"TOGO ikiz kulelerinde yıkım şenliği düzenleyeceğiz"
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Atakan'ın Diyarbakır'a sürgün edilmesinin ardından, kendisi hakkında İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği ve Çankaya Kaymakamlığı’nın başlattığı soruşturmalara ilişkin basın açıklaması yaptı. Cezalandırılmaya çalışıldığını belirten Candan’ın açıklamaları şöyle:
“TOGO ikiz kulelerini biliyorsunuz, 2016 yılında TOGO ikiz kulelerine ilişkin yüksek yoğunluklu bir yapılaşmayla, örtük emsalle birlikte normalde 20 bin metrekare inşaat alanı yapılacak yere ne verdiler? 120 bin metrekare inşaat alanı verdiler. Kimin döneminde verdiler? Melih Gökçek döneminde verdiler ve kişiye özel bir rant sağladılar. Bu plan değişikliğini Mimarlar Odası Ankara Şubesi olarak biz yargıya taşıdık 2016 yılında. Yargı, 2018 yılında Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin açtığı bu davada iptal kararı verdi. Biz de belediyeye yazdık.
Dedik ki ‘Ey belediye, mahkeme bizim lehimize karar verdi. Bu binayı mühürleyin artık. Bu inşaat devam ediyor.’ Bunlar da mühürlemediler. Mustafa Tuna yönetiminde. Mühürlemeyince biz de bunu tekrar yargıya taşıdık. Mühürlememe ve yargı kararına uymama sürecini. Yargı, 24 Ekim 2019 yılında Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin TOGO ikiz kulelerine ilişkin, mühürlenmeme sürecine ilişkin de bizim lehimize karar verdi ve Büyükşehir Belediyesi’ne de dedi ki ‘Siz bu binayı mühürleyeceksiniz. Yargı kararına göre.’ Ne oldu sonrasında? Ankara Büyükşehir Belediyesi de 16 Aralık 2019 yılında TOGO ikiz kulelerini mühürledi. O aralar hatırlayın, kamuoyunda nasıl gündeme geldi? İşte 25 milyon benden rüşvet istediler dedi Sinan Aygün çıktı Büyükşehir Belediyesi’ne.
Büyükşehir Belediyesi bunu istinafa taşıdı. İstinaftan geri çekti. Ondan sonra yine hatırlayın. Sinan Aygün ne dedi? İstinafa gidin yani bir üst mahkemeye gidin, ben orada hallederim dedi ama üst mahkemeye de gitmedi Ankara Büyükşehir Belediyesi. Dolayısıyla kamuoyu önünde bu haksız kazanç ve rantı bütün Türkiye’nin gündemine oturmuştu 2019 Aralık, 2020 Ocak ayında.
“BU RANTİYECİLERİN CANI ÇOK YANIYOR”
Sinan Aygün gibi bir rant üzerinden haksız kazanç sağlayan kişinin malına dokunduğunuzda aslında canı çok yanıyor. Bu rantiyecilerin canı çok yanıyor. Biz de canlarını yakmaya devam ediyoruz. Çünkü, bunlar Ankaralıların sırtından kazanılmış haksız kazançlar. Ne oldu? Bu sefer Sinan Aygün bu televizyon programından sonra hem benim hakkımda hem de Mimarlar Odası Ankara Şubesi hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusundan da hiçbir şey çıkmadı. Sinan Aygün sindiremiyor çünkü 100 bin metre kare inşaat hakkı almış, biz de bunu yargıya taşımışız, sürekli kamuoyunda haksız kazanç elde ettiğini ifade ediyoruz. Buradan Sinan Aygün bu kez de benim Çankaya Belediyesi’nde çalıştığım görevime gitmeden; işte Mimarlar Odası’na gidiyor, başka yerlere gidiyor, görevine gitmiyor ve görevine gitmeden haksız kazanç elde ediyor yaklaşımıyla benim yargılanmamı isteyen bir başvuru yapıyor. İşte bu, yargıya gidiyor, yargı kaymakamlığa gönderiyor, kaymakamlık belediyeye gönderiyor. Bu süreçte de bir soruşturma geçiriyoruz. Bizim bu soruşturmada savunmalarımız alınıyor. Hem benim hem de çalıştığım Çankaya Belediyesi’nin savunmaları alınıyor ve ön incelemeler yapılıyor. Müfettiş, bir rapor hazırlıyor. Bu rapora göre de Sinan Aygün’ün iddialarının asılsız olduğu ve gerçek olmadığı kanaatine varılarak benim hakkımda soruşturmaya gerek olmadığına dair karar veriliyor. Bu karar verme sürecinde Sinan Aygün diyor ya, işe gitmeden maaş alıyor, haksız kazanç sağlıyor. Aslında buradaki mevzu şu, buradaki olay yani kamu çalışanının, bir devlet memurunun Anayasa’nın 131. Maddesi’ne göre kurulmuş bir anayasal kuruluşta yönetim kurulu üyeliği yapamayacağının altını çizmeye çalışıyor. Yani diyor ki sen devlet memurusun, sabah sekizde işe geleceksin, akşam beşte çıkacaksın, beşten sonra da yaparsan gidip bir dernek gibi yönetim kurulu üyeliği yapacaksın diyor.
“İZİNSİZ VE DİSİPLİNSİZ BİR ŞEKİLDE MESAİYE UYMAMA GİBİ BİR DURUM SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”
Şimdi, anayasal bir kuruluş kamu görevi yapar. Kamu görevi, saat beşten sonra yapılmaz. Bu zaten yargı kararlarıyla ve Danıştay kararlarıyla çok nettir. Ayrıca 657 sayılı Devlet Memuru Kanunu’nda bizim bu tür organlarda görev almamamızın zaten önü açılmıştır. Dolayısıyla ben aynı görevi, Mimarlar Odası Ankara Şube başkanıyken ben saat üçte TBMM’de görüşmem varken saat üçte ben işyerimde olamam. Bunu zaten işyerim bilir. İşyerine bu gider. Dolayısıyla bu iki çakışma sürecinde sen diyor, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanlığı yapıyorsun, açıklama yapıyorsun, TOGO’ya dava açıyorsun, beni mağdur ediyorsun, malımı mülkümü ortadan kaldırıyorsun, sen bunu yapamazsın, sen işyerinde olmak zorundasın, sen izinsiz olarak terk ediyorsun demeye getiriyor. Şimdi Çankaya Belediyesi bütün bu ön incelemelerde aslında, benimle ilgili şu savunmayı verdi. Çünkü doğru olan buydu. Çankaya Belediyesi’nde çalıştığım kurum şurasıdır. Bu kurumda şu tür işleri yapar. Bilimsel bilgisine başvururuz. Başvurduğumuz noktada da işlerini yapar. İkincisi, ben aynı zamanda öğretim görevlisiyim. Atılım Üniversitesi Rektörlüğü tarafından, kent ve mimarlık alanında bilgi birikimime ve deneyimimi öğrencilere vermem için beni belediyeden talep ediyor. 2547 sayılı kanuna göre. Belediye bana başkanlık makamıyla olur veriyor. Ben gidiyorum hafta 15 saat Atılım Üniversitesi’nde ders veriyorum. Üçüncüsü, yine Çankaya Belediyesi diyor ki Tezcan Karakuş Candan diyor Anayasal kuruluş olan Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin başkanıdır diyor ve kamu görevi yapıyor diyor. Bu kamu görevi yaptığı süreçte diyor verilen tüm görevler sıralı disiplin amirlerinin bilgisi dahilindedir diyor. Dolayısıyla izinsiz ve disiplinsiz bir şekilde mesaiye uymama gibi bir durum söz konusu değildir. Böyle nitelenemez diyor.
“SOYLU, SORUŞTURMAK İÇİN PARTİDAŞI UĞUR KILIÇ’I GÖREVLENDİRDİ”
Sinan Aygün, benimle ilgili soruşturma izni verilmedi diye dayanamadı uykuları kaçtı onun. Tekrar itiraz etti. Yargı dedi ki Tezcan Karakuş Candan yönünden bir şey yok ama usul yönünden bir iki atlama yapılmış dedi. Eylül 2021’de de tekrar soruşturma açılıyor. Sonuçta da 2021’de Süleyman Soylu, bu soruşturmayı yürütmek üzere Uğur Kılıç’ı görevlendiriyor. Uğur Kılıç kim? Uğur Kılıç, Süleyman Soylu’nun partidaşı, birlikte siyaset yaptığı şahsiyet. 2019 yılında emekliye ayrılmışken Mülkiye Baş Müfettişliği’ne getiriliyor ve sonra hatırlayın, Kanal İstanbul sürecinde Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul’a karşı çıktı diye Ekrem İmamoğlu’na bu bir devlet projesidir, karşı çıkamazsın diye soruşturma açan şahsiyet. Uğur Kılıç, dört aydır Çankaya Belediyesi’nde soruşturma yürütüyor, ön inceleme yürütüyor. Bu ön incelemeden de hiçbir şey çıkamayacağını gördü. Çünkü, bu süreç defalarca kez yargıya gitti. Defalarca kez soruşturuldu. Defalarca kez dosyanın kapatılması kararı çıktı.
“BU İNSANLARIN RANT İLİŞKİLERİNİ AÇIĞA ÇIKARTMAK İÇİN AYRICA ÇALIŞIYORUM”
Bu sefer de tuttu, dün itibarıyla Uğur Kılıç; izinsiz ve mazeretsiz şekilde işe gelmediğim, düzensiz bir şekilde diyor. Doğru. Aritmetik olarak düzensiz bir şekilde ama onunda bir düzeni var. Haftada iki gün okula gidiyorum. Haftada üç gün işyerime gidiyorum. Mimarlar Odası’nın işleri olduğunda haftada üç gün, beş gün bu işlerle ilgileniyorum. Benim bir düzenim var. Yasal düzenleme çerçevesinde ama 7/24 bu insanların rant ilişkilerini açığa çıkartmak için ayrıca çalışıyorum. Bunun için herhangi bir para ödemiyorlar. Dolayısıyla 24 Aralık’ta yeni bir soruşturma açıyor. Sen son iki yılda düzensiz olarak işe geliyorsun. Dolayısıyla senin hakkında diyor, disiplin soruşturması açıyorum diyor. İçişleri Bakanlığı makamının bana verdiği yetkiyle diyor. İçişleri Bakanı kim oluyor? Benim disiplin amirim değil. Benim disiplin amirim birinci derecede belediye başkanı. En son çıkan yasayla Cumhurbaşkanı da disiplin amirimiz oldu.
“SOYLU, BELEDİYE BAŞKANININ VE CUMHURBAŞKANI’NIN YETKİSİNİ GASP EDİYOR”
Cumhurbaşkanı’nın onayı var mı? Bu da yok. Süleyman Soylu, partidaşı müfettiş Uğur Kılıç aracılığıyla; bir yerel yönetimlerde belediye başkanının hakkını gasp ediyor. İkincisi, Cumhurbaşkanı’nın yetkisini de gasp ediyor. Süleyman Soylu sen kimsin? Sen kimsin? Bundan bir ay önce çıkıp televizyonlarda muhtarlara açıklama yapan bir şahsiyet. Siz metruk binaları yıkın, hukuk arkadan gelir diyen, hukuku ayaklar altına alan; sonra da Adalet Bakanlığı açıklama yapınca işte ben öyle dememiştim falandı feşmekandı diyen bir İçişleri Bakanı. Ha, Cumhurbaşkanı yetki versin, bunun üzerine soruştursun. Bunun arkasından ne çıkar biliyor musunuz? Başka bir husumet, başka bir kent suçu… Atatürk Orman Çiftliği’nde, Atatürk’ün şartlı bağışı ve vasiyetine aykırı şekilde 600 bin metrekarelik betonu Atatürk Orman Çiftliği’ne çakan sonra da hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği kararı, ‘Ben bu hukuk kararlarına uymam, bu binaya da girer otururum, gücünüz yetiyorsa gelin yıkın’ diyen, bu ülkeyi maalesef temsil eden Cumhurbaşkanı’nın kentsel suça ortaklığı ve husumeti çıkar. Yapsınlar bunu.
“TOGO KULELERİ YIKILIRSA BU KENT RANTI VE RANT KARTELLERİNİN YARGILANMA SÜRECİNİN ÖNÜ AÇILACAK”
TOGO kuleleri yıkılırsa bu kent rantı ve rant kartellerinin yargılanma sürecinin önü açılacak. Onun yıkılması da bizim mücadelemizin sürekliliğini sağlayacak. Ekim 2021’de Büyükşehir Belediyesi bir karar alıyor. TOGO ikiz kuleleriyle ilgili bir hukuksal süreç varken, Danıştay bu kararı vermişken; hukuki görüşe ihtiyaç duyuluyor. Hukuki görüş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan alınması gerekiyor. Ona göre işlem yapılacak. Ben bunu 29 Kasım itibarıyla tweet atıyorum. Açıklayın diye. Sinan Aygün 2 Aralık itibariyle bu kez yeni bir şikayette bulunuyor. 3 Aralık’ta Süleyman Soylu, Mülkiye Başmüfettişi Uğur Kılıç’a mesaiye gitme gelme konusunda soruşturma izni veriyor. Burada hukuksuz bir süreç var. Cezalandırmak istiyorlar. Lakin yanlış kayaya çarptılar. Çünkü Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu, bu mücadeleyi yaparken, bu kararlarını verirken yönetim kurulu üyelerini özenle seçer. Sizin şantajlarınıza, sizin tehditlerinize boyun eğecek insanları yönetim kurulunda barındırmaz. Çünkü bu mücadele; Ahmet’in, Mehmet’in mücadelesi değil. Bu mücadele Atatürk’ün bize emanet ettiği Cumhuriyet değerlerinin ve onların başkentinin kent rantına karşı çıkılan bir mücadeledir. İşimizi kaybedebiliriz, sürgün edebilirsiniz, bize cezalar verebilirsiniz. Ne umurumuzda? Çünkü siz gideceksiniz. Süleyman Soylu da, Uğur Kılıç da, Sinan Aygün de TOGO ikiz kuleleri de, onunla işbirliği içerisinde olan şahsiyetler de gidecekler. Siz gideceksiniz biz kalacağız. Siz gidene kadar da bu mücadelenin peşini bırakmayacağız.
“YIKIM ŞENLİĞİ DÜZENLEYECEĞİZ”
Haksız kazancın hesabını verecekler. Biz de yıkım şenliği düzenleyeceğiz. TOGO ikiz kulelerinde… Yıkım kararı çıksın, o yetkiyi kullanarak Türkiye’de aslında bir gösteri alanına dönüştürülerek, kimsenin burnu bile kanamadan uluslararası ortamlarda, belgesellerde izliyorsunuz ya büyük büyük binaları yıkıyorlar, böyle etrafta herkes seyrediyor. Aha onu öyle yıkma işinin organizasyonunu yaparız biz. Sinan Aygün ağlamasın. Kurallara uyacak, yargının verdiği kararları yerine getirecek. Haksız kazanç sağlamayacak. Sonra da ağlamayacak.”
(ANKA)
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.