Suriye İsrail-Hamas savaşında nasıl bir rol oynuyor?
Suriye'deki hükümet karşıtı gösterilere katılan aktivistler, Devlet Başkanı Beşar Esad'ın geçen hafta sonunda Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Birliği'nin Hamas-İsrail savaşı konulu olağanüstü ortak zirvesine katılmasını dehşet içerisinde izledi. İç savaşın başlamasının üzerinden 12 yıl geçmesinin ardından, çok sayıda Suriyeli, Esad'a ciddi suçlamalar yöneltiyor. Çok sayıda Suriyeli, milyonlarca kişinin yerinden edilmesi, binlerce kişinin işkence görmesi ve yaklaşık yarım milyon kişinin hayatını kaybetmesinden Esad'ı sorumlu tutuyor.
Washington merkezli sivil toplum örgütü Syrian Emergency Taskforce'ta iletişimden sorumlu olan aktivist Celine Kassem, DW'ye yaptığı değerlendirmede, "Riyad'daki görüşmelerde Esad'ın Gazze'ye ilişkin yaptığı açıklamalar, dünyanın en iki yüzlü anı olma konusunda ödül kazanacak nitelikte" diye konuşuyor.
Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın üyelerini bir araya getiren zirveye katılan Esad, İsrail ile normalleşme anlaşmaları imzalayan Ortadoğu ülkelerini sert bir dille eleştirdi. Toplantıda diğer Arap liderler de "uluslararası insani hukuku ihlal etmekle" suçladıkları İsrail'in, Gazzeli sivillere karşı "savaş suçları" işlediğini dile getirdi.
Suriye'nin İdlib vilayetinde yaşayan gazeteci ve aktivist İbrahim Zeydan, Esad'ın sözleri için "Böylesine karanlık bir geçmişe sahip bir savaş suçlusunun bu konulardan bahsetmesini görmekten tiksinti duydum" diyor. Esad'ın söz konusu toplantıya katılmasını DW için değerlendiren Zeydan, "Esad konuşurken, Suriyelilerin kimyasal silahlarla hedef alındığını, çocuklar ve sivillerin nefes alamadığını ve o gün İdlib'in güneyindeki tüm hastaneler bombalandığı için hiçbir tıbbi yardım alamadıklarını hatırladım" ifadelerini kullanıyor.
Zorlu Suriye-Filistin ilişkileri
Kassem ise Esad güçlerinin yalnızca kendi Suriyelileri değil, Suriye'ye sığınmış olan Filistinlileri bombaladığını da hatırlatıyor.
Geçmişte Filistin devletinin kurulması fikrini destekleyen Suriye'nin Filistinliler ve Hamas ile ilişkisi uzun bir tarihe ve oldukça karmaşık bir yapıya sahip. Örneğin, Hamas'ın kökenleri, uluslararası bir örgütlenme olan Müslüman Kardeşler grubuna dayanıyor. Müslüman Kardeşler siyaset ve sosyal refah işlerinin din rehberliğinde yapılması gerektiğini savunan, aynı zamanda silahlı bir kolu da olan, radikal İslamcı bir yapılanma.
Suriye özelinde ise Müslüman Kardeşler, onlarca yıldır ülkede iktidarı elinde tutan Esad ailesine karşı çıkageldi. 1982 yılında Beşar Esad'ın babası Hafız Esad iktidardayken Suriye ordusu, Müslüman Kardeşlerin Hama kentinde başlattığı isyanı bastırdı. Bu kapsamda, 10 ila 30 bin sivilin öldüğü tahmin ediliyor.
Aynı zamanda açık bir biçimde Filistinlilerin davasını desteklediğini dile getiren Suriye hükümeti, bu şekilde Filistinlilerin kalbini kazandı. Çok sayıda Filistinlinin İsrail'den kaçarak sığındığı Şam, yaklaşık yarım milyon Filistinlinin yeni evi hâline geldi. Öte yandan Suriye, Hamas'ın sürgündeki liderlerinden Halit Meşal'i de yıllarca konuk etti. Tüm bunlar, Esad ailesi, Hamas ile anlaşmazlık içerisinde olmasına rağmen gerçekleşti. Bu süreçte Şam, Hamas'ı dış politika çıkarları için kullandı.
Ancak 2011 yılında Suriye'deki barışçıl protestoların kanlı bir iç savaşa dönüşmesiyle birlikte söz konusu ilişki büyük zarar gördü. Hamas, savaşa dahil olmayı reddetti ve Meşal, Suriye'yi terk ederek, bugün hâlâ yaşamakta olduğu Katar'a gitti.
"Esad Filistinli mültecileri bombaladı"
Suriyeli aktivist Kassem, iç savaş sürecinde, Suriye rejiminin kasıtlı biçimde Yarmuk'ta yaşayan Filistinli sivilleri hedef aldığını iddia ediyor. Filistinlilerin yaşadığı bir mülteci kampı olarak ortaya çıkan söz konusu bölge, zaman içerisinde nüfusunun çoğunluğu Filistinlilerden oluşan bir bölge haline geldi.
İsyancıların Yarmuk'ta kontrolü sağlamasının ardından, Esad bölgeyi kuşatarak Yarmuk'a gıda, elektrik, ilaç ve hayati önemdeki diğer malzemelerin girişine engel oldu. Hiç kimsenin girip çıkamadığı Yarmuk, o dönemde birçok kişi tarafından "Suriye'nin Gazzesi" olarak da adlandırıldı.
2022 yılının sonlarına doğru ise Esad, 10 yıllık aranın ardından Arap Birliği'ne yeniden davet edildi. Arap Birliği üyesi ülkeler, iç savaş nedeniyle örgütten dışladıkları Suriye'yi, bölgesel istikrarın ancak Esad ile diyalog yoluyla sağlanabileceği düşüncesiyle geri çağırdı. Bu vesileyle Suriye rejimi ve Hamas da barışmış oldu.
Ancak İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Royal United Service Institute'ta görev yapan Samuel Ramani, geçen hafta yazdığı bir analizde, Hamas ve Esad'ın bugün hâlâ birbirlerine güvenmediklerini ortaya koyan işaretler mevcut olduğu görüşünü savunuyor.
Esad rejimi bugünkü savaşa nasıl bakıyor?
Riyad'daki zirveye katılan ülkeler, yayınladıkları ortak açıklamada, Gazze'de ateşkes ilan edilmesi ve elektrik, su, gıda ve ilaçların bölgeye girmesinin mümkün kılınması amacıyla, İsrail'in Gazze kuşatmasının sonlandırılması çağrısında bulundu. Arap liderler, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni de "İsrail'in işlemekte olduğu savaş suçları ve insanlığa karşı suçları" incelemeye çağırdı.
Söz konusu metnin altındaki imzalardan biri de Suriye hükümetine ait. Ancak Suriye'nin, bu imza dışında, bugün sürmekte olan savaşta hiçbir rol oynamadığına dikkat çekmekte fayda var.
Güvenlik uzmanı Ramani, "Suriye rejimi Gazze'yle dayanışma içerisinde olduğunu duyurmuş olsa da İsrail'le gerginliği tırmandıracak davranışlardan kaçınıyor. Suriye rejiminin Gazze savaşına tepkisi, gürültülü bir retorik içerse de siyasi riskler ve güvenlik riskleri almak istemediği için Hamas'ın adına eyleme geçmekten kaçınmakta" değerlendirmesini yapıyor.
Suriye şu ana kadar, İsrail'e karşı askeri hamlelerini, sınır ötesi top atışları ve Golan Tepelerine füze saldırılarıyla sınırlandırmış bulunuyor. Ancak Ramani, bunların yıllardır sürmekte olduğunu ve yeni bir şey olmadığını vurguluyor.
İsrail ordusu, İran'dan gelebilecek olası silah ve savaşçıları engellemek amacıyla, Şam ve Halep'teki havalimanlarına füze saldırıları düzenlemeyi sürdürüyor. Ancak İsrail şu ana kadar, Suriye ve Rusya'ya ait askeri hedeflere saldırıda bulunmadı.
Suriye rejimi "çok zayıf"
Floransa'daki Avrupa Üniversitesi Enstitüsü'nden Profesör Joseph Daler, kısa süre önce Syria Direct'e verdiği bir röportajda, Suriye rejiminin aslında, askeri gücü dışında, "çok zayıf ve pasif bir aktör" olduğunu savunuyor. Daler, Esad rejiminin bugüne kadar Rusya ve İran'ın müdahale ve yardımları sayesinde ayakta kaldığını söylüyor.
Suriye hükümeti askeri eylemde bulunmaktan kaçınsa da İsrail yönünde bir tahrikin ülke içerisindeki İran destekli milis güçlerden gelme olasılığı mevcut. Bu güçler, büyük ölçüde Suriye hükümetinden bağımsız olarak hareket ediyor.
Düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu'ndan uzmanlar, geçen hafta kaleme aldıkları bir analizde, şu değerlendirmeye yer veriyor:
"Saldırı ve karşı saldırılar sürse de ne ABD-İsrail tarafı ne de İran ve desteklediği gruplar bölgede gerilimin tırmanmasını istiyor. Ancak Gazze'deki savaş sürdükçe, bunun gerçekleşme olasılığı giderek artıyor."
Suriyeli aktivistler ise Ortadoğu'daki her gelişmenin birbirleriyle bağlantılı olduğunu düşünüyor. Esad rejiminin hastaneleri bombalayıp, gazetecileri öldürüp, kimyasal silahlı saldırı düzenleyip hiçbir ceza ile karşı karşıya kalmadığına dikkat çeken bazı gözlemciler, bu cezasızlığın uluslararası insani hukuk sistemine ve itibarına büyük zarar verdiğini ve bunun etkilerinin bugün görüldüğünü savunuyor.
Esad'ın geçen haftaki etkinliğe katılmasını "bölgede sürmekte olan barış ve adalet mücadelesinin acı verici bir simgesi" olarak betimleyen gazeteci Zeydan, sözlerini şöyle tamamlıyor:
"Tüm bunların bize Suriye'de meydana gelen korkunç şeyler için de adalete ihtiyacımız olduğunu hatırlatması gerekiyor."
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.