Yargıtay'ın AYM kararı | Erdoğan'ın danışmanları ve MHP kararın arkasında, AKP'li isimlerden itirazlar var

Yargıtay'ın AYM kararı | Erdoğan'ın danışmanları ve MHP kararın arkasında, AKP'li isimlerden itirazlar var
Yargıtay’ın Can Atalay ve hakkında ‘hak ihlali’ hükmü veren Anayasa Mahkemesi kararının ardından AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması AKP’li isimler ile Cumhurbaşkanı danışmanlarını da ayrı düşürdü. Bazı isimler Yargıtay’ın hamlesine tepki gösterirken, bazı isimler AYM’nin kararına tepki gösterdi.

Yargıtay'ın Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Can Atalay hakkında verdiği kararı tanımaması ve bu karara imza atan üyeler hakkında suç duyurusunda bulunmasına AKP'li isimlerden farklı yorumlar geldi. MHP'li isimler Yargıtay'a destek verdi.

Yeni Akit yazarı AYM'yi hedef aldı: 'Kimden yanasınız anlayalım'

Yargıtay 3.Dairesi'nin AYM'nin hak ihlali kararına uymaması ve AYM üyelerine suç duyurusunda bulunmasının yarattığı kriz sonrası Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, AYM'yi hedef aldı.

Anayasa ve AYM'yi hedef alan Karahasanoğlu şunları söyledi:

"Gelin, Anayasa’nın değiştirilmesinde mutabık kalalım.. Durduk yerde gereksiz kavgaya koyulmayalım. AYM kararından yana tavır koyan sözde milliyetçilere de hatırlatayım.. 3. Ceza Dairesi dünkü kararında belirtti.. BU AYM kararı ile hareket edilirse, PKK’nın Kandil’deki elebaşısı Murat Karayılan’dan başlayın, Fetullah Gülen’e kadar birçok kişi, milletvekili seçilip, dokunulmazlıktan yararlanmaya kalkışabilir.. Onay veriyorsanız, açık açık söyleyin de.. Kimden yanasınız, anlayalım"

Yazıcı: Çok yazık

AKP Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Yargıtay’ı doğrudan hedef almadan şunları belirtti:

“Öyle olaylar olur ki, analiz yapmak için, konuşsan da konuşmasan da sorun olur. Hiç ve asla olmaması gereken öylesi bir olay yaşıyoruz. Yazık, çok yazık. Devleti oluşturan erkler, sorun çözümler. Asla sorun üretmez, üretemez. Birbirini çelmeleyemez.”

Gül: Endişe verici

Bir dolaylı eleştiri de eski adalet bakanı Abdulhamit Gül’den geldi. Aynı zamanda AKP grup başkan vekili Gül, karara dair şunları dedi:

“Yüksek yargı mercileri arasındaki çatışma görüntüsü, hukuk devleti ve mülkün temelinde yer alan adalet duygusu için endişe vericidir. Yargı hakemdir, sorunları çözer. Yargı hakem olma vasfını yitirirse, çözümün değil sorun ve çatışmanın kaynağı haline gelir. Her kurumun kaynağını milletten alan yetki ve fonksiyonunu hukuk çerçevesinde kullanması esastır. Yargı organlarının da ihtilafları derinleştirmeden, anayasal sınırlar içinde kalarak sorun çözmesi milletimizin en tabii beklentisidir.”

Cumhurbaşkanı Danışmanı Ayhan Oğan kararı savundu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı Ayhan Oğan da açıklama yaptı. Ogan, “Yargı hiyerarşisinde en üst yetkili mahkeme Yargıtay’dır. AYM yargısal aktivitede bulunamaz. Esas itibarıyla AYM kanunların anayasaya uygunluğunu şeklen denetleme yetkisi dışında yargı yetkisi yoktur” dedi.

Mehmet Uçum destekledi

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, TİP Hatay Milletvekili seçilen Gezi Parkı davası tutuklusu Can Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasını destekleyen bir açıklama yaptı.

Şunları kaydetti:

“Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti olan milletvekillerinin dokunulmazlığına ilişkin verdiği kararlarda ısrarla Anayasa'yı tanımıyor. Anayasa'nın 14. Maddesini yok sayıyor. Oysa dokunulmazlığa ilişkin 83. madde 14. maddedeki durumları hariç tutar.

Anayasanın bu amir hükmüne rağmen AYM anayasaya aykırı kararlar vermeye devam ediyor. Anayasanın 14. maddesinin belirsiz olduğunu ileri sürmek AYM'nin görevi değildir. 14. Maddeye belirlilik kazandıran Ceza Kanunları ve Ceza Yargısı Kararlarıdır. AYM Anayasanın açık hükmünün yanı sıra Ceza Kanunlarını ve Yargı Kararlarını da göz ardı ediyor. Ne yazık ki AYM'nin bu konuda verdiği kararlar tam bir yargısal aktivizm örneğidir.

Bu çerçevede Yargıtay'ın AYM ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur. Tepki gösterenlerin Yargıtay kararını okuyup okumadıkları da ayrı bir sorundur.

Suç duyurusu meselesi ise Milli Yargıya karşı saldırıların çok büyük bir birikim oluşturması sebebiyle reaksiyoner bir tavırdır. Bir anlamda kral çıplak demektir. Yönteminin bu olup olmadığı ayrıca tartışılır ama cesareti tartışılmaz. Yargıtay'ın kararı ayrıca turnusoldur, kim Milli Yargıdan yana kim değil belli olur. Türkiye, Milli Yargısını batıcı ve neo liberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır, kimsenin bundan şüphesi olmasın.”

Tayyar: Askeri vesayet dönemini hatırlatıyor

Eski AKP milletvekili ve Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi Şamil Tayyar, sosyal medya paylaşımda şunları yazdı:

"AYM’nin kararını eleştirmek/yanlış bulmak ayrı, karara uymamak ayrıdır. Eleştirebilir, yanlış bulabilirsiniz ama uymamazlık edemezsiniz. Anayasa hükmü açık, karar bağlayıcıdır. Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin AYM kararına ‘uymama’ iradesi, hukuki değildir. Kaldı ki AYM’nin benzer mahiyetteki Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven hakkındaki ‘hak ihlali’ kararına uyulmuştu. AYM üyeleri hakkındaki suç duyurusu ise garabettir. Yargı eliyle hortlatılan bu tür hukuk dışı uygulamalar askeri vesayet dönemini hatırlatıyor, çok üzücü."

Çelik: Devlet düzen ister, düzen de hukuk

AKP Artvin Milletvekili Faruk Çelik ise ''367 krizi''ni hatırlattığı mesajında Yargıtay'I ''hukuk içinde'' kalmaya davet etti:

''Maalesef Yargıda, Çatı ile Çatı katı arasında bir çekişme var. Çatının kararlarını beğenmeyebiliriz, karşı çıkar hatta kendi içimizde isyan da edebiliriz. Tıpkı geçmişteki 367 kararında olduğu gibi"

Ancak, sorunları hukuk içinde çözme makamlarını çözümün değil de anlamsız kavgaların adresi yaparsanız, şu soruya muhatap olursunuz: Meşru çözümlerin adresi neresi olacak"

Devlet düzen ister, düzen de hukuk."

Varank’tan Özel’e tepki: Anlamadığı konularda sokağı işaret edip altında kalmasın

AKP Bursa milletvekili Mustafa Varank, CHP lideri Özgür Özel’e tepki gösterdi. Varank, şöyle dedi:

“AYM verdiği kararlarla uzunca bir süredir bireysel başvuru hakkını Anayasa ve yasalara aykırı biçimde yorumluyor. Yetkisi olmamasına rağmen hak ihlali başlığı altında kendini mahkemelerin, yüksek yargının yerine koyuyor. Hatta ve hatta Yargıtay ve Danıştay üzerinde hiyerarşik bir vesayet kurmaya çalışıyor.

Bu hukuki tartışmanın nasıl şekilleneceğini elbette göreceğiz.

Ama CHP’nin çiçeği burnunda genel başkanı Ecz. Özgür Özel’e tavsiyem; aman ha anlamadığı konularda sokağı işaret edip altında kalmasın.

Hukuk ve yasama mekanizması içinde sonuçlanabilecek bir meseleyi darbe diye nitelendirip üstüne sokağı işaret edip yeni Alpaslan Arslan’lar türetmek isteyenler unutmasın ki artık eski Türkiye yok!”

MHP’li Feti Yıldız: Anayasa Mahkemesi yargısal aktivizmde bulunamaz

MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ise şu açıklamayı yaptı:

“Ceza kanunlarının yorum tekeli ceza hakimlerine bırakılmıştır. Hakim yargı faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hakim, soruna ölçülü duygusallıktan uzak ve soğukkanlı yaklaşarak gerek metne bağlı dar yorumla, gerekse kanun koyucu‘nun iradesini ortaya koyan amaca yönelik yorumla , meseleyi çözmeye ve doğru sonuca ulaşmaya çalışır.

AYM kararları gücünü, bir başka hukuki merciin denetiminden geçmeyecek olmasından, herkesi bağlayıcı olmasından değil, yetkin ve tutarlı hukuki gerekçelerden almalıdır. Hukuk kuralı uygulayıcının elinde değişmemelidir. Hakimler ne diyorlarsa anayasa odur denebilir mi.?.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi çeşitli şekillerde zedelenebilir. Bunlardan biri de yargısal aktivizmdir.

Yargısal aktivizm, bazen yasama organının etkisizleşmesine, bazen yasama kararlarının iptaline, bazen yargının yasama organının yerine geçmesi olarak karşımıza çıkar.

Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı kontrol mekanizmasının bulunmaması önemli bir eksikliktir.

Hukuk normu koymanın, muhakeme meselesi değildir. Anayasa Mahkemesi yargısal aktivizm de bulunamaz. Yasama organın yerine geçerek norm da ihdas edemez, mevcut olan normu da görmezden gelemez, anayasayı yeniden yorumlayamaz.

Suç ve ceza politikasını belirlemek , Anayasa Mahkemesi kararlarında sıkça ifade edildiği gibi kanun koyucunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirindedir.”

Bahçeli’nin ‘AYM’ ifadeleri yeniden gündemde

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin AYM ile ilgili seçim öncesi ifadeleri yeniden gündem geldi.

HDP için açılan kapatma davasındaki kararları nedeniyle AYM’yi hedef alan Bahçeli, “Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasını gerekli görüyoruz. Bu kapsamda mahkemenin statüsü, kuruluş ve yargılama esasları ile üye yapısının köklü bir reforma tabi tutulmasını hedefliyoruz. Elbette yapacağız, hep birlikte başaracağız” ifadelerini kullanmıştı.

367 krizi neydi?

2000 yılında seçilen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi 16 Mayıs 2007'de dolacaktı.

Meclis'te cumhurbaşkanlığı için başvuru süresinin son günü 25 Nisan, ilk tur oylama günü olarak ise 27 Nisan belirlenmişti.

Bu dönemde Abdullah Gül'ün adaylığına karşı ülke genelinde kitlesel Cumhuriyet Mitingleri düzenlenirken, seçimin kaderini 367 krizi belirlemişti.

O dönemki Anayasa'nın 102. maddesine göre cumhurbaşkanı seçilebilmek için ilk iki turda nitelikli çoğunluk (367 oy), sonraki iki turda ise salt çoğunluk (276 oy) yeterli oluyordu.

Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, tartışmanın seyrini belirleyen 367'nin sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğu çıkışı büyük yankı uyandıracaktı.

Bu çıkış sonrası dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, iktidar partisinin uzlaşma olmadan kendi adayını çıkarması durumunda oylamalara katılmayacaklarını belirtiyor, 367'yi işaret ediyordu.

AKP'nin gösterdiği aday Abdullah Gül yapılan seçimde 357 oy alırken, oylamaya toplam katılım 361'de kalacaktı.

Bu seçimin hemen ardından CHP yeter sayı bulunmadığı gerekçesiyle AYM'ye başvurdu.

TSK aynı günün akşamında "e-muhtıra" olarak tarihe geçen bildiriyi yayımladı.

AYM ise 1 Mayıs 2007'de verdiği kararla Meclis'te yapılan oylamayı iptal etti.

Bunun üzerine AKP erken seçime giderken, bu seçimde de 367'yi bulamadı ancak Meclis'e giren MHP'nin oylamaya katılması sonrası 367 krizi aşıldı. (Kısa Dalga)

Gündem