Termik santral nedeniyle Yatağan'da hava kirliliği alarmı
Türkiye'de kanser vakalarının en çok görüldüğü bölgelerden biri olan Muğla'nın Yatağan ilçesinde, termik santralin hava kirliliğine etkisi rakamlarla ortaya konuldu. Bölgede bir ay boyunca yapılan ölçümlerde, başta astım ve kanser olmak üzere pek çok hastalığa sebep olan PM 2.5 ve PM 10 kirleticilerine ilişkin değerler, Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği sınırların iki katını aştı. Araştırmayı yürüten İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Başkanı Baran Bozoğlu, rakamlarla termik santralin kirlilik kaynağı olduğunu gözler önüne serdiklerini söyledi.
"Astım atakları, kalp krizi riski ve solunum enfeksiyonlarının oluşmasıyla karşı karşıya kalınıyor"
— DW Türkçe (@dw_turkce) January 5, 2022
Yatağan Termik Santrali denetimden muaf bir "çevre izni" ve geçici faaliyet belgesiyle çalışıyor
DSÖ değerlerinin 3 katı fazla partikül madde ölçüldü https://t.co/qB6u04scqD pic.twitter.com/ux0blMgxZv
Kirlilik parametreleri ölçüldü
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği, çevre denetimlerinden muaf bir şekilde "Çevre İzni" ve geçici faaliyet belgesiyle çalışmaya devam eden termik santrallerden birisi olan Muğla Yatağan Termik Santrali'nin hava kirliliğine etkisini ortaya koymak amacıyla bir çalışma yürüttü. Bu kapsamda Yatağan ilçesinde eylül ayı boyunca hava kirliliği parametreleri olan PM 2.5, PM 10, azot oksit ve kükürtdioksit ölçümleri yapıldı. Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre PM 2.5 değeri günlük ortalama 15 mikrogram/m3 olması gerekirken Yatağan'da bu sonuç günlük 45.24 mikrogram/m3'ün altına düşmedi. PM 10 kirleticisinde ise günlük ortalamada Avrupa Birliği'nin (AB) sınır değeri 50 mikrogram/m3, DSÖ'nün de 45 mikrogram/m3 olmasına karşın Yatağan ilçesinin aylık ortalaması 128.25 mikrogram/m3'e ulaştı.
Bozoğlu: Santral çevre kirliliği yaratıyor
Hazırladıkları raporu DW Türkçe ile paylaşan Dernek Başkanı Baran Bozoğlu, Yatağan'daki hava kirliliğinin DSÖ ve AB sınır değerlerinin yaklaşık iki buçuk katına ulaştığını ifade ederek şunları söyledi:
"Çıkan sonuçların tamamı ne yazık ki termik santralin yoğun bir çevre kirliliği etkisi yarattığını ortaya koydu. Eylül ayını seçmemizin temel nedeni de aslında ısınmadan kaynaklı hava kirliliğini ele almamak yani vatandaşların evde tükettikleri kömürü, ısınma amaçlı kullanılan kömürün etkisinden ziyade tam anlamıyla kömürlü termik santralin etkisini ölçebilmekti."
Sınır değerler iki-üç kat aşıldı
M 2.5 ve PM 10 dışında kükürtdioksit ve azot oksit ölçümü de yaptıklarını ifade eden Bozoğlu, bu ölçümlerde de yine sınır değerlerin yaklaşık iki, üç kat aşıldığını belirterek, şu ifadeleri kullandı: "Kükürtdioksit parametresi özellikle kömür kaynaklı bir kirlilik olduğunun somut göstergesidir. kükürtdioksit ve azot oksitte de sınır değerlerin yoğun bir şekilde aşıldığını tespit etmiş bulunduk. Özellikle partikül madde konusunda astım ataklarının artması, kalp krizi riski ve aynı zamanda üst solunum ve alt solunum enfeksiyonlarının oluşması gibi sorunlarla karşı karşıya kalınıyor."
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Başkanı Bozoğlu, "kömürlü termik santrallerin doğaya ve halk sağlığına yaptığı olumsuz etkileri somut bir şekilde bilimsel çalışmayla Türk Akreditasyon Kurumu'ndan akredite almış ve Çevre Bakanlığı'ndan yetki almış bir laboratuvarla çalışarak" tespit ettiklerini belirtti.
Kömürlü termik santrallerin, iklim krizinin temel nedeni olduğunu ifade eden ve gelişmiş ülkelerin bu santrallerin kapatılması için planlamalar yaptığını vurgulayan Bozoğlu, Paris İklim Anlaşması'na taraf olan Türkiye'nin de bu alanda çalışan emekçilerin de zarar görmeyecek şekilde termik santrallerin kapatılması için planlama yapmasının beklendiğini söyledi.
Eray Görgülü
© Deutsche Welle Türkçe
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.