Seçil Erzan için takvimler 2010'a döndü: Benzer dava, ortak bir isim...

Seçil Erzan için takvimler 2010'a döndü: Benzer dava, ortak bir isim...
Seçil Erzan'ın, kamuoyunda 'Fatih Terim Fonu' olarak bilinen dolandırıcılık davasının dosyası, aynı bankanın 2010 yılına ait başka bir davasına dahil edildi. İki dosyada da ortak olan isimler var...

Son dönemde gündemden düşmeyen bankacı Seçil Erzan'ın 'Fatih Terim fonu' davasında takvimler bu kez 2010 yılına döndü. Yine aynı bankanın o yıllarda müşterinin mağdur olduğu bir davada bulunduğu ortaya çıkarken, Seçil Erzan dosyasının, o dönemki dava dosyasına dahil edildiği öğrenildi.

Gazeteci Altan Sancar'ın verdiği bilgilere göre, yargılaması hala süren zimmete para geçirme davasının mağdurları arasında bulunan bir isim Seçil Erzan dosyasında da yer alıyor.

Sancar, sosyal medyadan paylaştığı haberinde yaşananları şöyle anlattı:

"Seçil Erzan'ın 'Fatih Terim Fonu' 13 yıl önce başlayan ve Yargıtay'a giden Denizbank davasının dosyasına girdi. 2010 yılında Hatay'da başlatılan soruşturma ile İskenderun Şubesi çalışanlarından bazıları hakkında dava açılmış ve cezalar verilmişti. O dönemde yargılanan ve zimmete para geçirmekle suçlanan Sakine Cihat'ın bankaya para yatıranların paraları ile türev işlemleri yaptığı, oluşan zararları müşterilerin imzalarını taklit ederek ve mallarına rehinler koyarak kredi ile kapattığı iddia edilmişti.

Sakine Cihat yargılama sırasında yaşananları anlatmış, türev işlemler yaptığı kabul etmiş ve bunu banka yönetiminin onayı ile ve haberi olarak yaptığını savunmuştu. Hesaplarındaki parayı kullandığı bilinen Suriyeli bir ismin de banka genel müdürü ile tanıştığını öne sürdü. İşlemlerin hacminin onlarca milyon dolar olduğunu, buradan bankanın da komisyonlar aldığını iddia ediyor. Günün sonunda denetim geldiğini, denetimin bu durumu gördüğünü; fakat bankanın kar ettiğinin görülmesi üzerine incelemeyi sonlandırdığını belirtiyor.

Sakine Cihat'ın ifadesi

Yargılama sonucunda verilen cezalar önce Yargıtay'dan dönmüş, daha sonra yapılan yargılamada Cihat'ın da aralarında olduğu çok sayıda isme cezalar verildi. Dosya Yargıtay'a gönderildi, yargılananlar serbest kaldı ve dosyanın ele alınması bekleniyor.

Bu sırada Erzan'ın fon haberleri yer alınca, Cihat'ın avukatı Bülent Akbay Yargıtay'a ek bir beyan sundu. Akbay beyanında Denizbank genel müdürü ile paraları kullanılan isimlerden Suriyeli kişiyi tanığını, sürecin yönetimin bilgisi dahilinde ilerlediğini savundu. Hatta bankanın içindeki telefonların kayıt altına alındığını ve bu konuşmaların dökümünün yapılmasını istedi. Ayrıca genel müdürün tanık olarak dinlenmesini istedi. Akbay'ın dilekçesinde şu ifadeler yer aldı:

Müvekkilimizin üzerine atılı suçtan yargılanmasına neden gösterilen -türev- işlemlerini müvekkilin tek başına yapması mümkün değildir. Bu konuda müvekkil ile genel merkezdeki işverenleri ile telefon kayıtları tüm ısrarlarımıza rağmen çözümlemesi yapılmamıştır. Bu önemli delil mahkeme tarafından gizlenmiştir.

"Müvekkilim Hakan Ateş ve diğer işverenlerin müvekkilin işlem yaptığı ( Günlük en az 20-30 milyon dolarlık arbitraj işlemi) hesap sahibini tanımadıkları beyanı bir kez daha çürümüştür. Banka Genel Müdürü Hakan Ateş ile hesap sahibi ABDULRAHMAN SHAMA ile olan fotoğrafı dosyaya sunmuş ama bu şahsı tüm ısrarlara rağmen tanık olarak dinlenmesine karar verilmemiştir. Oysa dosyada müvekkilin üzerine atılı suçun vasfını değiştirecek bu önemli delil talebi karşılanmamıştır.

İşverenleri Denizbank Anonim Şirketinin talimatları üzerine yerine getirdiği, Mudilerin hesaplarından çekilen veya teminat olarak gösterilerek kullandırılan krediler, rehinlerin müvekkillin iş yerindeki amirlerince ve banka genel müdürlüğünün yüksek mertebedeki yetkililerince onaylandığı ve bu işlemlerden bankanın 30 milyon doları aşkın komisyon geliri aldığı sabittir. Bu kadar geliri sağlayan bir hesap sahibinin banka işverenleri tarafından tanınmaması hayatın olağan akışına aykırıdır.

Anlaşılıyor ki incelemeyi, denetimi ve onayı veren Denizbank Anonim Şirketinin eksik ve usulsüz işlemleri açıkça tespit ettiği halde bunlara göz yumduğu, müşterilere bahsi geçen şekilde yasalara aykırı şekilde hizmet verilmesi ve işlem yapılmasının bizzat Denizbank Anonim Şirketinin benimsediği bir şirket politikası olduğu son yaşanan olaylardan da görüleceği üzere açık ve net bir biçimde ortaya çıkmıştır.

Özetle müvekkilimiz Sakine CİHAT hakkında yerel mahkeme eksik inceleme yaparak karar vermiştir. İstanbul'daki olay bir kez daha müvekkilin çalıştığı bankanın işverenleri anılan usulsüz işlemleri bir bankacılık politikası olarak benimsediği, müvekkilin eyleminin nitelikli zimmet olarak kabul edilemeyeceği, eksik ve araştırma yapılmadan karar verildiği, tanık dinleme ve belge getirtme talebimizin neden gösterilmeden ret edildiği anlaşıldığında BOZMA talebini yenilemek ihtiyacı hasıl olmuştur."" (Kısa Dalga)

Gündem