" dediği bir noktada artık dikkat ve özen yükümlülüğünden bahsedemeyiz. Burda tartışabileceğimiz tek şey olası kasttır, bu tartışmayı da yapacağımız yer ağır ceza mahkemesidir. İzlediğimiz görüntüyü kaydeden emniyet müdürlüğünde görevli polisler.Bu polislerin söylediği şey ile yaşananları kıyasladığımızda biz oturup taksir tartışamayız.Polisler gerek tanık beyanlarıyla, gerekse de videodan da görüleceği üzere her şey nettir.Bu bir cinayetttir. Şayet görevsizlik vermeyeceksiniz. Sanıkları duruşmaya getirtmeniz gerekiyor. Sanıklardan Sinan Eyüpoğlu hariç CMK196/2'deki esas mahkemesinde ifade verip vermek istemediği sorulan sanık yok. Bu da usuli bir hatadır. Sanıkların ifadeleri birbirleri ile çelişkili. Talimalat mahkemelerinin hiçbiri bu çelişkileri gidermemiş. Biz nasıl gidereceğiz bu çelişkileri? Sanıklar burada olmadan? Ya da şu fotoğraftaki şahıs kimdir? Sanıklardan biri midir? Bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey sanıkların adları! Elimizde görüntüler var ama sanıkları görmediğimiz için görüntüleri inceleyip, şu şu kişidir deyip sanıklara da ir tartışma yapamıyoruz. Bir de sanık avukatlarının veraste tutulma talepleri var. Zaten gelmiyorlar ki? Neyden vareste tutulacaklar? Burada Türkiye Cumhuriyeti adına bir mahkeme kurulmuş. Sizin vareste tutulmaları yönünde sanıklarla ilgili bir ara kararınız yok. Ama zaten sanıklar gelmiyor. Demek ki mahkemenin de gücü yok. Sanıklar bizimle dalga geçiyor! Gelmedikleri duruşmaya gelmemek için talepte bulunuyorlar avukatları aracılığı ile. Bu dalga geçmektir. Sadece bizimle değil aynı zamanda sizinle. Bu talebimizi de kabul etmiyorsanız keşif icra etmeniz gerekiyor. Şayet bu taleplerimizi ayrı ayrı reddecekseniz. Zaten sizi reddettik ve reddi hakim talebimiz reddildi. Burada size düşen dosyadan çekilmektir. Çünkü tüm taleplerimiz reddedilecekse bu dosyayı görme niyetiniz yok demektir."

'POLİSİN O GÜNKÜ TAVRI “GELDİK VE HOPA’YI SÜPÜRÜP GİDECEĞİZ” ŞEKLİNDEYDİ'

Tanık Kamil Ustabaş: "31 Mayıs 2011 günü dönemin Başbakanı’nın mitingi vardı. Bölgede HES’lerin yapılmaması için bir basın açıklaması vardı. Hopa Dereleri Koruma Platformu bunun için bir çağrı yapmıştı. Başbakan'a ve basına insanlar sesini duyurmak için Hopa Meydanı’nda toplanıldı. Ben de oradaydım. Aynı zamanda çayda kota ve kontenjana karşı da gerçekleşiyordu. Aynı zamanda çay üreticisiyim. Hopa’nın girişinde polisin yığınağı vardı. Hopa’daki iki caddede polislerle kapatılmıştı. Hopa’daki polisin 10-15 katı sanırım polis getirilmişti. Başbakan’ın miting yapacağı yerle bizim basın açıklaması yapacağımız alan arasında iki tane uluslarası yol bir tane de şehir içi yol bulunuyor. Basın açıklaması yapacak olanlar da horon oynuyordu. Horon sonrasında hiçbir uyarı yapılanmadan polis tarafından saldırıya geçildi. İnsanlar da can havliyle Dumlupınar Caddesi’ne kaçtı. Alanda toplananlara gaz ve su sıkılınca etrafta açıklamayı izleyenlerde esnafın dükkanına sığındı. Kolluk kuvvetleri o dükkanlara da gaz kullanarak, kapıları kurtar girdiler. O kadar gaz kullanıldı ki, bir dükkanın çatısı yandı. Yine Hopalı insanlar o yangını söndürdü. Aklımızın almadığı bir kolluk kuvveti yığılmıştı. Hopa gaz bulutu altında kaldı. Bir kadın kafasından yaralandı. Başbakan koruması gidip “gaz şöyle sıkılır” diyerek polisin elinden gazı alıp gösterdi. Buna çok net şahit oldum. Polisin o günkü tavrı “geldik ve Hopa’yı süpürüp gideceğiz” şeklindeydi. Niyeyse bir kenti teslim alma mantığıyla gelmişlerdi. Birçok ölü çıkabilirdi. Çıkmamasının sebebi, esnafın insanları dükkanlarında bir şekilde korumalarıydı. İlk saldırı başladığında Metin hoca saldırıyı durdurmaya çalışıyordu. Her yerden gazlar sıkılıyordu. Kolluk kuvvetlerinin önünde duran amirlere “durun ne yapmak istiyorsunuz” diyordu."

Gündem