Mithat Sancar'dan seçim ittifakı açıklaması: İki seçenekten birine mahkum değiliz, Üçüncü Yol var

Mithat Sancar'dan seçim ittifakı açıklaması: İki seçenekten birine mahkum değiliz, Üçüncü Yol var
Mithat Sancar, Mardin'de partisinin kongresinde konuştu. Yaklaşan 2023 seçimleri için Sancar, "İki seçenekten birine mahkum değiliz, mecbur değiliz. Üçüncü Yol var" ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin İl Örgütü, 4'üncü Olağan Kongresi’ni gerçekleştirdi.

Kongrede konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, çözümün önündeki en büyük engelin Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit olduğunu belirterek, "Tecrit kaldırılsın, Öcalan doğrudan doğruya kamuoyuna konuşabilsin" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin İl Örgütü kongresine Eş Genel Başkan Mithat Sancar, Parti Sözcüsü Ebru Günay ve kent milletvekili Pero Dündar, Ahmet Türk ile sivil toplum örgütü temsilcileri ve siyasi parti yöneticileri ile çok sayıda parti taraftarı katıldı.

Konuşmaların ardından yapılan seçimde HDP Mardin İl Eş Başkanlığına Mehmet Ali Yiğit ve Berivan Bahçeci seçildi.

Ahmet Türk’ün açılış konuşması ardından söz alan Mithat Sancar, kongreye katılanları Kürtçe, Arapça ve Türkçe selamladı.

Sancar'ın konuşması şöyle:

"Ben Mardinliyim ama HDP de Mardinlidir, kökleri bu topraklardadır. Mezopotamya’nın bütün şehirlerini, Kürdistan’ın diğer şehirleri gibi Mardin’de zulümden zorbalıktan nasibini çok fazla aldı, zulüm ve zorbalığın her türünü tanıdı. Ama nerede zulüm ve zorbalık varsa, orada direniş ve mücadele vardır. İşte bu topraklar aynı zamanda direnişin ve mücadelenin topraklarıdır. Boyun eğmenin cesaretin onuruna kimliğine haklarına sahip çıkma kararlılığı bu topraklarıdır. Biz cesaretimizin bu mücadele ve direniş geleneğinden, kararlılığımızı bu toprakların güçlü birikiminden alıyoruz, yürüyüşümüzü de bu topraklardan, mücadeleden, direnişten, her zaman yeniden yeniyi inşa etme iradesini kaybetmeyen bu inançtan alıyoruz” dedi.

"AKP-MHP ZORBA İKTİDARININ İLK HEDEFİ KÜRTLER"

Zorbalıktan, zulümden, baskıdan, sömürüden söz ettik, belki en somut ve güncel örneği kayyım rejimidir. Kayyım rejimi, her şeyden önce halkların iradesinin gasp edilmesine dayanan bir anlayıştır. Kürt halkı başta olmak üzere bu şehirde ve kayyım atanan diğer şehirlerde yaşayan bütün halkların iradesi zorla gasp edilmiştir. Peki niye? Tabii ki inkar siyaseti, Kürtlerin varlığını inkar siyaseti, iradesini tanımama sonucunu da beraberinde getirmiştir. Kürtlerin kimliğini, varlığını inkar eden, fırsat bulduğunda iradesini her alanda yok etmek içinde her yolu dener.

Şu an AKP-MHP zorba iktidarının yürüttüğü politika da tam budur. Bu savaşın içeride de dışarıda da ilk hedefi Kürtlerdir. Kürt halkı oluyor, Kürtlerin kazanımları oluyor. Ama savaş sadece Kürtlere yönelik bir tehdit olmaktan ibaret değildir. Bakın savaş politikaları aynı zamanda bu ülkede yoksullaşmanın kaynağıdır.

Savaş politikaları ile bu gerilim güvenlikçi anlayışla yaratmak istedikleri başka bir sonuç da var. Toplumu ayrıştırmak, kutuplaştırmak, gerilim politikasını derinleştirmek, böylece karşılarına güçlü bir demokrasi birliğinin, güçlü bir demokrasi ittifakının çıkmasını önlemektir. İşçiyi, emekçiyi de köylü, çiftçiyi de birbirine bu politikalar üzerinden düşman haline getirmek istiyorlar. Böylece varlıklarını sürdürmeyi hedefliyorlar. Bunu iyi görmemiz gerekiyor. Kürt sorununda güvenlikçi anlayış ve savaş politikaları, inkar ve çözümsüzlük, bu ülkede her alanda siyasetin ve toplumsal yaşamın her alanında büyük tahribatlar yaratıyor. İşte HDP onun için demokratik çözüm diyor. Her şeyden önce Kürt sorununda demokratik çözüm, bunun için diyalog müzakere ve siyaset. Başka yöntem yoktur. Savaş, güvenlikçi anlayış, düşmanlaştırma, inkar ve yıkımdan başka bir sonuç getirmedi bugüne kadar. Bundan sonra da getiremez. HDP Kürt sorununda demokratik çözüm için her alanda üzerine düşen görevi yerine getirmeye söz vermiş bir partidir ve bu amaçla kurulmuş bir partidir. Çözüm için demokrasi güçlerini bir araya getirmek, savaş karşıtı güçleri birleştirmek, bizim üzerimizde çalıştığımız, emek sarf ettiğimiz hedeflerden biridir. Çözüm için İmralı’daki tecridin kaldırılmasını talep etmemiz, tam da bu politikaların bir gereği, bir sonucudur.

"ABDULLAH ÖCALAN DOĞRUDAN KONUŞABİLSİN"

Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit, çözümsüzlük politikalarının ikiz kardeşidir. Bunu biliyoruz. Çözüm istiyorsak, ülkede kalıcı barış, demokratik cumhuriyet, özgür eşit yurttaşlık istiyorsak, çözümün önündeki bütün engelleri kaldırmak için mücadele yürütmek zorundayız. Çözümün önündeki en önemli engellerden biri de İmralı’daki tecrittir. Onun için İmralı’daki tecridin kaldırılması için amacıyla da elimizden gelen her türlü çabayı harcıyoruz. Bu hukuki bir meseledir ama ondan ibaret değildir. Siyasi bir meseledir. Öte yandan tecridin kaldırılması talebinin sadece HDP’yle sınırlı bir mesele olarak görülmesi de yanlıştır. Ben Türkiye’deki aklı selim bir muhalefet olsa, bizim dışımızda bir muhalefet olsa, öncelikle onların tecridin kaldırılmasını talep etmesini beklerdik. Kaldırılsın tecrit, Öcalan doğrudan doğruya kamuoyuna konuşabilsin. Bu herkesin görevidir.

"MUHALEFET KÜRT SORUNUNDA İKTİDARDAN FARKLI DÜŞÜNMÜYOR"

Bugün de bizim dışımızda kalan muhalefet partilerinin mevcut iktidardan başta Kürt sorunu olmak üzere, önemli hassas bütün konularda farklı düşünmediğini, esasta farklılaşmadığını üzülerek gözlüyoruz. Yani daha açık söyleyelim; bu iktidara karşı mücadelemiz ortada, bu iktidarın Kürt halkına, partimize, emekçilere, muhaliflere uyguladığı zulüm de ortada. Buna karşı en çok direnin kim olduğu da belli, her yerde mücadelemiz sürüyor. Bütün zorbalıklara rağmen yolumuza devam ediyoruz. Binlerce, on binlerce arkadaşımız tutuklu, her gün yeni gözaltı operasyonları oluyor ama mücadelemiz sürüyor. Demek ki HDP zulme, zorbalığa karşı mücadelesini zaten kararlılıkla yürütüyor. Ama bu iktidara karşı alternatif diye sunulmak istenen seçeneklere baktığımızda, temelde inkar ve güvenlikçi zihniyetten farklı bir anlayış göremiyoruz.

Biz eski zihniyeti yeni ambalajlarla pazarlanmasına karşıyız, nasıl ki bu zorba iktidara karşıysak. Biz gerçek bir alternatif ve çözüm peşindeyiz. Halkların çözümünü arıyoruz. Eğer ki birbirine benzer böyle iki seçenek varsa, çaresiz miyiz? Aklınıza bu soru gelebilir. Hayır çaresiz değiliz. HDP var, sizler varsınız, mücadele var, halkların ortak iradesi var, demokrasi ittifakı var ve yılmak bilmeyen bir kararlılık, hedefe yürüme azmi var. Bütün baskılara rağmen HDP büyüyor, yoluna kararlılıkla devam ediyor, demokrasi ittifakını güçlendiriyor, bunu sadece Türkiye’nin batısında belli partilerle birliktelik olarak anlamayın.

"GENİŞ DEMOKRASİ İTTİFAKI İSTİYORUZ"

Biz bütün Kürdi partilerin bir araya gelebileceği bir ittifakı da istiyoruz. Sadece partilerin değil, bütün platformların, kuruluşların, girişimlerin, doğduran doğruya vicdanlı bireylerin, insanların buluşacağı bir geniş demokrasi ittifakı istiyoruz. Seçenek budur, gerçek çözüm budur. Bu çözümü hayata geçirme iradesini ortaya çıkarma görevi de bizim omuzlarımızdadır. Kapatma davası varmış, Kobani Kumpas Davası yürüyormuş. Kulak asmayın. En zor şartlarda, en ağır koşullarda, nasıl bir yol bulduysa bizden önce mücadele eden büyüklerimiz, yoldaşlarımız, kardeşlerimiz, bizler de mutlaka bir yol bulacağız. Bu halkı seçeneksiz, bu halkı umutsuz bırakmak söz konusu olmayacak. Çözüm var, çare var, ama hepsinin ön şartı inançtır, kararlılıktır.

"İKİ SEÇENEKTEN BİRİNE MAHKUM DEĞİLİZ"

Göreceksiniz; önümüzdeki seçimlerde HDP bu ülkede anahtar güç rolünü halkın oylarıyla da tescil edecektir. Anahtar derken kastettiğimiz şu: Biz bu ülkede savaşı besleyen o kilitlenmiş kapıları açıp, oraya barışın çığlığını göndereceğiz. Suç imparatorluğu yaratan, savaş ekonomisini, sömürü düzenini kilitli kapılarda sürdürmek isteyenlere karşı, biz büyük, eşit, özgür ve onurlu yaşamın kapısını açacağız. Sorumlulukla ve özgüvenle bu hedefe doğru yürüyeceğiz. İnançların özgür olduğu, halkların eşit olduğu, emeğin onuruyla, emekçinin onuruyla, bütün insanların hakkıyla, hak ettiğiyle yaşayabileceği bir geleceği inşa edeceğiz. Bizim iki seçeneğe mahkum olduğumuzu kim söylerse, ona da kulak asmayın.

İki seçenekten birine mahkum değiliz, mecbur değiliz. Üçüncü Yol var, HDP var, demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesi var. Konferansımızı 6-7 Haziran’da topladık. Şiarımız ‘Büyük direniş, büyük yürüyüş'tü. Çok da güzel geçti, emeği geçenler teşekkür ederiz. Şimdi 5. Büyük Kongremize gidiyoruz. 3 Temmuz’da bu kongrede HDP’nin bu ülkedeki bütün ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, bütün emekçilerin, sömürü, yalan, talan politikalarını alternatifi olduğunu ortaya koyacak, görkemli bir şölen yapacağız. 5. Büyük Olağan Kongremiz, en coşkulu kongremiz olacaktır. Dosta, düşmana; sevene, sevmeyene; en güçlü mesajı sizlerin katılımı, sesi verecektir. Bundan şüphemiz yok. HDP bu ülkede çözüm gücü olmaya kararlıdır.”

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Politika