Sanat tarihi profesöründen definecilere: Kırıp dökmeyin

Sanat tarihi profesöründen definecilere: Kırıp dökmeyin
Edirne'de Traklara ait 3 bin yıllık tapınağın tahrip edilmesine tepki gösteren Prof. Dr. Engin Beksaç, Trak tapınağının dünyada birçok benzerinin bulunduğunu ve onların özenle korunduğunu söyledi.

Edirne'nin Lalapaşa ilçesine bağlı Doğanköy'de 1 yıl önce 1'inci derece sit alanı ilan edilen Traklara ait 3 bin yıllık tarihi tapınaktaki "Ana Tanrıça Tahtı", kimliği belirsiz kişilerce tahrip edildi.

Bölgede Çöke Tepesi olarak adlandırılan, halk tarafından "Kral Kızının Koltuğu" olarak bilinen Trak tapınağının, "Ana Tanrıça Tahtı" bölümündeki kayalar kırıldı. Doğanköy'de yaşayanların bir dönem Hıdırellez şenliklerini düzenlediği ve evlilik törenleri öncesi kutlamaları başlattığı alandaki 3 bin yıllık tapınakta, Trak dinine ait semboller yer alıyor. "Ana Tanrıça Tahtı" bölümündeki kayada ana tanrıçanın rahmini temsil eden üçgen prizma şeklinde bir oyuk bulunuyor.

Sanat tarihi profesöründen definecilere: Kırıp dökmeyin

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Engin Beksaç, tapınağın tahrip edilmesine tepki gösterdi. Çöke Tepesi'nin halk arasında "Kral Kızının Koltuğu" olarak bilindiğini belirten Beksaç, "Halk anlatısından da anlaşılacağı gibi burada bir kral kızı olayı var ki bu esasında bir Ana Tanrıça Tahtı. Trak dini, Yunan dini veya Roma dini gibi değildir. Doğal alanları kullanarak tapınım alanlarını ortaya koyan bir dini sistemleri vardır. Bu nedenle de şekil ibadetinden çok doğa ile kaynaşan bir ibadeti ortaya koymaktadır" dedi.

"Kayadaki üçgen ana tanrıçanın rahmini temsil ediyor"

Trak tapınağının tahrip edilmiş olsa da temizlendiği takdirde kimliğini gösterebilecek nitelikte çevre hakimiyeti olduğunu belirten Beksaç, "Çevredeki bütün tepeleri ve diğer bütün coğrafi unsurları kullanarak bir astronomik ve astrolojik gözlem merkezi şekli taşımakta. Güneşin ve ayın hareketlerinin yanında yıldızların hareketlerini de buradan takip etmek mümkün. Güneye odaklı. Tipik eski çağ insanlarının güneş ibadetiyle veya Orion ibadetiyle bağlantılı bir inanç sisteminin sonucu olarak şekillenen bir yapı. Bakıldığı zaman kayaların üzerinde doğal olarak oluşmuş bir taht biçimi var. Bu genellikle zaten yol gösteren bir durum. Eski dinler için önem taşıyor. Kayada oyulmuş olarak bir üçgen prizma şekli var. Bu da ana tanrıçanın rahmini temsil ediyor. Belirli törenlerde güneş ışığının buraya gelmesiyle birlikte dolmenlerde olduğu gibi bir yeniden hayat bulma olgusunun önemli bir tapınak alanı olduğunu biliyoruz" diye konuştu.

"Dünyadaki örnekleri özenle korunuyor"

Beksaç, Trak tapınağının dünyada birçok benzerinin bulunduğuna dikkat çekerek, "Çok yakın benzerleri Bulgaristan'da, Yunanistan'da, İtalya'da, Fransa'da, Almanya'da var. En tanınmışlarından biri İrlanda'da var. İngiltere'de de benzer tapınaklar var. Onlar bu durumda değil. Onlar özenle korunmakta ve yıllık turizm girdisi için ülkelerine büyük katkı sağlayan sunaklar. Burası çok yakına kadar gayet iyi durumdaydı. Son zamanlarda çılgınca kayaları kırma ile tahribat yapılmış ama yine de çok geç değil, hala tapınak önemli kimliğini koruyabilmekte" dedi.

Tapınağın bulunduğu tepenin bir bölümünde de kuş şekli verilmiş bir kayanın bulunduğunu söyleyen Beksaç, "Halk arasında bunun adı Kuş Kaya ve kanatları toplanmış bir yırtıcı kuş şeklinde karşımıza çıkıyor. Bir kutsal unsur, bir kut unsuru olarak kayalarla şekillenmiş bir bütün teşkil ediyor. Kuş genellikle ruhun hareketliliğini temsil eden bir hayvan olarak karşımıza çıkıyor. Bu niteliği itibariyle burası çok önemli bir merkez. Traklar'dan kalan önemli bir yadigar. Acilen korunması gereken yerlerden biri" ifadeleri kullanıldı.

"Burada kimse altın bulamaz"

Beksaç, Trak tapınağının bulunduğu tepenin çevresinde dolmen ve kistlerin de yer aldığını söyleyerek, şöyle devam etti: "Tanrıçanın ölümden sonra yeniden hayat bulma gücünü temsil eden bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Burası çok önemli bir ibadet yeri. Birinci derece sit alanı olarak yeni tescil edildi. Bütün beklentiler boşuna, burada kimse altın bulamaz ama turizm açısından altın değerinde bir yer. Malzemeye ve yapılan tapınak tiplemesine göre bunun en aşağı 3 bin yıllık geçmişi var. Yaklaşık olarak bronz çağı sonlarında, demir çağı başlarından itibaren gelişen bir ibadet sisteminin parçası olduğunu söylemek mümkün."

"Kırılan kayaların yerine konması lazım"

Sanat tarihi profesöründen definecilere: Kırıp dökmeyin

Kırılan kayaların yerine konması gerektiğini dile getiren Beksaç, "Kayaların üzerinde bazı izler vardı, onlar yok olmuş. Kayaya oyulmuş, zorlukla da seçilse belli olan bir daire vardı. Daire kültü, genellikle güneş kültü ve ana tanrıça kültü ile yakından bağlantısı olan bir ibadet unsuruydu. Maalesef onu şu anda görmek mümkün değil" dedi.

Definecilere tepki gösteren Beksaç, şunları söyledi: "Defineci veya başka bir şeyler de olabilir ama boşuna. Bunların acilen korunması lazım. Bu tahribatı görmekten çok üzüldüm. Definecilere mesajım; kırıp dökmeyin. Devletin, milletin, insanlığın mirasını yok etmeyin. Hiçbir şey bulamayacağınız şeylere zarar vermeyin. Böyle yerlerden elinizi çekin. Burada kazdıkları dönem farklı. Bu dönemde aradıkları malzemeyi bulamazlar. Bu tip tapınaklar tamamen farklı ibadet merkezleri. Ezoterik bir kültün karşısında bulunuyoruz" ifadelerini kullandı. (DHA)

Yaşam