Prof. Dr. Albay: Küçükçekmece Gölü 1. derece sit alanı ilan edilmeli

Prof. Dr. Albay: Küçükçekmece Gölü 1. derece sit alanı ilan edilmeli
"Şehrin ortasındaki bu canlı müzeyi amacına uygun olarak kullanamadığımız için berbat hale getirmişiz" diyen Prof. Albay, su kalitesinin izlenmesi amacıyla bir proje başlattıklarını, lagünün MR'ını çekmeye çalıştıklarını söyledi.

Küçükçekmece ve Avcılar arasındaki Küçükçekmece Gölü'nün temizlenmesi ve kaybedilen biyolojik çeşitliliğin yeniden kazandırılması için "Küçükçekmece Lagününün Su Kalitesinin İzlenmesi" projesi başlatıldı.

Haziran ayına kadar çalışmaların devam edeceği proje kapsamında, etkin ve sürdürülebilir bir restorasyon tekniği uygulanarak, şehrin ortasında yer alan gölün eski sağlığına kavuşturulması planlanıyor.

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi ile Avcılar Belediyesi iş birliğiyle gerçekleştirilecek projeyi yöneten Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay, "Lagünün MR'ını çekmeye çalışıyoruz. Burada havalandırma, dip çamurunun uzaklaştırılması, belki de bir biyomanipülasyonla bunların arka arkaya uygulanabilecek teknikler uygulanabilir. Öncelikle dip çamuruyla ilgili ön plan yapmakta fayda var. Dipte büyük bir atık yükü bizi bekliyor" dedi.

Lagünün MR'ı çekiliyor

Prof. Dr. Albay: Küçükçekmece Gölü 1. derece sit alanı ilan edilmeli

Prof. Dr. Meriç Albay, Küçükçekmece Gölü'nün İstanbul'un ortasında çok önemli bir su kaynağı olduğunu belirterek, "Zamanla sanayinin ve yeni yerleşimin oluşmasıyla milyonların üzerinde insanın durduğu bir yer. Sanayi atıklarını, evsel atıkları vererek kirletmişiz. Şehrin ortasında bir yer ve titizlikle izlenmesi gereken bir alan. Avcılar Belediyesi birlikte çalışma önerisinde bulundu. Su kalitesinin izlenmesi amacıyla bir proje başlattık. Lagünün MR'ını çekmeye çalışıyoruz. Şu anda sıkıntı nedir? Dipte hangi sorunlar var? Çevrede hangi sorunlar var? Bunları anlamaya çalışıyoruz. Aşağı yukarı 40-50 parametre ölçüyoruz" dedi.

Sorun 90'lardan beri yaşanıyor

Sorunun gittikçe büyüdüğünü ifade eden Prof. Dr. Albay, "Biz bu sorunu 1990'lardan beri yaşıyoruz. Her yıl düzenli aralıklarla balık ölümleri oluyor. En son 2 yıl önce Mersin balığı bile öldü. Şehrin ortasındaki bu alanın detaylı bir çalışmayla topluma kazandırılması elzem haline geldi. Restorasyon çalışmasına başlamadan önce, mevcut su kalitesini ortaya koyup bunu Avcılar Belediyesi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı'na, ilgili birimlere iletmek istiyoruz. Şehrin ortasında böyle bir alanın bulunması, böyle bir alanın çevresinde bu alandan faydalanmadan sadece bir su kitlesi olarak bakması insana dokunuyor" ifadelerini kullandı.

Dipte 10 yılların atığı var

Prof. Dr. Albay, "Buranın şehre kazandırılması lazım. Burası B sınıfı bir sulak alan. Kuşlar, balıklar vardı, bunlar yok olmaya başladı. Bunu tekrar düzeltip, şehre kazandırıp, su kültürünü yaratarak her şeyi geriye çağırabiliriz. O sudaki canlıları, ekosistemi yeniden kurabiliriz. Bu anlamda iyi bir restorasyon projesi olmadan, bu lagün düzelmeyecek gibi görülüyor. Daha önceki tespitlerimize baktığımız zaman su kalitesi oldukça sıkıntılı. Çözülmüş oksijen miktarından pestisit kirleticilerine, petrol atıklarına kadar yok yok. Ağır metal kirliliğine kadar her şey var. Bir kısmı dipte birikmiş. Dipte 10 yılların atıkları birikmiş. Bunların gerçekten elden geçirilip, topluma ve doğaya kazandırılması gerekiyor. Dünyada bunun çok örneği var, kolay değil ama yapabiliriz" diye konuştu.

"Canlı müzeyi berbat hale getirmişiz"

Bazı balıklar burayı göç yolu, bazılarının da üreme alanı olarak kullandığını ifade eden Prof. Dr. Albay, "Şehrin ortasındaki bu canlı müzeyi amacına uygun olarak kullanamadığımız için berbat hale getirmişiz. 1950'lerin sonunda 60'ların sonuna kadar, 20 ton balık avlanıyormuş. 27 türün üzerinde balık varmış. Şu anda 2-3 türden bahsediyoruz. Kaya ve kefal balıkları var. Balıkçılığın yapılmaması lazım. Su kalitesi oldukça kötü. Mikrobiyolojik bakımdan balıkçılığın kesinlikle engellenmesi lazım. Kontrol edildiğini düşünüyorum ama, daha dikkatli olmak lazım. Halk sağlığı önem arz ediyor. Burası aslında 20-30 türün barınıp üreyebileceği bir alan ama, kirleticilerden dolayı artık barınma şansı yok" ifadelerini kullandı.

Yüzmeye izin verilmemeli

Prof. Dr. Albay, gölde yüzmenin engellenmesi gerektiğini vurgulayarak, "Su oldukça kötü. Mikrobiyolojik olarak insanlarda birçok sağlık problemi yaratabilir" dedi.

Etkin su kalitesi yönetimiyle, 10 yıla kadar lagünün kendine gelebileceğini düşünen Albay, "Bu dipteki atıkların alınması gerekiyor. Ciddi bir atık ve ağır metal yükü bizi rahatsız ediyor. 5 metreden sonra oksijen iyice azalıyor. Şehrin ortasında bir çocuğun topu lagüne kaçırsa bile, bana göre elini o suya değdirmemesi lazım. Lagün mikrobiyolojik bakımdan sıkıntılı bir yer. Gizli de olsa, orada balık tutuluyor. Bunlar insanlar tükettiği zaman, halk sağlığını tehlikeye atacağız. Biyolojik çeşitliliği kaybediyoruz. Orası kuş göçü yolu üzerinde, b sınıfı sulak alan. Bir sulak alanı kaybetmek, ülkemiz için hoş bir şey değil. Dünya biyolojik rezervleri için de büyük kayıp olur. Şu an kalan yeşil alanların 1. derece sit alanı ilan edilmesi lazım. Yapılaşmanın kesinlikle durdurulması lazım. Yoksa biz bu alanı kaybedecek gibi gözüküyoruz. Kaybettik de, kazanma şansımız var. Örneklemeye devam edeceğiz. Sonuçlar çıktıktan sonra hem belediye hem de bakanlıklarla paylaşacağız. Restorasyon tekniğini tartışıp, sonuca varacağız diye düşünüyorum" diye konuştu. (DHA)

Yaşam