Özgür Özel grup toplantısını işaret etmişti: Ahtapotu gösterdi

Özgür Özel, "ahtapotu göstereceğim" diyerek işaret ettiği Meclis Grup Toplantısı'nda konuşmaya başladı.

Kısa Dalga - CHP Genel Başkanı Özgür Özel dün akşam katıldığı televizyon programında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İBB operasyonları için kullandığı “ahtapot” tabirini hatırlatıp “Ahtapotu, yarın grup toplantımızı izleyen herkese göstereceğim. Ahtapotu bir görsün bakalım. Ahtapot dediğin nasıl bir şey oluyormuş, görelim bakalım" demişti.

Özgür Özel, işaret ettiği partisinin grup toplantısında konuşmaya başladı.

Sosyalist Enternasyonal toplantısı

Özel'in açıklamasından satır başları şöyle:

"İstanbul'da tarihi bir toplantıya ev sahipliği yaptık. 81 ülkeden 89 kardeş partimiz, Sosyalist Enternasyonal davetiyle İstanbul'daydı. Onları ağırladık. Değerli yoldaşımız İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in başkanlığında dünyada yaşanan her şeyi ve buna karşı sosyal demokratların, sosyalistlerin neler yaptığını, neler yapabileceğini uzun uzun değerlendirdik.

Aşırı sağın, ırkçılığın yarattığı tehditleri, mülteci yaratan iç savaş kışkırtıcılıklarını, mülteci sorunuyla baş başa bırakılan Türkiye'nin bu meseleyi nasıl aşacağını, Filistin'i, Trump'ın gazze üzerindeki hayallerini ve bu hayallerin esas sebeplerini, Rusya-Ukrayna savaşını, hepsini konuştuk. Rusya'nın Ukrayna'daki işgalini ve elbette elbette 19 Mart tarihinde girişilen ve büyük bir direnişle, büyük bir mücadeleyle, bir hafta süren Saraçhane eylemleriyle, milyonların milletin iradesine sahip çıkmasıyla, 81 ilde, bütün demokratların ayağa kalkmasıyla püskürttüğümüz, geleceğe yapılan darbeyi, geleceğimize yapılan darbeyi, Cumhurbaşkanı adayımıza, milletin takdiriyle bir sonraki dönem Cumhurbaşkanı olacağına inandığımız Ekrem İmamoğlu'na hep birlikte sahip çıktık.

‘Dünya liderleri İmamoğlu’na özgürlük dediler’

Hem Ekrem İmamoğlu'na özgürlük dediler. İmamoğlu'nun afişlerini, İmamoğlu'nun resimlerini taşıdılar, paylaştılar dünyanın liderleri. Hem de bundan sonrası için derhal serbest bırakılması, tutuksuz yargılanması ve İstanbul'un kendisine verdiği görevi yapması için özgürlüğünün ve göreve iadesinin takipçisi olacaklarını, beklentilerinin bu yönde olduğunu, bunun doğrusunun bu olduğunu, aksinin darbe olduğunu ifade ettiler. Ben bizi İstanbul'da yalnız bırakmayan, ilk günden beri sahip çıkan ve bundan sonra da sahip çıkacak olan tüm yoldaşlarımıza Cumhuriyet Halk Partisi adına bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altından teşekkür ediyorum.

İmamoğlu'nun posteri: Gel de indir

Darbeciler, darbeciler panik evresindeler. Boş dosya dolmadıkça sağa sola saldırıyorlar. AK Parti'nin içindeki bazı vicdanlı sesler, aslında bazı akıllı sesler, partinin geleceğini düşünenler buna rıza göstermediler. Şimdi homurdanmalar başlamış darbeciler arasında. "Hani dosya doluydu? Kandırıldık mı? Neden bulamıyorlar? Ekonomi dibe vurdu, artık nasıl toparlanacak?" Tayyip Bey bir yandan geçmiş sefer kumpas davalarında Zekeriya Öz'e sahip çıktığı gibi şimdi sürece sahip çıkmaya çalışıyor ama bir yandan da kazan kaynıyor. Öyle bir hale gelmiş ki Ekrem İmamoğlu İstanbul'un seçilmiş belediye başkanı. İddia var, iddianame yok. Olsa ne yazar, yargılama yok. Başlasa ne yazar, karar yok. Alınsa ne yazar, kesinleşme yok. Yani suçsuz. İspatlanana ve kesinleşene kadar suçsuz, öyle mi? Ekrem İmamoğlu'nun resmini belediyeye asamazsın. Metroya asamazsın. Oraya asamazsın, buraya asamazsın. Niye? Başsavcılık. Ya bir kere böyle bir karar alsa hakim alacak. Kendisini hakim yerine koymuş. Başsavcılık abuk subuk işler yapıyor. Sağ olsun arkadaşlar, o asamazsın deyince İstanbul'da hiçbir yere, "Biz İstanbul'da öyle bir yere asarız, bütün dünyanın haberi olur." dediler. Gittiler Boğaz Köprüsü'ne astılar. Aha da söylüyorum, aha da. Buydu. Buna deliriyorlar, buna. Hadi gel indir. İndir, gel indir! Gel indir! Bir başsavcıya, üç savcıya, üç hakimin arkasına saklanan korkaklara söylüyorum: Ekrem İmamoğlu masumdur. Gelecekte de bunun hesabını sizden hukuk önünde soracaktır.

Bundan sonra Ekrem İmamoğlu'nun pankartından, resminden korkanlar korkmaya devam etsin. Göreceksiniz ki İmamoğlu her yerde. İmamoğlu her yerde.

Yolsuzluk dosyaları

Şimdi biraz hızlanalım çünkü sonda ahtapotu göstereceğim. Mutlaka görün. Geçen hafta söyledim. Birden bir panik, bir panik. Meydan okuyan mı ararsın, haber yollayan mı ararsın. İstanbul'da Cumhuriyet Başsavcısı'na söylüyorum: Bu kadar belediye var. İstanbul Büyükşehir'de...

9'a ait, öncesine ait 37 dört başı mamur yolsuzluk dosyası var. Dosyaya geldi Süleyman Soylu, el koydu, örtbas etti. O 37 dosyanın örnekleri İBB'de duruyor. Süleyman Soylu aldı, yanında götürmediyse İçişleri Bakanlığı'nda duruyor. Hiçbir işlem yapmadınız. Ankara'da 97 yolsuzluk dosyası var. El koydular, hiçbir işlem yapmadılar. Bakın, bugün Türkiye'de yaşananı şöyle özetleyeyim: Belediyeyi Sayıştay denetler, iç denetçi denetler, mülkiye müfettişi denetler. Bilhassa bu Meclis adına Sayıştay denetler. Raporu düzenler. Bir suç unsuru bulduysa ve uyarıp da düzelmediyse, suç olduğuna inanıyorsa suç duyurusunda bulunmasını da karara bağlar. Dedim ki: "İstanbul'dan, AK Partili belediyelerden başlayacağım. Fatih'ten başlayacağım." Şimdi Fatih Belediye Başkanı isyanda. "Ya niye benden başlıyor? Esenler dururken..." diyormuş. Ya ben zaten Fatih'ten başlamamın sebebi "Esenler'i bırak, daha Fatih'te neler var, onu görün." demek için yapıyorum da şimdi...

Sayıştay kararı, 4 Temmuz 2024, 2024'e 74 no'lu karar. İstanbul Fatih Belediyesi'nde bir önceki yılın işlemlerinde "Belediye başkan yardımcılarının birden fazla belediye şirketinden huzur hakkı alması" başlığıyla bunun yasak olduğu, suç olduğu, bütün uyarılara rağmen bu paraların ödendiği, oy birliğiyle görüldüğünden, 7. Daire Başkanı ve dört üyenin imzasıyla suç duyurusunda bulunulmasına. Savcılığa, İstanbul Fatih Belediyesi. Raporda "Reklam alanlarının ihalesiz olarak kullanıldığı anlaşıldığından..." Reklam panoları. İstanbul Büyükşehir'in bütün reklam panolarına, panoları kiralayan bütün şirketlere, şirketlerin mal varlıklarına el koydular. İhaleler var. Sayıştay incelemiş, usulsüzlük bulamamış. Gizli tanık, "Usulüne uygun yapıldı ama mutlaka rüşvet verildi." dedi diye hepsini almışlar. Burada Sayıştay incelemiş ve diyor ki: "Reklam panolarının 2886 sayılı kanuna aykırı olarak ihale edilmeksizin kiraya verildiği anlaşılmıştır." İhalesiz, istediği birine. "Büyük kamu zararı vardır." Oy birliğiyle 7. Daire'nin kararı, Fatih Belediyesi. Sadece örnekler sunuyorum. "İdare tarafından spor kulübüne taşınmaz tahsisi yapılmaz." Yapmış. Yandaşlar orayı işletiyor, tesislerden para kazanıyor. Yapamazsın, diyor bunu. Yapılmasının yolu belli, nasıl yapılacağı. Belediyeden vermiş. Adam da orada kafe işletiyor, kiraya veriyor falan. Zarar var, diyor, suç duyurusunda bulunmuş. Fatih açısından türbün büyüğüne geldik. İstanbul Fatih Belediyesi. Raporda, "İdarece öğrenci yurt binası yapılması ve işletilmesi şartıyla üst hakkı tesis edilen arsa üzerine yapılan binanın yüklenici tarafından turistik otel olarak işletildiği, bu otelin 2015'te yapıldığı, 10 yıldır işletildiği, mevcut Fatih Belediye Başkanı'nın altı yıldır bunu sürekli eleştirilmesine rağmen bu konuda işlem yapmadığı, otelin nokta nokta adıyla..." Bir şey söyleriz, orada birine bir şey olur. "...adıyla ruhsatsız bir şekilde..." Ruhsat yok. Yangın çıksa... Yangın çıksa... "...ruhsatsız bir şekilde turistik otel olarak işletildiği, internet ortamında yapılan aramada Basra Konağı Oteli'nin web sitesinin olduğu..." Yazıyor. "Söz konusu otelin adının birçok otel rezervasyon sitesinde yer aldığı, otel hakkında son beş yıl öncesinden günümüze değin kullanıcıların yorum yaptığı, halen daha otelin müşteri kabul ettiği anlaşıldığından ve defalarca uyarılmasına rağmen öğrenci yurdu diye yapılan yerin otel de işletildiğinden Fatih Belediyesi hakkında suç duyurusunda bulunulmasına..." Meydan okuyor. Bunlarla, bunlarla, tespit edilen bu suçlarla gelip Fatih Belediye Başkanı'nı almıyor. Almasın zaten. Davet etse gider. Bunları sormuyor, soruşturma açmıyor. Tut ki Fatih Belediyesi bizimdi. Neydi şimdi? Oraya reklam veren herkes, şirket, belediye başkanı, bütün bürokratlar Silivri'de miydi, değil miydi? Ben bunu söylüyorum: Fatih Belediye Başkanı'nın bunlara bir açıklaması varsa bağımsız yargı önünde tıkır tıkır anlatırdı ama belediye AK Parti'nin olunca, her belediye hakkında var onlarca, hiçbir şey yapmayanlar Cumhuriyet Halk Partisi'ne gelince bunları yapıyor. Benim anlatmaya çalıştığım bu. Bir tek Fatih olmasın. Fatih Belediye Başkanı demiş ki: "Canım benim, Bayrampaşa dururken Fatih'i anlatacakmış." diyor. Bak şimdi. Ama hakikaten doğruymuş. Ne diyormuş diye baktım. Mart 2024 öncesi AK Parti'nin yönettiği Bayrampaşa Belediyesi.

Hiç yapılmamış eğitime 1.4 milyon lira

Belediye tesisinde Ocak-Haziran 2024 döneminde spor eğitimi verecek eğitmenler için ihale açılmış. Yani geçen seneki seçimden üç ay önce ve seçim bittikten üç ay sonrasına kadar. Nasılsa belediye kendinde ya, kaybedeceği düşünmeden ihaleyi açmış. ₺1,4 milyona bir şirkete vermiş. Buraya eğitimci öğretmenler getireceksin altı ay boyunca. Belediye bize geçmiş. Bizim arkadaşlar gitmiş, dolaşmış. Tesiste kimseler yok. Sorumlu kaçmış. Tesise bizimkiler yeni bir sorumlu atamış. Sorumlu bakmış ihale dosyasına ve demiş ki: "İhale kapsamında orada aylardır çalışıyor gözüken personellerden hiçbirisini hiç kimse hiçbir zaman görmemiş." Belediye Bayrampaşa, AK Parti'de olsa, hiç yapılmamış eğitime ₺1,4 milyon ödenmiş. O ana kadar da paranın ₺1 milyona yakınını ödemişler. Bunun üzerine, bunun üzerine soruşturma açılmış, 19 Eylül'de kaymakamlığa teslim edilmiş. Tık yok. Bayrampaşa Belediyesi'nin önceki başkanı ortalıkta geziyor. İhaleyi yapanlar, ihaleyi alanlar, parayı ödeyen, parayı alan ortalıkta geziyor. Niye? AK Partili. Bir kör kuruş para alışverişi yok. Bizimkilerin hepsi içeride. Neyle? Yalancı şahidin iftiralarıyla. Sonra İstanbul İl Başkanımıza dedim ki: "Fatih tek başına olmasın. Orayı yapalım, başka nereyi yapalım?" "Vallahi Genel Başkanım, nereyi seçersen seç." Dedim: "Sen nerede oturuyorsun?" "Bahçelievler." Oradan bir tane çektim. AK Partili Bahçelievler Belediyesi, Temmuz 2024, temizlik hizmetleri ihalesi. İhaleyi bütün şirketler giriyorlar içeriye temizlik için. Temizlik aracı var. Şoförünü düşünüyor, mazotunu düşünüyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor. Herkes teklif veriyor. Bir tanesi ₺565 milyona ihaleyi alıyor. Diğer şirketler "Kaybettik." deyip çekiliyor. Bu şirket daha sonra bir bakılıyor, bir ihale daha açılıyor. Bu şirketin arabalarına şoför alımı ihalesi. Öncekiler şoförü de hesap edip yüksek para koymuş. Bu düşük koymuş. Diyor ki içimde şoförü yok. Yeni bir ihale açıyorlar ve bu sefer ₺278 milyon şoför parası koyuyorlar. Bunu da bu şirket alıyor. ₺843 milyona çıkıyor. Bunu görünce diyorlar ki: "İki ihale var. Tek ihale yapılmalıydı. Araçla şoför aynı firmadan sağlanmalıydı. Bu firmaya böyle bir imtiyaz verilmemeliydi." diyor ve bunun üzerinden, bunun üzerinden Bahçelievler Belediyesi'ne hiçbir işlem yapılmıyor.

Milletin malına el uzatanlar da hesap verecek

Şirket kim? Şirket Bilginay Temizlik. Beşiktaş Belediyesi'ndeki bir ihaleyi aldığı için Rıza Akpolat 130 gündür içeride. Silivri... Esenyurt Belediyesi'nde ihale aldığı için 126 gündür bu dosyadan dolayı ikinci tutukluluğu var Ahmet Özer'in. Bu şirketin Türkiye'de almadığı ihale yok. Bir tek Bahçelievler'de ihale ikiye bölünmüş, belediyenin kusuruyla, hiçbir işlem yapılmıyor. Rıza Akpolat'ın suçu CHP'li olmak, Silivri'de. Bahçelievler Belediye Başkanı'nın avantajı AK Partili olmak, belediyede, akşamları evinde. Adalet mi bu? Ben bunları anlatacağım deyince bir de tepki gösteriyorlar. Siz çıkın benim belediye başkanlarımın haklılığını savunduğum gibi bunların böyle olmadığını anlatın. Bizim alnımızı öne eğdirecek, birbirimizin gözüne bakamayacağımız hiçbir kusurumuz yok. Sizin ise bir taraftan tutulacak bir tane belediyeniz yok. Bu devir geçecek. Kumpası kuranlar da hesap verecek. Milletin malına el uzatanlar da teker teker hesap verecek.

3 bin kişilik kadroya 1 milyon 600 bin kişi başvurdu

Eskiden ekonomik krizler bir yıllık oluyordu. Öyle anılıyordu. 94 krizi, 2001 krizi, 2008 krizi gibi. Şimdi tam 7 yıllık bir krizin içindeyiz. Bitecek bitecek bitmiyor, öyle değil mi? Milletin canına tak etti. Emekliyi de bezdirdiler, asgari ücretliyi de bezdirdiler. İşsizliği de azdırdılar. 7 yıldır. Saatleri 7 yıl geriye alınca 2018 krizi. Bu krizin adı, vatandaşın canına tak dediği gibi, baş harfleriyle "Tek Adam Krizi" arkadaşlar. Tek adam rejimine geçtiğimiz günden beri ekonomi her geçen gün biraz daha kötüye gidiyor. Bu tek adam rejiminin memleketi ne hale getirdiğinin bir somut göstergesi. Sadece bir örnek. Sağlık Bakanlığı 3170 temizlik görevlisi almak için duyuru açmış. 3170. Memlekette büyük işsizlik var. Sizce kaç kişi başvurmuştur? 10.000 kişi başvurmuştur kesin, 3 katı. Eskiden böyle haberler vardı. Yok ya! 100.000 kişi olabilir mi? 3000 kişilik temizlik görevlisi için 1 milyon 600 bin işsiz başvuruda bulunmuş arkadaşlar. 1 milyon 600 bin kişi. 60 ilin nüfusundan yüksek başvuranların sayısı. Ve öyle bir şey de biliyoruz ki; aslında alınacak 3600 kişi. Nasıl belli kimlerin alınacağı belki. Ama o kime acırım biliyor musun? O 1 milyon 600 bin kişi, kalktı çocuk, tıraş oldu, bu yok zamanda fotoğraf çektirdi, para verdi, evrak aldı, doldurdu, otobüse gitti, şehire gitti, başvuruyu yaptı, postaya verdi. Bir umut! 3700 kişi girecek, 1 milyon 600 bin kişi bu işe başvuruyor. Memleket bu halde. Ve dünyaya demokrat görünen Mehmet Şimşek, masaya hazırlattığı raporla...

Yeni Şafak Mehmet Şimşek'e odunla vurmuş

...ve dünyaya demokrat görünen Mehmet Şimşek masaya hazırlattığı raporla "Biz bu rezervleri bu günler için biriktirdik." diyordu. "Bu günler için biriktirdik." Rezervi 1 milyon 600 bin işsiz için biriktirmemiş. 14.000 lira verdiği emekli için, 22.000 lira verdiği asgari ücretli için biriktirmemiş. "Bu günler için" biriktirmiş. Ve bunu darbenin mali ayağı olarak ifade etmiştik. Yurt dışında iş baktığını, istifasının cebinde olduğunu söylemiştik. Biz eleştirmiştik. Mehmet Şimşek "Niye bana vuruyorlar anlamıyorum." diyordu. Yani "Başkalarına vur, bana niye vuruyorsun?" diye. Bak! Biz sana siyasi bir dille vurduk. Yeni Şafak odunla vurmuş, odunla. Bu Yeni Şafak gazetesi. Yeni Şafak, o kadar bereketsizsin ki, adın geçti diye alkış sönümlendi yani. Dur bunu indireyim. Önce bir alkışı yapın. Yeni Şafak nasıl bir gazete? Yeni Şafak hani eski Sovyetler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin Pravdası var ya, iktidarın sesi. Yeni Şafak Tayyip Bey için hakaret eder, hedef gösterir. Tayyip Bey 2 kere 2, sabahaleyin kalksa Tayyip Bey, "2 kere 2, 5 eder." dese Yeni Şafak manşet atar: "Reis, kerrat cetvelindeki tarihi hatayı düzeltti!" diye. 2 x 2 = 5. Bakın ne diyor Yeni Şafak: "Ekonomide rasyonel çöküş." Bereketsiz adamlar! Alkışın bile bereketini kaçırıyorlar. "Ekonomide rasyonel çöküş." Mehmet Şimşek "rasyonel politikalara geçtik" dedi ya, "Ekonomide rasyonel çöküş." Bak Cumhuriyet değil ha, Yeni Şafak. Sözcü değil, Nefes değil. "Şirket iflasları katlandı." Yeni Şafak, dünkü sayı, hepsi birden. Böyle bir mizah anlayışı, muhteşem! "Faiz arttı, döviz yükseldi, enflasyon azdı." Ben söylemiyorum, kim söylüyor? Yeni Şafak. "Üretim düştü, sanayi duruyor." Yeni Şafak. "Yatırımlar durdu." Yeni Şafak. "Enflasyon zirve yaptı." Yeni Şafak. Başkanım böylesini görmemişsinizdir, yakından bak. Dur, indirdim alkış. Millet konuşmayı alkışlayacak, bereketsiz sizsiniz de alkışın da bereketi kaçıyor.

Ahtapotun kolları

Bu ahtapotu, sürekli Tayyip Bey kendi kendine bir ahtapot görüyor. Sürekli ahtapot anlatıyor. Ahtapotun kollarını arıyorsan, işte Fatih Belediyesi, işte Bayrampaşa Belediyesi, öbür kolunda Bahçelievler Belediyesi, pek yakında büyük kol Esenler Belediyesi, kafaya yakın, kafadan çıkıyor en büyük kol. Ama ben Tayyip Bey'in esas ahtapotunu göstereyim, bakın. Bu Tayyip Bey'in ahtapotunda, beşli çete dediğin kırk haramiler. Yaklaşık 43 şirket bunlar. Kırk haramiler, ahtapotun elinde. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti soygunu, özel kalem müdürü Serim'in gencecik oğlunu önce dışişlerinde özel kalem yapıp, Kıbrıs'a büyükelçi yapıp hem kaset toplatıp hem oradaki büyük vurgunlar, gemiler, gemilerde yakalananlar, KKTC soygunu. Çadır satan Kızılay'ın, çadır satan depremde Kızılay'ın vurgunu. 17-25 Aralık, dört bakan, devrin başbakanının "hırsızlık yapan kardeşim olsa kolunu keserim" dediği dört bakan. Ayakkabı kutuları, çikolata kutuları, elbiseler, kıyafet askıları. Buraya kadar pislik. Sıfırladın mı oğlum paraları? İşte ahtapotun öbür ucu. Yunus Emre Vakfı soygunu, ahtapotun milliyetçi kolu. Dezenfektan satan bakan da ahtapotun bir kolunda, Türgev ve Ensar'ı, kol yetmedi, ayrı ayrı yazamadık. İkisi birden ahtapotun bir kolunda. İşte ahtapotun besledikleri. Aha bu da ahtapotun canından bezdirdikleri, boğazını sıktıkları. Bir elinde işçi, bir elinde esnaf, bir elinde emekçi, bir elinde çiftçi. Gençlerin geleceğini tüketti ahtapotun ta kendisi. Memuru, işsizi, bitirdiniz memleketi! Al sana ahtapot bu! Al sana ahtapot! Ahtapot meraklılarına gösterilir. Yeni Şafak, hazırla manşeti, en güzel sen yapıyorsun mizahı. Hadi! Hadi Yeni Şafak! Hadi A Haber! A Haber son dakika yaz! Aranan ahtapot bulundu! Reis'in tarif ettiği ahtapot Özgür Özel'in ellerinde! 17-25 de burada. Açlıktan sefalet çeken emekli de...

Kaynak:Haber Merkezi

Abone Ol

İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.