Sinema salonları için kriz ve fırsat yan yana!

Sinema salonları için kriz ve fırsat yan yana!
Sinema salonları bir dönüşümün eşiğinde olsa da kaliteli içeriğin her zaman seyircinin ilgisine mazhar olacağına, filmleri perdede görmenin yerini hiçbir şeyin tutmayacağına olan inanç sürüyor. Sinema salonları, önce televizyon, sonra video, ardından CD ile olan mücadelelerden başarıyla çıktı. Şimdi sırada dijital platformlar var...

ŞENAY AYDEMİR


Sinema endüstrisinin en önemli gündem maddelerinden birisi sinema salonlarının akıbeti. Dijital yayın platformlarının küresel çapta atağa kalktığı 2016 sonrasında kan kaybetmeye başlayan sinema salonları pandemi ile birlikte komaya girmişti.


Pandemi sırasında salonlar kapalı tutulurken, film üreticileri yüzlerini dijital mecralara
dönmüş ve buradan akan sıcak paranın şehvetiyle kalıcı olacaklarının sinyallerini vermişti.

PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY’E TIKLAYINIZ

Çoğu pandemi öncesinde çekilmiş “Dune”, “Örümcek Adam”, “Top Gun: Maverick”,
“Doctor Strange”, “The Batman”, “Jurassic World Dominion” gibi yapımlar salon
işletmelerinin komadan çıkmasını sağladıysa da eski görkemli günler hala çok uzakta
görünüyor. Örneğin ABD’de 11 milyar doların üzerinde olan yıllık gişe hasılatı, 2020’de 2, 2021’de 4.5 milyar dolar civarına inmişti. Geçen yılın rakamını bugün itibarıyla geride bırakmış olması gelecek için umut veriyor kuşkusuz. Türkiye’deki durum da benzer.

Yıllık 60 milyon civarında olan kesilen bilet adedi 2020’de 17, 2021’de ise 12.4 milyon adede düştü. Bu yıl ise 25 milyon civarında seyrediyor. Ama Türkiye’de salonların içine düştüğü durumu net görebilmek için pandemi öncesine gitmek gerekiyor. Çünkü kriz 2019’da patlamıştı. 2018 yılında 70 milyondan fazla bilet satışı gerçekleştirilen ülkemizde, 2019 sonra erdiğinde bu rakam 59 milyon civarına gerilemişti. İşin çarpıcı yanı bu 11 milyonluk kaybın tamamının yerli yapımlardan olmasıydı.

TÜRK SİNEMASI 11 MİLYON SEYİRCİ KAYBETTİ

Yani Türk sineması tam 11 milyon seyirci kaybetmişti. Üstüne pandemi de eklenince, salonlara seri film üreten büyük yapımcılar soluğu dijital platformlarda
aldılar. Pandemi öncesinde Türkiye, yerli yapımların izlenme oranını yüzde ellinin üzerinde olan tek Avrupa ülkesiydi. Haliyle salonlar için yerli yapımlar önemli. Bu yıl “Bergen”; "Kesişme: İyi ki Varsın Eren”, “Aslan Hürkuş Kayıp Elmas” ve “Dilberay” gibi yapımların gördüğü ilgi de bunu destekler nitelikte. 25 milyonu bulan seyircinin yarısından fazlası yine yerli yapımlara gitmiş durumda. Ama sorun şu ki, 110’dan fazla yerli filmin vizyona girdiği 2022’de ilk beş film 10 milyondan fazla seyirci çekti. Yani bu filmlerin çok büyük kısmı batık halde.

SEKTÖR TEMSİLCİLERİ ANLATIYOR


Üstelik gişenin motor gücü olan önemli isimler hızla dijitale yöneliyorlar. Şahan Gökbakar, Recep İvedik 7 için Disney Plus, Cem Yılmaz da iki film için Netflix ile anlaştı. Yılmaz Erdoğan hali hazırda zaten dijitale çalışıyor. Bu isimlerin gidişinin salonlardaki tahribatı daha da artırıp artırmayacağı kafalarda soru işareti. Hem bu genel durumu hem de geleceği sektör temsilcileriyle masaya yatıralım dedik.

Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği (SEYAP) Başkan Yardımcısı Serkan Çakarer, Ankara Büyülü Fener sinemaları sahibi İrfan Demirkol ve Antrakt Genel Yönetmeni/ Comscore Movies Turkiye Genel Müdürü Deniz Yavuz ile sinema
salonlarının bugünün ve geleceğin konuştuk.

serkan-cakarer.jpeg

YAPIMCILAR RİSK ALMAK İSTEMİYOR

Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği (SEYAP) Başkan Yardımcısı Serkan Çakarer, de sorunların pandemi öncesinde başladığına dikkat çekiyor: “Sinema
vizyonu dediğimiz mecra, özellikle belli tarz filmler için uzun süredir can çekişiyor. Aslında birazcık çocuğun mürüvveti için katlanılan sünnet, düğün, nikah gibi bir şey artık. Oradan bir para kazanılamıyordu.”

Çakarer’in dikkat çektiği bir başka sorun ise hali hazırda ülkeyi kasıp
kavuran ekonomik kriz. Ana akım yapımcıların dijital mecralara kaymasının nedenlerinden birisinin de bu olduğunu belirten Çakarer’e göre, yapımcıları risk almak yerine sıcak paranın aktığı dijital platformları tercih etmeleri ekonomik olarak anlaşılır bir durum.

Peki, pandemi sonrasında sinema salonlarının durumu nedir? Uzun yıllardır sektör verilerini tutan Deniz Yavuz’dan alıyoruz son rakamları: “Pandemi öncesinde 2800 perdeye ulaşmıştık. 390-450 arasında bir lokasyonda. Sürekli değişiyor çünkü hafta hafta. Aradaki 50-60 sinema bir yılda 26 hafta gösterim yapıyor. Bazısı 52 hafta yapıyor. Oradaki değişkenlikten dolayı ara biraz açık. Şu anda 2022 mart ayını baz alırsak sinema sezonu olarak pandemi sonrasında kayıp yüzde 10’larda. Hem lokasyon hem de perde bandında. Şu anda aktif 2500 perde, 380 gibi de lokasyon var.”

"BİZİ YARI YOLDA BIRAKTILAR"

Pandemi sürecinin salon işletmelerini çok zor durumda bıraktığını ifade eden İrfan Demirkol da yerel ve merkezi yönetimlerin desteklerinin çok yetersiz kaldığının altını çiziyor.

Pandeminin hemen öncesinde Yılmaz Erdoğan’ın “Organize İşler Sazan Sarmalı” filminin vizyondan kısa süre sonra dijital platformda gösterilmeye başlanması çok tartışma yaratmıştı. Pandemi bu yönelimi daha da büyüttü. İrfan Demirkol, ‘ortaklarımız’ diye tanımladığı yapımcılara ve sinema starlarına sitem ediyor: “Şahan varsa, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan hep sinema salonları sayesinde bu noktaya geldi. Sinema salonlarında seyirciyle buluşarak, galalar yaparak, Anadolu’da gezerek seyirciyi yakaladılar. Biz ortaklarıyız onların bir anlamda. Bizi yarı yolda bıraktılar. Bir anda baktık ki, sinema salonu için yaptıkları filmleri dijitale sattılar yüksek paralarla. Ve dijital platformlar da bunu fırsat bilip üç, beş yıllık anlaşmalar yaptılar bu sanatçılarla.”


Serkan Çakarer sektördeki dönüşüme dikkat çekiyor. Son yıllarda ana akım sinemanın
televizyon yapımcılarının güdümüne geçtiğini, bunun da içeriği ve üretim tarzını
dönüştürdüğünü belirten Çakarer, ana akım sinemaya televizyon estetiğinin hakim olduğunu söylüyor. Çakarer’e göre zaten alışık oldukları bir üretim modeli olduğu için bu yapımcılar dijital platformlara kolay uyum sağladılar.

İNSANLAR YENİ İÇERİK İSTİYOR

deniz-yavuz-foto.jpeg

Başka bir aşamaya geçildiğine dikkat çeken Deniz Yavuz’a göre ise artık deniz bitti: “Recep İvedikler, Organize İşler, BKM Mutfak ekibinin işleri, GORA, AROG gibi kitleleri ciddi anlamda sinemaya çekmiş işler, yani Cem Yılmazlar, Şahan Gökbakarlar ve diğerleri artık orada denizi bitirdiler. Yani artık orada bir gelir yok. Bunun da sebebi şu: Yeni nesil, yeni jenerasyon pandemiden sonra artık internet ortamlarında aynı içeriklere çok hızlı bir biçimde ve bol şekilde ulaşabiliyor. Siz ona kalkıp da televizyonda veya internette bedava çok hızlı bir şekilde ulaşabileceği içeriği bir sinema filmi olarak da verseniz bir ticari getiri sağlamıyor. İnsanlar artık yeni bir içerik izlemek istiyor.”

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

irfan-demirkol.webpirfan-demirkol.webp

Peki, bundan sonra ne olacak? İrfan Demirkol’a göre bunun kararını yapımcılar verecek. Eğer yerli yapımcılar sinema için film üretmezse salonların Amerikan filmleriyle dolacağını söyleyen Demirkol, geçmişi hatırlatıyor: “Türk filmi bulamazdık programa koymak için. 1980’li yılların ikinci yarısında çok sınırlıydı. Festivallerde öyleydi. Amerikan şirketleri geldi, ofislerini açtı. O zaman bir bolluk oldu. Herkes Amerikan filmi izledi.”

Serkan Çakarer ise krizin daha da derinleşeceğini öngörüyor: “Ben, sinema salonlarının
azalmaya başladığını, kapandığını, el değiştirdiğini görüyorum. Bunların sayısı artacaktır. Dolayısıyla sinema salonu anlamında bir daralma göreceğiz biz. Bunun ne mertebede olacağını da önümüzdeki iki yıl, ekonomik krizin boyutu belirleyecek.”

"YERLİ YAPIMCILARIN İÇERİĞİ DÜZELTMESİ GEREK"


Deniz Yavuz ve İrfan Demirkol krizin bir süre daha devam edeceğini öngörmekle birlikte
daha iyimser olmayı tercih ediyorlar. Her ikisi de bugünkü sıkıntının temel nedenlerinden
birisinin içerikleri kötü olduğunda hem fikir. Seyircinin kaliteli içeriğe ilgi göstermeye devam ettiğini “Bergen” filmi örneğiyle açıklayan Demirkol, sektörün kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini aktarıyor. Demirkol’a göre seyirci hali hazırda ezberden yapılan filmlere artık doydu. Yeni içerikler talep ediyor: “Biraz içeriği düzeltmesi lazım yerli yapımcıların. Filmlerine güvenemedikleri için de dijital platforma verdiklerini düşünüyorum. Filmine güvenen sinema salonuna gelir, gösterir filmini, seyirciyle baş başa kalır.”

Öncelikli olarak içeriğin düzelmesi gerektiğini tekrar eden Yavuz, 2023 Ekim ayından sonra bir toparlanmanın, eski günlere dönüş emarelerinin görülebileceğini belirtiyor. Ama bu sürecin zorluklarına da dikkat çekiyor: “Salona girdiğiniz zaman ışıkları yanan, personeli
yerinde olan, koltukları sağlam, perdesi büyük, efektleri, ses sistemi, lambası çalışan son sistem sinemalar her daim ayakta kalacak. O sinemaları nitelikli, yenilikçi işler besleyecek. Diğer yetersiz sinemalar kapanacak, yetersiz filmler dijitale gidecek ve sinema seyircisi bu sunumu izlemek için her zaman olduğu gibi sinemaya gidecek.”

Son olarak hem Çakarer hem Demirkol sektör bileşenlerinin bir araya gelerek durumu masaya yatırması ve herkesin kazanacağı formüller geliştirmesi gerektiğine vurgu yapıyorlar. Sinema salonları bir dönüşümün eşiğinde olsa da kaliteli içeriğin her zaman seyircinin ilgisine mazhar olacağına, filmleri perdede görmenin yerini hiçbir şeyin tutmayacağına olan inanç sürüyor. Sinema salonları, önce televizyon, sonra video, ardından CD ile olan mücadelelerden başarıyla çıktı.

Biz film meftunlarının, sinema salonlarının dijital platformlarla mücadeleden de alnının akıyla çıkacağına inancı tam!

Özel Haber