HEDEP eş başkanları yanıtladı: HEDEP, CHP ya da AKP'ye kapı aralıyor mu?

HEDEP eş başkanları yanıtladı: HEDEP, CHP ya da AKP'ye kapı aralıyor mu?
HEDEP Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, 81 ilde aday çıkarılması kararına ilişkin gelen soruya, "Artık sadece kazan-kaybettir değil hem batıda ama aynı zamanda tabanımızın yaşadığı yerlerde temsil edilmelerini sağlanmasını istiyoruz. Siyasi partileri de aşan iş birliği arayışlarımız devam edecek" dedi.

İstanbul Kongre Merkezi'nde yapılan basın buluşmasında, Eş Genel Başkanlar, "HEDEP, "Kent uzlaşısı demokratik çevreler, farklı kesimlerle uzlaşıyı anlatıyor" diyor ancak bir yandan da CHP ya da AKP'ye kapı aralıyor mu? Neyi kast ediyorsunuz?" şeklindeki soruya ve AKP ile görüşecek misiniz sorusuna yanıt verdi.
Artı Gerçek'ten Özgür Topuz ve Egemen Gök'ün geçtiği habere göre HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan şöyle dedi:

ARTIK SADECE 'KAZAN-KAYBETTİR' YOK: "14 Mayıs seçimlerinden sonra sonuçlar üzerinden yoğun toplantılar yaptık. Sanırım Türkiye'de ilk kez bir seçim sonrası binin üzerinde halk toplantısı yapıldı. O toplantılarda daha çok seçim öncesi ve sonuçlar üzerinden ne yapmamız gerekiyor tartışmaları oldu. "Bizim varlık sebebimiz nedir?" sorusunu sordu halkımız. 2015'ten beri muhalefeti destekleyen, iktidara kaybettiren bir yöntem belirlendi. Bizim atacağımız her adım aynı zamanda sorunların çözümüne zemin hazırlamalı. Çözüme olanak sağlayan bir güç ortaya çıkarmalı. Şimdi halkımızın önerileriyle yeni bir şey ortaya çıktı; artık sadece kazan kaybettir değil hem batıda ama aynı zamanda tabanımızın yaşadığı yerlerde temsil edilmelerini sağlanmasını istiyoruz. Tüm çabamız, planlarımız bunun üzerinedir.

Bundan ne anlamak gerekiyor. Bir zaten başvuruları aldık. Aslında bugün kadar denenmeyen bir seçim yöntemiyle aday belirleyeceğiz. Sadece üyeler içerisinde sınırlı kalmayan, aynı zamanda kentin diğer toplumsal çevreleri, emek meslek örgütleri, ve gençlerin tamamının da katıldığı, kentin bütün renklerinin yansıdığı bir sistemle adaylarımızı belirleyeceğiz. Herhangi bir merkezi müdahalede bulunmayacağız.

KENDİ ADAYLARIMIZLA SEÇİME GİRME EĞİLİMİ VAR: Batıda parti sözcümüzün açıkladığı gibi, aday başvurularına başladık. Önümüzdeki dönem kendi adaylarımızla çıkma konusunda eğilimiz var. Bu halktan çıkan eğilim. MYK'de yapılan tartışmalar sonucu çıkan yaklaşım. "Bu konu bir pazarlık unsur olarak kullanılıyor" söylemlerini reddediyoruz. Biz sözünü açık söyleyen, sakınmayan bir siyasi gelenekten geliyoruz. Ne yapacağımızı, nasıl karar alacağımızı konuşurken taktik yapalım amacını asla gütmeyiz. Bizim bu tutumumuz aslında 2015'ten beri destek verdiğimiz muhalefet sormak gerekiyor. Ana muhalefet muhalefet görevini yürütebilseydi, bizim bölgedeki kayyım atandığı zaman gerekli olan tepkiyi koyabilseydi, Makbule Özer cezaevine gönderilirken duyarlı olabilseydi... Ya da panzerlerden tutalım ikili hukuka kadar, bir şey duymadık...

KÜRTLERİN ÇARK EDECEĞİ ANLAMINA GELMİYOR: Önümüzdeki seçimlerdeki CHP, AKP ile görüşünce bir şey olmuyor, söz konusu bizim Adalet Bakanı'yla meclis zemininde yaptığımız görüşme Kürtlerin çark edeceği anlamına gelmiyor. Biz ne zaman çark ettik? Kürtler hangi sözünden çark etti? Tek bir şey söyleyebilir misiniz. Hangi eylemimiz, sözümüz buna hizmet etti? Meclisin üçüncü büyük partisiyiz. Biz herkesle görüşürüz. Seçim ayrı bir şeydir. Tüm renklerin temsil edildiği bir işbirliğine, güç birliğine var olduğumuzu söylüyoruz. CHP, kendi iç tartışmaları sonrası ne düşünüyor, çok bilmiyorum. Biraz ana muhalefeti ilgilendiren meseleler bunlar.

Sağcı bir muhalefeti destekleyerek geliştirmek gibi bir amacımız yok. Yetkili organlarımız da açıkladı. Kent uzlaşışı dediğimiz şey tam da budur. Siyasi partileri de aşan, onların da içinde olabileceği, kentin en geniş toplumsal uzlaşısını sağlayan yerel yönetimler anlayışını hayata geçirecek iş birliği arayışlarımız devam edecek. Bu çok açık bir çağrıdır. Bu; 'kenti, kentteki dinamikler birlikte yönetsin. Bu kentlerde demokratik halkçı şeffaf belediyecilik uygulansın' çağrısıdır. Tek bir partiye çağrı yapmıyoruz. Kenti yönetecek, demokratik değerlere ve ilkelere saygı gösterecek ve uzlaşmaya açık herkese çağrımızdır.

“Kent uzlaşısı” ile tam olarak ne kastedildiği, örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde bir temsiliyet talebinin söz konusu olup olmadığı yönündeki soruya da Tülay Hatimoğulları şu yanıtı verdi:

Kent uzlaşısından kastımız, sandalye istemek değil. Biz yerel siyasetteki temsiliyeti sandalye ile de ölçmüyoruz. Rakamla da ölçmüyoruz. Biz ket uzlaşısını hem adayı belirleme hem yönetme anlayışında görüyoruz. Kent uzlaşısı sadece HEDEP demek değil. O kentte bulunan tüm dinamiklerin belli ilkeler çerçevesinde bir arada olarak yerel yönetimlerde etkili olmasından bahsediyoruz. O kenti nasıl yöneteceğiz ve birlikte yönetecek miyiz? Birlikte yöneteceksek nasıl yöneteceğiz? Kent uzlaşısı, bu soruya yanıt bulacaktır.

'İstanbul için özel parantezimiz yok'

Yerel seçimlerde İstanbul için özel bir parantezleri olmadığını belirten Tuncer Bakırhan, "Sağcı, milliyetçi, ırkçı bir adaya kesinlikle tabanımız oy vereceğini düşünmüyorum" diye konuştu:

İstanbul bizim için de değerlidir, önemlidir. Biz genel bir çerçeve ortaya koyduk. Sanırım doğru anlaşıldı. "Açık şeffaf işbirliği, güç birliği, kentin en geniş kesimleriyle konuşulur" dedik. İstanbul için özel parantezimiz yok. Biz sürekli bir siyaseti destekleyen durumda olmadığımızı belirtmek istedik. Bizim ret-kabul ölçülerimiz tabii ki var; Demokratik olacak, ırkçı olmayacak, kent uzlaşısı sağlayacak, Türkiye'deki mozaiğe saygı gösterecek, kapsayıcı olacak, duyarlı olacak. Sağcı, milliyetçi, ırkçı bir adaya kesinlikle tabanımız oy vereceğini düşünmüyorum. Bu tutumumuz demokratik zemini güçlendirir. Aday olmak isteyen parti ya da aday bu hassasiyetleri dikkate alabilirse, daha demokrat, daha kapsayıcı, değerlere sahip çıkan, Türkiye'nin geleceğini barışını düşünen adayların çıkma ihtimali yüksek olur. İsimlere girmeyeyim. Ankara'da da bizi olmadan kimsenin kazanma şansı yoktur. (Kısa Dalga)

Politika