Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sağkan'a bu yıl da sansür: Gerçekleri dile getirmek borcumuz

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sağkan'a bu yıl da sansür: Gerçekleri dile getirmek borcumuz
Adli yıl açılışında konuşan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, geçen sene olduğu gibi bu sene de sansüre uğradı.

Yargıtay’da düzenlenen Adli Yıl Açılış Töreni’nde yargıyı temsilen hem savunma hem de yargı makamı adına her yıl konuşmalar düzenlendi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’nın konuşması canlı yayınlanırken, Sağkan’ın konuşması geçen sene olduğu gibi etkinliği canlı yayınlayan kanal ve ajanslara verilen frekanstan aktarılmadı.

Diken'in yer verdiği bilgilere göre; geçen sene iktidardan 10 yılda 16 kamu ihalesi alarak toplam 13,2 milyon TL kazanan Altus Organizasyon, Sağkan’ın yayınını vermemişti.

Sansüre uğrayan TBB başkanı, Twitter‘dan konuşma kesitlerini paylaştı ve şunları yazdı: “Son iki adli yıl açılışının ortak noktası konuşmam esnasında yayın sinyalinin kesilmesi. Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüne dair sorunlarımızın önünü kesmek de keşke bu kadar kolay olsaydı. Gerçekleri dile getirmek, sorumluluğumuz olduğu kadar ülkemize borcumuzdur.”

‘Hukuka güven alarm vermektedir’

Sağkan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

*Mesleğimizi icra ettiğimiz yargı sisteminde hukuka güven alarm vermektedir. Bu kapsamda en önemli başlığımız; yargı bağımsızlığı ile tarafsızlığının tam anlamıyla sağlanması, savunmanın güçlendirilmesi ve hukukun üstünlüğünün içselleştirilmesi olmalıdır. Ülkemiz, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 140 ülke arasında 116.; Doğu Avrupa ve Asya kategorisinde ise 14 ülke arasında sonuncu olmuştur. Yürütme temsilcilerinin başkanlık ettiği Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) yapılanması kuvvetler ayrılığı ilkesini sorgulanır hâle getirmekte, coğrafi teminat düzenlemesinin tabii hâkim ilkesi bakımından önemi ve bu ilkenin de temel hak ve özgürlüklerle olan bağlantısı nedeniyle hukuka güveni sarsmaktadır.

*Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının mahkemeler tarafından emsal dosyalarda göz ardı edilmesi, en son uygulanması gereken tutuklama tedbirinin şartları oluşmadığı halde bir cezalandırma aracı olarak uygulanması örnekleri, başta ifade hürriyeti ve adil yargılanma hakkı gibi temel haklarda yargıyı hak ve özgürlüklerin teminatı olma işlevinden uzaklaştırmaktadır.

‘Can Atalay’ın olması gereken yer, demir parmaklıklar arkası değil’

*Mahkeme kararları, AYM ve AİHM kararları elbette eleştiriden muaf değildir. Ancak mahkeme kararlarının ne sebeple olursa olsun uygulanmaması, hukukun bir bileşen olduğu hiçbir düzlemde kabul edilemez. Halen kendisinden ilham aldığımız, özlemle andığımız meslektaşımız Uğur Mumcu’nun dediği gibi “Bir ülkede devletin güvenliği ile hukukun güvenliği eş anlamlıdır. Devlet güvenliği adına hukuk güvenliğinin ortadan kaldırılması, demokrasi ve hukuk devleti için ilerde onarılmaz yaralar açar.”

*Ülkece herkese hayırlı olmasını dilediğim yepyeni bir seçimi çok yakın bir zamanda hep beraber idrak ettik. Bizler, artık kangrenleşmiş meslek sorunlarının hayatımızın önceki dönemine ait olduğu yepyeni bir başlangıcın eşiğinde olduğumuza inanmak istiyoruz. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinin en somut ifadesi olan Yüce Meclisimize seçilen hukukçu milletvekillerine, Türkiye Barolar Birliği Başkanı, ama her şeyden evvel hukukçu bir meslektaşları olarak gönderdiğim mektupta da ifade ettiğim üzere, Türkiye Barolar Birliği; yasama organımızın demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine, hukuk devletinin işlerliğine katkı sağlayacak her adımında; hukuksuzluklara ve hak ihlallerine karşı verilecek her mücadelede dayanışma içinde olmuştur; bundan sonra da olmaya devam edecektir. Ancak belirtmek isterim ki, hukukçu milletvekillerine gönderdiğim bu mektup, olması gerekenden bir eksiktir. Meslektaşımız ve milletin iradesiyle seçilmiş Milletvekili Can Atalay’ın olması gereken yer, demir parmaklıklar arkası değil, Anayasa Mahkemesi’nin emsal kararları gereğince milletin Meclisi’dir.

Gündem