Tolga Şardan’ın tutuklama kararındaki 3 gariplik: Hâkim, “katalog suç” dedi ama kanunda o suç yok
ESRA TOKAT
İstanbul Başsavcılığı, T24 yazarı gazeteci Tolga Şardan, "MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu 'yargı raporu'nda neler var?" başlıklı yazısı sonrası Şardan hakkında re’sen (kendiliğinden) ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ iddiasıyla soruşturma başlatmıştı.
Öğle saatlerinde gözaltına alınan Şardan emniyet ve savcılıktaki sorgusunun ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Ancak İstanbul Başsavcılığı tarafından açılan soruşturmada ve İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin verdiği tutuklama kararında oldukça tartışmalı hükümler yer aldı.
İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) üzerinden yaptığı duruşma tutanağına Kısa Dalga ulaştı.
Herkes Ankara’da, soruşturma neden İstanbul’da?
Yapılan duruşmada avukatlar tarafından Şardan’ın Ankara’da yaşamasına rağmen soruşturmanın İstanbul’da yürütülmesine dikkat çekilirken yargılamanın şeffaflığı açısından Ankara’da devam etmesi gerektiği vurgulandı. Şardan’ın avukatı Yasin Gökberk Çınar, şunları belirtti:
“Dosyada 217/a maddesinden soruşturma yürütülüyor, suçun mağdurları Ankara ilindedir. Müvekkil Ankara ilinde ikamet etmekte ve Ankara ilinde çalışmaktadır. Haber Ankara ilinde yayınlanmıştır. Neden İstanbul da soruşturma İstanbul'da yürütüldüğünü anlayamamaktayız. Bir anda o adliyede soruşturma başlayıp müvekkil tutuklanma amacıyla huzurunuza gelmiştir. Özellikle yetkisiz makamlarca yapıldığının zapta geçmesini istiyoruz. Dosyada kısıtlılık kararı yoktur. Buna rağmen müvekkilin savcılık aşamasında verdiği ifade dışında ne olup olmadığını bilmiyoruz. Tutukluluğa sevke dair kararı da sesli olarak öğrendik. Dosyanın içeriğini bilmediğimiz bir halle karşı karşıyayız. Savunma hakkımız kısıtlanmıştır.”
‘Aynı iddialar İsmail Uçar tarafından ortaya getirildi'
Avukat Yasin Gökberk Çınar tarafından yapılan savunmada dezenformasyon yasasına değinildi ve şu ifadeler kullanıldı:
“217/a maddesi TCK kapsamına girerken dezenformasyon yasasının bütünü haline geldi, toplumda doğrudan kamu düzenini bozacak nitelikte kimliği belirsiz kişilerce yayınlanmasını cezalandırmaktı. Maddenin kendisi kendisini 3 temel unsura sabitledi. Sırf kelimesi ile başlatması doğrudan huzursuzluk çıkarmak amacıyla hareket etmesini amaçlamıştır. Mesleğini icra ederken tek derdinin toplum barışını bozması lazım. Olayımızda haber yapılan durum uydurma değildir. Kişinin toplum barışını bozma gibi bir durumu yoktur. Sadece gazetecilik mesleğini icra etmektedir. Aynı iddialar İsmail Uçar tarafından ortaya getirilmiş iddialardır. Bu iddialar toplum barışını bozabilecek iddialar değildir. MİT raporunun varlığı da savcılığın başvurusu da 10 gün önce ortaya çıktı. Biz burada gazeteci haber yapması sebebiyle doğrudan toplumun birtakım değerlerine zarar vereceğinden söz edemeyiz.
‘Cumhurbaşkanlığı ve MİT haberin gerçek dışı olduğuna ilişkin belge sunmadı’
“İkinci olarak bizim burada gerçeğe aykırı bir bilgi iddiasıdır. Yetki yönünden itirazlarımız bulunmuştu. Suçun mağdurunun ve muhattabının Cumhurbaşkanlığı ve MİT olduğunu söylemiştim. Söz konusu habere ilişkin veya başvurulara ilişkin bu iki kurum ne bir yalanlama ne de gerçek dışı olduğuna ilişkin bilgi belge sunumu yoktur. Kamunun bu iddiadan haberdar olması doğrudan basın hürriyeti kapsamında değerlendirilmelidir. İfade özgürlüğünü dikkate almamız gerekmektedir. Bir yanda kanun bozulabilme ihtimali bulunan kamu düzenini korumaktadır. Bir yandan fikirleri ile beraber gazetecilik faaliyeti olarak bulunan kişi bulunmaktadır. İki türlü de koruma altındadır. Kanun kapsamında bu kişiyi cezalandıracaksak, elimizde gerçekten somut emare bulunması gerekir. Gerçeğe aykırı bilginin somut olarak ispat edilebilir durumda olması gerekir. Bu bilginin geçerliliği nedir en azından haber yapma durumunda makul araştırma yapılmadan anayasal bağlamda özgürlükler kapsamında çelişmektedir. Ama siz hakimler anayasal anlamda bizim meslektaşımız olarak özgürlüklerin teminatısınız.”
Kamu düzeni bozulmadı
“Sonuncu olarak kamu düzeninin bozulması tartışmaya açık bile değildir. Bir gazete haberinin toplumu doğrudan sokağa döküp kamu personelini hedef gösterip, kamu düzenini bozacak iddiası var ise somut emareler görmek istiyoruz. Bir soyutlukla kavga etmekteyiz, Fiili olarak savunma yapamamaktayız. Gelinen nokta itibariyle ilgili suçun kanuni sonuçları oluşmamıştır. Bir gazeteci birilerini rahatsız eden haber yaparsa bir şüpheli sandalyesinde doğrudan tutukluluğa sevk edilmektedir. Bunların her biri birer birer beraat etmiştir. İlgili suç maddesi 1 yıl ile 3 yıl arasında ceza öngörmektedir. Haberi yapan kişi müvekkil haberi yaptığını kabul etmektedir. Tutukluluk yasağı kapsamında değerlendirilemeyecekse bile infaza geçildiğinde 3 yıl dahi verse infazı olmayacaktır. Denetimli serbestlik hükümleri uygulanacaktır. Dosya kapsamında tek delil gazete haberidir. Ve orada durmaktadır. Herhangi bir engel yoktur. Bunu ortadan kaldırma dahi iddia yoktur. Müvekkil bu haberi yaptığını açık ve net şekilde kabul etmiştir. Eğer müvekkil gazeteci olarak bir kısım kişileri baskı altına alınarak ifadeleri değiştirebileceği düşünülüyorsa bu gerçekten tartışmaya açık bir durumdur. Olası bir tutuklama kararı anayasal hakkını ihlal edecektir. Müvekkilin doğrudan serbest bırakılmasını, aksi halde şüpheli hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanmasını talep ediyoruz.”
Tutuklama gerekçeleri
Avukatların bu savunmalarına rağmen 1. Sulh Ceza Hakimi, Şardan’ın tutuklanmasına karar verdi. Kararda, tutuklama gerekçeleri şöyle sıralandı:
“Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunduğu, yüklenen suçun yasada öngörülen ceza miktarı, işlendiği iddia edilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedenin "Kanun gereğince" var sayıldığı, alması muhtemel ceza göz önüne alındığında kaçma şüphesinin bulunduğu, Soruşturmanın henüz tamamlanmaması nedeniyle şüphelinin delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesinin bulunduğu…”
Hakimin tutuklama gerekçeleri 3 yönden çok ciddi tartışma yaratacak nitelikte bulundu:
1. Hakim “katolog suç” dedi ama kanunda katolog suçlar arasında yok
Hâkimin tutuklamaya gerekçe olarak işlendiği iddia edilen suçun katolog suçlar arasında yer aldığını belirtmesi yeni bir tartışma başlattı. Şardan Türk Ceza Kanunu’nun 217/a maddesindeki suçu işlediği iddiasıyla tutuklandı. Bu suç, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde sayılan ve kanun gereğince tutuklama kararı verilen katolog suçlar arasında yer almıyor.
2. Ceza miktarı
Ayrıca tutuklama kararında “suçun yasada öngörülen ceza miktarı” da tutuklamaya gerekçe olarak gösterildi. Oysa 217/a maddesinde öngörülen ceza miktarı sadece 1 yıldan 3 yıla kadar hapis.
3. Şardan kime baskı kuracak?
Hakimin, “delilleri yok etme, gizleme, tanık ve mağdurlar üzerinde baskı oluşturma şüphesini” de tutuklama gerekçeleri arasında sayması da tartışma yarattı. Çünkü Şardan, MİT ile ilgili bir haberdeki iddia nedeniyle tutuklandı. Zaten yayınlanmış bir yazı nedeniyle Şardan’ın kimlere, nasıl baskı kuracağına dair bir açıklama da kararda yer almadı.
Katalog suçlar hangileri?
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesinde katalog suçlar düzenleniyor. Maddede “Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir” hükmü yer alıyor ve şu suçlar sıralanıyor:
- Soykırım ve insanlığa karşı suçlar
- Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti
- Kasten öldürme
- Kasten yaralama
- İşkence
- Cinsel saldırı
- Çocukların cinsel istismarı
- Hırsızlık ve yağma
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti
- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
- Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar
- Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar Silah kaçakçılığı suçları.
- Bankalar Kanunu’nda tanımlanan zimmet suçu.
- Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
- Kasten orman yakma suçları.
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar.
- Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.
- Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu.
- Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu.
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.