Bakırhan: Barış isteniyorsa tecrit niye sürüyor?

Bakırhan: Barış isteniyorsa tecrit niye sürüyor?
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Öcalan’In 27 Şubat’taki çağrısının üzerinden geçen zamanı hatırlatarak, iktidara yönelik "Silahsızlandırma süreci özel bir yasayı gerekli kılmaktadır" dedi.

Kısa Dalga - DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısının üzerinden 40 gün geçtiğini hatırlatan Bakırhan, "Madem kırkı devirdik bu konuda bizler artık yeni şeyler duymak, yeni şeyler konuşmak istiyoruz” dedi.

Bakırhan, yürütme erkinin topluma güven verecek herhangi bir duruş sergilemediğini belirterek, ''Barışı konuşmaktan uzak durdukça, erteledikçe yetmezmiş gibi İstanbul'da olduğu gibi antidemokratik uygulamalar arttıkça nasıl güven tesis edilecek" diye sordu.

CHP'nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na ilişkin de “19 Mart’tan bu yana Türkiye’de yeni ve önemli gelişmeler oldu. Çok önemli gündemleri hep beraber izledik. Geniş bir gözaltı darbesi vardı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Mahir Polat'la belediye başkanları, yöneticiler, sanatçılar, toplumun çeşitli sınıflarından insanlar gözaltına alınıp tutuklandılar” ifadelerini kullandı.

Bakırhan'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

"Tutumumuz belli"

"Bütün yaşananlar karşısında DEM Parti’nin tutumu bellidir. Biz haksızlıkların karşısındayız. Bunun için diyoruz ki tutuklu öğrenciler ve diğer tutuklular serbest bırakılmalıdır. Özellikle öğrenciler serbest bırakılmalı ki çünkü vize dönemi başladı. Zaten ‘Geleceğimizi çaldınız’ diye sokaktalar, şimdi vize döneminde öğrencilerin tutukluluğunu devam ettirmek bir yıl daha geleceklerini çalmak demektir.

"Bu gözaltı ağından Türkiye artık çıkmalıdır. Bir sabah uyanıyoruz toplumun bir kesimi bir şey gerekçe yapılarak gözaltılar devam ediliyor. Bundan vazgeçilmelidir. İnsanlar protesto edebilir, bu bir haktır. Kurumlar aleni bir şekilde halkı tehdit etmekten vazgeçmelidir.

Öcalan'ın çağrısı

"Sayın Öcalan 27 Şubat’ta bir çağrı yaptı üzerinden 40 gün geçti. Resmi anlamda 40 gündür barışı konuşuyoruz. Sizlere umut verdik. Oradaki emekçiler halklar sayın Öcalan'ın barış ve demokratik toplum çağrısını desteklediklerini dile getirdiler. Destek verdiler. Ses verdiler. Dünyanın gözü kulağı artık devlette, iktidarda ve onların atacağı adımlarda. Fakat beklenen adımlar konusunda bir rehavet var, bir rahatlık var. Bir bekleme durumu söz konusudur.

"Ya Türkiye'nin en temel meselesi tartışılıyor ama bir bekleme durumu var. Bekleyerek dünyanın neresine barış gelmiş bilen var mı acaba? Bunun bir örneği varsa söylesinler. Biz de rahat rahat evimizde oturalım. Nasıl olsa barış gelecek diyelim. Madem kırkı devirdik bu konuda bizler artık yeni şeyler duymak, yeni şeyler konuşmak istiyoruz.

"Bu sadece DEM Parti'nin talebi değil, bütün toplumun talebidir. Tekrardan söylüyoruz. Biz en baştan beri ‘demokrasi korkulacak bir şey değil, sahiplenecek, bir değerdir, bir onurdur’ dedik. ‘Korku değil cesaret zamanı’ dedik. ‘Gerilim değil, demokratik uzlaşı ve barıştan yanayız’ dedik demeye devam edeceğiz.

İktidara "sessizlik" çağrısı

"Fakat sürecin selameti ve sağlığı açısından herhangi bir adım atılmadı. Yürütme erki tarafından topluma güven ya da güvence verecek herhangi bir duruş sergilenmiyor. Biz de doğal olarak, ‘Barış korkulacak bir şey midir? Barış utanılacak bir şey midir? Barış yenme yenilme ikilemin bile küçük, dar siyasi hesaplara kurban edilecek bir şey midir diyoruz. Barış beklenerek, zamana yayarak, kendi kendine gelen bir olgu mudur? Yoksa büyük çaba ve emek işidir’ sorusunu sizin huzurunuzda başta iktidar olmak üzere yönetenlere soruyoruz.

"Barışı konuşmaktan uzak durdukça, erteledikçe yetmezmiş gibi İstanbul'da olduğu gibi antidemokratik uygulamalar arttıkça nasıl güven tesis edilecek? Nasıl inanacak Kürtler ve emekçiler. Lütfen iktidardan bir kişi çıkıp biraz önce sorduğumuz sorulara cevap versin. Siz de merak etmiyor musunuz? Barış bekleyerek, durarak, isteyerek geliyorsa bizi ikna etsinler. Bu sessizliğe artık son verilsin diyoruz.

"Tecrit hala devam ediyor"

"Tecrit hala devam ediyor. Silahları susmasının konuşulduğu, cumhuriyet tarihinin en büyük olayını tartıştığımız bu günlerde ne yazık ki tecrit devam ediyor. Gerçekten her şeyden bağımsız, bütün siyasi kimliğimden bağımsız, bütün samimiyetimle söylüyorum. Ya cumhuriyetin en önemli meselesi tartışılacak, konuşulacak. Ama bu mesele aktörü hala tecrit altında olacak. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Anlam vermekte insan zorlanıyor. Barış isteniyorsa tecrit niye sürüyor? Bunu nasıl açıklayabiliyorsun?

"Onun için bir an önce barış için ilk adım olarak tecridin kaldırılması, son bulması gerektiğini belirtmek istiyorum. Barış ve demokratikleşme süreci bir tutarlılık, bir samimiyet ister. Bak bizim yaptığımız gibi bir yandan barış ve çözüm denilirken diğer taraftan da bu süreç yokmuş gibi davranmak, tecridi sürdürmek kabul edilmez.

"Özel bir yasa gerekiyor"

"Silahsızlandırma süreci özel bir yasayı gerekli kılmaktadır. Bu konuda acilen bir şeyler yapılmalıdır. Silah bıraktıktan sonra ne olacak? Sorularına şimdiden çalışmak ve cevabını vermek gerekiyor. Kayyım uygulamalar kaldırılarak kalıcı değişiklikler yapılabilir. Bu vesileyle seçilmiş ve şu anda cezaevinde olan belediye eş başkanları tutuksuz yargılanabilir ve görevlerinin başına iade edinmeleri sağlanabilir.

"Hasta tutsakların salıverilmesi ve şartlı tahliye zamanı geldiği halde infazları yakılan siyasi tutsaklara dönük bu hukuksuzluklara son verilebilir. Bu siyasi tutsaklar meselesi Türkiye'nin temel gündemi oldu. Neredeyse her gün bir cenaze ortaya çıkıyor. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Devlet olmak, devlet yönetmek öyle bir şey değil.

"TMK değişmeli"

"Sayın Öcalan tarihte eşi görülmemiş bir sorumluluk alarak büyük bir yükün altına girmiştir. Sayın Öcalan'ın özgür çalışma şartları hayati olup düzenlenme düzenlenebilir. Siyasi görüşler suç kapsamından artık çıkarılmalı. Örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılabilir.

"Herkesin başına bela olmuş bu Terörle Mücadele Kanunu (TMK) artık değişmeli bu toplumun temel talepleri haline gelmiş bir meseledir. Bu konuda acil Meclis adım atabilir. Tüm bunların başında Anayasa 90/5 fıkrası uyarınca bir an önce AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu gerçeğinden hareketle uygulanmasını öneriyoruz.''

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.

Gündem