2011 YGS: Şaibelerin sıradanlaşması
Utku Can Akyol
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma yeni bir skandalı ortaya çıkardı. Ancak skandalın ilginç bir muhtemel boyutu daha var.
“Onlar” YouTube kanalının dün akşamki programında Murat Ağırel tarafından sahte diploma skandalının yanı sıra bir iddia daha ortaya atıldı, iddiaya göre “ÖSYM’nin sistemine girilmiş, bazı öğrencilerin puanları değiştirilmişti.” Bu, birçok yönden diğerlerinden farklılık gösteren ve ayrıca incelenmesi gereken bir iddia.
Gerçekten sahteliği mahkeme kararıyla tespit edilmiş bir diplomanın, bir unvanın ya da bir ehliyetin “iptali”, yani aktüel hukuki durumun “geri dönüşü” görece kolaydır. Soruşturma başlar, ceza yargılaması kesin karar verir, diploma iptal edilir. Failin, o ana dek edindiği özlük hakları yargı yoluyla ve “faiziyle” kendisinden geri alınır. Bütünüyle geri alınamasa dahi, hukuk devleti sınırları içerisinde “alınması için gereken her şey” yapılır. Tabi, bu kimseler için de bir “af” düzenlemesi getirilmezse.
Yine bu tarz sahte belgelerin tespiti de görece kolaydır. Örneğin, sahte diplomalı kişinin, İnönü Üniversitesi’nin Tarih bölümünde hiçbir sınava girmediğini tespit etmek, çok da zor olmayacaktır.
Bu sorun nasıl çözülecek?
ÖSYM’nin mevcut sistematiği ise bunlardan farklıdır. Mevcut sistemde, bir öğrencinin sınav sonucu ve sınava ilişkin diğer bilgilerini (optik okuyucuya yaptığı işaretlemeler, kendine özgü sınav kitapçığı ve bunun üzerine yaptığı işaretlemeler) ÖSYM ve adayın kendisi dışında – herhangi bir soruşturmaya konu edilmediği ve bu belgeler soruşturma veya dava dosyasına celp edilmediği sürece – inceleyebilecek hiçbir kişi ya da kurum yoktur. Aynı durum, ÖSYM’nin hazırladığı tüm diğer sınavlar ve bu sınavlarda uyguladığı “standart sapmalar” için de geçerlidir. Çünkü bunlar, “kişisel veri”dir. Öyleyse, bu sorun nasıl çözülecektir?
Bir hukuk devletinde, soruların çalındığı tespit edilirse veya buna benzer bir şaibeyle karşılaşılırsa sınav “iptal edilir”. Sorumlular yakalanır ve yargı önünde hesap verirler. Kaldı ki önceki tarihlerde bunun örnekleri Türkiye’de de görülmüştü.
2011 Yükseköğretime Geçiş Sınavı, bu sorunun “örtbas etme” yöntemiyle çözüldüğü ilk örnek oldu. Hatta, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “şifre var ama kopya yok” çıkarımıyla ilginç biçimde 1 milyon 700 bin adayın soru kitapçıklarının incelendiğini, fakat hiçbir adayın “şifre yöntemini kullanmadığına” kanaat getirildiğini açıklamıştı.
2011 YGS’deki “şifre” yaratıcı ama fazla basitti. Örneğin, cevabı sayısal değer içeren bir sorunun cevap şıkları sırasıyla A) 2, B) 3, C) 4, D) 1 ve E) 5 ise; şıkları oluşturan sayılar küçükten büyüğe sıralandığında olması gereken yerde olan şık, yani E) 5 şıkkı doğruydu.
Bu, Türkiye’de herkesçe görülen, objektif bir “şaibenin” üzerinin örtüldüğü ve artık geri döndürülmesi mümkün olmayan ilk örnek oldu.
İşin ilginci, 15 Temmuz Darbe Girişimi ardından gerçekleştirilen soruşturmalarda, ÖSYM’nin soru hazırlama odasından Keçiören/ Etlik’teki Turgut Özal Üniversitesi’ne 12 kilometre uzunluğunda gizli bir elektronik hat çekildiği de tespit edilmişti.
Terkoğlu da 2022’de Cumhuriyet’te yayımlanan yazısında 2000 – 2013 yılları arasında ÖSYM koordinatörlüğünde yapılan tüm sınav sorularının çalındığının tespit edildiğini yazmıştı.
Artık 2011 YGS’nin ya da benzer sınavların, “sonuçları açısından” soruşturulması artık mümkün gözükmemektedir. Öyleyse, ÖSYM problematiğinin bir çözümü olup olmadığı konusuna geri dönelim.
2019 yılında Kişisel Verileri Koruma Kurumu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinin sınav sonuçlarını internet sitesi üzerinden “alenen” yayınlamasını hukuka aykırı bulmuş ve kararda "… Bu kapsamda, sınav sonuç duyuru sisteminin Üniversite tarafından tekrar gözden geçirilerek kimlik doğrulama yöntemi şeklinde sadece sınava giren bireyin kendi TC Kimlik numarası ve doğrulama kodu ile yalnızca kendi sonuç verilerine ulaştığı, ÖSYM’nin sonuç açıklama yöntemi gibi bir düzenleme ile kişisel verilerin paylaşımında mahremiyet odaklı bir anlayışı uygulamaya koyması gerektiği" önerisinde bulunmuştu.
Karar, böyle skandalların yaşanmadığı, normal bir hukuk devletinde olağandır. Ancak herhalde, üç dört senede bir merkezi sınav sisteminde kriz yaşanan başka bir örneğe de rastlanması güçtür.
Eğer sorunları “örtbas etme” yöntemini tercih etmeyeceksek, örneğin ÖSYM, adayların isimlerinin belirtilmediği ancak bütün sonuçların ve sınav kitapçıklarının – içindeki işaretlemelerle birlikte – “kör” bir biçimde erişime açılması yoluna gidebilir.
Utku Can Akyol
Utku Can Akyol, 1993, İstanbul doğumlu. 2014 yılından itibaren Leman dergisinde politik karikatür ve çizgi öyküleri, 2019'dan itibaren Gazete Duvar'da yazıları yayımlandı. 2018'den itibaren serbest avukatlık yapmaya devam etmekle, Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi ('16) mezunu ve Bahçeşehir Üniversitesi Kamu Hukuku yüksek lisans öğrencisi.
Kaynak:Haber Merkezi
Abone Ol
İyi gazetecilik posta kutunda!
Güncel haberler, haftalık ekonomi bülteni ve Pazar derginiz Plus’ı email olarak almak için abone olun.