Selahattin Demirtaş: Savunmamı babama, emekçi Tahir ustaya ithaf ediyorum

Selahattin Demirtaş: Savunmamı babama, emekçi Tahir ustaya ithaf ediyorum
Kobanê duruşmasında savunma yapan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: "Savunmamı, emekçi Tahir ustaya, babama onun şahsında tüm emekçi anne ve babalara ithaf ediyorum"

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası, görülmeye devam edildi. Duruşmada eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş savunmasının dördüncü gününe devam etti.

Mahkeme heyeti, babası Tahir Demirtaş'ı kaybeden Demirtaş'a "Başınız sağ olsun" diyerek duruşmaya başladı. Heyet, Demirtaş'a savunmasına devam edip etmeyeceğini sordu. Demirtaş, "Elimden geldiğince devam edeceğim" dedi.

Demirtaş "Savunmamı, emekçi Tahir ustaya, babama onun şahsında tüm emekçi anne ve babalara ithaf ediyorum" dedi.

'Bu dava vesile ile kötülüğün kaynağını anlatacağım'

Türkiye’de siyaset neden çöktü? Bizi hapse kim gönderdi? Bu dava vesilesiyle halkımızın tarihinin bir daha gün yüzüne çıkması için elimizden geleni yapacağız. Herkes elmanın düştüğünü gördü ama sadece Newton 'neden?' diye sordu. Biz de 'neden' diye soracağız. Neden bu saf kötülük? Bu dava vesile ile kötülüğün kaynağını anlatacağım.

Homo sapiens olarak bizler için her şey toplumsal yaşam ile başladı. Karnını doyurmak, neslini sürdürmek, hayatta kalmak gibi ilkel dertlerimiz vardı.(Biyolojik doğamız gereği) Molekül olarak bir arada durmak ve çoğalmak isteriz. Bu şekilde var olmak isteriz. Biz insanlarda moleküler olarak ölüm diye bir şey yoktur, sadece biçim değiştiririz. Köyler, kasabalar kurduk. Mülkiyeti getirdik. Eril güç zihniyetli medeniyetler kurduk. İlkel zamanlarda mandamıza serbest dolaşma hakkı varken biz kadınlarımızı dört duvara hapsettik. Medenileştik, böyle kötüleştik.

Sayın yargıç bize neden yargılanıyorsunuz diye sorarsanız size şöyle açıklayayım: Bizim halkımız karnını doyurmak, neslini sürdürmek, hayatta kalmak istiyor. Türkler de bu topraklara geldiğinde bunu istedi. Biyolojik açıdan baktığınızda herkes haklı ama herkes güçlü değil. Biyolojik olarak sadece güçlüler hayatta kalır. Bu olmasın diye kültürü yaratmıştık, hukuku, ahlakı yaratmıştık. Kültürel olarak biz (Kürtler) haklıyız. Gaspçı, zorba kültür ile etik sözleşmeleri ihlal edenlere karşı direndiğimiz için yargılanıyoruz.”

Bir arkadaşımızdır vekil seçilmiş, gider yemini eder, yargılayacaksanız da usül zaten belli. Ama neden kriz çıkıyor? Hukuku tanımamakta neden rahatlar? Gördüler; kararı tanımayınca toplumda kıyamet kopmayacak, gördüler. Noldu; Kışanak, Tuncel, Yüksekdağ 7 yılı aşkın süreye rağmen serbest bırakılmamış, noldu? Aman nolacak? Toplumda kıyamet de kopmuyor, yasaya uymamak da işime geliyor. Anayasayı değiştirmeye tek başlarına güçleri yetmiyor, yasayla devam ediyor."

'HDP topluma iyi geliyordu’

"HDP doğruları anlatıyordu" diyen Demirtaş şöyle devam etti: "HDP, Doğru mesajı veriyordu. Ne yaptılar buna karşı? Bizi terörist ilan etmeleri gerekiyordu. Hain ilan etmeleri gerekiyordu. Travmaları büyüttü. Yanlış alarm verilmiştir sürekli. Bilerek yapan kimdir? Sömürgecilerdir. Hırsızlardır, talancılardır. Biyolojik olarak ihtiyacımız bellidir. Karnımızı doğurmak hayatta kalmaktır. Erdemliler kurallarını kim ihlal etti? İlan eden suçludur. Buradan saptığınız anda zalim olursunuz. Bu yüzden tarihin en önemli düsturu kendini bildir. Bilgeler, ermişler neden az konuşur? Bundan dolayı. Kendini bilir, bildiklerini anlatır. Bu yüzden her şeyi bildiğini zannedenler tehlikelidir. Neden bu kadar kötülük yapılabildiğini bu davada anlatıyoruz. Gözlerin içine baka baka bunlar yapılıyor. Bunun farkında olanlar erdemlidir. Bunun farkında olup gereğini yapmayanlar alçalmıştır. Ali Şeriati de, Hz. Muhammed de anlatıyordu. ‘Sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkacağız?’ karanlığa deniliyor.

Ülkemi çaldın, vatanımı çaldın. Ülkemin adını bile söyleyemiyorum. Kürdistan diyemiyorsun. Dersen, terörist ilan ediyorlar. Atatürk düşmanı, devlet düşmanı ilan ederim diyor. Bu dava erdemlerin ve kötülerin karşı karşıya olduğu davadır. Tarihte çok az böyle davalar olmuştur. Bir haklılığımı var. Haklılığımızın meşruiyetini buradan alıyoruz. Erdemi temsil ediyoruz. Bu zorba düzene karşı itirazdır."

Demirtaş'ın savunmasından öne çıkanlar şöyle:

Bunlar secdeye giderken ihale düşünüyor. Bunları yapmak için hepimizin içeri girmesi gerekiyordu. Gezi tutsakları içeri girmesi gerekiyordu. Neden AYM kararları dinlenmiyor? Niye krize dönüştü? Çünkü bunu düşünüyorlar. Halk nasıl olsa ses çıkarmıyor. Can Atalay üzerinden daha çok hak ihlali karını uymayacaklarını mesajını veriyorlar. AYM bundan sonra vereceği başka hak ihlali kararına uymayacaklar. AYM’ye daha çok dava gelecek. İmar yasası vb. Bunları da uymayacaklar. Toplum bu şekilde alıştırıldı. Çünkü AYM’yi değiştiremiyorlar. Güçleri yetmiyor.

Hepimiz yoksul çocuklarıyız. Zengin savcı, hakim yok. Var mı? Aynı sıralarda okuduk. Babamızın gönderdiği harçlıklarla geçindik. Zengin çocuğu hakim, savcı olmaz. Uğraşmaz. Biz burada birbirimizi yargılıyoruz. Keşke vatan erdemlik üzerine kurulsa da hepimiz hizmet etseydik.

Son yüz yılında Kürtler ve Türkler ne yaşıyordu? Türkiye’de Kürt tarihi anlatılmıyor. Derslerde de anlatılmıyor. Kürt diye bir şey yoktu. Tarihi kitaplarda Kürtlerden söz ediliyor o da zararlı cemiyetler olarak anlatılıyor.

“Fezlekelere ilişkin savunmam ile devam edeceğim. 13 nolu fezlekeye ilişkin savunmam ile devam ediyorum. Fezlekeye konu olan ‘Kandil’de çekilen fotoğraf’a ilişkin bu fotoğraf isnat edilen şekilde ‘örgüt propagandası’ değil barış sürecinin ilerlediğine ilişkindir. İddianamede de bu fotoğrafın neresinin ‘örgüt propagandası’ olduğu da belirtilmemiş.

Dikkat ederseniz fezlekelerin çoğu yürüyüş ve konuşmalarıma ait. Konuşmalarım ‘Kürt sorunu ve çözüm sürecine’ ilişkin ne hikmetse hepsi teröre dahil edilmiş. Suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. Hepsinin fikir ifade özgürlüğü kapsamında nitelendirdiğimi de belirtmek isterim.

'Savcıların en çok dikkati çeken ‘direniş'

Savcıların en çok dikkati çeken ‘direniş’. ‘Direneceğiz’ dediğim her yerin altını çizmişler. ‘Barış için direneceğiz’ demişim onunda altına çizmişler. Ne kadar direniş geçmiş ise cımbızlayıp almışlar. Jargonumuz farklı olduğu için direnişin altını çizmişler. Barış için direneceğiz demişim altını çizip ‘silahlı örgüt’ü selamlıyorum gibi altını çizmiş. Galata Köprüsü toplanma alanı bile değil, ‘direniş’ diyorlar orda suç olmuyor. Biz deyince oluyor. Yani Kürtlerin hafızası ayrı, Türklerin hafızası ayrı aktı.

'Kürt diyemezsin Kürdistan diyemezsin'

Resmi ideolojisi başka bir şey, gerçek başka bir şey. Türkiye toplumu travmatiktir, ikiliklidir. Devlet ile iyi geçin kendi dünyanda istediğin gibi yaşa. Bir de bizim gibi düşündüğünü ifade edenler var, onlar da şiddetle karşılaşıyorlar. Kürt diyemezsin Kürdistan diyemezsin. Bu ülkenin seçilmiş vekili Süryanice konuşamadı kürsüde. Onu seçen halk bilmiyor mu Süryani olduğunu? 2023’ten bahsediyorum. Utanç duyulmalı.

'Ey savcı, sen kimsin benim vatanımda konuşamazsın' diyorsun

Özür dilenip el üstünde tutulması gereken halklardandır Süryaniler. Bu anlattığım 1800 yıllar değil bakın. Bunu yapan zengin vekillerden biri. İşçisinin hakkını vermez, fabrikalarının ÇED raporları yoktur ama Süryani’ye Kürt’e tahammül etmezler. Demokratik çadırların kurulmasına yönelik hazırlanan fezlekeye ilişkin “Nerde konuşmuşum Amed. 'Ey savcı, sen kimsin benim vatanımda konuşamazsın' diyorsun. Harıl harıl altını çizmişler.”

(Kısa Dalga)

Gündem