"TERÖRİST" DİYE ÖLDÜRÜLEN İKİ GENCİN DAVASINDA "ZAMANAŞIMI" TEHLİKESİ

"TERÖRİST" DİYE ÖLDÜRÜLEN İKİ GENCİN DAVASINDA "ZAMANAŞIMI" TEHLİKESİ
Yargıtay, iki genci “terörist” diye öldüren timin komutanı olan üsteğmene ceza istedi ama “zamanaşımı olabilir” dedi.

Yargıtay, Gümüşhane-Şiran’da iki genci “terörist” diye öldüren Jandarma Özel Harekat timinin komutanı Üsteğmen Bülent Kılıç’ın olaydan sorumlu olduğunu tespit etti ancak yerel mahkemeye, “zamanaşımı da göz önünde bulundurulup buna göre karar ver” dedi. Böylelikle bir “terörist sanılarak öldürme” davasında daha cezasızlığın önü açıldı.

Bundan 17 yıl önceydi. Gümüşhane’nin Şiran İlçesi’ne bağlı Elmaçukuru Köyü’nde 4 genç, köylülerin mısırlarına dadanan domuzları vurmak için ava çıkmıştı. O günlerde devletin de “bilgi kaynağı devlet” olan medyanın da dilinden düşmeyen bir iddia vardı: “Doğu Karadeniz’de terörist geçişleri tespit ediliyordu(!)”

Bir şehir efsanesi gibi dilden dile dolaşan bu iddia devletin istihbarat raporlarına da giriyordu. Hal böyle olunca bölgeye, doğu illerinden terörle mücadele konusunda “deneyim kazanmış” Jandarma Özel Harekat Timleri sevk ediliyor, timler de “geniş çaplı operasyonlar” düzenliyordu.

İşte o timlerden birisinin komutanı Jandarma Üsteğmen Bülent Kılıç’tı. Bülent Üsteğmen timini “daha güvenli” olması için Kelkit Belediyesi’ne ait bir kamyonla operasyon bölgesine sevk etmeyi uygun buldu. Kamyonun kasasında iki tim Jandarma Özel Harekat askerleri. Kamyonu belediye işçisi kullanıyordu. “Araç komutanı” Üsteğmen Bülent Kılıç’tı. Kılavuz da –bölgeyi bilmese de- bir Özel Harekat Uzman Çavuşu’ydu.

Kamyon yolda ağır ağır ilerlerken bir taraftan da gözler Torul yolu sapağını arıyordu. İstihbarat, “teröristlerin Torul kırsalında olduğu” yönündeydi.

Kamyon yolda yürüyen gençlere yanaştı. Şoför gençlere sordu: Torul yolu nere?

Tim yanlış yönde gidiyordu. Gençlerden ikisi kamyon şoförüne yaklaşıp, “geri dönün şu kadar gidin, dönüş yolunu göreceksiniz” diye tarif ettiler. Ne var ki yol dardı, kamyon dönemiyordu. Gençler onu da tarif ettiler:

“100 metre kadar ileride yolun genişlediği bir yer var, oradan daha rahat manevra yapıp dönersiniz.”

Kamyon dönüp doğru yöne ilerlerken yol kenarında dört kişi fark edildi. İkisinden birinde kırma tüfek, birinde de pompalı tüfek vardı. Üsteğmen Bülent Kılıç, kamyonun kasasında bulunan astsubaya emir verdi: “Şiran tarafına giden 4 kişi var, kim olduklarına bakın bakalım.”

Astsubay yine telsizden, “şahıslarını gördüğünü, şüpheli bir durum olmadığını” bildirdi. Yine de bu dört “şüpheli” şahsa “dur” ihtarı çekildi. Kimsiniz diye seslenildi. Özel Harekat Timi, “köylüyüz” yanıtını aldı ama yine de Üsteğmen timi kamyondan indirip mevzi almaları emrini verdi. Birden silahlar patlamaya başladı. Tim, bölgede tam 224 mermi kullandı. “Operasyon tamamlanıp” şüpheli şahıslardan ikisi “etkisiz hale getirildikten”, ikisi de “yaralı olarak ele geçirildikten” sonra gerçek fark edildi: Bunlar, 15 dakika önce adres sorulan köylü gençlerdi.

Gençlerden ikisi tıpkı Mardin Kızıltepe’deki Uğur Kaymaz gibi, Hatay’daki kekik toplamaya giden köylüler gibi “terörist sanılarak” öldürülmüştü. Olayda, Kenan Çubukçu ve Olcayhan Bayrak yaşamını yitirdi. Bülent Sarı ile Selahattin Çubukçu ise yaralı kurtuldu.

BİTMEYEN DAVADA İLK KARAR: 30 YIL HAPİS

Olaydan sonra soruşturma açıldı. Soruşturma sonunda Jandarma Üsteğmen Bülent Kılıç ve tim personeli askerler hakkında “kasten öldürme ve kasten öldürmeye teşebbüs” suçlarından dava açıldı.

Dava önce Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi’nde açıldı. Sonra Trabzon Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ne gönderildi. Oradan yine Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri döndü. Yargılama boyunca Üsteğmen Bülent Kılıç “evrak üzerinde” tutuklu görünüyordu ama cezaevinde değildi. Her nedense Kırıkkale Alay Komutanlığı’nda “tutuluyordu”. Tıpkı Şemdinli Davası’nın “iyi çocukları” Ali Kaya ve arkadaşlarının “tutuklu”yken askeri birlikte bulundurulmaları gibi.

Davanın tanıkları timdeki “kılavuz” Uzman Çavuş ve kamyonun şoförüydü. Her iki tanık da “Şüpheli bir durum yoktu, köylü oldukları belliydi ama bu durumdan Tim Komutanı Üsteğmen haberdar değildi” dediler. Üsteğmen de “Gizli yürütülen operasyon açığa çıkmasın diye yol sorduğumuz şahısların yüzüne bakmadım” diye ifadeler verdi.

Davada ilk karar, Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi’nce verildi:

Tim personeli askerler beraat etti, Tim Komutanı Üsteğmen Bülent Kılıç “Kasten, birden çok insan öldürme ve birden insan öldürmeye teşebbüs” suçlarından önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Cezası “iyi hal” ve “tahrik”ten 30 yıl hapse dönüştürüldü. Aslında bu kadar “ağır”ını ölenlerin yakınları da yaralananlar da beklemiyordu.

YARGITAY’DA İLK KARAR: CEZA VERİLMEMELİ

Dosya iki kez Yargıtay’a gitti, döndü. Her ikisinde de temyiz incelemesini, Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi yaptı. Daire ilk önce, sanıkların temyiz istemi üzerine, tüm sanıkların “hata”ya düştüklerini değerlendirip “ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmeli” diyerek 30 yıl hapis cezası kararını bozdu.

Yargılama Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görüldü. Ağır Ceza Mahkemesi bu kez 2019’da Üsteğmen Bülent Kılıç için, “maktullere yönelik kasten öldürme ve mağdurlara yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından ceza verilemesine yer olmadığına” karar verdi. Yani Yargıtay’ın görüşüne uymuştu.

Ölenlerin yakınları ve olayda yaralananlar bu kadar “hafif”ini de beklemiyordu. Bu kararı bu kez mağdur aileleri ve yaralanan iki kişi temyiz etti.

YENİ YARGITAY’DAN YENİ KARAR: "ÜSTEĞMEN SORUMLU AMA ZAMANAŞIMI OLABİLİR"

Dosya yeniden Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi’nin önüne geldi. 15 Temmuz darbe girişimi sürecinden sonra 1’inci Ceza Dairesi’nin heyetinde de tıptı Yargıtay’ın diğer daireleri gibi önemli değişikler olmuştu.

Daire bu kez köylülerin ölümünde Üsteğmen Bülent Kılıç’ın sorumluluğunu tespit etti. Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi’nin, “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı Yargıtay 1’nci Ceza Dairesi’nce bozuldu. Daire bozma gerekçesinde özetle şöyle dedi:

“Sanık Bülent Kılıç, yeterli araştırma yapması durumunda karşı taraftaki maktul ve mağdurların terörist değil sivil vatandaş olduklarını anlayabilirdi. Ancak kendisini ve yanında bulunan askerleri terör saldırısından korumak amacıyla hareket edip ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırı kast olmaksızın aşmıştır. Sanığın eylemi; taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma suçunu oluşturur.”

Yargıtay, böyle özetlenebilecek gerekçesinin ardından dosyayı yerel mahkemesine gönderirken, Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi’ne “zamanaşımı hükümleri ile olay tarihinde yürürlükte olan eski Türk Ceza Kanunu ve olaydan sonra yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu hükümlerini de dikkat al” dedi.

Çünkü Daire’nin bozma gerekçesinde işaret ettiği, “kastın aşılması sonucu ölüme neden olma” suçu 2004 yılından buyana geçen 17 yıllık sürede zamanaşımı sınırında bulunuyordu.

Şimdi kararı Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi verecek. Ağır Ceza Mahkemesi “zamanaşımına uğradı” demese bile dosyanın tekrar Yargıtay’a gelip temyiz sürecinde geçecek süre de dikkate alındığında, davanın “zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi”ne kesin gözüyle bakılıyor.

Özel Haber