BM raporu: Alevilere yönelik katliamlar ve Suriye hükümetinin sorumluluğu

BM raporu: Alevilere yönelik katliamlar ve Suriye hükümetinin sorumluluğu
Suriye'deki Alevi katliamıyla ilgili kan donduran ayrıntılar: BM raporu, sivil ölümlerinin savaş suçu olduğunu belirtirken, bağımsız kuruluşlar ölü sayısının BM'nin açıkladığından çok daha fazla olduğunu ortaya koydu.

Kısa Dalga - Akademisyen Hakan Mertcan ve gazeteci Hasan Sivri, ortak kaleme aldıkları “BM 11 Ağustos 2025 Raporu: Alevilere Yönelik İşlenen Savaş Suçları, İnsanlığa Karşı Suçlar” isimli makalede, Birleşmiş Milletler'in (BM) Suriye'nin kıyı ve batı merkez bölgelerinde Alevi sivillere yönelik işlenen katliamları belgeleyen raporunu detaylı bir şekilde değerlendirdi.

Ehlen Dergisi’nde yayınlanan makalede, 11 Ağustos 2025 tarihli "Violations against civilians in Coastal and Western Central Syria" başlıklı BM raporunun, içerdiği ciddi hatalar ve eksikliklere rağmen Suriye'deki Alevi katliamına ışık tutan önemli bir belge olduğu belirtildi.

Makaleye göre, BM raporu, Alevi köylerinde toplu infazların, dini temelli ayrımcılığın ve saldırıların "sistematik bir nitelik" taşıdığını belgeledi. Raporda ayrıca, devletin sivilleri koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği de belirtildi. Mertcan ve Sivri, BM Komisyonu'nun "devlet politikası" kapsamında bir kanıt bulamamasını, Suriye devletinin El-Kaide kalıntısı çeteler tarafından yönetilmesine ve resmi belgelere erişim zorluğuna bağladı.

Gizlenemeyen vahşet: Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar

Mertcan ve Sivri'nin analizine göre, BM raporu ve diğer sivil toplum kuruluşlarının verileri, yaşanan vahşetin boyutlarını gözler önüne serdi:

Sistematik şiddet: Mart 2025'te yaklaşık 1.400 sivil öldürüldü, bunların 100'ü kadındı.

İnfazlar ve işkence: 7 Mart'ta Banyas'ta Alevi mahallelerine giren silahlı gruplar, adamları infaz etti. Bu saldırılarda 60 kişi (10 kadın, 5 çocuk) yaşamını yitirdi. Lazkiye yakınlarındaki Al-Mukhtariya gibi köylerde işkence ve sakatlama gibi yöntemlerle toplu infazlar gerçekleştirildi.

Toplu cinayetler: 11 Mart'ta üç ayrı saldırıda 132 sivil öldürüldü. Ayrıca sekiz kişinin cesedi kurşunlanarak bir kuyuya atıldı.

Hedef alma ve ayrımcılık: Saldırganların kurbanlara "Alevi misin?" diye sorması, açıkça etnik temizlik ve mezhep temelli bir planın işareti olarak görüldü.

Makalede, bu eylemlerin Roma Statüsü kapsamında insanlığa karşı suç (etnik/mezhepsel gerekçelerle yaygın ve sistematik saldırı) ve savaş suçu (sivil halka yönelik kasten öldürme) teşkil ettiği vurgulandı.

Geçici hükümet yetkilileri ve diğer kuruluşların bulguları

Yazarlar, BM raporunun geçici hükümete bağlı Amşe ve Hamzat tugayları gibi grupların "yasadışı infazlar ve işkence" işlediğini ortaya koyduğunu belirtti. Amşe Tugayları komutanı Muhammed Casim’in (Ebu Amşe), operasyonlar için HTŞ ve geçici hükümet yetkililerinden, özellikle de Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra’dan direkt talimat aldıklarını itiraf ettiği aktarıldı.

Makale, BM raporundaki rakamların sahadaki gerçekliğin çok altında kaldığını öne sürdü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) ve Heysem Menna Vakfı'nın raporlarına göre, gerçek sivil sayısının çok daha yüksek olduğu belirtildi. Heysem Menna Vakfı'nın raporunda, sadece 7-9 Mart tarihleri arasında 2.246 sivilin katledildiği ve katliamların baş sorumlusunun HTŞ olduğu ifade edildi.

Hükümetin sorumluluğu ve uluslararası çağrı

Mertcan ve Sivri'nin analizine göre, BM raporu, Suriye makamlarının sadece kendi güçlerinin işlediği ihlallerden değil, aynı zamanda Alevi sivilleri öngörülebilir mezhepsel şiddetten korumakta başarısız olduklarından da sorumlu olduğu sonucuna vardı. Bu durum, devletin "due diligence" (özen yükümlülüğü) ilkesini ihlal ettiği anlamına geliyor.

Makalede, 19 Ağustos 2025’te Lazkiye'de bulunan 13 sivil cesedinin toplu mezar ve kayıp vakalarına sadece bir örnek teşkil ettiği belirtildi. Yaşanan bu olaylar, Alevi toplumunda toplumsal travma ve göçlere neden oldu. Yaklaşık 40.000 kişi Lübnan'a, 8-9 bin kişi ise Rusya'nın Lazkiye'deki Hmeymim hava üssüne sığındı.

İki yazar, BM raporundaki bilgilerin, uluslararası toplumun bir an önce harekete geçmesi için yeterli bir zemin sunduğunu vurguladı. Makalede, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve diğer mekanizmalar aracılığıyla sorumluların hesap vermesi ve BM’ye yapılan soykırım başvurularının acilen değerlendirilmesi gerektiği belirtildi.

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.