Muhafazakar partiler ve kadın hareketi: Doku uyuşmazlığı mı var yoksa birlikte mücadele mümkün mü?

Muhafazakar partiler ve kadın hareketi: Doku uyuşmazlığı mı var yoksa birlikte mücadele mümkün mü?
Esra Koçak Mayda, muhafazakar kanatta yer alan AKP, Saadet, Gelecek ve DEVA Partilerinin kadına bakışını, kadın kotalarını, feminist hareketle ilişkilerini partilerin kadın yöneticileriyle konuştu.

Türkiye'de parlamentoda kadın temsili %17,3 ve Türkiye bu oranla 193 ülke arasında 122. sırada. Bu durum siyasi partilerdeki kadın kotasına da yansımış durumda. Esra Koçak Mayda, muhafazakar kanatta yer alan AKP, Saadet, Gelecek ve Deva  Partilerinin kadına bakışını, kadın kotalarını, feminist hareketle ilişkilerini partilerin kadın yöneticileriyle konuşuyor.

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN WOMEN) ve Parlamentolar Arası Birlik (IPU) tarafından hazırlanan Siyasette Kadın Haritası 2020 verilerine göre, parlamentoda kadın temsili açısından Türkiye yüzde 17,3 oranıyla 193 ülke arasında 122’nci sırada yer alıyor.

Türkiye’de kadınlar ilk olarak 1935’te meclise girdiler. Yüzde 4,6 temsil oranıyla TBMM’deki kadın milletvekili sayısı, o tarihte birçok ülke arasında dikkat çekici bir başlangıçtı. Ancak ne yazık ki, 1950 yılına gelindiğinde söz konusu oran çok geride kalmış, meclisteki kadın milletvekili oranı yüzde 0,6’ya kadar düşmüştü.

Daha yakın tarihe gelelim. 1999 yılında yapılan seçimlerde 23 kadın milletvekilinin meclise girmesiyle kadın milletvekili oranı yüzde 4,2’ye yükseldi. Bir önceki seçim dönemi olan 1995’teki yüzde 2,4’lük orana kıyasla, meclise giren kadın temsilci sayısındaki yükseliş çarpıcı olmasa da olumluydu.

600 milletvekilinden 102'si kadın

2018 yılında, 600 milletvekilinin şekillendirdiği TBMM’de, kadınlara ait sandalye sayısı 102 oldu. Yani, kadın milletvekili sayısı meclise oranlandığında yüzde 17,2’ye karşılık geliyor. Ancak Türkiye’de hâlâ hiç kadın milletvekili çıkaramamış 20 il var. 2019 yerel seçimleri özelinde düşünüldüğünde, 30 büyükşehir belediyesinden yalnızca 3’ünde kadın belediye başkanı görev yapıyor. Ancak net olan gerçek şu ki, kadınların siyaset arenasındaki görünürlülükleri neredeyse yok denecek kadar az ve yukarıda söz ettiğimiz sayılar bize siyasetin cinsiyetlendirilmiş yapısından başka bir şey anlatmıyor. Ve ne yazık ki, bu dünya geneli için de kullanılabilecek bir saptama. Hâlâ alınması gereken oldukça uzun bir yol var önümüzde.

Muhafazakar kadın siyasetçilerle söyleşilerle hazırladığımız haber serisinin bu bölümünde AKP, DEVA, Gelecek ve Saadet Partilerindeki kadın kotasına, kadın temsiline, bu partilerin kadın yöneticilerine feminist örgütlerle bir masa etrafında toplanıp toplanmadıklarını konuştuk.

Asiltürk'ten Milli Görüşçü kadınlar hatırlatması

Saadet Partisi ile başlayalım. Saadet Partisi'nin ne tüzüğünde ne de parti programında kadın kotasına dair belirleme var. 20 kişilik Başkanlık Divanı'nda yalnızca 1 kadın var. Partinin diğer bir önemli karar merci olan 75 kişilik Genel İdare Kurulu'nun da 6'sı kadın.

Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı Ebru Asiltürk'ün bu konudaki yorumu şöyle:

"Elbette ki zaman, şartlar, süreç kadınların karar verme mekanizmasındaki varlığını maalesef istediğimiz boyutlarda olmadığını gösteriyor. Biz parti olarak kadınlarımızı bu anlamda en yüksek katılımı sağlayacak ve siyasete dahil olması sağlayacak şekilde şartları ayarlıyor pratikte bu noktada gayret gösteriyoruz.  Bizim şu anda 81 ilde ve 973 ilçede kurulu teşkilatlarımız vasıtasıyla kadınlar siyasetin içerisindeler. Ama ben de elbette genel idare kurulun seçilmiş bir siyasetçi olarak sayımız 8.

Daha da artmasını isterim. Ama diyerek ben bunu farklı bir noktaya taşımak istemem fakat, dikkat edilmesi gereken şey bir vitrin, görselliğin ötesinde, yaptım oldu mantalitesinin dışında kadınların hakikaten donanımlarıyla, vasıflarıyla, birikimleriyle kendisini ifade etmesi ve bu hizmeti gerçekleştirebilmesinin yolunun açılması. Yani potansiyelinin değerlendirilmesidir aslında.

Türkiye'de özellikle tarihsel olarak geriye dönüp baktığımız zaman Milli Görüşçü kadınlar diye literatüre girmiş kadın kısmı var. Özellikle Refah Partisi'nin siyasal hayattaki başarıları noktasında Milli Görüşçü kadınların, Refah Partili kadınların çalışması gayreti göz ardı edilemez. Bu hepimizin bir başarısıdır. Kadınların varlığının bir göstergesidir. " 

Gelecek Partisi tüzüğünde kadın kotası yok

AKP'den koparak muhafazakar kanatta kendine yer bulmaya çalışan kendilerini özgürlükçü demokrat olarak tarif eden  Gelecek Partisi'nde de durum ne yazık ki farklı değil. "Kadınlara seçme ve seçilme hakkı görece erken bir tarihte tanınmasına rağmen, kadınlar bugüne kadar siyasette hak ettikleri temsil oranına ulaşamamışlardır. Temsilde adalet ilkemizden hareketle siyasette kadınların katılımı ve temsili teşvik edilecektir" deniyor parti programında ama tüzükte kadın kotasına yer yok . 19 kişiden oluşan Başkanlık Kurulu'nda yalnızca 4 kadın var. 60 kişilik Yönetim Kurulu'nda  ise 16 kadın kendine yer bulabilmiş.

Başar: "Biz kotayı kabul etmiyoruz, liyakat diyoruz"

Gelecek Partisi Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Habibe Çiftçioğlu Başar, "Neden kadın kotası yok?" sorusuna şu yanıtı veriyor:

"Biz kotayı tercih etmiyoruz. Bizim partimiz kadın kotası en yüksek partidir gibi bir acziyet yaşamayı kabul etmiyoruz. Ama kotaya evet şu aşamada belki Türkiye genelinden bahsediyorum, partimiz açısından çok şanslıyız bu konuda sayın genel başkanımızın ufku ve bakışı çok geniş. Çok daha iyi olacak, yeterli bulmuyoruz, kendisi de söylüyor biz de söylüyoruz.

Kota kalksın dediğimizde kazanılmış hakların da kaybedileceğini, kadınların tamamen görmezden gelineceği endişesi yaşadığımız için bu aşamada kotayı korumayı arzu etmekle birlikte nihai hedefimiz asla bu değil. Çünkü lütfedilmiş alanlarda çalışmak istemiyoruz, hakettiğimiz alanlarda çalışmak istiyoruz, liyakatimize göre gelip, geldiğimiz yerde de başarılarımızla ilerlemeyi arzu ediyoruz. Başarılı olan kadınla aynı oranda başarılı olan erkek arasında tercih lütfen cinsiyete göre yapılmasın. Diplomalarımızla, belgelerimizle ve liyakatlerimizle yapılsın arzu ediyoruz."

DEVA'da kadın kotası yüzde 35

Tüzüklerinde yüzde 35 kadın kotasına yer veren nadir partilerden DEVA Partisi. Partinin Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Elif Esen kadının temsiliyeti için aile içindeki kadının güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıyor:

"Bizim DEVA Partisi Kadın Politikaları olarak aileyi güçlendirmek, kadın çalışma hayatında ise hem iş hem de aile dengesini sağlayabileceği, güçlü mekanizmalar, destekler sağlamak gibi politikalarımız var. Öncelikle bakım hizmetlerinin kadına sunulması ve kadının bu anlamda evdeki çocuğunda ya da yaşlısı aklında kalmadan gönül rahatlığıyla ülke ekonomisinde katkı sağlayabilecek üretime dahil olabilmesi. "

Fatma Aksal: "İktidar partisi olarak sorumluluğumuz büyük"

Ve iktidar partisi AKP'nin tüzüğünde de kadın kotasına yer verilmiyor. En son 2017 yılında yapılan tüzük değişikliğinde de kadın kotası gündeme gelmemiş. Öte yandan en üst karar organı olan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'nda da, Merkez Yürütme Kurulu'nda da kadın temsiliyeti oldukça az. 50 kişilik MKYK sadece 14 üyesi kadın, 24 kişilik MYK da ise 6 kadın yer alıyor.

AKP  Edirne Milletvekili ve  Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Fatma Aksal bu konuda şunları söylüyor:

"İktidar partisi olarak sorumluluğunuz daha fazla. Biz sorumluluğumuzun farkındayız ve iktidara geldiğimiz gündem beri de kadın meselesini kadına karşı şiddetin önlenmesi için çok ciddi mücadele veriyoruz. 2004 yılında kadın erkek eşittir ibaresini anayasamıza ekledik. Devlet bu eşitliğin sağlanması ile yükümlüdür diye. 2010 yılında kadınlara pozitif ayrıcalık getirdik. Bu maddelerin anayasada olması o kadar önemlidir ki. İstanbul Sözleşmesi bizim iktidarımızda imzalandı, 6284 sayılı kanun bizim iktidarımızda oldu, KEFEK ona keza bu iktidar döneminde. 18 yıllık iktidarımızda kadının hayatın her alanında yer alması için çok mücadele ettik. Ama çözülmüş müdür çözülmemiştir."

Asiltürk: "Feminist hareketle doku uyuşmazlığı yaşıyoruz"

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in tesettürlü kadın tutukluların çıplak arandıklarının ortaya çıkmasından sonra yaptığı açıklama birçok kesim tarafından tepkiyle karşılandı. Bu feminist hareketle muhafazakar partilerin ne kadar yan yana kalabileceği sorusunu da akıllara getirdi.

Saadet Partisi'nden Asiltürk yan yana olunamayacağını savunuyor:

"Kadının güçlendirilmesine dair farklı yaklaşımlar olabilir ve bunlardan birisidir feminist hareket. Ama ben feminist hareketin Türkiye'de bu anlamda bir toplumsal karşılık alamadığı kanaatindeyim. Belli bir seviyede kaldı. Bu da Türkiye'nin kendi iç dinamiklerine, Türkiye'deki sosyal dokuyu, pratikleri medeniyeti, tarihi, inancı tam da uyuşturamadıklarını düşünüyorum. Çünkü, bizim aslında batıdakinin tam tersine kadına dair ailedeki ve hayatın içerisindeki durum farklıdır. O yüzden batıdan gelen ve batının değerleri ile şekillenen bu yaklaşımın Türkiye'nin sahasında bir karşılık bulduğunu ben görmüyorum. Tamamen doku uyuşmazlığı yaşadığı kanaatindeyim. "

Aksal: "Bu siyaset üstü bir mesele"

AKP'li Aksal ise "kapımız herkese açık " diyor ve şöyle devam ediyor:

"5 bakanlığımızla birlikte ulusal eylem planımız var, Aile, Çalışma, Adalet, İçişleri, Sağlık, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri ile. Biz dönem dönem çalıştaylar düzenliyoruz bu bakanlıklarımızın koordinasyonunda ve çok farklı sivil toplum kuruluşları ile de buluşuyoruz. Bundan birkaç ay önce üç bakanlığımızla Adalet, Aile ve Çalışma ve İçişleri Bakanlığımızın koordinasyonunda bir toplantı yaptık.  Kadın ve erkeğin fırsat eşitliğinin sağlanması için 2009 yılında Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nu (KEFEK) kurduk. AK Parti iktidarında yasa ile kurulmuş ve çok fazla yetkisi olan bir komisyondur. Bizim kapımız herkese açık çok farklı siyasi görüşlerden, çok farklı kadın dernekleri bize geliyorlar. Onlarla oturuyoruz istişare ediyoruz. Bir tane kadının burnunun kanamsını önleyecek herkesi dinlemeye hazırız.

Topyekün bir mücadele ile herkesin siyasi farklılıklarını bir kenara koyarsa, çünkü siyaset üstü bir mesele, daha önce de konuştuk, ben kadına karşı şiddetin bu kadın meselesi diye konuşulan ama aslında kesinlikle kadın meselesi değil, toplumun her kesimini ilgilendiren bir mesele, bunun da çözüleceğine samimi olarak inanıyorum. Yeter ki samimi olalım."

Başar: "Bizim paydaşlarımız bu konuda çalışma yürüten her kesim"

Gelecek Partisi Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Başar ise partisinin kadın hareketiyle ilişkisini şöyle aktarıyor:

"Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Yapılmış çalışmalar var. İnsanlar yıllardır emek veriyorlar. Bu konuda çok duyarlı, çok donanımlı STK'larımız var. Hepsiyle görüşüyoruz, hepsinin başkanları ile düzenli zoom toplantılarımız oluyor.  Geçen gün daha Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü Hanımla görüştük. Ellerinde çok güzel dökümanlar var. KADER ile daha önce görüştük. Bu konuda konuşan gerek gazetecilerle gerekse sivil toplum örgütünün başkanları ile sürekli iletişim

Aslında kimin yaptığına, neye baktığına, hangi siyasi görüşte olduğuna bakmıyoruz, fayda üretmek üzere yola çıktık. Doğru olan her şeyin, kadın adına iyi olacak her çalışmanın arkasındayız ve destekçisiyiz. Altına imza atmaktan da çekinmiyoruz. O yüzden de paydaşlarımız bu konuda çalışma yürüten her kesim.

Esen: "Kapımız kadın örgütlerine açık"

“Kadın hareketlerinin bugün geldiğimiz noktada çok önemli katkısının ve emeğinin olduğunu düşünüyorum” diyen DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Elif Esen şunları söylüyor:

"Tarihimize şöyle bir baktığımızda aslında ülkemizin kadın hareketinin en yoğun olduğu topraklar olduğunu görüyoruz. Hatırlayın, daha Cumhuriyet ilan edilmemişken bile Nezihe Muhittin ve 13 kadın arkadaşı ilk kadın şurasını toplamışlardı daha 1800'lü yılların sonu 1900'ün başlarında. O günlerden gelen tüm baskılara, itirazlara rağmen kadınlar yine seslerini yükseltmeye o tarihte de devam ediyorlardı aslında. Bugün baktığımızda kadınlar yine haklı mücadelelerini o tarihten sonra da devam ettiriyorlar. Kadın hareketlerinin bugün geldiğimiz noktada çok önemli katkısının ve emeğinin olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki kendimde yıllardan beri bir kadın hareketi gönüllüsü olarak kadınların hiçbir ayrımcılığa uğramadan eşit haklardan faydalanmaları için ama en temel eğitim hakkından ve toplumda yer almaktan sonrasında da elbette karar mekanizmalarında eşit haklarda ve temsiliyette olmasından yola çıkarak mücadelemi sürdürüyorum bugün hala daha. Ama bugün bir sivil toplum temsilcisi olarak değil, siyasi bir aktör olarak. 

Çok yakın bir zamanda daha birkaç gün önce bir "DEVA Kadında" isimli bir zirve düzenledik. Kadının hak ve özgürlüklerinden tutun, toplumsal barış ve refahta kadının karar mekanizmalarındaki önemi, iklim krizi ve dijital dönüşümün yaşandığı bugünlerde kadının iyileştirici gücü üzerine konumlanmış üç ayrı oturum vardı.

Biz bu programımız için Türkiye'deki tüm kadın örgütlerine davet gönderdik. Bu davete bir kısmı icabet ettiler, sağ olsunlar. Her zaman kapımız kadın örgütlerine açık, bizlerde onların kardeşleriyiz. Kadın sorunlarına, meselelerine çözüm üretmek Türk kadınını hak ettiği noktalara getirmek için de gayret göstereceğiz. Projeler ve çözüm üreten politikalar yapmaya gayret edeceğiz. İnşallah onların da destekleriyle, kadın hareketinin güçlü olduğu ve desteğinin de bu anlamda büyük kazanımlara sebep olacağını asla gözardı etmiyoruz. Her zaman kapımız açık, onların davetlerine de her zaman icabet ederiz. "

 
HABER DOSYAMIZIN PODCASTİNİ DİNLEMEK İÇİN PLAY TUŞUNU BASIN

Araştırma