Türkiye Güney Afrika davasına nasıl müdahil olacak?

Türkiye Güney Afrika davasına nasıl müdahil olacak?
Türkiye, Güney Afrika'nın İsrail için açtığı davada Uluslararası Adalet Divanı'na müdahillik başvurusuna hazırlanıyor. Başvurunun hangi maddeden yapılacağı net olmamakla birlikte 63. madde ön planda.

dw-002.jpeg

Gülsen Solaker

Türkiye Güney Afrika'nın İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) açtığı soykırım davasına müdahil olma kararı verirken başvuru sürecine ilişkin hazırlıklar da devam ediyor. Peki Türkiye davaya nasıl müdahil olacak?

Açık kaynaklardan toplanan bilgilere göre; devletler Adalet Divanı nezdinde açılmış bir davaya ilkesel olarak iki madde üzerinden müdahil olabiliyor.

Bunlardan birincisi olarak UAD Statüsü'nün 62. maddesi öne çıkıyor. Bu maddede, "Bir devlet, davadaki karardan etkilenebilecek hukuki nitelikte bir çıkarı olduğunu düşünürse Mahkemeden müdahil olmasına izin verilmesini talep edebilir" hükmü bulunuyor.

Nikaragua, Güney Afrika'nın açtığı davaya bu 62. Madde üzerinden müdahil olma isteğini bildirmişti. Ülkelerin bu madde üzerinden olan müdahillik talebini Divan karara bağlıyor.

Adalet Divanı davalarına müdahil olmanın bir başka yolu ise 63. madde. Bu madde Adalet Bakanlığı sitesine göre şöyle:

"Uyuşmazlığın taraflardan başka devletlerin de katıldığı bir antlaşmanın yorumlanması söz konusu olduğu zaman yazman bu devletlere hemen durumu bildirir. Kendisine duyuruda bulunulan her devlet yargı sürecine katılma hakkına sahiptir; ancak bu hakkı kullanırsa yargının varacağı hüküm o devlet için de aynı ölçüde bağlayıcı olur."

Diplomatik kaynaklara göre 63. madde Türkiye'ye de uyuşmazlık konusu olan sözleşmenin nasıl yorumlanması gerektiğine ilişkin genel beyanda bulunma imkânı getiriyor.

2-001.jpeg

Bu çerçevede Türkiye müdahillik başvurusu kabul edilmesi durumunda, Güney Afrika'nın davasına dayanak teşkil eden 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nin nasıl yorumlanması gerektiği ile ilgili hususlarda beyanlarda bulunabilecek.

Bu arada maddede bahsi geçen bağlayıcılık konusunda ise Ankara "Sadece soykırım sözleşmesinin nasıl yorumlanacağına ilişkin olması nedeniyle ileride Türkiye'yi ilgilendiren güncel ya da tarihi olaylar açısından herhangi bir dava açılmasına dayanak teşkil etmediğini" düşünüyor.

BM üyesi devletler, BM Antlaşması uyarınca kendiliğinden UAD Statüsüne de taraf olduğu için Türkiye de bu kapsamda yer alıyor. Ancak Türkiye UAD'nin zorunlu yargı yetkisini kabul etmiyor.

Diplomatik kaynaklar Türkiye'nin İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) üyeleri arasında Güney Afrika davasına müdahil olan ilk ülke olacağına da dikkat çekiyor.

Kolombiya da 63. Madde kapsamında müdahillik talebinde bulunmuştu.

Diplomatik kaynaklar Divan'ın Ukrayna-Rusya arasındaki soykırım davasında, 63. madde kapsamında "müdahillik" başvurusu yapan 33 devletten ABD hariç 32'sinin başvurusunu kabul ettiğini hatırlatarak, bu nedenle Ankara'nın başvurusunun da kabul edilmesini beklediklerini bildiriyor.

3-001.jpeg

TBMM'den heyet Lahey'e gidebilir

Bu arada TBMM Adalet Komisyonu Başkanı AKP'li Cüneyt Yüksel de TBMM'de açıklama yaparak hukuki çalışmaların sonuçlanmasının ardından resmi başvurunun yapılacağını bildirdi.

Yüksel açıklamasında "Uluslararası hukukun, hiçbir istisnaya ve istisnaya izin verilmeksizin, her koşulda herkese eşit bir şekilde uygulanması gerekiyor. Uluslararası Adalet Divanı'nın da bu prensiple hareket edeceğine inanıyorum" dedi.

TBMM'den Yüksel başkanlığındaki bir heyetin önümüzdeki günlerde merkezi yine Lahey'de olan Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) giderek temaslarda bulunması bekleniyor. Yüksel savaş suçları, insanlığa karşı suçlar, soykırım ve saldırganlık gibi en ağır uluslararası suçları soruşturmak ve yargılamak üzere 2002 yılında kurulan UCM'ne ek deliller sunacaklarını belirtti.

Bayar: "Müdahil olmak Türkiye'nin hakkı ve görevi"

Türkiye'nin müdahillik kararını ve hukuku süreci DW Türkçe'ye değerlendiren Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tuğba Bayar, Türkiye'nin 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne taraf ülke olarak bu davaya katılmasının hem hakkı hem de sözleşmeden doğan görevi olduğunu belirtiyor.

Bayar, bununla birlikte henüz bu müdahillik durumunun niteliğine yönelik bir açıklama olmadığını ve ayrıntıları beklemek gerektiğini ekleyerek, şunları dile getiriyor:

"Türkiye'nin elinde ne yönde bir kanıt var, hukuki stratejisini ne üzerine kuruyor veya Güney Afrika'nın stratejisi üstüne mi bina ediyor henüz bilmiyoruz. Güney Afrika'nın stratejisine katkı niteliğinde olması davanın seyri açısından muhakkak bir avantaj olacaktır. Güney Afrika'nın üstünde durduğu ihtilafa ek yeni ihtilaf sunmaması beklenir. Sunacağımız kanıtların medya görüntülerinin ötesinde olması beklenir."

Türkiye'nin savının muhtemelen İsrail'in Gazze'ye / Filistin'e yönelik hareketlerinde bir değişiklik yapmamış olmasına dayanabileceği öngörüsünde bulunan Bayar, Ocak ayında İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun sarf ettiği "Bizi kimse durduramaz, Lahey de durduramaz" sözlerinin bunun temelini teşkil edebileceğini kaydediyor.

Davaya Türkiye'den önce Nikaragua ve Kolombiya da müdahil olmak üzere başvurularda bulunmuştu. Divan, bu başvurulara izin verip vermeyeceğini henüz açıklamadı. Almanya ise İsrail lehinde müdahil olma niyetini açıklamıştı.

Ne olmuştu?

Güney Afrika, İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonuyla 1948'te kabul edilen Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle 29 Aralık'ta Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmuştu.

Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika'nın açtığı davada kararını Ocak ayında açıklamıştı. Mahkeme, İsrail'in dosyayı reddetme kararını onaylamadığını belirterek davanın görüleceğini bildirmişti. Hollanda Lahey merkezli mahkeme ayrıca İsrail'in Gazze'de soykırımı önlemek için tüm önlemleri almak zorunda olduğuna hükmederken, doğrudan ateşkes emri vermekten ise kaçınmıştı.

Türkiye ise bu davaya ilk etapta müdahil olmazken, bir heyet davayı takip etmiş ve ayrıca Güney Afrika'ya bilgi ve belge sağlanmıştı. Ankara'nın davaya neden müdahil olmadığı ya da bu davayı neden Türkiye'nin açmadığı kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise Ocak ayındaki bir açıklamasında Türkiye'nin dava için belgeler sağladığını söyleyerek, "Şu anda bizim teslim ettiğimiz o belgeler, ağırlıklı olarak görsel belgeler de söz konusu, bu belgelerle İsrail mahkûm olacaktır" demişti.

Ankara'nın İsrail'e karşı uygulamaya soktuğu ve ticaretin sonlandırılmasını içeren bir dizi tedbir kapsamında son olarak bu davaya da müdahil olma kararı verildi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan kararı "Türkiye olarak Güney Afrika'nın İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı davaya müdahil olmaya karar verdik" diyerek açıkladı.

Fidan'ın Başdanışmanı Nuh Yılmaz ise X hesabından 1 Mayıs günü yaptığı paylaşımda, karara ilişkin "Yıllarca Irkçılık / Apartheid ile mücadele eden Güney Afrika, benzeri konularda dünyanın tüm ülkelerinden daha yüksek ahlaki krediye ve ırkçılıkla mücadele konusunda üstün hukuki tecrübeye sahip. Bu nedenle soykırım davasını Güney Afrika'nın açması en doğrusuydu!" yorumunu yaptı.

DW Türkçe'ye VPN ile nasıl erişebilirim?

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Dünya