Prof. Dr. Ahmet Ercan: Bakanlık İstanbul’da kentsel dönüşümden vazgeçti

Prof. Dr. Ahmet Ercan: Bakanlık İstanbul’da kentsel dönüşümden vazgeçti
Hükümetin kentsel dönüşüm politikasını eleştiren Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Kentsel dönüşüm diye yapısal dönüşüme yol verildi. Yapısal dönüşüm, ‘yapını yık yerine daha yüksek yapı yap’ anlamına geliyor. Nüfusu artırmaya yönelik. Eğer müteahhite kat vermeyecek olursan daireler küçülüyor, insan sayısı artıyor” dedi.

Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, kentsel dönüşüm için İstanbul’da ipin ucunun kaçtığını söyledi. Bugün kentsel dönüşüm adı altında yapılanın aslında nüfusu artırmaya ve sahibine para kazandırmaya yönelik yapısal dönüşüm olduğunu ifade eden Ercan, Bakan Özhaseki’nin açıklamasına dair “Bu açıklamayla birlikte bakanlık İstanbul’dan kentsel dönüşümden vazgeçmiştir” dedi.

Öteki Gündem’den Ali Isıyel’e konuşan Ercan, iktidarın kentsel dönüşüm politikasını şöyle değerlendirdi:

“24 yıldır İstanbul’da gerçek anlamda kentsel dönüşüm yapılmıyor. Halkın da sürekli rantsal dönüşüm olarak adlandırdığı, kamunun elindeki değerli arsalar alınarak -askeri kışlalar, karayolu arazileri olsun- buralara sahibine para kazandıracak yapılar yapıldı sürekli. Hatta toplanma alanlarına yapılar yapıldı.

“İstanbul’a göç teşvik edildi”

“Bir de İstanbul’a göç teşvik edildi. İstanbul bir şehir olmaktan çıktı. Şehir plancılarına göre, normalde, bir kentte kentlilerin mutlu ve sağlıklı olarak yaşamaları için kentin nüfusunun 150 bin kişiyi geçmemesi gerekiyor. Bırak bunu, 100 katı olan 15 milyonu da geçti. İstanbul’un nüfusu şu an bilinen 18 milyon. İpin ucu şöyle kaçtı; hâlen devam ediyor. Ama İstanbul’un toprağı çok sınırlı. Geniş bir toprağı yok. İki kıta arasında sıkışmış bir kent ve nüfus yoğunluğu kilometrekare başına 3 bin 50 kişi civarı.”

Özellikle 1970 yılından sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da güvenliğin düşmesi, iş olanağının az olması nedeniyle buralardan büyük bir göç akınını İstanbul, Bursa, İzmir, Kocaeli ve Ankara’ya görüyoruz. Bu gerçek görmezden geliniyor. İstanbul’un bu kadar göçe uygun altyapısı yok. Buna tabii son yıllarda sığınmacılar da eklendi. Özellikle Suriye savaşından sonra Türkiye’nin finansal olarak kötü bir duruma düşmesiyle, Arap ülkelerinden gelen Araplar burada var olan evleri yüksek fiyatlarla satın almaya ya da kiralamaya başladılar. Bunun sonucunda fiyatlar arttı. Sadece kira değil, konut fiyatları da arttı. Tabii yabancıya konut diye adlandırılan bu olay, Türkiye’de daha çok Araplar olarak gerçekleşti. Aynı zamanda vatandaş oldular. Onlar için sorun yok, sağlam yerlerde sağlam konutlara yerleştiler. Sorun, İstanbul’da geçim sıkıntısı çeken dar gelirlilerin durumu.

“Bunlar için tek çözüm 2007 yılında çıkan deprem yasasına göre, kamu eliyle mahalle ya da ilçe ölçeğinde yıkılarak yeniden geniş yolların, yeşil alanların olduğu yapılara gitmek. Ama bu da tartışıldı. Acaba yerinde dönüşüm mü olacak yoksa sağlam yere mi taşıyalım diye…

“Kentsel dönüşüm nüfusu artırmaya yönelik”

“Taşıyalım diyenlerin bir örneği Kayaşehir’dir. Küçükçekmece’nin Cumhuriyet Mahallesi Sefaköy, Menekşe kesimlerinin oraya taşınması öngörüldü. Ama insanlar oraya taşınmadı. Anadolu’dan göç edenler ya da yabancılar oraya geldi. Böylelikle İstanbul’un nüfusu sürekli artırıldı. Yani kentsel dönüşüm diye yapısal dönüşüme yol verildi. Yapısal dönüşüm, ‘yapını yık yerine daha yüksek yapı yap’ anlamına geliyor. Nüfusu artırmaya yönelik. Eğer müteahhite kat vermeyecek olursan daireler küçülüyor, insan sayısı artıyor.

“İstanbul’a dışarıdan her göç edenin Türkiye Cumhuriyeti’ne maliyeti 30 bin dolardır. Çünkü altyapı yetmezliğiyle karşı karşıya kalıyorsun. Dar yola 100 kişi girerken yapısal dönüşümle, 165 kişi giriyor. Araçları sığmıyor, kanalizasyon yetmiyor, su ve elektrik yetmezliği başlıyor. Güvenlik, sağlık ve eğitim sorunları başlıyor. Bunlar için yatırım yapmak gerekiyor. Bunların hepsi ülke ekonomisine büyük darbe.

“Kentsel dönüşüm bazılarının paralarına para kattığı bir duruma dönüştü”

“Bunun için bahane de deprem. Birçok müteahhit veya mal sahibi de depremi bahane ederek mallarını, apartmanlarını yeniliyor. Çünkü onların tuzu kuru. Dolayısıyla bu yapısal dönüşümü en çok Bağdat Caddesi, Şişli, Nişantaşı gibi İstanbul’un zengin kesimleri uyguladı. Malın değeri 300 bin liradan 3 milyon liraya çıktı. Dolayısıyla kentsel dönüşüm ve deprem bazılarının paralarına para kattığı bir duruma dönüştü. Bunu da düşük faizli banka kredileriyle yaptılar.

“Bakanlık İstanbul’da kentsel dönüşümden vazgeçti”

“Kentsel dönüşüm, bir kentteki insanları mutlu eder ama yapısal dönüşüm o kenti öldürür. Türkiye’de şu an yapısal dönüşüm yapılıyor. Yeni bakanımız Mehmet Özhaseki geçen gün televizyonda dedi ki ‘İstanbul’da yeni bir modelle çıkıyoruz, bir an önce başvurun. 500 bin lira vereceğiz bağış olarak ve 1 milyon lirayı da hak edişe göre peyderpey vereceğiz. Bunu 2 yılı ödemesiz 20 yıl faizsiz ödemeli olarak vereceğiz’ dediler. Bu harika bir teklif, ben olsam başvururum. Ama bakan, kentsel dönüşümden vazgeçip yapısal dönüşümü teşvik ettiklerini kabul etmiş oldu. Bu ipin ucunun kaçması demek. Dolayısıyla bana göre bu açıklamayla birlikte bakanlık İstanbul’da kentsel dönüşümden vazgeçmiştir.”

Deprem beklenen yere yakın bulunan gaz depolama alanları

İstanbul’da depremin beklendiği yere 25 kilometre uzakta doğal gaz depolama alanları olduğunu söyleyen Ercan, şöyle konuştu:

“Burada iki tane yer var. Bunlardan biri Ambarlı. Burada hem depolama alanı hem de çevirim alanı var. Ayrıca Anadolu ile Asya arasındaki ana boru hattı var. Bu ana boru hattı 1999 depreminde kırılmak üzere 2 metre dirsek yaptı. Orada aynı zamanda depremle beraber kaymalar oldu. Haramidere’nin Marmara Denizi’ne bağlandığı yerdir. Birimler çok gevşek ve kaygan birimlerdir. Oralar için 80’li yıllarda bir araştırma yapıp kaygan olduğunu söylememe rağmen boru hattını oradan geçirdiler. BOTAŞ geçirdi bunu. Şimdi tabii deprem de bunun önünde olacak. 25 kilometre yakınında olacak. Tabii ki 99 depreminden daha büyük bir güçle vuracak. Çünkü 99 depremi buraya yaklaşık 100 kilometre uzaktaydı, şimdi yaklaşık 25 kilometre uzakta olacak.

“Oradaki borunun kırılmaması gerekiyor normalde. Bu olay olduktan sonra BOTAŞ bu işe el attı. Boruyu ne yaptılar inan bilmiyorum. Orada 2 metre dirsek vermişti. BOTAŞ Genel Müdürü beni aradı ve gelip bakmamı rica etti. O zaman gidip baktım ve yapılması gerekenleri söyledim. Yerin kayma alanı olduğunu, çıktığı yerin yanlış olduğunu bildirmiştim. Bilabedel yapılmış bir kamu çalışmasıydı.

En kötü senaryo

“Diğer bir yer de Marmaraereğlisi ile Silivri önünde olacak. Burada deprem odağı oradaki doğal gaz depolama alanına ki orada denizin içinde ve yerin altında, 10 kilometre güneyde. Orada beklediğim deprem 7 ila 7.2 arasında bir deprem. Neler yaratabileceğini şu anda söylemek çok zor. Ana kırık kuşağı yaklaşık 10 kilometre güneyde olacak. Ana kırık kuşağının yanı sıra ikincil kırık kuşaklar oluşur. Eğer bunların bir tanesi depolama alanından geçecek olursa burada sızdırma yapar. Tabii bu en kötü senaryo.” (Kısa Dalga)

Gündem