Terkoğlu bir SBK dosyasındaki ayrıntıyı yazdı: Demek meseleleri MİT’in itibarı değildi
Gazeteci Barış Terkoğlu, Türkiye'de adı Sedat Peker'in ifşalarıyla gündeme gelen, şimdilerdeyse ABD'de 'kara para aklama', 'yasadışı para transferi' ve 'yargıya müdahale' suçlamalarıyla yargılanan Sezgin Baran Korkmaz'ın (SBK) bir dosyasında MİT yöneticilerinin adının geçtiğine dikkat çekti.
Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, "MİT'i bu işe karıştırmayın!" başlıklı köşe yazısında, Sezgin Baran Korkmaz'ın bir 'çökme' dosyasında on yıl önce verdiği ifadenin ayrıntılarını aktardı. Terkoğlu'nun yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Geçen çarşamba, Sezgin Baran Korkmaz’ın (SBK) bilinmeyen davasını yazmıştım. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1 Nisan 2021 tarihli kararına göre, işadamları F.T. ile Ahmet Uzuner arasındaki alacak ihtilafına SBK dahil olmuştu. SBK’nin 5 yıl 10 ay hapis cezası aldığı dosyada hüküm, dolandırıcılık ve sahtecilikten kurulmuştu. Hikâye, akıllara durgunluk verecek cinstendi. F.T’nin evinin karşısında yalandan bir dükkân tutulmuş, hakkında istihbarat toplanmış, kargocu taklidiyle imzası alınmış ve 12 milyon 680 bin liralık sahte bir senet oluşturulmuştu. Ardından icra ile işyerine çökme operasyonu yapılmıştı.
Hatırlattım ama fazlası var... Benim, 2020’nin mart ayında, şehit olmuş MİT personelini ifşa davasında dört ay hapis yattığımı, sonunda da beraat ettiğimi unutturmadan devam edeyim.
Mahkeme, Uzuner’in SBK’yi devreye soktuğunu söylüyor. Peki SBK, Uzuner ile nasıl tanıştı?
SBK’nin 25 Aralık 2012’deki mahkeme ifadesinde yazıyor:
'Ahmet Uzuner ile öncesinden tanışıklığım yok. Ankara’dan tanıdığım X vasıtası ile, kendisi MİT Müsteşarlığı’nda müsteşar yardımcısıdır, tanıştım.'
SBK, MİT yöneticisinin adını açıkça söylemiş. Ben ise gizledim. Zira MİT personelinin kimliğini ifşa etmek suç.
Doğru mu söylüyor? Yani dolandırıcılıktan hüküm giyen SBK’ye aracı olan MİT yöneticileri mi var? Yoksa SBK, MİT’in adını mı kullanıyor?
MİT YÖNETİCİSİ İLE YEMEK
Yanıtlarını ararken başka bir belgeye rastladım. Dava sanıklarından Seran K’nin, 10 Ağustos 2011’de, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nda verdiği ifadeden söz ediyorum. Seran K., sanık olmanın dışında, dosyanın adeta itirafçısı. F.T’nin işyerine sahte senetle icraya gittikten sonra olanları savcıya şöyle anlatmış:
'Haciz işlemi bittikten sonra Beşevler’de bulunan Atlı Spor Kulübü’ne gittim. Haciz sonrası SBK ile orada görüşecektik. O esnada Atlı Spor Kulübü’nün önünde, MİT’te üst düzey yönetici olduğunu bildiğim X’in otomobilini de gördüm. Arabanın plakasını ve modelini şu an hatırlayamıyorum. Ancak aracın başında X’in koruması da vardı. Ben, Atlı Spor Kulübü’nün restoran bölümüne geçtiğimde, SBK’nin X ile hararetli ve samimi bir şekilde konuştuklarını gördüm. Yanlarına gitmek isterken SBK el işaretiyle uzaklaşmamı isteyince oradan ayrıldım.'
Tutanakta yine X’in ismi açıkça yazıyor. Ben gizledim. Seran K., sözlerinin ciddiyetinin farkında ki ifadesini şöyle bitirmiş:
'Anlattığım ayrıntıların can güvenliğim açısından gizli tutulmasını istiyorum.' (...)"
AÇIĞA ALINMALARI LAZIM
Ortadaki ne vatan ne millet meselesi. Basit bir para hikâyesi. Mahkemenin verdiği sahtecilik, dolandırıcılık kararı. Adeta “çökme” hikâyesi.
Eminim herkesin aklına aynı soru geliyor: MİT’in adı bu işlere neden karıştırılıyor? Sahiden MİT yöneticisi, SBK’yi yönlendirdi mi? Yoksa SBK, MİT’in adını kalkan mı yaptı? Bunu anlamanın yolu, MİT’in SBK hakkında suç duyurusunda bulunması.
Öte yandan...
Hatırlayın, SBK hakkındaki soruşturmada hem yurtdışı yasağı hem malvarlığı tedbiri, 2020 yılının kasım ayında, sırayla kaldırılmıştı. Derken 5 Aralık’ta SBK, kuş olup yurtdışına uçmuştu. Ve ABD’nin kucağına düştü.
İşin ilginci, beni hukukdışı bir iddianameyle, sonunda beraat ettiğim şehit MİT personelini ifşa davasında, dört ay hapis tutan savcılar, İrfan Fidan ve Hasan Yılmaz’dı. SBK dosyasında da söz konusu kritik kararlarda aynı savcıların parmağı vardı. SBK’nin MİT’in adını kullanmasını görmek bir yana, bu savcılar SBK’nin kaçarken adeta önünü açmıştı. Demek meseleleri, MİT’in itibarı değildi.
Dahası, SBK kararından sonra, İrfan Fidan jet hızıyla AYM’ye, Hasan Yılmaz da adalet bakan yardımcılığına atandı. MİT’in suç duyurusunun yanı sıra bu iki yargı mensubunun açığa alınması, haklarında HSK soruşturmasının başlatılması ülkenin yararına olur. Türkiye, SBK’nin ikinci Sarraf olması endişesini taşırken bu hamlelerle, SBK’nin Türkiye’de yargı ve devlet tarafından korunup kollandığı, dolandırıcılığına devletin destek verdiği imajını değiştirmek için adım atar.
Suç artık kapı ardında değil, pazar yerinde işleniyor. Bu cüretin kaynağı cesaret değil. Elbette ki gözlerine perde inenlerin kayıtsızlığı."
NE OLMUŞTU?
Gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç ile Murat Ağırel, Manisa'da defnedilen MİT mensubunun kimliğini deşifre ettikleri gerekçesiyle 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 27. maddesi kapsamında “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” suçundan tutuklanmıştı.
Mahkeme, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç 3 yıl 9 ay, Aydın Keser, Ferhat Çelik ve Murat Ağırel'i de 4 yıl 8 ay 7 gün hapis cezasına mahkum etmişti.
24 Haziran tarihindeki duruşmada mahkeme, gazeteciler Barış Terkoğlu, Ferhat Çelik ve Aydın Keser'i tahliye etmişti. 9 Eylül'deki duruşmada da Barış Pehlivan, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel'in tahliyesine karar verilmişti.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.