Özgür Özel'den 'sokak' açıklaması: Buna mı uğraşıyorlar bilmiyorum ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar
KEMAL GÖKTAŞ – ÇAĞRI SARI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile belediye başkan adaylarının belirleneceği kritik Parti Meclisi toplantısından önce, oldukça yoğun görüşme trafiği arasında bir söyleşi gerçekleştirdik. Antalya Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in bile çok kısa görüşme şansı bulabildiği Özel, seçimle ilgili duygularını bir ittifak olmamasından yakınarak “en kötü ittifak bile ittifaksızlıktan iyidir” sözleriyle ifade ediyor. Seçimde hangi sonucu başarı olarak görecekleri sorusuna “Nisan ayında tayin olmuş öğretmen gibiyim” karşılığını veren Özel, seçmenin sandıkta ittifak kuracağına ilişkin umudunu canlı tutmaya çalışıyor. Özel’in umutlu olduğu bir başka konu ise DEM Parti seçmeninin tavrı. CHP liderine göre İstanbul, Mersin, Adana gibi büyükşehirlerde belirleyici olacak DEM Parti’nin “Kent Uzlaşısı” politikası ile CHP’nin aday arayışı perspektifi uyuşuyor… Özel, Filistin’e destek gösterisinden sonra yaşanan Hilafet bayrağı tartışması ile ilgili olarak ise “Oyuna gelmeyiz ama oyuna gelmeme oyununa da gelmeyiz” diyerek CHP’nin tavrını özetliyor. Özel, önceki CHP yönetiminin mesafeli olduğu “sokak” konusunda ise “Bu noktada sokağa çıkmaktan tereddüt etmeyiz ama ne zaman sokağa çıkacağımıza ve ne kadar kalacağımıza bugünden bir şey söylemek doğru değil. Ama buna mı uğraşıyorlar bilmiyorum ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar bu yaptıkları işlerle” diyor. Özel, çok tartışılan CHP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığı için "En zoru amiral gemisine yapılan tayindir" derken ırkçı açıklamaları ile bilinen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın yeniden partiye alınması ve aday yapılması ile ilgili olarak ise üç konuda söz aldıklarını belirtiyor.
CHP lideri Özgür Özel’in Kısa Dalga'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Muhalefet, 14 Mayıs’tan farklı olarak dağınık biçimde seçime girecek. Sizin için bu seçimde başarı ölçütü nedir? Eldekileri korumak yeterli mi, yoksa daha fazla belediye başkanlığı aldığınızda mı kendinizi başarılı göreceksiniz? Eldekileri korumadığınız bir seçim sonucu ortaya çıkarsa ne yapacaksınız?
Bu tabii çok tartışmalı bir konu. Ben Nisan ayında tayin olmuş öğretmen gibiyim. Yani öğrenciler Haziran'da karne alacak ama ben Nisan’da tayin ediliyorum. O açıdan bu mesele çok yoruma açık bir mesele olacak. Ama bir şans da var, büyük bir umutsuzluk vardı. Bizim değişime dair söylemimiz, özellikle kurultaya yaklaşırken son bir ayda büyük bir heyecana dönüştü. Bizi Kütahya'da il binamızın önünde 300 kişi karşıladı. Ağırlığı gençler ve kadınlardı. Hiç beklemediğimiz, daha doğrusu kimsenin beklemediği bir toplumsal dalgaya dönüştü. 3 ay önce adaylık aklımdan geçerken kamuoyu her şeyi değiştirecek demiştim. Ama son bir ayda böyle bir toplumsal dalgaya dönüşeceğini, böyle bir heyecan yaratacağını, kongrenin gece yarısı üçte gündüz ki maç kadar izleneceğini falan hiç böyle kimsenin aklından geçmiyordu. O yüzden o heyecan o umut dalgası sandığa ilgiyi arttıracak.
Bizim yukarıda yapamadığımız işbirliklerinin beldelerde, ilçelerde, hatta mahallelerde bir Işbirliğine dönüşebileceğini, buraları AKP'ye, MHP’ye, Cumhur İttifakı’na kaptırmamak üzerine bir büyük ittifaka dönüşebileceğini düşünüyorum. O açıdan da var gücümüzle çalışacağız. Bu aday belirleme süreci bir karşılıklı bir taktik mücadele karşılıklı. Çok kolay bir iş değil. Sonra da kampanya sırasında kimin kendisini nasıl anlatacağı, kampanyanın nereye oturacağı gibi konular var. Yerel gündemler mi konuşulacak, AKP istediği gibi meseleyi bir güvenlik gündemi ekseninde, beka sorunları üzerinden mi tartışacak? Bunlar iki tarafın, kim daha maharetli davranırsa, onun yaratacağı atmosfere bağlı. Elbette belediyeleri korumayı tabii ki istiyoruz. Üzerine yeni belediyeler eklemek istiyoruz.
'Kıyı şeridine bir hat daha çekmek istiyorum'
Ben kıyı şeridine bir hat daha çekmek istiyorum. Yani Muğla'dan sonra Denizli, Manisa, Balıkesir ve Bursa kazanmaya yakın olduğumuz belediyeler. Oraya da özel bir önem vereceğiz. İç Anadolu'da Kastamonu'dan, Kırıkkale'den çok olumlu sinyaller alıyoruz anketlerde. Oralarla ilgili ümidimiz var. Birçok yerde çok sürpriz sonuçlar alabiliriz. Ama sonuçta en kötü ittifak, ittifaksızlıktan iyidir. Yani sonuçta, ittifak olmadığı noktada işler zorlaşır. O yüzden ben ittifakın seçmenler tarafından sahada kurulacağını ümit ediyorum ve ona inanıyoruz. Onun için çalışıyoruz.
CHP’ye değişim diye geldiniz. Değişimi ideolojik olarak nereye oturtuyorsunuz? Çünkü Kılıçdaroğlu döneminde CHP’ye yönelik partinin merkez sağa oturduğuna dair eleştiriler vardı ve biraz da ittifaklar politikası da CHP’yi daha merkezi bir politik tutum almaya itmişti. Bir de ittifaklarla ilgili, İYİ Parti ile ittifak yapmak istediniz ama olmadı. Diğer muhafazakâr partileri bu süreçte biraz dışlıyor musunuz? Öyle bir görüntü mü var?
Yo… Yani şöyle, ben ittifak ve işbirlikleri için elimden geleni yapmakla mükellefim ve onu yapıyorum. Dün de Saadet Partisi’nin ziyaretinde de konuştuk. Ancak bir gerçeklik var. O da şu: İttifak kelimesi yoruldu. İttifak kelimesi çok kalabalıkları ve sonunda da bir sonuç almamayı hatırlatıyor seçmene. Ben bu yüzden işbirliği diyorum. Yerel seçim olduğu için de bir topyekûn… Çünkü yerelde başka dinamikler var yani aynı anda tüm siyasi partilerin birden etkili olduğu değil, aksine bazı siyasi partilerin etkili olduğu seçim bölgeleri var. O yüzden yerelin ihtiyacına göre işbirlikleri olabilir. Buna kapalı değiliz ama böyle bir genel ittifak protokolü falan böyle bir şey olmayacak. Bunun dışında, partinin oturduğu yer açısından tabi 31 Mart’tan sonra esas bu daha çok konuşulacak.
Çünkü 4 Eylül'le 9 Eylül arasında, Sivas Kongre Salonu’nda başlayacak, 9 Eylül günü Ankara'da bitecek olan 6 günlük bir kurultay kararı aldık. Önce sembolik olarak Sivas kongresinin olduğu yerde kurultayımızı açacağız. 5 Eylül’de tüzük komisyonunun son toplantısı Ankara'da yapılacak. 6-7 Eylül’de tüzüğümüzü değiştireceğiz ve çok demokratik yeni bir tüzük yapacağız. 8-9 Eylül’de de program kurultayının ilk 2 günü olacak.
5-6 ay sonra da programımızı değiştireceğiz. Tüzükle ilgili değişiklikte, mesela yurt dışındaki sosyal demokrat partilerin başarılı uygulamalarını takip eden bir komisyon da kurduk. Onlar da çalışıyor. 20 Nisan’dan itibaren mahallelerde, ilçelerde, illerde tartışarak Eylül ayının başına çok demokratik ve çok devrimci, çok bambaşka bir tüzük ile gireceğiz. Mesela esas değişim o orada olacak. Şimdi yerel seçime giderken tüzük değiştirme… Ben yine de tüzük kurultayını yapalım dedim. Arkadaşlara hiç olmazsa kendi vaat ettiğimiz 12 maddeyi… Ama bir ay önceden ilan verilmemiş kararı alınmamış, sadece siyaseten söylenmiş. Bugün karar verirseniz Aralık ayının sonunda yaparsınız dediler. Aday belirleme sürecinde il başkanları dedi ki, mayısta bırakalım. Ben de dedim ki, gelin o zaman biz bunu eylüle bırakalım ve dört başı mamur hem tüzük hem program kurultayı yapalım.
Ve bu benim şu üyelerden dünyaya bakan Türkiye gerçeklerini doğru yerden okuyan ve alabildiğine çok müzakere edilerek hep birlikte üzerinde uzlaşıya vardığımız bir hatta partiye oturtmamız lazım. Bunu sol bir hat, sosyal demokrat bir hat ve cesur bir hat olması gerektiğine beni iknayım. Partide çok homojen bir yapı yok. Belli konularda çok heterojen meseleler var. Partinin kendi kendine konuşup belli noktalarda doğru bir ideolojik, hatta kendi iç uzlaşısını sağlaması lazım.
Sizin için CHP solda duran, sosyal demokrat bir parti kimliğini pekiştirmeli diye anlıyorum.
Kesin kesin…
Kadrolarınızda değişimi gerçekten sağlayabildiniz mi?
Yukarıda değişim olmadan tabanda değişim olmaz. Tabandaki değişim kadroyla da olmaz. Tabandaki değişim yaptığınız siyasetin taban tarafından benimsenip uyumlanmasıyla olur. Ama kadrolarda şöyle bir şey var, MYK’nın yaş ortalaması 20 yaş gençleşti, Parti Meclisi'nin yaş ortalaması 43’e düştü, MYK’nın yaş ortalaması 46. Daha önce 4 kadın görev yaparken, 9 kadın, 9 erkek görev yapan gölge kabinemiz var, hepsi MYK üyesi. MYK’nın yüzde 46’sı kadın, gölge kabinenin tam yüzde 50’si kadın. Gençlerin ve kadınların ciddi alan bulduğu bir noktadayız. Ayrıca örgüt kendini çok dışlanmış hissediyordu. 60 kişilik Parti Meclisi’nden 32 tanesi örgütten geliyor. Yani örgütte görev yapmış kişilerden geliyor.
15 tanesi il ve ilçe başkanlığı yapmış kişilerden oluşuyor. Yani biz kurultay öncesi değişim diye söz verdik. Kadınların, gençlerin ve örgütün kendini göreceği bir PM olacak demiştik. Bence aynen oldu. Şu anda kadrolarda değişim oldu. Partinin siyaset yapış anlayışında bir değişim var. Ancak bunun daha köklü olabilmesi için bu seçim atmosferi sürecinden çıkmamız ve 1 Nisan sonrası biraz daha geniş zamanda ve tartışmaya ve seçim baskısından kurtulmuş bir ortama daha çok ihtiyaç.
'Herkes trenin saatini merak eder, kimse vagonu beklemez'
Yeni bir muhalefet anlayışı sergileyeceğinizi söylemiştiniz. Bunu “teröre karşı ortak bildiri” ve Can Atalay olayında bir ölçüde gösterdiniz. Yeni muhalefet anlayışının temel parametresi nedir?
Tabii… Çok simgesel bir şey söylemek gerekirse. AK Parti bir sürü hata yapıyor. Bu hatalar felaketlerle sonuçlanıyor. Bu bazen işte Gare operasyonundaki gibidir veya işte süresi, hedefleri kamuoyu tarafından bilinmeyen ne zaman biteceği bilinmeyen ve sorgulamaya kapalı tutulan Pençe Kilit operasyonundaki gibidir. Sonuçta ana muhalefet partisinin görevi halk adına sorular sormaktır en başta. Bu şehitler verildi ama bu şehitler verirken bir yanlış, bir hata, bir kusur var mı yok mu? Ben bu soruların cevaplarını duymak istiyorum. Diyorlar ki ‘biz size cevap vermeyiz ama siz gelin bizle birlikte bildiri imzalayın..’ O bildiri AK Parti’nin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor ama göz önünden kaldırıyor, meşrulaştırıyor ve sorgulanamaz bir hale geliyor. ‘Madem sorgulayacaksın, niye imza attın’ noktasına geliyor? Ben AK Parti'nin peşine takınılan iş ne olursa olsun, hani onların deyimiyle milli mesele de olsa benim açımdan en riskli mesele de olsa ben AK Parti’nin peşine partiyi takmayı doğru bulmuyorum.
Simgesel bir şey söyleyeyim: Bir şehre herkes trenin kaçta geldiğini merak eder. Kimse vagon beklemez. Vagonun bir şehre girişinin çıkışının önemi yoktur. Vagonu kimse beklemez. Herkes treni bekler. Treni tren yapan da lokomotiftir. Vagonlar tek başına bir yere gidemezler. Cumhuriyet Halk Partisi siyasette ayrı bir lokomotif olursa ve mümkünse ayrı bir raydan giderse o zaman herkesin beklediği ve ikna olduğunda bineceği ve bir yolculuğa çıkacağı bir noktaya gelebilir. O yüzden ben partimi, kimsenin vagonu haline getirmem.
'Lince uğramamak için bunların peşine takılırsak Türkiye’yi bu adamlardan kurtaramayız’
Ben o imzayı atmadığımda ertesi günkü şehit cenazesinde, hatta Yunus Emre, milletvekilimiz, bana bir gece önce ‘Burada imza atmayınca şehit cenazesinde size saldıracaklar, çelenklerimizi parçalayacaklar’ dedi. Dedim ki ‘Göze alıyorum…” Ertesi gün de dedim ki Yunus Emre'ye ‘Bak Manisa'da doğru bildin, 3 saattir hazırlanıyorlarmış. Bize saldıracaklar, belki de linç girişimi olacak ama biz linçe uğramamak için bunların peşine takılırsak ömrümüz bunların peşinde geçer. Türkiye'yi bu adamlardan kurtulamayız o yüzden’ dedim. Farklı ve sorumluluğu paylaşmayan, sorumluluğu sorgulayan bir siyaset izleyeceğiz. Bu her alanda böyle.
'Can Atalay kararına verilebilecek en ağır tepkinin verilmesi lazım'
Yargıtay’ın ikinci kez Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını tanımaması ile ilgili söyleyeceğiniz bir şey var mı?
Bir hukuk düzeni, bir anayasal düzen olduğu iddia ediliyor. Birileri Anayasa’nın Anayasa Mahkemesi ile ilgili sayfasını yırttı, arttı, bu yok diyor. Yarın meclisle ilgili sayfasını atacak meclis yok, öbür gün cumhurbaşkanlığı ile ilgilisini de başkası yırtıp atacak. Bindikleri dalı kesiyorlar. Verilecek en ağır tepkiyi vermemiz lazım buna ve bu Türkiye'de anayasal düzenin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı sivil bir darbe girişimi. Bunu vatandaşa doğru anlatmazsak ve bunun bedelini bunları ödetmezsek Türkiye'yi fiilen anayasasızlaştıracaklar. Durum bence bu kadar ciddi.
Yeni bir eylem süreci olabilir mi? Çünkü Meclis’te bir oturma eylemi yaptınız.
Olabilir. Biz mecliste 21 gün/500 saat oturduk. Konuya hem dünyanın gündemine getirip hem Türkiye'nin gündemine getirdik. Aslında böyle bir eylem, parlamentoda yapılan bir eylem son derece sarsıcı dikkat çekici bir eylemdir. Ancak Türkiye'de iktidar partisi hani bundan utanmadı bile? Yani ana muhalefet partisi 500 saat meclisi terk etmeden oturuyor ve utanmadan sıkılmadan hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorlar. Hafife alıyorlar. Bu tip vurdumduymazlıkların kısa vadede muhalefete ama uzun vadede iktidara çok büyük zararı olur. Bunun farkında değiller.
'Buna mı uğraşıyorlar bilmiyorum ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar'
Meclis’te bir eylem yaptınız, peki sizin sokak eylemlerine bakış açınız nedir? Kemal Bey Adalet yürüyüşü ile büyük bir eylem yapmıştı. Kitleleri sokağa taşıdı ama süreç devam etmedi. Aksine sokağa çıkmama çağrısı yaptı. Sizin sokak ile kurduğunuz bağ nedir?
Benim sokaktan herhangi bir çekincem yok. Partiyi sokaktan çekmek gibi bir niyetimiz yok. Geçen dönemde sayın genel başkan aslında Adalet Yürüyüşü ile önemli bir tepki gösterdi ancak seçim atmosferinde ve bir istismar siyaseti varken partinin biraz bu konuda çekingen davrandığı doğru. Bir siyasi parti sokakla, sokaktakilerle, sokağa kendileriyle birlikte çıkabilecek olan sendikalarla, örgütlerle derneklerle, sivil toplumla buluşamazsa yalnızlaşır güçsüzleşir. Sokağın kendini sahipsiz hissettiği bir noktada veya yalnız hissettiği bir noktada muhalefetin de gücünün direncinin kırıldığına inanıyorum. Bu noktada sokağa çıkmaktan tereddüt etmeyiz ama ne zaman sokağa çıkacağımıza ve ne kadar kalacağımıza bugünden bir şey söylemek doğru değil. Ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar. Yani buna mı uğraşıyorlar bilmiyorum ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar bu yaptıkları işlerle.
‘Oyuna gelmeyeceğiz ama oyuna gelmeme oyununa da gelmeyeceğiz’
İktidar 14 Mayıs seçimlerine giderken Boğaz’da savaş uçağı sergiledi, Yunanistan’a Fransa’ya meydan okuyan açıklamalar yaptı. Bir konsept yarattı, tuttu da bu.. Seçim bitti bugün savaş uçağı ortalıkta yok… Şimdi, yerel seçimlere giderken yeni bir konsept belirliyor. Hilafet bayrağının taşınması, tarikatların bütün devlet kurumlarında kadrolaşması laik- anti laik, şeriat cumhuriyet gibi bir kutuplaştırıcı bir yol haritası izlemesi… Türkiye’nin de kabuk bağlamayan yaraları olduğu için hemen bu tartışma alevleniyor. Son olarak hilafet bayrağı taşıyan birine yumruk atan gençle sizin talimatınızla bir CHP milletvekili görüştü… Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimdi geçen gün orada o yumruk atılması meselesinde zaten ilk babasıyla da konuştum, babasına da ifade ettim, Ege'ye giden arkadaşıma dedim ki “biz şiddeti attığın yumruğu tasvip etmiyoruz desteklemememiz söz konusu değil ancak basit müessif değil, sabit ikametgâh var. Adalet Bakanı göstersin, kimi tutuklamışlar? Karar hukuki bir karar değil. Elinde belli bir bayrağı taşıyan birine, kanun üstü bir dokunulmazlık atfetmektir bu. İnsanlar trafikte kavga ettiklerinde tutuklanmıyor. İfadesi alınıp bırakılıyor. O yüzden meseleyi başka bir yere doğru taşımaya çalışıyorlar. Zaten şu da manidar. “Yılın ilk namazını birlikte kılıp, sabah sekizde miting yapalım”.
Mitingin yapıldığı yere bakın. Eğlence mekanları, Taksim falan… Yılbaşı eğlencesinden dağılanlarla, o miting için gidenlerin karşı karşıya gelebileceği, son derece riskli bir tansiyonu oynadılar. Yani ben “inşallah hiçbir şey olmaz” dedim. Orada olmadı, sonradan bu haber geldi. O yüzden ateşle oynuyorlar. Çok yanlış işler yapıyorlar. Burası bir anayasal düzense ve anayasal düzene başkaldırmak en büyük suçsa, cezası müebbet hapisse, bu ülkede sen hilafet bayrağı açıp da hilafet çağrısı yapamazsın. Bunlara dokunmayan, basit müessir fiil işlemiş bir çocuğu apar topar tutuklayan anlayışın bu ülkeye artık huzur vaat etmeyeceği açıkça ortada. Gerilim ve kaos vaat ediyorlar. Bir oyuna gelmeyeceğiz. İki oyuna gelmeme oyununa da gelmeyeceğiz. Yani, akıllarını başlarını almaları gerekiyor. Bizi oyuna getirmeye çalışmasınlar. Oyuna gelmeyiz ama oyuna gelmeme oyununa gelip de istediklerini yapmalarına da imkân vermeyiz. Bu çok hassas ve zor bir denge farkındayım ama bu denklemi çözmenin bir başka yolu yok.
'Seçmen kötücül akla karşı bir ittifak kurmalı'
Burayı biraz daha açmanızı isteyeceğim. Sanki şeriat- laiklik tartışması yaratarak, daha da kutuplaştırma siyasetiyle ülkeyi yerel seçimlere götürmek istiyorlar gibi bir tablo görünüyor. Siyasal ajandasını artık daha rahatlıkla mı yürütüyor?
Siyasal ajandalarını yürütmek için elverişli bir zamanda olduklarını düşünmüyorum. Seçimlere gidiyoruz ve her şeyi seçim odaklı bakan bir pragmatizmle karşı karşıyayız. Ben burada bu yapılan işin Cumhuriyet’e bağlı, Atatürk’ü seven, bu ülkenin bir hukuk devleti olarak kalmasını isteyen Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesinden endişe duyan bütün seçmenlerin, bu kötücül akla karşı bir ittifak kurmasını ve bu kötücül aklı 31 Mart'ta daha çok cesaretlendirmemesi gerektiğini düşünüyorum ve yerel seçimlerde sahada bunu gören muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, Kürt demokratların, sosyal demokratların, demokrat olduklarının ve karşılarındakinin demokrasi özlemediğinin farkında olarak bir birliktelik kurmaları gerektiğini düşünüyorum. Bütün demokratların birleştirici gücü, bunların karşıdakilerin bir hilafet özlemini bile korkmadan dile getirebilen bir gözü dönmüş bir güruha dönüşebileceklerini görmesi lazım artık.
Yerel seçimlerde DEVA, Gelecek, Saadet Partisi gibi partilerle bir iş birliği söz konusu mu?
Yerelin kendi dinamikleri kimle gerektiriyorsa onunla yerelde işbirlikleri yapılabilir. Biz buna açığız. Bir anlaşma yok ama örgütlerimize şu bilgiyi verdik, ilinizin, ilçenizin, beldenizin özelliklerine göre orada kendisi kazanmaya kendi bir gücü olan kazanmamıza katkı sağlayacak birisinin bize kaybettirmesi, potansiyeli olan bir partinin varlığı varsa onlarla yerel de görüşebilirsiniz. Orada çeşitli iş birlikleri olabilir ama biz yukarıdan bir şey yapmayacağız.
'DEM Parti’nin kent uzlaşısı perspektifi ile bizim aday arayışımız uyuşuyor'
DEM Parti’nin İstanbul, Mersin, Adana gibi büyükşehirlerde ciddi bir oy potansiyelleri var. Seçim sonucunu da belirleyebilir nitelikte. Orada işbirliği görüşmesi sürüyor mu?
Biz bir nezaket ziyaretinde bulunduk. Orada her şeyi konuştuk. “Heyetler oluşturalım, birlikte iş birliği görüşmeleri yapalım” yerine, bir başka perspektif dedik. O perspektifin sonucunda DEM Parti Meclis bildirisinde “Kent uzlaşısı” tanımlaması var. Yani, kente karşı suç işlemeyecek, doğayı koruyacak, talana karşı çıkacak, yolsuzluğa bırakmayacak ve meseleye bizim baktığımız yerden bakan yöneticilere destek verecekler. Biz de kent uzlaşılarını sağlayabilecek adayların veya üzerinde kentin uzlaşabileceği adayların arayışı içindeyiz. Bu iki perspektif birbiriyle uyuşuyor. O anlamda ben İstanbul'dan, Mersin'den, Adana'dan Kürt seçmenin oy kullanacağı yerlerde, sonuca etki edebileceği yerlerde ümitsiz değilim.
Peki DEM Parti “kent uzlaşısı” kapsamında oralarda aday mı çıkarmayacak, CHP’yi mi destekleyecek?
Ben öyle bir şey demedim. Onlar da demedi. Onlar, “kent uzlaşısı” tarif ediyor. Ben de kentin uzlaşıya varabileceği belediye başkanları arıyorum. Onu söyledim. Yani iki partinin perspektifleri birbirine uyumlu olabilir. Bu da iyi bir şeydir.
O zaman bu uyumla bir işbirliği de çıkartabilir…
Yani Cumhuriyet Halk Partisi’nin gösterdiği adaylar üzerinde bir kent uzlaşısı oluyorsa bu bizi çok mutlu eden bir şey olur.
İYİ Parti seçmeninin temel motivasyonu Saray’a karşı olmak
İYİ Parti ile ilgili, savrulma gözlemleniyor. Hatta istifa edenlerin Cumhur İttifakı’na geçeceği söylentileri var. En son Meral Akşener'in bir kapalı toplantıda “istifa edenleri AK Parti almayacak” gibi bir söz söylediği iddia edildi. Bu söylentiler için ne diyorsunuz? Size dair de sert eleştirileri oldu…
Ben muhalefet partilerinin durumlarını, pozisyonlarını, iç işlerini tartışmam. Sekiz yıl boyunca, bana muhalefet partilerinden partime laf edenler oldu. Söz aldığımda herkes nefeslerini tuttu. Ben hep şunu dedim. Benim muhalefete muhalefet etme gibi bir şeyim yok. Muhalefete muhalefet iktidarı sevindirir. Benim işim iktidara muhalefet etmek. İYİ Parti'nin seçmenleriyle, bizim seçmenlerimiz sokakta birbiriyle çok iyi anlaşan insanlar. Ben yakasında güneş olan birisi ile karşılaştığımda, boynuma sarılıyor. “İyi bir insanla karşılaştık” diyorum. Hoşlarına gidiyor. Çünkü onlar da Cumhuriyetçi, onlar da Atatürkçü. Onlar, Cumhuriyet Halk Partisine çok benzer yargıları taşıyan, talepleri olan birileri. O insanların temel motivasyonu Saray’a karşı olmak. MHP’nin Saray’a verdiği destekten ayrılarak İYİ Parti'ye gittiler. Yani Saray’ın ve MHP’nin tutumu İYİ Parti'nin seçmeninin benimseyebileceği bir tutum değil. O yüzden ben öyle bir şey görmüyorum. Ayrıca, “AK Parti almaz” demişler ya, bu kişiler “CHP ile neden ittifak yapmadık” diye istifa ediyorlar. AK Parti onları almaz, onlar da gitmez zaten. Adamlar “CHP ile ittifak yapalım, niye yapmıyoruz” diye istifa ediyorlar.
Tanju Özcan'a 3 konuda uyarı
Özgür Bey “değişim”den bahsediyorsunuz ancak Tanju Özcan ırkçı söylemleri dolayısıyla eleştirilen bir isimdi. Kemal Kılıçdaroğlu’nu protesto etmek için de koltuk attı. Neden yeniden aday seçildi?
Kurultay öncesinde Bolu il yönetimi Tanju Özcan adına Kemal Bey'le gelmiş, görüşmüş ve Kemal Bey de 100. yıl kapsamında kendilerini affedebileceklerini söylemiş ve bir anlaşma olmuş. Yani böyle bir şey olmuştu. Bunu gelip bana söylediğinde, “Ben bunu bir Kemal Bey'e sorarım” dedim.
Hatta eleştirdiler beni “Kemal Bey’e mi soracaksın” diye. Genel başkanın orada verdiği bir söz ve Bolu’yu bir başka aday da kazanmıyor zaten. Ben Kemal Bey'e sordum, Kemal Bey de “böyle bir görüşme oldu” dedi. Devamlılık açısından yapılan bir şey. Almadan önce kendisiyle çok net konuştum. Bundan sonraki süreçte, “genel siyasete dair bir şey yapmayacağı, yerelde rekor oy alacağını ve bundan sonra belli konularda partiyi zora sokacak bir şey yapmayacağı” sözünü verdi.
Irkçı söylemleri nedeniyle de uyardınız mı?
Kendisini bütün hepsiyle ilgili uyardık. Üç konuda da uyardık.
Aydın-Adana-Mersin PM sonrası açıklanacak deniyor… İzmir daha da sonra neden bu kadar geç açıklanıyor. Kamuoyu yoklamaları yaptınız ne deniyor İzmir’de?
Özel çalışıyoruz İzmir'e.
Anketlerden nasıl şeyler çıkıyor?
Anketler yeni yapılıyor. İzmir'e 46 milletvekili yolladık.
İzmir adayı: 'En zor tayin, amiral gemisine yapılan tayindir'
İktidar medyası İzmir ve İstanbul’un kimi ilçeleri için Ekrem İmamoğlu ile anlaşamadığınız yazıyor. Bir ekip işi elbette adayları belirlemek ama İmamoğlu’nun adayları belirlemedeki etkisi nedir?
Ekrem Bey İstanbul’a yoğun çalışıyor. Ekrem Bey’in içinde İzmir geçen bir cümle kurduğunu duymadım. O İstanbul’a konsantre olmuş durumda. Mansur Bey Ankara'ya yoğun çalışıyor. Ben İzmir’e yoğun çalışıyorum. İzmir benim memleketim. 10 yaşından 24 yaşına kadar orada büyüdüm. MYK üyeleri, il başkanımız oturup konuşuyoruz. İzmir'e özel gayret gösteriyorum. Özel çalışıyorum çünkü. Amiral gemisidir, sancak taşıyor. Deniz kuvvetlerinde en zor tayin amiral gemisine yapılan tayindir.
Tunç Bey’in adı adaylar arasında değil mi?
Var var, yani şu ana kadar aday gösterilmemiş olması aday gösterilmeyecek anlamına gelmiyor, gösterilecek anlamına da gelmiyor. Anketler yeni yapıldı. 46 milletvekili raporlarını yazıyorlar. İzmir dosyasını yeni açıyoruz.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.